15 Ocak 2018

SADE HAYAT KOLAY YAŞAM



Evinizde, ofisinizde kullanmadığınız ne kadar eşyanız var hiç düşündünüz mü? İstatistiklere göre sonra kullanırım diye saklanan eşyaların %80’i hiçbir zaman kullanılmıyor. Bu birikim de karışıklıklara ve verimsizliğe neden oluyor. Bunu fark etmiş Japonlar sadeleşmeyi hayatlarının her alanında kullanıyorlar. 
Peki biz nasıl sadeleşebiliriz? 
İşte minimalist bir yaşama kavuşmak için atılması gereken üç adım...
Minimalist yaşam: 3 adımda hayatı sadeleştirme önerileri
Mimar Tadao Ando; “Japon hayat görüşü, gereksiz olanların elenmesi ve uzaklaştırılması ile daha da büyüyen basit bir estetik algısını kucaklamaktadır.” 
Hayatı sadeleştirin.
Bu mottoya daha önce çok defa denk gelmiş, fark etmiş, benimsemiş, benimsemeye karar vermiş olabilirsiniz. Sadelik ve minimalizmi özümsemiş hayat stilleri ile dünya çapında ün salmış Japon Kültürü’nü yazılı ve sosyal platformlar aracılığıyla büyük bir ilgi ile takip ediyor; yazılarımda da değinmeye çalışıyorum.
Neden sadeleşmeliyiz?
Japonlar, özellikle son günlerde medyadan da takip etmiş olabileceğiniz gibi çok çalışkan ve hatta bu hususta fark etmeden ölümü bile göze alacak kadar işkolik insanlar. Bir ada ülkesi olmaları, nüfuslarının yoğunluğu dolayısıyla özellikle kalabalık olan metropol kentlerdeki yaşam alanları, ülkemizdeki standart apartman dairelerinin metrekarelerine oranla bir hayli küçük. Dolayısıyla “Atma, onlar sonra lazım olur.”, “Bunun anısı var.”, “Şu indirimdeydi, 4 tane aldım.” gibi düşünceler ile söylenmiş cümlelerin, minimal yaşamı benimsememiş olanların hayatında pek de bir karşılığı yok.
http://www.waterstation.com.tr/
Yapılan araştırmalara göre; tabii ki alım potansiyelleri, bulundukları toplum ve dayatmaları dolayısıyla Türkiye’nin bir hayli üzerinde olan ABD’li bir birey, ömrünün ortalama bir (1) senesini kaybettiklerini aramakla geçirmekteymiş. Aynı şekilde istatistiklere göre daha sonra kullanmak üzere sakladığımız eşyaların %80 gibi bir oranını hiçbir zaman kullanmamaktaymışız. Dolayısıyla karışıklık, çokluk, ihtiyaç harici eşyalarla çevrili şekilde olmadan, daha verimli ve zaman kontrolünü elimize alabilmemizi sağlayacak aşağıdaki 3 basit adımla minimalist bir hayata geçiş sürecini başlatabilirsiniz. Bu şekilde, fazlalıklar içinde boğulmadan, daha özenle ve üzerinde düşünülerek seçilmiş eşyalar ile hem fazla tüketimden kaçınacak, doğaya ve geri dönüşüme katkı sağlayacak; hem de eşyalara ayıracağınız vakti kendi kişisel gelişim ve tecrübelerinizi arttırmak için kullanabileceksiniz.

ÖNERİ 1 
Size, özel bir sevinç ve gereksinim vermeyen kıyafet, ayakkabı, çanta ve aksesuarlarınızı ayırarak başka ihtiyaç içindekilere bağışlayın. Kalan eşyaları düzenli bir şekilde katlayarak toplayın.
ÖNERİ 2 
Dairenizin özellikle büyük karışıklık içinde olabilen giriş avlusunu sadece günlük kullanımdaki ihtiyaçlar için yeniden düzenleyin. Anahtar, mont, cüzdan, telefon ve ayakkabılar gibi eşyalar harici gereksiz olan her türlü eşyayı ayıklayın.
ÖNERİ 3
Dolap ve raflardaki yoğunluğu ve yığılmaları düzenleyip, geri dönüşebilecek, bağışlanabilecek veya satılabilecek ürünleri ayırın. Bunları ayırma işlemini; banyo, yatak odası, mutfak, oturma odası, çalışma odası gibi evin değişik odalarında farklı günler içinde yapabilirsiniz.
"Sadelik, en yüksek gelişmişlik düzeyidir" 
Leonardo da Vinci

SİL BAŞTAN DEMEYE VAR MISINIZ?


