08 Aralık 2018

TURİZM YAZARI OLAY SALCAN'DAN CEFALU, SİCİLYA İZLENİMLERİ

Ben İtalya’nın büyük bir bölümünü gördüm Sicilya’yı görmesem de olur demeyin. Eğer böyle bir düşünce içerisinde iseniz hemen aklınızdan silin ve rotanızı Sicilya’ya doğru çevirin.

Sicilya yı görmemek gezmeyi sevenler için büyük bir kayıp olur. Şunu açık ve net söylüyorum ki İtalya başka Sicilya başka bir dünya. 
Sicilya'nın İtalya ile müşterek tarafları var ve ona şüphe yok. Ancak Sicilya'nın kendine özgü tarihi, kültürü, doğası, dili ve kişiliği var. Eğer bir gün Sicilya ya yolunuz düşerse ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. 

Sicilya uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Akdeniz in ortasında olması nedeni ile son derece stratejik bir konuma sahip olan bu ada, farklı tarihlerde farklı devletler tarafından istilaya uğramıştır. Sicilya ya ilk yerleşenler, Sicani Uygarlığı olmuştur. Daha sonra sırası ile Fenikeliler, Kartacalılar ve Grekler adayı kolonize etmeye başlamışlardır. M.Ö 243 yılında Sicilya nın tümü Roma İmparatorluğu nun eline geçmiş, ada altı yüzyıl boyunca bir Roma eyaleti olarak kalmıştır. 
Sonra Bizans İmparatorluğu. Sahneye Araplar çıkmış, ama Normanların istilası ile Arapların egemenliği de bir müddet sonra sona ermiştir. Bir asır sonra Norman Hauteville Hanedanı ortadan kalkmış, onun yerine egemenliği, Güney Alman Hohenstaufen Hanedanlığı almıştır. Daha sonra da Fransızlar da eksik kalmayalım diye adayı işgal etmişlerdir. 

Daha bitmedi. İstilalara devam ediyoruz. Ada; 1479 yılından sonra İspanyol kralların eline geçmiş, bu dönemde devletlerin sırasıyla işgalleri yetmemiş gibi sürekli Kuzey Afrikalı korsanların akınlarına uğramış, 1713 yılında Savoy Krallığı na geçmiştir. Savoy lar 1713-1720 yılları arasında adayı yönetmiş, burayı Sardunya Adası karşılığında, Habsburg Hanedanlığı na bırakmışlardır. Habsburg lar, adayı Burbon yönetimindeki Napoli Krallığı ile 1743 yılında birleştirmişlerdir. 

Asırlardır bu kadar çok istilaya maruz kalan ada halkı artık yeter demiş ve 1820-1849 yılları arasında Sicilyalılar, Burbon yönetiminden ve Napoli Krallığı ndan bağımsız olmak için isyan etmiş, ancak başarılı olamamışlardır. 

Ada; 1860 yılında Garibaldi tarafından işgal edilerek İtalyan Birliği ne katılmış, ancak Sicilyalılar, 1866 yılında, Palermo da, İtalya ya karşı isyan ederek buna tepki göstermişlerdir. Bunda da başarısız olan Sicilyalıların imdadına, İkinci Dünya harbinde adaya çıkartma yapan müttefikler yetişmiştir. 


Sonunda Sicilya, istediğine kavuşmuş ve 1948 yılında bölgesel özerkliği elde etmiştir. Bu gün kendi parlamentosu, yöneticileri ve dili vardır. 

Bu kısa tarih bilgisi içerisinde çok sayıda devlet tarafından defalarca istilaya uğramış bir adada; bu devletlerin arkasında bıraktıkları kültürlerin karışımından ortaya çıkan ve gözleri kamaştıran bir kültür zenginliğine sahip Sicilya. Doğa ve insan güzelliklerini de buna kattığınızda ortaya tadına doyum olmaz bir lezzet çıkıyor. 

Yazının başlığını okuduğunuzda aklınıza hemen bir soru gelmesi kaçınılmaz. Madem bu kadar kültür zenginliği ve görülmeye değer yer var da neden bu yazıda yalnızca Cefalu anlatılıyor? Bunun iki nedeni var. Birincisi Sicilya da gördüğüm yerlerin tamamını bir yazıya sığdırabilmek imkansız. İkincisi, Sicilya da Cefalu nun en keyif aldığım ve coşku hissettim bir yer olması. Her yer çok güzel, ama Cefalu bir başka güzel. En çok onu sevdim. 
Küçük bir balıkçı kasabası olan Cefalu ya yaklaşırken çok uzak olmayan bir tepeden baktığımda son derece güzel korunmuş bir ortaçağ kasabasına geldiğimi anladım. Araçlar kasabaya alınmıyor. İyi ki de alınmıyor. Ben de, araçtan çok uzak olmayan kasaba merkezine doğru denizden biraz yüksek bir yolu takip ederek muhteşem bir manzara eşliğinde yürümeye başladım. İlk gördüğüm evlerin ortaçağdan kalma görüntüleri ve evleri birbirinin üstüne yıkılacakmış gibi duran dar Arnavut kaldırımlı sokakları, bundan sonra göreceğimiz güzelliklerin müjdeli habercisi idiler. 

