Nöralterapi hakkındaki bilginizi yenileyin..
NÖRALTERAPİ NEDİR?
Nöralterapi, vücudun kendi nörovejetatif sistemini kullanarak işlev gören bir tedavi formunu ifade eder. Nöralterapi lokal anestezik madde kullanılarak yapılan regülasyon yani düzenleme tedavisidir.
Bedenimizin tüm parçaları organları hatta hücreleri birbirinden haberdar olarak ve uyum içinde hareket ederek çalışır. Bedenimizin kendini onarabilme, yenileyebilme ve dışardan gelen zararlı uyarılara karşı kendini koruyabilme yetenekleri vardır. Bedenimiz, tüm bu fonksiyonlarını ve bilgi aktarımlarını “Vegetatif(otonom) Sinir Sistemi (VSS) üzerinden gerçekleştirmektedir.
“Nöralterapi”, vegetatif(otonom) sinir sistemine (VSS) etki ederek vücudun dengesini düzenleyebilen, bölgesel enjeksiyon tedavisi yöntemidir. Aynı zamanda vücudun onarım sistemlerini uyararak, bedenin kendi kendisini tedavi etme yeteneğini harekete geçirir. Nöralterapi tedavileri vücudun kendi kendini düzeltmesi üzerine kurulu bir yöntem olması dolayısı ile kalıcı bir tedavi yöntemidir.
Vegetatif (otonom) sinir sistemi (VSS); vücudun istemli kas hareketleri dışındaki tüm işlevlerini düzenleyen bir sistemdir. Kalbin çalışması, solunumun düzenlenmesi, kan basıncının kontrol edilmesi, hormonların dengelenmesi, sindirim sisteminin çalışması, bağırsak hareketleri, idrar çıkartılması, cinsel işlevler, adet görme, terleme ve vücut sıcaklığının ayarlanması gibi temel işlevlerin tamamı bu sistem aracılığıyla yapılmaktadır. VSS’de düzensizlik olması; kalp çarpıntısı, solunum sıkıntısı, tansiyon sorunları, sindirim-barsak problemleri, hormon düzensizlikleri (buna bağlı üreme problemleri), adet düzensizlikleri, aşırı terleme, aşırı yanma-sıcak hissetme veya çok üşüme gibi rahatsızlıkları oluşturmaktadır. Bu durum, bize hastalıkların VSS üzerinden şikayetler oluşturduğunu, temel ve kalıcı tedavilerin de VSS üzerinden yapılabileceğini göstermektedir. Böylece bir çok hastalık; VSS üzerinde dengeleme etkisi olan yöntemlerle kalıcı olarak tedavi edilebilmektedir.
Yapılan lokal anestezik enjeksiyonları direk sinirler içine değil, sinirlerin en yoğun bulunduğu cilt altı bölgelerine yapılmaktadır. Cilt altındaki bu sinirler aracılığı ile ilgili organlara kadar uyarı gönderilebilmektedir. Bu nedenle yan etkisi yok denecek kadar azdır. Organlarda oluşan dengesizlik, bozukluk veya hastalık bu pozitif uyarılarla tedavi edilebilmektedir. Böylece zararlı kimyasal ilaçlar ve cerrahi uygulanmadan, vücudun iç dengesi sağlanmakta, hücreler üzerindeki olumsuz etki kaldırılmakta ve hücrelerin normal çalışması sağlanabilmektedir.
Nöralterapide özellikli yerlere uygulanan lokal anestezik enjeksiyonu ile vücutta 3 tane dolaşım düzenlenmiş olur; Kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinirsel ileti. Bir dokunun kan dolaşımı yani perfüzyonu artınca o doku beslenir; lenf dolaşım artınca doku metabolitlerinden arındırılır yani temizlenir ve sinir iletisi artan, düzenlenen doku ise daha düzenli çalışır. Beslenen temizlenen ve düzenli komut alan dokunun kendini iyileştirme kapasitesi artar.
Nöralterapi'de temel mantık düzenlemedir; regülasyondur. Dolayısıyla endikasyonları mevcut olan bir yapının regülasyonudur. Anatomik bir eksiklik, genetik bir bozukluk tablosu nöralterapi endikasyonlarını oluşturmaz.
