27 Ağustos 2017

BLUE CRYSTAL
















“Sektördeki 10 yıllık eğitmenlik ve estetisyenlik deneyimimizi BLUE CRYSTAL GÜZELLİK, ESTETİK VE EĞİTİM MERKEZİ ismiyle sizlerle buluşturmaya karar verdik ve yolumuza ilk şubemiz Tokat Merkez ile başladık..”









H İ Z M E T L E R İ M İ Z

KALICI EPİLASYON HAKKINDA GENEL BİLGİ
Öncelikle lazer Epilasyon cihazlarının nasıl çalıştığı hakkında kısa bir tanım yapmak isteriz. Basitçe anlatmak gerekirse, bir estetisyen ve güzellik uzmanı elle kontrol edilen lazer cihazı ile cildinize lazer enerjisi gönderir. Bu enerji cildinizden tüy köklerinize ulaşır ve enerjiyi absorbe eden kökler, tüy uzatmak konusundaki işlevini kaybeder. Kullanılan lazer sadece o anda uzayan tüylerinize etki edebilir bu sebeple de birkaç seans gerekebilir çok etkili sonuç almak için. İyi bir sonuç için ortalamada 6-8 seansa gideceksiniz gibi düşünmelisiniz. Birkaç farklı lazer cinsi bulunmaktadır. En yaygın olanlar ise Alexandrite Yöntemi ve Diode (Ütüleme) yöntemidir. Alexandrite’in en büyük özelliği hızı! Erkeklerin bazılarında sırtta tüylenme tüm sırtı kaplayacak şekilde olur. Bu kadar büyük bir alana uygulanacak Alexandrite lazer tedavi seansı daha kısa sürmektedir. Hiç de fena değil!  Diode ise diğer yöntemlere göre lazer dalga boyu konusunda farklılık göstermektedir. Lazer dalga boyunun yüksek olması Diode teknolojisinin birçok cilt tipinde uygulanabilmesini sağlamaktadır. Esmer tenlilerde de rahatlıkla uygulanabilmektedir. Bu teknoloji sayesinde koyu cilt rengi olanlarda lazer epilasyon için avantaj sağlamaktadır. Lazer Epilasyon yaptırmadan önce uzmanınız tarafından kapsamlı cilt analiziniz yapıldıktan sonra kullanacağınız yönteme karar verilmelidir. Her yöntem her cilt tipine uygun olmayabilir.
Açık renkli tüylerde başarı süresi, koyu renkli tüylere oranla daha uzun olabilmektedir. Tüylerinizin açık renkli olması seans sayısını artırabilir.

NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ?
Yaz aylarında bronz ten ve güneş maruziyeti nedeniyle epilasyon yaptırırken daha dikkatli olunmalıdır. Lazer epilasyon yaptırmadan önce epilasyon bölgesinde aktif viral enfeksiyon olmamasına, lazer ışınının etkinliğini değiştirecek lokal veya sistemik herhangi bir ilaç veya kozmetik kullanılmamasına dikkat edilmesi gerekir. Lazer epilasyondan sonra ise yaklaşık 1 hafta güneşlenmek amacıyla güneş koruyucu kullanmadan güneş altına çıkmamak, lazer epilasyon yapıldığı gün uygulama bölgesine kese, peeling, masaj gibi direkt cildi etkileyebilecek işlemlerden uzak durmak gerekmektedir.

LAZER EPİLASYON HAKKINDA BİLİNEN YANLIŞLAR
Sadece kadınlara uygulanır: Gerçekte hem kadın hem de erkeklere uygulanabilir.
Çok ağrı yapar: Gerçekte, orta seviyede bir ağrı hissedersiniz. Çok nadir durumlarda ağrı kesiciler kullanılır.(sizin acıya hassasiyetiniz ve yapılan bölgeye göre değişmekte)
Sadece yüzdeki tüylere uygulanır: Gerçekte, sadece yüzdeki değil, tüm vücutta gelişen istenmeyen tüylere uygulanabilir.
Çok pahalıdır: Seans başına fiyatlandırılır ve tüy tipinize göre seans sayısı değişebilir. Kalıcı olması nedeni ile de pahalı bir tedavi yöntemi değildir.
Tüyler 5 sene sonra tekrar çıkar: Gerçekte, seanslara düzenli katılınması durumunda tüyler tekrar çıkmaz.