Kasabaya ulaşıp kendimi onun sokaklarına attığımda ne oldu ise oldu. Dayanılmaz cazibesine kapıldım ve sokaklarında gezerken bu güzel kasabanın samimi ve cana yakın kollarına kendimi bıraktım. 

Trafiğe kapalı sokaklarında dolaşırken iki taraflı sıralanmış, eski görünümlü evler arasında mis kokulu çamaşırları koklayarak, rengarenk açmış begonvillerin kokusunu soluyarak, evlerden ya da kafe ve lokantalardan gelen müziğe kulak kabartarak, arada bir pencereden bana bakan ya da çamaşır asan Sicilya güzellerine el sallarken aldığım keyif anlatılmaz, yalnızca yaşanır. 
Burası, Akdeniz rüzgarları ve kokusu ile gerçek Akdenizli ve Akdeniz i yaşayan bir yer. Bu canlılığı her an hissedebiliyor ve heyecanlanıyorsunuz. Bu heyecanı ve hızla çarpan kalbimi biraz dinlendirmek için Norman Katedrali nin hemen önündeki Doumo Meydanı ndaki palmiyeli kafelerden birisine oturdum ve bir şeyler içtim. Bunun doğru bir tercih olduğunu daha sonra anladım. 
Tekrar yürümeye başladığımda tam bir ortaçağ hayatının içerisinde buldum kendimi. Her sokağına girdim. Her sokakta bir aşağı ve bir de yukarı doğru yürüdüm. Böyle yaptığımda sokak her zaman bana daha fazla ve farklı görüntü vererek çok şeyler anlatıyor. Onunla daha fazla beraber olarak daha iyi anlamaya çalışıyorum. Eğer iki defa yürüme imkanım yoksa, mümkün olduğu kadar durup geriye bakıyorum. Özellikle fotoğraf çekenler için farklı görüntüler yakalama şansı artacaktır. Emin olun size şu sokak daha güzel diyemeyeceğim. Hepsi, birbirinden farklı ve hepsi, birbirinden güzel. Kendimi bir filim setinde ve başrolde hissetmeye başladım. Eğer meydanda bir kafede oturup nefeslenmesem ve o hızla bu bölgeye girmiş olsaydım heyecanım ve kalp çırpıntılarım tepe yapardı. Sonrasını bilemem. Dönüş yolunda da aynı meydanda bir kere daha ara vererek yumuşak geçiş yapmaya çalıştım. 

Ben fazla makyaj yapılmamış eski haline çok yakın, oldukça iyi korunan ve yaşayan yerleri seviyorum. Çünkü onlar daha manalı ve daha çok şey anlatıyorlar. Onları daha iyi anlıyor ve bölgeyi daha iyi değerlendiriyorum. Gerçekten Cefalu, böyle bir yer. Sıcak, sımsıcak. Restore edilmiş ya da makyaj yapılmış yerler de güzel görünümlüler, ama eksik olan bir şeyler var. 

Hangi sokakta yürürseniz yürüyün sonunda denize çıkacaksınız. Limanda uzanan plajı ve kumu, Akdeniz in en güzel yerlerinden birisi. Burada gördüğüm manzara tam kartpostallardaki gibi. Denize sıfır, ortaçağ görüntüsündeki evlerden oluşan manzaraya hayran olmamak mümkün değil. Çok usta bir ressamın elinden çıkmış yağlı boya resim gibi. Deniz kenarında banka oturup denizin dalgalarının sesi ile bu manzarayı seyretmek, tek kelime ile doyumsuz. İnsanı büyüleyen ve tarihin derinliklerine götüren, korsanlarla kaşı karşıya kaldığınız halüsinasyonlar görmenize neden olabilecek bir resim bu. 
Son derece şirin ve insanı büyüleyen bu güzel sahil kasabasından ayrılmak zor. Her zaman ve her yerde görülemeyecek özelliklere sahip. Ancak bu gezinin de sonuna geldim. Sicilya da gezilecek çok güzel yerler var. Bu gezinin sonunun, diğerinin başlangıcı olduğunun bilinci içerisindeyim. Bu da içime biraz su serperken, vücudumu yeni bir heyecan dalgası sarıyor. 

Hoşça kalın. 