Almanya'da 1940 yılında bulunan ve Avrupa'da yaygın bir şekilde hekim uygulamasında olan bu tedavi yöntemi (Nöralterapi) sadece kalıcı bir tedavi yöntemi olmakla beraber aynı zamanda bir koruyucu hekimlik yöntemidir. Çünkü kanserden basit bir ağrıya, grip gibi viral bir hastalıktan allerjiye kadar tüm hastalıkların temel patolojisi aynıdır. Hasta olan tüm doku ya da bedenlerde perfüzyon, lenfatik drenaj ve innervasyon bozuktur. Ve Nöralterapi bu sistemlerin regülasyonu ile hem hastalıklarla mücadelede hem de sağlıklı halin korunmasında (koruyucu hekimlikte) çok etkin kullanılan bir yöntemdir.
NÖRALTERAPİ NASIL GELİŞTİRİLDİ?
Nöral terapi 1920’lerde Alman iki anestezi hekimi kardeş Ferdinand ve Walter HUNEKE’nin dikkatlerini çeken bir olayla başlamıştır. Her iki hekim migrenini bir türlü geçiremedikleri kız kardeşlerine ağrı kesici bir ilaç kompozisyonunu damardan uyguladıklarında kız kardeşlerinin daha ilaç bitmeden ani olarak ağrısının geçtiğini, neşeli ve mutlu bir hale geldiğini gözlemlemişler. Bu durumu araştırdıklarında yanlışlıkla damardan procainli ilaç verdiklerini görmüşlerdir. Ağrı kesici ilaç etkisini göstermeden olan iyileşmenin, procainin damarı çevreleyen sinir ağına olan etkisine bağlı geliştiğini düşünmüşlerdir.
1940 yılında Dr.F.Huneke sağ omzunda bir türlü geçmeyen ağrı ve hareket kısıtlılığı olan hastasını, omuz bölgesine uyguladığı tedavi ile iyileştirememiştir. Ancak aynı hasta kısa süre sonra çocuklukta geçirdiği sol ayağındaki kemik iltihabı yarasının tekrar ağrıdığını belirterek başvurmuştur. F. Huneke bu bölgeye procain uygulaması sırasında, tam tersi taraf omzunun ağrısının anında geçtiğine şahit olmuştur. Bu durum “flash etki-yıldırım etkisi” olarak tanımlanmaktadır. F. Huneke bundan sonra nöral terapinin babası olarak kabul görmüş ve bozucu alan uygulaması nöral terapide yerini almıştır.
NÖRALTERAPİ yaklaşık yüzyıldır dünyada uygulanmaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde başta Almanya olmak üzere üniversitelerde eğitimi verilmektedir. Ülkemizde Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul önderliğinde 2004 yılından beri Uluslararası Huneke’ye Göre Nöralterapi Derneğinin (IGNH) kabul ettiği eğitimler, hekimlere verilmektedir.
NÖRALTERAPİ NASIL ETKİLER?
Yaşam sadece madde ile sınırlanmış değil, aynı zamanda enerji ile de bağlantılıdır. Bir hücre zarının normal şartlarda, dinlenme durumunda dış tarafta pozitif, iç tarafında negatif elektriksel yük vardır. Bir uyarılma söz konusu olduğunda bu tablo değişir ve hücre depolarize olur. Depolarize olan hücrenin – 40-90 mVolt arasında olan elektriksel potansiyeli düşer. Ancak hemen ardından hücre repolarize olarak eski elektriksel potansiyeline döner.
Dışarıdan gelen uyaran (fiziksel, kimyasal, travmatik vd.) çok kuvvetli ise veya birçok uyaran aynı anda etkilerse (kümülatif stimulus) hücre yeniden repolarize olmayı başaramaz. Sürekli depolarize olmuş ve bu nedenle zayıflamış ya da hastalanmış hücre de fonksiyonlarını sürdüremez. Bu durumda nöral terapi için kullanılan procain, içerdiği yaklaşık -290 mVoltluk gücü ile hücreyi hiperpolarize eder. Yapılan her enjeksiyon, hücre normal potansiyeli olan -40-90 mVoltu depolayana kadar, hücrede bir miktar potansiyel bırakır. Böylece hastalıklı hücre sağlıklı hücreye dönüşür.