Hayata yeni baştan başlamak mümkün olmasa da hayata yeni baştan bakmak mümkündür. Nitekim biraz dikkatli bakıldığında görülecektir ki insan kendini yineler durur. Örneğin, çekingen bir kişi kendi kendine her seferinde bundan böyle daha girişken olacağı sözü verse de, bu sözünü yerine getiremez. 

Sonradan pişman olsa da sinirlendiğinde karşısındaki insana kırıcı sözler söyleyen bir kişi, daha sakin olmaya çalışsa da kendisini hiç beklenmedik bir anda bağırıp çağırırken bulabilir. Bu yinelemeyi kırmanın yolu da hayata yeni baştan bakmakla mümkündür. Yaşadıkları, edindiği deneyimler ve bilgiler ışığında hayatı başka bir gözle görmek, insan hayatında çok şey değiştirebilir. 

Hayata yeni baştan bakmak için edilgin bir şekilde bir şeylerin değişmesini beklemek ya da geçici bir heves gibi istemek yeterli değildir. Etkin olmayı, istemeyi, isteğinin takipçisi olmayı, azimli ve sabırlı olmayı gerektirir. 

Diğer yandan, böyle durumlarda her zaman cesur bir şekilde hayatını tamamen değiştirecek kararlar alınması gerektiği düşünülür. Oysa bazen var olanı yeni bir bakış açısıyla sindirerek kabullenmek de bir çözümdür. Kabullenme, edilgin bir razı oluş değildir. Olup bitenleri doğru değerlendirmeyi, üzerine düşen sorumluluğu ne eksik ne fazla görebilmeyi ve sorumluluğu bütünüyle başkalarına ya da kendisine yüklememeyi gerektirir. Sorumluluğu sürekli başkalarında aramak, yaşananların gerçekçi biçimde değerlendirilmesini engeller ve çoğu zaman insanın kendisini kandırmasından başka sonuç yaratmaz. Kuşkusuz, asıl çözüm, kişinin yaşadığı sorunların nedenlerini saptayarak, değiştirilebilir olanları değiştirmesidir. 

Hayata yeni baştan bakmaya başlamak, sanıldığından çok daha zor bir süreçtir. Doğduğundan beri (hatta doğmadan önce anne ve babadan gelen genlerle doğumdan önce) hayatı belli bir şekilde yaşamaya, yaşadıklarını belli kalıplar içinde değerlendirmeye programlanmış bir kişinin bu programı değiştirmesi uzun soluklu çaba harcanmasını gerektiren bir durumdur. Sabırlı davranamayan, kararlı olamayan ve sıkıntılara katlanmayı beceremeyen kişilerin bunu başarması mümkün değildir. 

Hayata yeni baştan bakmasının gerekip gerekmediğini değerlendirebilmesi için insanın kendisine bazı basit sorular sorması ve bunlara verdiği basit ve yalın yanıtları incelemesi gerekmektedir: 

Mutlu musunuz?

Zaman zaman hayatınızda çeşitli zorluklarla karşılaşsanız da kendinizi mutlu bir insan olarak görüyor musunuz? Yoksa kendinizi mutsuz bir insan olarak mı nitelendiriyorsunuz? "Mutsuzum" diyorsanız, öncelikle bunun süreklilik gösterip göstermediğini ayırt etmeniz gerekmektedir. Zaman zaman ya da son günlerde mutsuz hissetmek ile sürekli mutsuzluk hissetmek çok farklı anlamlar taşır. 

Sevebilen ve sevilen bir insan mısınız?

