25 Ocak 2017

İYİ Kİ VARSIN YALAN







“Yalanlar olmasaydı Dünya nüfusunun ancak dörtte biri yaşıyor olurdu” desem yalan olmaz.

Bu yazımda yalan ve doğrular üzerine düşüncelerimi sizinle paylaşacağım. 

Sözcük anlamı olarak; yalan, doğru olmayan söz, yalancı ise doğruları söyleyemeyen kişi olarak tanımlanır.

Doğruları ve gerçekleri söyleyenlere ise..
“DELİ” denir (!)

Şimdi gelelim gerçeklere..

İnsan yalancı olarak mı doğar? Hayır!
Çünkü “Yalancılık Geni” diye bir gen yoktur. Yalan söylemek,  toplumun beklentileri sonucunda oluşan ve öğrenilebilen mucizevi bir davranış biçimidir.

Nedense yalan söylediklerini bildiğimiz halde normalmiş gibi kabulleniriz de, doğru söyleyenleri garipser, kuşkulanır ve inanamayız. Yalanı o kadar kanıksamış ve özümsemişiz ki; yalandan çok doğrulardan rahatsız oluruz.

Yalan, hayatımızın olmazsa olmazı haline gelmiş. Adeta damarlarımızda dolaşıyor. Kan gibi yaşamsal. Yalan ile besleniyor gibiyiz..

İşte birkaç örnek:

Karısını aldatan bir erkek düşünün. Eşine açıklayamadığı zaman dilimleri var.
Karısı “neredeydin?” diye sorduğunda, erkek yalancıysa, en yakın arkadaşı Ahmet ile kahve içtiğini söyler, eğer deli ise “seni aldatıyorum” der.

Müdür, işlerin neden yetişmediğini sorar, çalışan yalancı ise; “araya acil işler girdi”, deli ise; “canım istemedi” ya da “maaşıma yeterli zam alamadığımdan işleri yavaşlatıyorum” der.

Koca, oğluna bakıp karısına; “bu çocuk bana hiç benzemiyor” der, eşi yalancı ise “huyu sana benziyor”, deli ise “çünkü babası sen değilsin” der.

Annesi, eve geciken kızına “nerde kaldın?” diye sorar. Kız yalancıysa “fazla mesai yaptım”, deliyse “sevgilimle buluştum” der.

Son bir örnekleme daha yapalım;

Diyet yapan birisi “nasıl da kilo vermişim değil mi?” diye konuşur arkadaşına. Arkadaşı yalancı ise “muhteşem olmuşsun”, deli ise “hala öküz gibisin” der.

Bu örnekleri siz de çoğaltabilirsiniz.
Şimdi, kendinize yalan söylemeden karar verin bakalım. Siz bir YALANCI mısınız yoksa DELİ mi?

Çoğunuzun “ben bir yalancıyım” diye haykırdığınızı duyar gibiyim.

Çünkü, toplum bize yalancı olmaktan başka çare bırakmıyor. Sadece çocuklar doğru söylüyor. Onları da “ayıp” diye susturup, yalan söyleme davranışının temellerini atan ebeveynleri şiddetle alkışlıyorum.

Bir melek masumiyetinde doğan çocuklar anne babaların yönlendirmeleriyle masum şeytanlara dönüşüyorlar. 

Yalanı bir de estetik açıdan düşünelim.

Sırası gelmişken, özellikle hanımlar için önemli bir bilgiyi de paylaşmakta yarar var.
Yaşla birlikte yüzümüze yerleşen derin çizgilerin aslında yıllar boyu ne kadar yapay mimik (gülümseme) yaptığımızla ilgili olduğunu belirtmek istiyorum.

Yüz kasları, doğal olarak yapılan mimiklerde normal kasılırken, yapay mimikler fazladan güç gerektirdiği için kaslar yıpranır, zaman içerisinde ne kadar sahte olduğunuzla doğru orantılı olarak ciltte çizgiler belirginleşir. Kısaca, yalancı gülümsemelerin faturası cildimizdeki çizgilerin derinliğine yansır.

Söylediğimiz yalanlarla sözlerimiz ne kadar estetikse cildimiz o kadar estetikten uzaklaşır.
Botoks vb. uygulamalara, pahalı kozmetik ürünlere hiç gerek yok. Sahte mimik yapmayın yeter! Üstelik paranız da cebinizde kalsın..  

Ama, gerçek şu ki; Dünya yalanlarla dönüyor.  

Herkesin doğruları söylediğini bir düşünün. Toplumda yaşanacak kaosu, karmaşayı, cinayetleri, infazları, rezillikleri düşünün!..

Yalana benim penceremden baktığımız yazımın sonuna geldik. 
Taktik yalanları ben de seviyorum ama siz siz olun asla stratejik yalanlar söylemeyin.

İyi ki varsın YALAN!..