Kaynak: http://www.turizmhaberleri.com/KoseYazisi.asp?ID=4107

EMEKLİLER İÇİN SAHİL KASABALARI

Emeklilik hayali ikiye ayrılır. Emekli olunca dünyayı gezme hayali kuranlar ve sessiz, sakin bir sahil kasabasına yerleşip, müstakil evinin bahçesinde domates yetiştirmeyi düşleyenler… Biz ikincisine sesleniyoruz.
Özellikle kalabalık şehirlerde yaşamanı sürdüren, her gün ömründen bir parçasını trafikte yitiren ve ruh emici gökdelenlerin arasında bir gıdım oksijene muhtaç kalan bizlerin, emekliliğimizde daha dingin bir hayat sürme isteğimiz hiçbir şekilde sıkıcı karşılanmamalı. Senelerini iş hayatına adamış, 30 – 35 yıl devlete ya da özel sektöre hizmet vermiş büyüklerimizi düşündük, emekli olunca yaşayabileceğiniz 12 sahil kasabasını bulduk.
1 – AKARCA
Akarca‘yı çoğu insan bilmez. Çünkü burada sabahın ilk ışıklarına dek süren eğlenceler yoktur. Yalnızca buz gibi bir deniz ve dingin bir yaşam sürmeyi seçmiş emekli büyüklerimiz vardır. Genelde yazlıkçıların mekanı olan Akarca, İzmir‘in Seferihisar ilçesinde bulunuyor. Ege Denizi‘nin en berrak hali, bu güzide sahil kasabasına bahşedilmiş desek yeridir.
2 – BADEMLİ
Fotoğraf: Ercan Çelik
Eğer emekli ikramiyenizi Maldivler’e yatırmak istemiyorsanız, ikinci seçenek olarak Bademli Köyü‘nü düşünebilirsiniz. Neden böyle diyoruz, çünkü Bademli’deki deniz, o gördüğünüz Maldivler’deki okyanustan farksız. Popüler olamamasının nedeni ise malum, zamane gençliği işte. Bademli’nin İzmir’in Dikili ilçesinin güneybatısında olduğunu da belirtelim unutmadan.
3 – ÇUKURBAĞ
Sessiz ve sakin bir hayat süreyim, domatesimi de ekeyim ama sıkılınca eğlenceden de çok uzak kalmayayım diyorsanız eğer, o zaman Çukurbağ Yarımadası‘na yerleşebilirsiniz. Antalya‘nın Kaş ilçesinde bulunan Çukurbağ, Meis Adası’nın manzarasıyla da büyülüyor insanı. Hem torunlarınız da çok sevinir bu duruma.
4 – GÜZELÇAMLI
Hep özlediğiniz o bakir doğaya en sonunda kavuşacağınız bir yer Güzelçamlı. Aydın‘ın Kuşadası ilçesinde bulunan Güzelçamlı, dünyanın en yüksek oksijen oranına sahip bölgelerinden biri. Hani gökdelenlerin arasında nefes alamıyoruz dedik ya, Güzelçamlı bu yönden ömürlük bir terapi niteliğinde anlayacağınız.
5 – BADAVUT
Issız, daha da ıssız, olabildiğine ıssız bir yer arayışındaysanız, tası tarağı toplayıp Sarımsaklı Badavut‘a yerleşebilirsiniz. Issız dediysek gözünüzü korkutmuş olmayalım, Ayvalık Sarımsaklı‘ya çok yakınsınız aynı zamanda. Canınızı sıkıldığında, iki çift laf edeceğiniz insanlar da bulabilirsiniz istediğinizde.
6 – MAZI
Emeklilik hayalleri genelde Bodrum üzerinden yürüyor. Özellikle her 5 insanın 3’ünün domatesi hep Bodrum’da yetişiyor. Yaz aylarında Bodrum’un ne kadar kalabalık olduğunu söylememize gerek yok. Ama Mazı öyle mi? Değil tabi. Bodrum’da emeklilik hayalini kuranların, kesinlikle yerleşmesi gereken bir cennet köşesi Mazı.
7 – PALAMUTBÜKÜ
Yeryüzünde cenneti arıyorsanız, Palamutbükü‘nün aradığınız yer olduğunu söyleyebiliriz. Tamam, belki domates yetiştiremeyebilirsiniz ama bol bol badem ağacı ekebilirsiniz. Datça‘nın en huzurlu köşelerinden biri olan Palamutbükü’nde yeniden gençleştiğinizi hissedebilmeniz olası.
8 – AKYAKA
Hem doğal güzelliklerin ortasında, hem de insanlarla iç içe bir emeklilik hayali düşlüyorsanız, Akyaka Gökova‘nın büyülü dünyasını da bir kolaçan edin bizce. Gökova Körfezi‘nin en şahane koylarının bulunduğu Akyaka’da, kim bilir, belki bir pansiyon işletmeye başlar ve hayatınıza bambaşka renkler katarsınız. Bu da bir fikir.
9 – TURUNÇ
Kışı sessiz, sakin köşemde geçireyim, yazın ise cıvıl cıvıl olsun etrafım diyorsanız, Marmaris‘te yer alan Turunç‘taki müstakil evinizin hayalini kurmaya şimdiden başlayın deriz. Yaz aylarında bol turist akınına uğrayan Turunç’ta, kışın ise birkaç pansiyon dışında herkes köşesine çekiliyor. Yılların yorgunluğunu üzerinizden atmak için Turunç biçilmiş kaftan.
10 – KÖYCEĞİZ
Son zamanlarda dikkat ediyoruz da, Köyceğiz gittikçe popüler olmaya başladı. Doğal güzelliklerin ve tarihi dokunun bu kadar uyumlu olduğu daha kaç yer var ki ülkemizde? Hem sessizliği seviyor, hem tarihe ilgi duyuyorsanız, emeklilik hayali kurmaya Köyceğiz üzerinden devam etmenizi tavsiye edeceğiz.
11 – SOKAKAĞZI
İleride, ‘nerede yaşıyorsun bey amca’ diye sorduklarında ‘Ege’nin en uç noktasında yaşıyorum delikanlı’ cevabını verdiğinizi düşünün. İşte o an, bir delikanlının daha emeklilik hayaline yön vermiş olmanın haklı gururunu yaşayacaksınız. Bizim için bir inci tanesinden daha da değerli olan Assos‘un şirin bir sahil kasabası olan Sokakağzı, bizim de emeklilik hayallerimizi süslüyor.
12 – SÖĞÜT
Konumu biraz sapa, kabul ediyoruz. Ama Söğüt bu güzelliğini, böylesine ulaşılması güç bir yerde olabilmesine borçlu. Marmaris’in en büyük köyü olan Söğüt, oldukça sessiz bir yer olmasına rağmen, çarşısı her daim cıvıl cıvıl ve capcanlı. İnsanlarla hem iç içe, hem de onlardan kendinizi bu denli soyutlayabileceğiniz başka bir yer daha var mı, bilmiyoruz.
Kaynak: http://www.neredekal.com - Yazar: Diley Kuru

