14 Kasım 2017

ATA'DAN ÖZDEYİŞLER


ATATÜRK’ÜN BUGÜNÜ DE AYDINLATAN ÖZDEYİŞLERİ

Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz. (1921)

Bağımsızlığı için ölümü göze alan millet, insanlık haysiyet ve şerefinin icabı olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur ve elbette esaret zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete nazaran dost ve düşman nazarındaki mevkii farklı olur. (1927)

Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.

Arzumuz dışarıda bağımsızlık, içeride kayıtsız ve şartsız millî egemenliği korumadan ibarettir. Millî egemenliğimizin hattâ bir zerresini bozmak niyetinde bulunanların kafalarını parçalayacağınızdan eminim.

“Biz barış istiyoruz” dediğimiz zaman “tam bağımsızlık istiyoruz” dediğimizi herkesin bilmesi lâzımdır. Bunu istemeye hakkımız ve kudretimiz vardır. On sene, yirmi sene sonra aşağılaşarak ölmekten ise şimdiden şeref ve haysiyetle ölmeyi üstün tutmalıyız.

Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve bağımsızlığa sembol olmuş bir milletiz. (Nutuk)

Bilge Önder
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Kaynak: Bütün Dünya/Derleyen: GAZİ GÜDER 

YAZAR OLMAK İSTEYENLER İÇİN BÜYÜK FIRSAT

Otomatik alternatif metin yok.

İlgilenenler aşağıdaki bağlantıdan ayrıntılı bilgi edinebilir.
http://yaraticiyazarlik.net/

MAKARNA HAKKINDA TÜM BİLDİKLERİNİZİ UNUTUN!

Şefika Onur AKATAY lezzet tutkunları için inceledi:

NİYOKKİ MAKARNA



Bir süredir adını sıkça duyduğum bir yerdi Niyokki. Geçen ay Gurme Festivali’nde ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını biraz olsun gördüm ve tattım. O gün yediğim ve ismini sonradan öğrendiğim, Roma Negro Linguine harikaydı. Bu siyah makarna, sübye, karides, dil balığı, somon, midye ve krema ile birleşince hatırımdan çıkmayan bir lezzet haline geldi. Bana da Niyokki’yi ziyaret etmek şart oldu.

Öncelikle belirtmek istediğim bir nokta var: Makarnadan niye korkuyoruz biz? Çünkü yanlış veya eksik bilgilere sahibiz. Makarna bilinenin aksine un ve sudan oluşmuyor, durum buğdayı irmiğinden yapılıyor. Yani yumuşak (ekmeklik) buğday unundan değil. Durum buğdayı irmiği, daha az karbonhidrat, yüksek protein içerir. İçinde makarnaya sarı rengi veren pigment maddesi yüksektir. Semolina unu ise durum buğdayının iki kez daha öğütülmüş olanı diyebiliriz. İtalya’da bu undan yapılmayan makarnalar ‘pasta’ adı verilen gerçek makarna kategorisine giremezler. Peki bu makarna kilo yapar mı? Hayır. Durum buğdayı, kan şekerini hızlı yükseltmez, tok tutar ve B vitamini için iyi bir kaynaktır. O yüzden aklınızda olsun, makarnayı haşlarken az su kullanıp, olabildiğince vitamini içinde bırakın.

Bu ön bilgilerden sonra gelelim Niyokki’ye. Niyokki ne demek ola ki diyenlere hemen söyleyeyim, ‘Gnocchi’ adındaki bir makarna çeşidinin okunuşu aslında. Gnocchinin hamur harcında patates de kullanılıyor.
Niyokki’nin kurucusu, işletmecisi ve tabi tüm makarnaların yaratıcısı Ufuk Bıyık. Bilkent Station’daki Niyokki’yi 4-5 ay önce açmış ama onun öncesinde yaklaşık 20 yıldır bu konuda çalışıyor ve üretiyormuş. Onca tecrübe, bugün burayı ortaya çıkarmış. Duyunca inanamadım, tam 650 çeşit makarnaları var. Her gün burada 100’e yakın çeşit makarna bulmak mümkün. Hepsi de günlük olarak hazırlanıyor. Menü, istediğiniz makarnayı, içeriği ve sosu birleştirip kendi kombinasyonunuzu yapmanıza da olanak sağlıyor. Ya da hepsi birbirinden farklı ve lezzetli mevcut çeşitlerden de seçebiliyorsunuz. 