Sevgi, insanoğlunun en önemli ruhsal enerji kaynaklarından biridir. Kuşku duymadan sevdiğinizi ve sevildiğinizi hissediyor musunuz? Karşılık beklemeden ya da bir şeylerin karşılığı olmadan sevdiğiniz insanların gelişimini elinizden geldiğince destekler misiniz? 

İnsanlara güvenir misiniz?

Yoksa "Öyle şeyler yaşadım ki, artık kimseye güvenemiyorum" diyenlerden misiniz? İnsanoğlu için en yıkıcı olan konulardan biri de insanlara olan güveni yitirmektir. Hiç güvenmemek kadar "içinde hiçbir kuşku taşımadan bir başka insana güvenme"nin de sorunlu bir güvenme olduğunu biliyor musunuz? 

Özgüvenli bir insan mısınız?

Herhangi bir işe kalkıştığınızda neyi yapıp neyi yapamayacağınızı gerçekçi bir biçimde değerlendirebiliyor musunuz? Her zaman yaptığınız bir işi yeniden yapmanız gerektiğinde, yeterince iyi yapıp yapamayacağınız konusunda kuşkuya düşer misiniz? Özgüvensizlik kadar temeli olmayan bir özgüvenin(?) de insanlarla ilişkilerde sorunlar yarattığını biliyor musunuz? 

Kendinizi değerli bir insan olarak görüyor musunuz?

En az diğer insanlar kadar değerli bir insan olduğunuza inanıyor musunuz? Başkalarının da size değer verdiğini düşünüyor musunuz? Yoksa kendinizi değerli bir insan olarak görebilmeniz için mutlaka başkalarının sizin hakkınızdaki olumlu sözler söylemesi mi gerekiyor? 

Geleceğe umutla bakıyor musunuz?

Yaşadığınız bunca olumsuz olaya karşın yine de güzel günler göreceğinize inanıyor musunuz? Yoksa gelecekle ilgili hiçbir umudunuz kalmadığını mı düşünüyorsunuz? Umudunuzu yitirdiyseniz, en önemli yaşam kaynaklarından birinden yoksun kaldınız demektir. 

İyimser bir insan mısınız?

Yoksa her şeyin kötümser yönüne odaklanır, sık sık her şeyin bittiğini, hayatın anlamsız olduğunu mu düşünürsünüz? Karamsarlığa kapıldığınızda bundan kurtulmak çok zamanınızı alır mı? 

İnsanlara bağlanabilir misiniz?

Bağlanma ile bağımlılığın birbirinden çok farklı kavramlar olduğunu, başka insanlara bağlanmanın insanın doğasında olduğunu biliyor musunuz? Herhangi bir insanın diğer insanları dikkate almayan (bağımsız/özgür) bir yaklaşımla mutlu olabileceğine inanıyor musunuz? 

Yaşama sevinci hissediyor musunuz?

Zaman zaman üzülseniz de, çeşitli sıkıntılar yaşasanız da, yine de yaşama sevincinizi koruyor musunuz? Yoksa sanki her şey sizin için anlamını yitirmiş gibi mi görünüyor? "Gün batımı", "ilkbahar" ve "rengarenk açan bir çiçek" gibi sıradan olaylar size artık çok anlamsız mı geliyor? 

Yakın arkadaşlarınız var mı?

Zaman zaman anlaşamadığınız konular olsa da hiçbir şekilde bitmeyen arkadaşlıklarınız var mı? Kendinizi yakın, yanında kendinizi güven içinde hissettiğiniz, başınız sıkışınca en azından dertleşmek için aradığınız bir arkadaşınız var mı? 

İşinizi severek mi yapıyorsunuz?


Yoksa bir an önce emekli olmanın ya da başka bir iş bulmanın peşinde misiniz? Sizin için iş, yalnız para kazanmak için yapılan zorunlu bir etkinlik mi? 

Üretken bir insan mısınız?

Üretme isteği insanın doğasında vardır. Siz de işinizi ve üzerinize düşen görevleri en iyi biçimde yapıyor musunuz? Yoksa başkalarının ürettikleri ile geçinip giden bir insan mısınız? 

Eğlenceye vakit ayırır mısınız?

Eğlence sizin için yalnız boş zamanlarda değil özel olarak zaman ayırdığınız bir etkinlik mi? Yoksa eğlenceyi boşa harcanan bir zaman olarak mı görüyorsunuz? 