BİR ŞAMANDAN YAŞAMLA İLGİLİ ÖĞÜTLER


1. Yolda yürürken bulduğun bir kuş tüyünü eve getir, bir vazoya koyabilir, asabilir yada rafta bulundurabilirsin. Bu cennetten sana gelmiş güçlü bir tılsımdır. Bu tarz ruhlardan size verilen işaretleri farketmelisiniz.

2. Nehirlerden taş topla. Büyük güç ve enerjileri vardır.
3. Tüm gücünle diğer insanlara yardım etmeye çalış. Eğer mutluluk veremiyorsan en azından zarar verme.
4. Zorluklar birer formalitedir. Ciddi zorluklar, daha ciddi olsalar bile hala formaliteden ibarettir. Gökyüzü oradadır, bazen bulutlarla kapanmış olsa bile bazen biraz çaba göstererek, mesela bir uçağa binerek aynı mavi gökyüzüne ulaşmak mümkündür. Herkese barış!
5. Bir hayale ulaşmak için bazen tüm gereken bir adım atmaktır. Zorluklardan korkmayın, her zaman vardırlar ve olacaktırlar. Hepinize amaçlarınız doğrultusunda temiz yollar!
6. Ahlaki olarak önceliğiniz başka birine zarar vermemek olmalıdır. Bu prensip oldukça güçlü olmalıdır. Sadece şöyle düşünün: “Hiçbir zaman hiç kimseye zarar vermeyeceğim.”
7. Canlılar için bir mutluluk kaynağı olabilirseniz siz kendiniz en mutlu olursunuz. Ve başkalarına acı çektirirseniz siz kendiniz de acı çekersiniz. Düşünün!
8. Günde en az bir saat sessizliğe zaman ayırın. Buna en az iletişime olduğu kadar ihtiyacınız var.
9. Sevebilme yeteneği Dünya üzerindeki en önemli yetenektir. Herkesi sevmeyi öğrenin, düşmanlarınızı bile.
10. Akarsulara çöp atmayın. Asla! Suyun ruhu çok sinirlenebilir. Ruhu yatıştırmak için ekmek, süt yada para atabilirsiniz.
11. Genelde geçmişimizi “altın çağ” yada “altın günler” olarak adlandırırız. Bu bir hatadır. Hayatımızda yaşanan her an tam olarak altın çağdır.
12. Mükemmel bir din ya da inanç yoktur. Kötü bir din de yoktur. Tanrı bir tanedir. İstediğinize dua edebilirsiniz ancak şu emirleri unutmayın: dürüst yaşa, atalarına saygı göster, ve sev.
13. Eğer Dünya’yı değiştirmeyi amaçlıyorsan önce kendini değiştir. Aşkın ve keyfin enerjilerini öğren. Bunlar bir insanın kilit anlarıdır. Gülümsemek, kahkaha ve keyif almanın çok büyük güçleri vardır. Bunu bir defa öğrendikten sonra kendinize sevginin kapısını açacaksınız.
14. Oldukça güzel bir deyiş vardır: Veren eli kısıtlı görme. Eğer mümkünse zayıf ve ihtiyacı olanlara para ver. Miktarı önemli değil ancak vermiş olmak önemlidir.
15. Hayat çok kısadır. Bunu gözyaşları, kavgalar, küfür ve alkol ile çarçur etme. İyi şeyler yapabilir, çocuk yetiştirir, dinlenir ve daha fazla mutluluk verici şeyler yapabilirsiniz.
16. Eğer sevdikleriniz size suçlu olmadığınız bir şey için kızdılarsa onlara sıkıca sarılın, ve onlar yatışıncaya kadar onları bırakmayın.
17. Ruhunuzda bir sıkıntı bir tükenmişlik hissediyorsanız şarkı söyleyin. Kalbiniz hangi şarkıyı söylemek istiyorsa. Bazen o da konuşabilmek ister.
18. Her zaman hatırla: Doğru din, doğru inanç ya da en becerikli şu veya bu inancın din adamı yoktur. Tanrı birdir. Tanrı dağın tepesindedir. Farklı din ve inançlar bu tepeye ulaşmanın farklı yollarını sunarlar. Kime istersen dua et, ancak bil ki senin asıl amacın günahsız olmak değil, tanrı’ya ulaşmaktır.
19. Eğer bir şey yapmaya karar verdiysen kendinden şüphe etme. Korku seni kendinden ve doğru yoldan saptırmaya çalışacak. Çünkü bu kötülüğün ana silahıdır. Eğer ilk defada başaramadıysan ümidini kaybetme. Her küçük zafer seni daha büyüğüne yaklaştırır.