İkram olarak getirdikleri salatayı çok beğendim. Minik bir kase içerisinde ince kıyılmış roka, reyhan, nane ve ıspanak var. Üzerine de domates.
Vitrinde duran makarnaları görünce seçim yapmakta biraz zorlanabilirsiniz. Rengarenk, şekil şekil. Ben onlara bakarken bir yanda camın arkasında yenileri üretiliyor. Hepsi semolina unuyla yapılıyor. Yani durum buğdayı irmiği. Unutmadan, bu makarnalardan pişmemiş halde de satın alıp, evinizde pişirebilirsiniz. Ben bunu da denedim. Aldığım el açması lazanya hamuru, bugüne kadar yediklerimin en iyisiydi. Öyle bir yapısı var ve ince ki, 20-30 sn de haşlanıyor.
Fettuccine, penne, linguine, fusulli, papardelle, rigatoni, bucatini, tagliatelle, spaghetti… diye gidiyor liste. Bir de içi malzemeliler var tabi: Ravioli ve tortelloni. Şekiller farklı, renklerde öyle. Bu renkleriyse, sıkılan doğal sebze ya da meyve püreleriyle sağlıyorlar. Pancar, havuç, ıspanak, domates, sübye, balkabağı, böğürtlen, vişne… gibi malzemeler kullanılıyor. 
Porsiyonlarda pişmemiş haliyle 200 gr. makarna var. Haşlama süreleri 3-4 dk. servis süresiyse 10 dk civarında. Müthiş bir yemek yemek için oldukça kısa bir süre. Yemek diyorum çünkü, makarna Niyokki’deki gibi hazırlandığı zaman gerçek bir yemektir. Başka hiçbir şeye ihtiyaç duyulmaz. Bu arada farklı unlar da kullanıyorlar. Kepek, tam buğday, siyez gibi… Buna bayıldım ayrıca.

Makarnanın hamuru kadar sosu da önemli tabi. Pesto, domates, dört peynirli, kremalı, cheddar, carbonara, bolonez, arabiata, sebzeli soslar, mantarlı soslar, etli soslar, deniz ürünlüler… Makarna çeşitlerinde olduğu gibi bunda da bu işin sonu yok. Hepsi ve daha fazlası yer alıyor menüde. Patlıcan en sevdiğim tatlardandır. Milano linguinede diğer sebzelerle birlikte kullanılmış. Sırf patlıcanlı, kremalı bir sos da yakışır sanki bu makarnalara.
Raviolilerde de Ufuk bey yine yaratıcılığını konuşturmuş. Beş peynirli, köz patlıcanlı, somonlu sübyeli, etli, porçini mantarlı ve balkabaklı gibi birbirinden leziz seçenekler var. Ben iki ayrı tortelloni denedim. Üç renkli beş peynirli ve bir de et dolgulu. İkisi de nefisti. Ispanak, dağ mantarı, hellim-ceviz gibi çeşitler de var. Ayrıca tüm porsiyonlar ciddi anlamda doyurucu.
Lazanya hamuru müthişti demiştim. Klasik bolonez soslusunun yanında, dağ mantarı, tavuk ve pesto içeren ikinci bir çeşit daha var.

Pizzanya adını verdikleri, makarna hamurundan yapılan pizzaları da ilgimi çekmedi değil. Bir sonraki gelişimde deneyeceğim. Dört peynirli sos ya da kaburga etli seçenekler var onda da. 
Menüde yerel tatlar da atlanmamış. Klasik mantı ve Çerkes mantısı olarak bilinen Haluj da var. Haluju genelde patatesli ya da peynirli yaparlar ama burada etli yapılmış. Domates ve fesleğenle hazırlanan basilico sos ile servis ediliyor. İsterseniz yoğurtla, klasik mantı gibi de yiyebilirsiniz.
Ayrıca salatalar, aperatifler ve makarnasız seçenekler de var. Tüm malzemeler, farklı yörelerin en iyilerinden seçilip, getirtiliyor.