Nöral terapi vücudumuzda çok geniş bir elektriksel ağ (network) yapısında olan vejetatif (otonom) sinir sisteminin uyarılması ve regulasyonunu sağlar. Otonom sinir sistemi ve kan damarlarının en uç uzantıları hücreler arası sıvıda sonlanmaktadır. Matriks olarak tanımlanan bu sıvıda metabolik biyokimyasal, biyofiziksel işlemler oluşur. Hastalanma ile matriksin dengesinin bozulduğu, akışkanlığının azalıp ağırlaştığı bilinmektedir. Prof.Dr.Ricker vücudumuza dışarıdan gelen her uyarının (mekanik, termal, kimyasal, fiziksel, elektromagnetik, toksik, mikrobik vd.) öncelikle sinir sisteminde (afferent sempatik nöronlarda) frekans ve amplitüd düşüklüğü yaptığını belirtmiştir. Günümüzde zararlı uyaranın sağlıklı hücreyi hastalandırma etkisini öncelikle matriksteki sinir sonlanmaları üzerinden başlattığı bilinmektedir. Nöral terapi hastalanmanın ilk aşamasında düzelmeyi sağlar. Ayrıca koruyucu hekimlik olarak kabul edilen hastalanma oluşmadan nöro-vejetatif düzenleme ile hastalıktan korunmayı da sağlamaktadır.
Vücudun herhangi bir yerindeki önceden geçirilmiş veya halen devam eden lokal irritasyon (inflamatuvar, kimyasal, fiziksel veya travmatik olabilir), patolojik bir saha (bozucu alan; kafa bölgesinde, özellikle de diş, tonsil ve paranasal sinüsler) haline gelebilir ve nöro-vejetatif sisteme sürekli olumsuz uyarı verir. Bu uyarı sistemi bozar ve vücut fonksiyonlarının bazılarında rahatsızlığa neden olabilir. Bozucu alandan tamamen farklı bir organdaki şikayetler bozucu alana yapılan nöral terapi sonrası azalır veya kaybolur (flash fenomeni veya yıldırım etkisi). Bu bozucu alanlar sıklıkla kafa bölgesinde, özellikle de diş, tonsil ve paranasal sinüslerde lokalizedir. Ayrıca geçirilmiş ameliyat alanları özellikle bozucu alan olarak değerlendirilmelidir. Ülkemizde çok sık yapılan sezaryen ameliyatları sonrası sağlığı bozulan baş ağrıları, hipertansiyon vb. şikâyetleri başlayan kadınların sayısı hiç az değildir. Yara izine yapılacak procain enjeksiyonları hastaların hayatlarını değiştirmektedir.
Uygulamalar yüzeyel (cilde), segmental ve derin enjeksiyon ile bozucu alan tedavisi olarak üç biçimde yapılmaktadır. Öncelikle lokal tedavi ile rahatsızlığın bulunduğu alanda cilde yapılan quadle (cilt içine az miktarda procain verilmesi) adı verilen küçük iğneler vardır. İkinci aşama olan segmental tedavide ise rahatsızlığın bulunduğu segment ve omurilik (spinal cord) ile bağlantısına uygulama yapılır. Bu bağlantıda da omurilik çevresi cilde quadle yapılmaktadır. Segment tedavisi ile spinal kord yolu ile periferden segmentle ilişkili organa ulaşan (cuti- visceral refleks yol), ya da organdan spinal kord yolu ile diğer organa ulaşan (viscero-visceral refleks yol) olumsuz uyarılar düzenlenir ve nöral terapinin iyileştirici etkisi ortaya çıkar. Üçüncü aşamada ise hastaların birçoğunda alınan hastalık öyküsü ile ortaya konulabilen bozucu alan tedavisi yer almaktadır. Hastalığın kaynağı olan bu bölgeye yapılan enjeksiyon ile şikayetlerinde ani düzelme sağlanabilmektedir (flash fenomeni=anında etki).
NÖRALTERAPİ KİMLERE UYGULANIR?
Nöral terapi çocuk ve yaşlılar dahil olmak üzere her yaşta hastaya uygulanabilir.
Tansiyon, şeker, kalp vb. hastalıklar ve hastanın kullandığı ilaçlar tedaviye engel değildir.
Anti-koagülan grubundan kan sulandırıcı ilaç kullananlarda bazı uygulamalarda dikkatli davranılmalıdır. Sadece myastenia graves kas hastalarında nöral terapi uygulanmaz.
NÖRALTERAPİ NASIL UYGULANIR?