20. Hayatta çok önemli bir şeyi hatırla. Herkes hakettiğini bulur. Problemlerin ruhuna ve düşüncelerine girmesine izin verme böylelikle problemler vücuduna da ulaşamaz.
21. Hayat sana yüzünü ya da başka bir tarafını çevirmiş olabilir. Ancak sadece çok az kimse aslında hayatı çevirenin gerçekte kendisi olduğunu anlıyabilir. Diğerleri hakkındaki tüm kötü düşünceleriniz size geri dönecektir. Kıskançlık da en sonunda size geri gelecektir. Buna neden ihtiyacınız var? Sakin ve ölçülü yaşayın.
Kıskanç olmak iyi bir şey değildir ve hiç gerek de yoktur. Bu adamın büyük bir arabası varsa bu onun yüzünü daha güzel yapmayacaktır. Altın aslında kirli bir metaldir. Kıskanç olmaya ihtiyaç yoktur. Daha fazla gülümseyin ve yabancılar da size gülümseyecektir, hem de sevdikleriniz ve tüm hayatınızla beraber!
22. Size saygı gösterilmesini istiyorsanız başkalarına saygı gösterin. İyilik için iyilik, kötülük içinse bu kötülüğü yoksaymak yapılacak en doğru şeydir. Sizi kötü yapmaya çalışan biri onu yoksaydığınız için kendini gerçekte daha kötü hissedecektir.
23. İçmeyin. Hiç içmeyin! Alkol vücudu, beyni ve ruhu öldürür. Ben yıllardır içmiyorum. Eğer şamansanız veya ruhsal bir insansanız içerek bir süre sonra tüm güçlerinizi bitireceksiniz ve ruhlar sizi cezalandıracaktır. Alkol gerçekten de öldürür, aptalca şeyler yapmayın. Rahatlamak için hamama gidin, eğlence için şarkı söyleyin, iletişim ve ortak bir dil bulabilmek için çay için, ve bir kadını daha iyi tanımak için ona şeker verin!
24. Asla pişmanlık duyma! Ne olursa olsun bu ruhların isteğiyle olur ve bu her zaman en iyisidir.
25. Hayvanlara benzeyen taşları özel bir tören olmadan yerden almayın. Aksi takdirde çok ciddi bir nazara maruz kalırsınız. Eğer böyle bir taş bulduysanız ve yanınıza almak istiyorsanız bulunduğunuz yerin ruh efendisine başvurun ve ona bir teklifte bulunun, ardından bu taşı yerde beyaz bir bezle kaplayın ve böyle alın.
26. Güzel bir müziği dinleyerek kendinizi gün içerisinde aldığınız negatif enerjiden arındırırsınız. Müzik meditasyon gibidir. Sizi kendinize ve hayata geri getirebilir.
27. Kalbinizde her hangi bir baskı olmadan rahat nefes alabilmek için, ağlamayı öğrenin.
28. Eğer durum sizin çözemeyeceğiniz bir hal aldıysa ve hiçbir çıkış yoksa elinizi yukarı kaldırın. Ve elinizi sertçe aşağı indirirken “zıkkımın köküne git” deyin. Çok güzel bir deyiş vardır: Sizi yeyip yutmuş olsalar bile en azından 2 çıkış yolunuz vardır.
29. Kadınlar alışveriş yaparken ailelerinin önlerindeki günlerdeki mutluluğunu satın alırlar. Her bir taze, güzel, olgun ve güzel kokan meyve bu ailede mutlu ve sakin bir hayattır. Erkek, kendi tarafından kadına para sağlamalıdır. Böylece kadın en iyi kalitedeki ürünleri seçebilir. Yiyeceğe harcanan paradan kısan bir aile fakirleşir ve mutsuzlaşır. Bu kısıntı aslında sevdiklerinin mutluluğundan kısılır.
30. Kendinizi yanlış ya da birşey hakkında üzülüyorken bulursanız, vücudunuzu düzgün ve akıcı hareketlerle bir dans formunda hareket ettirin. Kötü enerjinizi yoluna sokup zihninizi çektiğiniz acıdan arındıracaksınız.
https://tammakale.com/2018/11/bir-samanin-hayatla-ilgili-30-ogudu/