Tabi ki böyle bir yerde şarap olmadan olmaz. Niyokki için özel hazırlanan sofra şarapları menüye iyi bir eşlikçi olacaktır. Limonatalarının nefis olduğunu da belirteyim.
Kapanışı da İtalyan usulü sufle, tiramisu veya panna cotta ile şahane bir şekilde yapın derim.
İtalya’dan gelen çeşitli soslar ve zeytinyağı gibi ürünleri de isterseniz ayrıca satın alabiliyorsunuz.
Bir süre önce Kent Park AVM içinde bir şube de açmışlar. Burada Bilkent’teki kadar çeşit yokmuş ama yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Sonuçta lezzetler aynı. Yakın zamanda başka bir şube daha geliyor duyduğuma göre.
Ufuk Bıyık, makarna ve soslar konusunda kendini aşmış bir durumda bana kalırsa. Tüm kombinasyonları, lezzet uyumlarını 7/24 kafasında tasarladığına eminim. O yüzden sıkça menünün dışında üretimler de yapıyor. Yani menü aslında her gün değişiyor, gelişiyor. 
Makarna ile ilginç denemeler de yapıyor. İskender, karnıyarık, dolma, şiş kebap gibi😊 Bu işi aşkla yapan birini görünce anlarım. İşin sırrı tamamen burada zaten.  
Fiyatlarsa her biri bir ana yemek olan bu makarnalar için oldukça makul.

Bana yeniden ve böyle keyifle makarna yediren Niyokki’yi çok sevdim. Deneyin, alışkanlık yapacak…

Her gün açık…
10.00-22.00 Cuma-Cumartesi 11.30-00.00

Merkez: Bilkent Station/Ankara
Şube: Kentpark AVM

Kaynak: Gurme Rakun / Şefika Onur AKATAY

ANKARA'DAKİ EVİNİZ "MİDAS HOTEL ANKARA"

KRALLARA LAYIK BİR KONFOR


Bugünün Polatlı ilçesi, bir zamanlar Frigya’nın başkenti Gordion topraklarıydı. Efsanevi Midas da Frigya’nın kralı... Adını milattan öncesinden alan Midas Hotel, başkentin en işlek noktalarından birinde bulunan konumu, zarif dekoru ve yüksek hizmet standartlarıyla öncelikli tercih sebebi olan bir şehir oteli…

Otelin Genel Koordinatörü ve Yönetim Kurulu üyesi Simay Deniz Özlü ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Onun sıcaklığı ve güler yüzü, işletmenin her yerine yansımış bana kalırsa…

Bize kendinizi tanıtabilir misiniz? Turizm sektörünün ne kadar zamandır içindesiniz?

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Ardından İsviçre’de Turizm eğitimimi tamamladıktan sonra evlilik sebebiyle Amerika’ya gittiğimde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi alanlarında yüksek lisans yaptım ve yaklaşık on senedir aile şirketimiz olan Midas Otelde Yönetim Kurulu üyeliği görevimi sürdürmekteyim. Ayrıca evli, iki çocuk annesiyim.

Midas Hotel ne zaman kuruldu? Bize biraz oteli anlatabilir misiniz? Sizi diğer tesislerden farklı kılan detaylar var mı?

Midas olarak köklü bir şirket olduğumuzu belirtmek isterim. 50 yılı aşkın bir süredir faaliyette olan aile şirketimiz inşaat kökenli olup değerli babam Yüksek İnşaat Mühendisi Mehmet Özlü tarafından Denge İnşaat ismiyle kurulmuştur. Sonrasında Simtur Turizm olarak turizm sektöründe yatırımlar yapmıştır. İlk otelimiz Antalya Side’de MİDAS HOTEL PARK SİDE, daha sonra Ankara’da Tunus Caddesi’nde MİDAS HOTEL ANKARA ve Haymana’da MİDAS HOTEL HAYMANA TERMAL olarak misafirlerimize yaklaşık 17 yıldır hizmet vermekteyiz.