Mizahtan hoşlanır mısınız?

aşananların eğlenceli yönlerini görebilir misiniz? En zor zamanınızda bile yaşadıklarınızı espri konusu yapabilir misiniz? Yeri geldiğinde diğer insanlarla ilişkilerinizde ve iletişim kurmada mizahı kullanır mısınız? 

Uzun süreli arkadaşlıklar/birliktelikler kurabiliyor musunuz?

İnsanlarla ilişki içinde olmak insanın doğasında vardır. Yıllardır tanıdığınız, kalıcı dostluklar kurduğunuz arkadaşlarınız var mı? Uzun süreli arkadaşlıklarda olması gereken alma/verme dengesini kurabiliyor musunuz? 

Başkalarına iyilik yapmaktan hoşlanır mısınız?

Hiçbir karşılık beklemeden, yalnız karşıdakinin gereksinim duyduğunu düşünerek ona yardımcı olur musunuz? Diğer insanların ve toplumun gelişmesi konusunda sizin de sorumluluğunuz olduğunu düşünür, elinizden geleni yapar mısınız? 

Affedebilir misiniz?

Yoksa kolay kolay hiçbir kötülüğü unutmaz mısınız? Günlük yaşamda basit olaylar nedeniyle insanların en iyi dostlarını bile kaybedebildiklerini biliyor musunuz? Kinci bir insan olduğunuz söylenebilir mi? Affetmeyi "geri adım atmak" ya da "suçlu olduğunu kabul etmek" olarak mı görüyorsunuz? 

Bu sorulara verdiğiniz yanıtları incelediğinizde hayata yeni baştan bakmaya gereksiniminiz olduğu ortaya çıktı ise kendinize "iş başına" deme zamanı geldi demektir. Göreceksiniz, çabanız hiçbir şekilde boşa gitmeyecek.


Kaynak: PATRİOT DANIŞMANLIK

Yazı için Patriot Danışmanlık Yöneticisi 
UFUK YURTSEVEN'e teşekkür ederiz.

BİR NEWYORK UYARLAMASI: SİNGAPUR







SİNGAPUR  - Yazar: Irmak Deşer
Lonely Planet tarafından 2015’de en iyi rota seçilen Singapur, dünyanın ticaret merkezi olma yolunda adım adım ilerliyor. Phuket’ten 2 saat uçuş ile geçilen Singapur Havalimanı gördüğüm en şık, en hareketli ve en temiz olanıydı. Daha iner inmez yüzünüze vuran sauna kıvamındaki yoğun nem ve sıcaklığı hissedebiliyorsunuz. İlk etapta hamam sıcaklığına katlanmak zor gelse de gün içerisinde alışabilme olasılığı artıyor.
710 km² yüzölçümü ve 5 milyon nüfusu ile bu tropikal ada, dünyanın az nüfuslu 116 ülkesinden biri.
Singapur az nüfuslu, yüksek eğitim seviyeli ve yüksek gelirli bir şehir devletidir. Süveyş kanalının açılması ile doğu batı ticaretini elinde tutarak kısa sürede zenginleşme dönemine girdi. Ki bunu şehrin mimarisinden ve halkın sosyal yaşantısından anlayabiliyorsunuz.
Şehir çok düzenli. Tüm caddeler tertemiz. Zaten yasaklar ülkesi… Sakız çiğnemek yasak. Yere çer çöp atmak yasak. Durum böyle olunca daha temiz daha düzenli bir şehri gezmek keyifli oluyor. Metro ağı inanılmaz derecede güzel ve gelişmiş. Kolaylıkla bir yerden bir yere transfer olabilirsiniz.
Şehrin simgesi Merlion heykeli. Başı aslan, gövdesi balık olan mitolojik bir kahraman