90'LIK NİNEDEN ÖĞÜTLER


1. Hayat adil değil ama yine de güzel!

2. Hayat o kadar kısa ki, birisinden nefret ederek vakit harcama.
3. Kimse ama kimse, hayatı çok ciddiye almamalı!
4. Her gün mutlaka dışarı çık, mucizeler her yerde!
5. Her tartışmayı kazanmak zorunda değilsin.
6. Hayatı çok fazla sorgulama, harekete geç ve gerekeni şimdi yap.
7. İlk maaşından itibaren, emeklilik için para biriktirmeye başla.
8. Konu çikolata olunca, direnmek gereksizdir.
9. Geçmişinle barış ki, geleceğini zehir etmesin.
10. Çocuklarının seni ağlarken görmesinde sorun yok.
11. Hayatını, başkalarının hayatı ile kıyaslama. Hangi koşullardan geçerek buraya geldiklerini bilemezsin.
12. Eğer ilişkinin bilinmemesini istiyorsan, o ilişki içinde olmamalısın.
13.. Mutlu bir çocukluk yaşamak için hiç bir zaman geç değil. Yeniden çocukluğunu yaşamak tamamen sana bağlı ve kimse de karışamaz!
14. Hayatta neye tutku duyuyorsan peşinden gitmeli ve bu yolda ‘hayır’ı bir cevap olarak kabul etmemelisin.
15. Güzel mumlarını yak, güzel çarşaflarını ser, çeyizindeki yemek takımını kullan. Özel günleri bekleme, bugün gayet de özel!
16. Mor giymek için daha da yaşlanmayı bekleme, eksantrik olmanın tam sırası!
17. Çok kötü olaylardan sonra şöyle düşün: “5 yıl sonra bu olayın bir önemi olacak mı?”
18. Herkesi ve her yapılanı bağışla.
19. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünden sana ne!
20. Ne demişler, zaman her şeyin ilacı! Zaman ver.
21. Durum ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, değişecek.
22. Hasta olduğunda, İŞİN sana bakmayacak, arkadaşların bakacak, dostlarına zaman ayır.
23. Mucizelere inan.
24. Unutma, seni öldürmeyen şey, seni güçlü kılar.
25. En iyi şeyler henüz gerçekleşmeyenler, umudunu kaybetme.
26.Ne yapacağını bilemediğinde, birkaç derin nefes al, iyi gelecektir.
27.Güzel bir pakette ve kurdeleyle bağlı değil ama
HAYAT YİNE DE BİR HEDİYE!
Kaynak: https://tammakale.com/2018/11/90-yasindaki-bir-kadindan-ogutler/

KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN 10 MUHTEŞEM KOY

Türkiye, tarihi yapıları ve doğal güzellikleriyle görülmeye değer ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen turistler tarafından ziyaret ediliyor.
Güzelliğiyle kendisine hayran bırakan ülkemiz, turistlerde yeniden ziyaret etme isteği uyandırıyor. Bunun yanı sıra yerli turistler tarafından da keşfedilmeye devam ediyor.
Peki ama Türkiye’de saklı kalmış bugüne kadar çok dikkat çekmemiş ve dolayısıyla hala keşfedilmeyi bekleyen koylar hangileri? Bu sorunun cevabı yazımızda saklı. Kim bilir belki de güzelliğini gördükten sonra bu yılki tatil rotanızı bu koylara çevirebilirsiniz.
1- BOZUKKALE
Marmaris’in Bozburun Yarımdası’ında  Karaburun’u geçtikten sonra karşımıza çıkan Bozukkale koyu,
Değirmenburnu ile Kaleburun arasında yer alan Koyu Loryma Antik Kent kalıntılarını hala koruyabilen ve tarihi yelpazesi oldukça geniş bir koydur.
Genellikle mavi tur teknelerinin demirlemeyi tercih ettiği koy, diğer koylara göre daha geniş bir alana sahiptir. Bu nedenle tarihte de önemli bir yere sahip olmuştur. Açık deniz ile birleşen tarihi görüntünün sizi mest edeceğinden şüpheniz olmasın.
2- ADRSAN
Adrasan koyu, yeni adıyla Çavuşköy, Antalya’dan Kumluca’ya yolunuz düştüğünüzde 100. Kilometrede görünmeye başlar. Yemyeşil dağların arasında uzanan koy, doğanın bize sunduğu muhteşem güzelliklerden biridir.
Akdeniz’in şahane güzelliğinin farkına varabilmek için önce bu koyu görmenizde fayda var.
Adrasan, Türkiye’nin güney ucundaki en son nokta diyebiliriz. Eğer buraya kadar yolunuz düştüyse yapmanız gereken tek şey denize kadar ulaşan çam ağaçları arasında uzanan kumsalda denizin ve güneşin tadını çıkarmak.
3- HAMSİLOS
Hamsilos, Sinop’a 17 km uzaklıkta bulunan doğa harikası bir koydur. Dünyada nadir görülen coğrafi oluşumlardan olan fiyordun Türkiyede’deki tek örneği olarak gösterilir.
Alında tam olarak bir fiyort örneği olmasa da fiyorttan çok daha güzel bir doğal güzelliğe sahiptir. Deniz adeta bir nehir gibi kıvrılarak kara parçasının içerisine girmiş ve muazzam bir görüntü sergilemektedir.
4- GİDEROS
Gideros Batı Karadeniz’de Amasra ile Sinop arasında bulunan kartpostallık bir manzaraya sahip bir koydur. Yeşil ile mavinin ahenkli dansına bembeyaz kumsallar da eklenmiş ve ortaya muhteşem bir görüntü çıkmıştır.
Yeşille maviyi bir arada görerek huzuru tam anlamıyla yaşamak istiyorsanız Kastamonu’nun Cide ilçesinde bulunan Gideros Koyu tam size göre.
5-  AKBÜK
Akbük Koyu, Muğla’ya bağlı Gökova Körfezi’nin kuzeyınde yer alan koyların en derin ve en genişidir. Özel Koruma Bölgesi kapsamında yer alan koy, doğasını bozulmadan korumuş eşşsiz güzellikte bir koydur.
Akyaka’dan hareket eden teknelerin en sık ziyaret ettikleri yerlerden biri olan Akbük Koyu, sessiz bir ortamda kafa dinlemek isteyenler için çok ideal bir bölgedir.
Orman ve deniz iç içe olduğu için denizin her rengini burada görmeniz mümkündür
6- KÖMÜR LİMANI
Kömür limanı, Saroz Körfezi’nde saklı bir cennettir. Denizin kendi kendini temizleyebilme özelliğine sahip olan bir denizi olan Saroz Körfezi’ne bakan küçük bir koydur.
Eskiden kömür taşındığı için adı Kömür Limanı olarak kalmış ve yaz aylarında kampçıların akınına uğramaktadır. Denizin berraklığı dalış meraklılarının da ilgisini çekmektedir.
7- GÖKGEMİLE
Muğla’nın Dalaman ilçesindeki Kapıdağ Yarımadası’nın batı yakasında yer alan koy, gezi tekneklerinin fazla uğramaması nedeniyle sakinliğiyle bilinir.
Ağaçlarla kaplı iki yeşil burun arasında Akdeniz’e doğru uzanır. Yalnızlığını ise sadece balıkçı tekneleriyle paylaşır.
8- SAZAK
Doğa’nın Antalya’ya hediye ettiği eşsiz güzelliklerden olan bu koy, yüksek tepelerden izlenmesi gereken eşsiz bir manzaraya sahiptir.
Mavi yolculuk kaptanları tarafından Balayı Koyu olarak adlandırılmıştır. Manzarası insana doyumsuz bir keyif veren, aynı zamanda doğal ve korunaklı bir yapısı olan Sazak Koyu, bölgenin geçmiş zamanlardan beri liman olarak kullanıldığının delili niteliğindedir.
9- DEĞİRMENBÜKÜ
Etrafı çam ormanlarıyla çevrili bu koy Gökova’nın en büyük koyu olma özelliğine sahiptir. Etrafındaki çam ormanları sebebiyle denizin rengi zümrüt yeşilini almıştır.
Marmaris’e 25 km uzaklıkta olan koy mavi turların vazgeçilmez pek çok koyuna ev sahipliği yapmaktadır.
10 ) DALYAN AŞI KOYU
keşfedilmemiş en iddialı yerlerimizden biri henüz çivi çivi üstüne çakılmamış, rantcılarımızın kulağına kurşun. Bir yerden sonra yolu karayolu olsa da gittiğinize değiyor ve iyi ki gelmişiz daha önce buraya neden gelmedik diye hayıflanıyorsunuz..
Kaynak: https://tammakale.com/2018/11/turkiyede-kesfedilmeyi-bekleyen-10-cennet-koy/