Midas Otellerimizi 5 yıldız kalitesinde hizmet vererek butik anlayışla işletiyoruz. En önemli kriterlerimiz hijyen ve konfor bu iki kriterden ödün vermeden hizmet anlayışımızı sürdürüyoruz. Yükselen turizm trendi termal turizm denince akla ilk gelen şehir Ankara'da, mineral değeri en yüksek olan, hatta Dünya’daki en iyi su olduğu da söylenen Haymana’da misafirlerimizi çok büyük bir keyifle ağırlıyoruz. MİDAS HOTEL HAYMANA olarak hemşirelerimiz, doktorlarımız ve beden eğitimi uzmanlarımızla birlikte fizik tedavi alanında, çeşitli jimnastik hareketleri, sağlıklı beslenme, doğal yaşam, zihinsel rahatlama ve tabiî ki masaj ile komple sağlıklı yaşam paketi sunuyoruz. Ayrıca kişiye özel hazırladığımız bu paketlerimizi Haymana'da bırakmıyoruz, Ankara’da MİDAS HOTEL ANKARA’da yeni açılan ZER SPA & YOGA merkezimizde Uzakdoğu’lu masözlerimizle devam ettiriyoruz. Aslında Ankara’da yeşil yıldız sertifikasına sahip, TEMA gönüllüsü, çevreci ve önleyici sağlık felsefesini benimseyen nadir otellerden olduğumuzu iddia ediyoruz.

Kurumsallaşma ve kalite standartları adına büyük gelişmeler sağladık. Üç otel olunca aynı kalitede hizmet vermek için standartlarımızı geliştirdik. Yeni satış stratejileri oluşturup, misafir profilimizi genişlettik. Ayrıca Yeşil Yıldız ve İSO 14001 Kalite Belgesi aldık. Her geçen gün teknoloji ve değişimi yakalamak adına eğilimleri takip edip, otellerimize yenilikler ve tadilatlar yapıyoruz. 2015 yılında Midas Hotel Ankara’ya tatlı ve tavuk yemekleriyle meşhur Zeynel Restoran’ı açtık. Ayrıca yine Ankara’da 2017 yılında sauna, hamam, jakuzi, ozon sauna, masaj ve sağlık hizmetleri sunduğumuz ZER SPA merkezini ekledik. Şimdi de düğün ve banket hizmeti verdiğimiz şehir manzaralı çatı katındaki ROOF ROSA salonumuzda 250 kişiye kadar daha nitelikli toplantı ve kongre hizmeti vermek için alt yapı çalışmalarımızı bitirdik. Önümüzdeki sezon banketlere ilaveten gün ışığı alan manzaralı toplantı salonumuzla ismimiz sıkça duyulacak.

Yenilikleri sürekli takip etmemiz, kendimizi sürekli yenilememiz, ekip çalışmasına önem vermemiz, misafir odaklı çalışmamız, sosyal sorumluluklar ve doğal yaşama karşı bilinçli olmamız bizi diğerlerinden ayırmaktadır.

Siz başka bir otele gittiğinizde ilk anda gözünüze neler çarpar?

Mesleki olarak bir otele gittiğimde ilk olarak farklı çalışmalara bakarım. Bizim uygulamadıklarımızın dışındaki hizmetler hemen ilgimi çeker ve bunların kullanılabilirliğini, avantajlarını tartarım. Bu anlamda standardın dışında, farklı hizmetlerle çalışan işletmeleri görmeyi tercih ederim. Ayrıca doğayla iç içe olabileceğim yerlerde olmak beni mutlu eder. Gelecekte de doğa içinde yer alan, doğal ürünlerle doğal yaşamı öne çıkaran işletmelerin çok talep göreceğini düşünüyorum.

Ankara’nın öne çıkan turizm değerler sizce neler?

Gordion Midas Tümülüsü
Ankara’da tarih, kültür ve sağlık turizmi öne çıkarılmalıdır. Hamamönü, Hacı Bayram Camii, Ankara Kalesi, Roma Duvarı, Agustus Tapınağı, Roma Hamamları, Höyükler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Cumhuriyet Müzesi, Gordion Müzesi ve Haymana’daki Gavurkale Ankara’da görülmesi gereken yerlerdir. Ayrıca hastaneler, sağlık hizmetleri ve termal turizm merkezi olması açısından sağlık turizmi için elverişlidir. Bunun dışında Ankara’da kongre turizmine ağırlık verilmelidir. 