Nöral terapi hastalıkların çözümü için bir yaklaşım sunmakla birlikte uygulamasında iğneler olabilir. Cilde yapılan iğneler yanı sıra organlara, vücuttaki tüm yara ve ameliyat izlerine uygulama yapılmaktadır. Bu iğneler “bir yere bir ilacı zerk etmek” tarzında değildir. Amaç otonom sinir sisteminde olumlu uyarımı oluşturmaktır. Bu nedenle çoğunlukla cilde yapılan küçük iğneler yeterli olmaktadır. Nöralterapi bir iğne tedavisi olarak algılanmamalıdır. Ayrıca ciddi iğne fobisi olanlara dahi rahatlıkla uygulanabilir. İğneler sinire yapılmamaktadır, cilde yapılmaktadır. 3 gün aralıkla yapılan tedavi ile 3 veya 6 seansta hastanın kliniğinde iyileşme sağlanmaktadır.
NÖRALTERAPİ KULLANIM ALANLARI?
Nöralterapi hemen hemen her hastalıkta kullanılabilen bir tedavi metodudur. Özellikle klasik tıbbın yetersiz kaldığı uzun süreli, geçmeyen ağrılarda çok etkindir. Hormonal bozukluklarda, sistemik bazı hastalıklarda etkili olur.
Migren ve baş ağrılarının tedavisi
Boyun, sırt ve bel ağrıları gibi kas kökenli ağrıların tedavisi
Bel ve boyun fıtıklarında ağrının giderilmesi
Eklem hastalıkları (menisküs yırtılması, eklem içindeki sıvının azaltılması, sporcu yaralanmaları)
Sinir basısına bağlı oluşan ağrıların tedavisi
Romatizmal hastalıkların tedavisi
Allerjik astım ve allerjik rinit gibi allerjik kökenli hastalıkların tedavisi (bağışıklık sistemindeki denge bozukluğu)
Tiroid hastalıklarının tedavisi
Menapoz sıkıntılarının giderilmesi
Adet düzensizlikleri ve şiddetli adet sancılarının tedavisi
Hormonal bozukluğa bağlı üreme sorunları
Kronik tonsillit (geçmeyen boğaz iltihabı) tedavisi
Kronik sinüzit tedavisi
Fibromyalji (yaygın kas ağrıları), devamlı yorgunluk hissi ve halsizlik tedavisi
Depresyon ve panik atak gibi ruhsal hastalıkların tedavisi
Kronik kabızlık tedavisi
Bağırsak hastalıklarını tedavisi (irrtabl kolon sendromu, ülseratif kolit ve crohn)
Yüz felci tedavisi
Trigeminal nevralji tedavis
Spor yaralanmaları tedavisi
Vücudun toksinlerden arındırılması
Anti-aging (yaşlanmanın önlenmesi)
NÖRALTERAPİNİN YAN ETKİSİ VAR MIDIR?
Seksen yılı aşkın süredir batıda uygulanan nöralterapinin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.
Doğal bir tedavi olarak kabul edilen nöralterapi ilaç tedavisi değildir. İğnelerdeki kısa etkili lokal anestezik maddenin otonom sinir sistemi üzerinde oluşturduğu uyarıdan faydalanılır. İğne cilde yapılır yapılmaz bu uyarı sinir ağında yayılır ve eskiden kalmış sinir hasarları bio- elektriksel olarak düzeltilir.
Bazı hekimler tarafından vücuda yapılan iğne tedavileri ile karıştırılmamalıdır. Diğer tedavilerde dokuya ilaç verilir. Nöralterapide ise iğneler çoğunlukla cilde yapılarak olumlu uyarı oluşturulur.
Nöralterapide ise sadece procain ve lidokain lokal anestezik maddeleri kullanılmaktadır. Bu maddelerin anestezik etkisinden faydalanılmaz, bio-elektriksel etkisinden faydalanılır. Özellikle procain en kısa etkili lokal anesteziktir. Etki süresi 15-20 dakikadır.
Bu nedenle hamileler, emziren anneler bile tedaviye rahatlıkla alınabilmektedir.
NÖRALTERAPİDE TEDAVİ PROTOKOLÜ NASIL?
1- Kapsamlı Anamnez ve Muayene:
Nöralterapide hastadan alınan anamnez bazı yönleriyle farklılıklar gösterir. Bu kapsamda alınan genel anamneze ek olarak, kişiyi nöralterapi yaklaşımı ile değerlendirecek özel bir öykü alma zorunluluğu vardır. Çünkü hastalığın ortaya çıkışı ile aynı zamana denk gelen olaylar arasındaki zamansal ilişki çok önemlidir.