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE KRİTİK BİR NOKTADAYIZ

buzullar eriyor10Dünya iklim değişikliğinde "geri dönüşü olmayan yola girebilir"
Yeni bir araştırmaya göre, küresel sıcaklıklarda kısıtlı bir artış dünyanın geri dönülemez bir yola girmesi ve 'Sera dünya' riskinin ortaya çıkması anlamına geliyor.
Uzmanlar şu anda karbon salımını emen ormanlar, okyanuslar ve kara parçalarının, küresel sıcaklık artışı 2 dereceyi aşarsa büyük karbon kaynaklarına dönüşebileceğini söylüyor.
Kulağa düşük bütçeli bir bilim kurgu filminin senaryosu gibi gelebilir, ancak uzmanlara göre 'sera dünya' çok ciddi bir olasılık.
Araştırmacılar, çok yakında gelecek yüzyıllarda yüksek sıcaklıklara ve deniz seviyelerinin yükselmesine yol açacak eşiği aşabileceğimize inanıyor.
buzullar eriyor1
Ülkeler, karbon salımında kesinti hedeflerini tuttursalar bile "geri dönüşü olmayan bir yola" girmiş olabiliriz.
Uluslararası bir ekibin araştınmasına göre bu senaryo küresel ortalama sıcaklıkların 2 derece artmasıyla yaşanabilir.
Bir bilim dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, önümüzdeki 10 ila 20 yıl içinde gerçekleşecek ısınma, şu anda bizi koruyan dünyanın bazı doğal güçlerini düşmanımız haline getirebilir.
Her yıl, dünyanın ormanları, okyanusları ve kara kütleleri, normalde atmosfere karışıp sıcaklıkları daha arttıracak 4,5 milyar ton karbon emiyor.
buzullar eriyor4
Uzmanların bahsettiği senaryo gerçekleşirse, dünyanın pek çok yeri olumsuz etkilenecek.
Ancak dünya ısındıkça, bu karbon kuyuları karbon kaynaklarına dönüşüp, iklim değişikliği sorununu çok daha kötüleştirebilir.
Yani, sanayi devrimi öncesi seviyelere kıyasla iki derecelik sıcaklık artışı yaşanırsa, emdiklerinden çok karbonu atmosfere salabilirler.
2015'te çeşitli ülkeler, sıcaklık artışını iki derecenin altında tutma taahüdü vermiş ve 1,5 derecenin altında tutmak için uğraşacaklarını söylemişlerdi.
Ancak araştırmacılara mevcuk karbon kesintileri yeterli olmayabilir.
buzullar eriyor3
Stockholm Direnç Merkezi'nden Prof. Johan Rockström BBC'ye yaptığı açıklamada :
"Söylediğimiz şu, iki derecelik ısınma noktasına gelirsek, kontrol mekanizmasını dünyanın kendisine vermiş oluruz. Şu anda kontrol bizde ama iki dereceyi geçersek, dünyanın çeşitli sistemlerinin dosttan düşmana dönüştüklerini görürüz. Kaderimizi dengesini kaybetmiş bir dünya sistemine teslim ederiz" dedi.
Kuzey kutbundaki buzulların erimesi, uzaya geri yansıyan güneş ışığı miktarını azaltacak.
Şu anda küresel sıcaklıklar, sanayi devrimi öncesi seviyelere göre bir derece artmış durumda ve her on yılda bir 0,17 derece daha artıyor.
Çalışmada uzmanlar 10 farklı doğal sistemi inceledi.
Şu anda bu sistemler insanlığın karbon salımı ve sıcaklık artışlarının en kötü etkilerinden kaçırmasını sağlıyor. Bunlar arasında ormanlar, kuzey kutup bölgesindeki buzullar ve okyanus yüzeyindeki metan hidratlar bulunuyor.
Kaygı, bu sistemlerden birinin dengesinin bozulup atmosfere büyük miktarlarda karbon salması ve diğerlerinin domino etkisiyle bunu takip etmesi.
buzullar eriyor7
Sera dünya senaryosu tam olarak ne?
Kısaca, iyi bir şey değil.
Araştırmaya göre, sera dünya dönemine geçiş, dünyada küresel sıcaklıkların son 1,2 milyon yılda görülmedik derecede artması demek.
Sıcaklık artışı sanayi devrimi öncesine göre 4 ila 5 derece olabilir. Buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyeleri şimdikinden 10 ila 60 derece yüksek olabilir.
Bu durum da dünyanın bazı kesimlerinin yaşanamaz hale gelmesi demek.
Tek iyi yanı ise, ki buna iyi bir yan denilebilirse, en kötü etkilerin birkaç yüz yıl daha görülmeyecek olması. Kötü tarafı ise, başladığı takdirde artık yapacak hiçbir şeyimizin olmaması.
buzullar eriyor10
Daha önce bu riskler bilinmiyor muydu?
Uzmanlar şu ana dek doğal sistemlerin gücünü ve hassasiyetini hafife aldığımızı söylüyor.
İnsanlar, sıcaklıkların bu yüzyılın sonuna dek 3 ila 4 derece artmasının bir acil durum olacağını düşünüyordu.
Ancak bu araştırma 2 derecelik artışın, şu anda ısınmayı önleyen doğal sistemlerin bizi "geri dönülemez bir yola sokacak" büyük karbon kaynakları olacağını belirtiyor.
http://www.dunya48.com/kultur-yasam/cevre-sorunlari/31363-dunya-iklim-degisikliginde-geri-donusu-olmayan-yola-girebilir