Ankara’ya ziyaretçi çekmek için önerileriniz neler olur? Ankara turizm konusunda tam anlamıyla kendini gösteremedi. Nerede eksik yapıldı sizce?

Ankara’nın tarih, kültür, kaplıca ve sağlık turizminin yanı sıra kongre turizminde gelişim göstermesi gerekir. Havalimanı, otelleri, hizmet sektörü ve diğer alt yapı sistemleri ile başkent olarak kongre turizmi için gereken yapıya sahiptir. Ankara kongre fuar alanı tamamlandığında ve Ankara’nın yeterli tanıtımı yapıldığında diğer illerin önüne geçeceğine inanıyorum. Bu konuda gereken işbirliği sağlanırsa Ankara’nın gelişimi hızla gerçekleşecektir.

Bu yıl 2. si düzenlenen Travel Expo’yu genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her geçen yıl gelişerek daha çok ilgi çekmeye başladı. Destek olunduğu takdirde Ankara’nın tanıtımı için faydalı olacağına inanıyorum. Ankara’nın potansiyeli ve turizm alanında yapabileceklerinin anlatılması için gerekli. Umarım amacına ulaşır.

Sektörde en çok sıkıntı yaşadığınız konular neler?


Turizmin en zor tarafı 7/24 canlı olmasıdır. Siz uyurken bile hizmet vermeye devam eder. Ayrıca hizmet sektörü hem çalışan hem misafir anlamında insan odaklı olduğu için değişkenliği çok, kontrol edilebilirliği zordur. Bu noktada insan ilişkileri, güven ve kontrol mekanizmaları en önemli etkenlerdir. Ayrıca Ankara’nın turizm potansiyelinin düşük olması fiyat dengelerini bozmakta ve sektöre zarar vermektedir. Ankara’da turizmin geliştirilmesi konusunda çalışmaların artması gerekmektedir.

ATİD üyesisiniz. Derneğin  faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle Anadolu Turizm İşletmeleri Derneğinin Başkan Yardımcısı olmaktan oldukça memnunum. Amacımız Ankara, Anadolu ve de Türkiye turizmini canlandırmak, bunun için sektördeki temsilcilerle bir araya gelmek ve güç birliği yapmak. Bunu da büyük ölçüde gittikçe büyüyüp güçlenerek ve hızlanarak başardığımızı düşünüyorum. Anadolu ve Ankara’nın belli başlı büyük otelleri ATİD çatısı altında ve bu büyük iş birliği bize birçok kapıyı açıyor ve birçok avantaj sağlıyor. Hepimiz biliyoruz ki, birlikten kuvvet doğar. Dernek olarak amacımız büyük bir potansiyele sahip Ankara ve Anadolu turizmini hak ettiği noktaya getirmektir.

Turizm öğrencilerine ve sektöre yeni adım atanlara kariyer ve iş hayatı konusunda ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Turizmle ilgilenmek isteyenlerin iletişim becerilerinin mutlaka gelişmiş olması gerekir. Farklı koşullara hızlı adapte olabilmek, misafirlere ve olaylara karşı anlayışlı, serinkanlı olmak esastır. Bunun dışında alanındaki gelişmeleri sürekli takip etmek, ekip çalışmasına uyumlu olmak ve geniş bir çevreye sahip olmak faydalı olacaktır. 

Kavaklıdere Mh., Tunus Caddesi No:20, 06680 Ankara

Kaynak: Gurme Rakun / Şefika Onur AKATAY

SEN GİDELİ 67 YIL OLDU

Yazın dünyamızın önemli isimlerinden Orhan Veli Kanık, 36 yıllık yaşamına birçok başarılı iş ve eser sığdırdı. Özellikle tek tür şiirden kaçarak yenilikler denedi. 67 yıl önce bugün, 14 Kasım 1950'de kaybettiğimiz usta şair Orhan Veli, ölüm yıl dönümünde anılıyor. İşte Orhan Veli'nin hayatı ve bazı fotoğrafları...