Görmeden gelmeyin:
Botanik Bahçeleri ve Ulusal Orkide Bahçesi: Clarke Quay’e 4 km mesafede bulunan bu eşsiz park, Singapur’un en yüksek tepesine inşa edilmiş içerisinde Orkide bahçeleri, botanik park, göletler, eğlence ve oyun alanları ile UNESCO Dünya Miras Listesi içerisine girmiştir.
Yaklaşık 74 hektar alana hâkim olduğundan tüm kısımları değil de sadece belli başlı bahçeleri görmek zamandan kazandıracaktır. Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri Orkide Bahçeleridir. 60 binden fazla orkideler ile 4 ana bölüme ayrılmıştır. Her bölüm 4 mevsime göre düzenlenmiştir. Orkidelerin bir kısmı melezleme yöntemi ile elde edilmiştir. Rengarenk orkideler sizi başka bir dünyaya götürüyor.
Giriş Ücreti: Botanik Bahçeleri ücretsiz. Orkide Bahçesi 5 Dolar.
Öğleden sonra şehrin kalbinin attığı Downtown Core bölgesine geçebilirsiniz. Meclis Binası, Victoria Tiyatro Konser Merkezi, The Arts House ve Merlion Heykeli görülecekler arasında…
ChinaTown: Turistlerin vazgeçilmez ziyaretlerini gerçekleştirdiği bu sevimli Çin mahallesi renkli dükkanları, cafeleri, tapınakları ile hoş bir görüntü ortaya koyuyor. Hediyelik eşyalarınızı buradan alabilirsiniz. Diğer yerlere göre daha ucuz.
Sentosa Adası: Yılda 20 milyon turist çeken bu tatil ve eğlence adası, Singapur’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olarak kabul ediliyor. 2 km uzunluğunda plajı, otelleri, botanik ve tema parkları, golf sahaları, oşinaryum, Universal Stüdyoları ve dahası ile gününüzü dolu dolu geçirebileceğiniz bir eğlence dünyası. Sentosa adasına gitmenin en basit ve güzel yolu otelinizden, rehberinizden yada internet sitesinden temin edebileceğiniz tur paketidir.
Tur ücreti: 80 dolar

Caddeler, alışveriş merkezleri ve gece kulüpleri

Orchard Caddesi: Merlion’dan yaklaşık 3 km mesafede bulunan bu popüler cadde; Ünlü markaların mağazaları, Cafeler, Alışveriş Merkezleri barındırmaktadır.
Ion Orchard: Orchard caddesi üzerindeki en büyük ve en ünlü alışveriş merkezi. 
Paragon: Ion Orchard’ın hemen çaprazında yer alan Paragon’da da birçok markadan alışveriş yapabilirsiniz. Ion Orchard’a göre daha uygun.
Clark Quay: Nehir  kenarına konumlanmış bu yer mutlaka akşam çıkıp tur atılması, yemek yenilmesi gereken alanlardan biri. Restoranlar, gece kulüpleri, barlar yan yana sıralanmış.
Canvas Night Club: Clark Quay’da yer alan bu gece klübü belli günlerde Dj performansları ile Singapur’un en eğlenceli partisine dönüşebiliyor. 25-30 Dolar karşılığında mekâna girebilirsiniz. Bir içki bedava !
Home Club: Eğer daha uygun rakamlı bir yerler tercih ediyorsanız Canvas Night Club’a yürüme mesafesinde yer alan Home Club’a geçebilirsiniz.13-18 dolar karşılığında mekâna girebilirsiniz. Yine bir içki bedava.
Kuşkusuz bazı Uzakdoğu ülkelerinin perde arkasındaki düzensizlikler ve çirkinliklere nispet yapar cinsten bir ülke Singapur. Karmaşa, kirlilik, huzursuzluk yok… Tam olması gerektiği gibi düzenli, temiz ve modern.
Deluxe otelleri ve casinoları, rengarenk botanik parkları, upuzun gökdelenli ticaret merkezleri ve hareketli gece eğlenceleri ile Bangkok’dan Singapur’a gelmek çölden çıkıp okyanusa girmek gibi…

Yapmadan dönmeyin:

  • Marina Bay Sands Otelini görün. Hatta imkânınız var ise tepesine çıkın.
  • Orkide bahçelerini ziyaret edin.
  • Singapore Flyer’a binin.
  • Çin mahallesinde alışveriş yapın.
  • Clark Quay’da gece yürüyüşü yapın.