2- Lokal/Yüzeyel Tedavi:
İlk yaklaşım lokal tedavidir. Lokal olarak ağrı neredeyse, oraya quadel şeklinde enjeksiyonlar yapılır.
Yüzeyel enjeksiyon yöntemi, özel akupunktur noktalarına da (aku-noktaları) yapılabilir.
Akupunktur noktaları gerçekte yoktur; özellikle kan ve lenf damarlarının etrafındaki vejetatif sinir liflerinin yoğun olduğu yerlerde bulunurlar; vücut, kulak, kafa - saçlı derisi, ağız içi, dil ve diğer bölgelerde bulunan akupunktur noktaları, otonomik sinir sisteminin düzenlenmesi açısından çok önemlidir.
Nöralterapi yaklaşımıyla akupunktur noktalarına yapılan uygulamanın Geleneksel Çin Akupunkturu tedavisine göre avantajı, uygun ilaçların aku-noktalarına enjekte edilmesinin, dramatik olarak etki göstermesidir.
3-Segmental ve Derin Enjeksiyonlar:
Lokal tedavinin etkisiz olduğu durumlarda segmental tedavi uygulanır. Segment tanımı dermatomla aynı değildir; segment dermatomu kapsar. Segmental tedavinin esası, herhangi bir irritasyonun segmentin tamamında veya bir bölümünde refleks cevap vermesi ve medulla spinalis üzerinden yol bularak periferden organa ve organdan perifere bir etkileşimin meydana gelmesidir (kutaneo visseral refleks hattı).
İnsan bedeni, servikal bölgede 8, torakal bölgede 12, lomber bölgede 5 ve sakral bölgede 5 tane olmak üzere toplam 30 segmente bölünebilir. Bu zonlara “Head Zonları” denir.
Bir segment içinde bulunan tüm oluşumlar birbirleriyle ilişki içindedirler. Bu nedenle segment içinde ortaya çıkacak bir engel veya uyarı sadece sorunlu bölgeyi değil, tüm segmenti etkileyecektir. Nöralterapide bu mekanizmadan yararlanılmaktadır.
Örneğin bir segmente yapılan quadel veya periost uyarısı sadece uygulama yapılan yerle sınırlı kalmayıp, segment içinde bulunan organ, adale ve diğer tüm yapıları da olumlu olarak etkilemekte ve o bölgenin kanlanmasını artırmaktadır.
Segment ayrıca diagnostik açıdan da önemlidir. Yapılan palpasyon ile gözlenen renk değişiklikleri ve adalelerin tonus durumu, organ ve eklemlerin fonksiyonları hakkında bize bilgi vermektedir.
Hatta o alan içindeki bozucu alanlar da, bölgesel cilt ve cilt altı değişiklikleri yapabilirler. Başarılı bir tedavinin sonucunda, segment içindeki tonus ve turgorda da düzelme ve iyileşme görülür.
İrrite olmuş segmente yapılan prokain enjeksiyonuyla, membran polarizasyonu sağlıklı hale getirilerek, refleks hatlarındaki patojen iletiler ortadan kaldırılır ve normal iletinin oluşması sağlanır. Böylece tüm vejetatif işlemler optimal fonksiyonlarına geri dönerler.
4- Ganglion Tedavisi:
Tedaviye cevap alınamayan durumlarda, üst etki yapan organlara müdahale etmek gerekir. Bu anlamda rahatsızlığın olduğu bölgede bulunan ganglion veya trigger noktaları da uyarılarak tedaviye dahil edilir. Otonomik ganglionlar toksik hale gelip, uzun süre böyle kalabilirler. Ganglion enjeksiyonu yapmak, ganglion detoksifikasyonu için en hızlı yoldur.
5- Bozucu Alan Tedavisi:
Vücudun herhangi bir yerinde önceden geçirilmiş veya hali hazırda var olan lokal bir irritasyon, patolojik bir saha (bozucu alan) haline gelebilir ve nörovejetatif sistemi bozarak vücut fonksiyonlarının bazılarında bozukluklara neden olabilir. Bu nedenle tedaviye cevap alınamaması durumunda, bozucu alanların araştırılarak tedavi edilmesi son derece önemlidir.