  • ÇOCUKLUĞU
    Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914'te Beykoz'a bağlı Yalıköyünde bulunan İshak Ağa Yokuşundaki Çayır Sokağında dünyaya geldi. Çocukluğu Beykoz, Beşiktaş ve Cihangir'de geçti. Mütareke sırasında Akaretler'de bulunan Anafartalar İlkokulunun ana sınıfına devam etti.
  • LİSE YILLARI
    Edebiyata olan merakı ilkokul sıralarında başladı. Bu dönemde "Çocuk Dünyası" isimli dergide bir hikâyesi basıldı. Ortaokulun yedinci sınıfındayken Oktay Rifat ile tanıştı. Birkaç yıl sonra ise bir müsamere sırasında halk evinde Melih Cevdet Anday ile arkadaş oldu. Lisenin ilk yılında edebiyat öğretmeni ise Ahmet Hamdi Tanpınar'dı. Lise döneminde arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet'le birlikte "Sesimiz" isimli bir dergi çıkardı. Şair 1932 yılında, liseden mezun oldu.
  • NERELERDE ÇALIŞTI?
    İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin felsefe bölümüne kaydını yaptırdı. 1933 yılında Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti başkanı seçildi. 1935 yılına kadar devam ettiği üniversiteyi bitirmeden okuldan ayrıldı. Üniversiteye giderken bir yandan sürdürdüğü Galatasaray Lisesindeki öğretmen yardımcılığı görevine, okuldan ayrıldıktan sonra bir sene daha devam etti. Kanık, daha sonra, Ankara'ya giderek PTT Umum Müdürlüğü, Telgraf İşleri Reisliği, Milletlerarası Nizamlar bürosuna girdi.
  • 36 YILLIK YAŞAM BİRÇOK ESER
    Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi 'Garip' akımının kurucusu olan Kanık, 36 yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikaye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı. Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran Orhan Veli, ele aldığı konular, bahsettiği kişiler ve kullandığı sözcüklerle kendine yeni alanlar oluşturdu. Bu akım özellikle 1940-1950 yılları arasında Cumhuriyet dönemi şiirinde büyük etki bıraktı.
  • YENİ BİR AKIM
    1941 yılının Mayıs ayında Garip seçkisi yayınlandı. Bu kitapta şairin yirmi dört şiirinin yanı sıra Melih Cevdet'in on altı, Oktay Rifat'ın ise yirmi bir şiiri yer aldı. Kitabın içindeki şiirler kadar ses getiren önsözünü ise Orhan Veli yazdı. Bu kitap sonradan 'Birinci Yeni' olarak da anılacak Garip akımının başlangıcı oldu.
  • 'TEK TÜR' ŞİİR YAZMAKTAN KAÇTI
    Garip döneminde yazdığı şiirleriyle öne çıksa da Orhan Veli "tek tür" şiirler yazmaktan kaçınmıştı. Durmadan arayan, kendini yenileyen, kısa yaşamı boyunca uzun bir şiir serüveni yaşayan Kanık'ın edebiyat hayatı farklı aşamalardan oluşmaktaydı. Oktay Rifat bu durumu "Orhan Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi." ve "Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı." sözleriyle açıkladı.
  • 1950 YILINDA VEFAT ETTİ
    Orhan Veli, 10 Kasım'da bir haftalığına geldiği Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Kanık'a alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı ancak beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı akşam sekizde komaya giren şair 1950 yılında gece 23.20'de Cerrahpaşa Hastanesinde hayata veda etti. 
  • SON TÜRKÜ
  • Kaybolmak üzre suya düşen bilezik;
    Bak, bütün kırışıklar silindi sudan.
    Son saatimde mi uyandım uykudan,
    Neden boş geçen yıllardan içim ezik?

    Durdu beni ölüme götüren kervan.
    Eski bir şarkı söyleniyor rüzgarda.
    Duydum ki sevmeyi bilen dudaklarda
    Benim ilahilerim hala okunan.

    Sevgilim...... Ellerime dokunaraktan..
    Beni çağıran bir eda var sesinde.
    Bu muydu insanlara son nefesinde
    Görüneceğinden bahsedilen şeytan?

    Sular çekilmiye başladı köklerde
    Isınmaz mı acaba ellerimde kan?
    Ah! Ne olur bütün güneşler batmadan
    Bir türkü daha söyliyeyim bu yerde!
  • ORHAN VELİ KANIK
  • Kaynak: ntv/sanat