BÖLGESEL ZAYIFLAMAYA GENEL BAKIŞ

Bölgesel zayıflama nedir?
En başta söylenmesi gereken temelde bir kilo azaltma yöntemi olmadığıdır. Vücudun belli bölgelerinde birikmiş olan yağların azaltılması amacıyla kullanılan yöntemlere verilen genel isimdir.
Her bireyin farklı bir vücut yapısı vardır. Genetik, içsel ve dışsal sebepler de yıllar içinde bu yapının üzerine eklendiğinde pek çoğumuzda yağlanma başlar ve bu yağlanma da vücutta homojen dağılmaz, belli başlı alanlarda daha çok depolanır. Bu biriken yağ dokuları da spor ve Diyetle maalesef arzu edildiği kadar azaltılamazlar.

Bölgeden uzaklaştırma:
Bölgesel zayıflama yöntemlerinin tümü aslında o bölgedeki yağ hücrelerinin büzüştürülerek, parçalanarak veya eritilerek o bölgeden uzaklaştırılması esasına dayanır. Bu işlemlerden herhangi biri uygulandıktan sonra da diyet ve spor yapılması, parçalanmış yağ hücrelerinin o bölgelerden atılmasını kolaylaştırdıkları için hastalara mutlaka önerilmelidir. Bu tavsiyeye uyan hastalarda tedavi başarısı çok artar. 

 
VÜCUT ANALİZİ
Bu analiz, vücudunuzdaki Yağ Miktarı Yüzdesi ve Ağırlığı, Yağsız Doku Yüzdesi ve Ağırlığı, Ödem Miktarı, Toplam Vücut Suyu, Bazal Metabolizma Hızı ve BKİ ( beden kütle indeksi) değerlerini belirlemek için, hissedemeyeceğiniz kadar düşük şiddetle vücudunuza akım verilmesi yoluyla yapılır. El ve ayaklarınıza elektrotlar bağlanır ve vücudunuzun farklı noktalarındaki direnç farklılıklarından yararlanılarak vücut kompozisyonunuz çıkarılır.

LENF DRENAJ
Lenf drenaj sistemi vücudumuzda biriken ödemlerin atılmasını sağlayan hücre ve dokulara besin taşıyan kısacası vücudumuzu yenileyen beyaz kan dolaşımına denir.

LENF DOLAŞIM SİSTEMİ NEDEN HIZLI OLMALIDIR?
Suyu her gün değiştirilen bir havuzda mı yüzmek istersiniz yoksa haftada bir değiştirilen havuzda mı ? Elbette ki suyu her gün değiştirilen bir havuzda yüzmek isteriz. Vücudun lenf sistemini de buna benzetirsek fazla hata yapmış olmayız. Vücudun lenf sistemi ne kadar hızlı olursa vücutta biriken zararlılara o kadar az maruz kalmış oluruz.

LENF DRENAJ HANGİ TEDAVİLERDE KULLANILIR?
Hastalık sonrası vücutta oluşan ödemlerde,
Selülitleri gidermede,
Zayıflama tedavilerinde – destekleyici olarak,
Hamilelik sonrası oluşan varislerin giderilmesinde -destekleyici olarak ve nekehat dönemi sonrası,
Vücutta biriken toksinlerin atılmasınd a, tedavi edici ve destekleyici olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

LENF DRENAJ HERKESE UYGULANIR MI?
Lenf Drenaj,

Yüksek tansiyon hastalarında,
Hemoroit / basur hastalarında,
Diyabet / şeker hastalarında,
Kemik erimesi hastalarında,
Hamilelerde kullanılması sakıncalıdır.

LENF DRENAJ HER BÖLGEYE UYGULANIR MI?
Lenf drenaj uygulaması gereği zaten tüm vücudu saran bir tedavi şeklidir. Bu yüzden vücudun tamamına uygulanır. Bölgesel anlamda her hangi bir sakıncası yoktur.

LENF DRENAJ SEANS SAYISI
Lenf Drenaj seans sayısı tedavi türüne ve kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Tedaviyi destekleyici olarak yapıldığında seans sayısı asıl tedavi türüne göre belirlenmektedir. Selülit tedavilerinde ortalama 10–15 seanstan sonra sonuç alınması mümkündür.

LENF DRENAJ SEANS SÜRESİ VE SEANS ARALIKLARI
Lenf Drenaj seansları yaklaşık 20–25 dk. Sürmektedir. Kişiye göre 2–3 gün aralıklarla uygulama yapılmaktadır.

CİLT ANALİZİ
Cilt analizi tedaviye başlamadan önce rutin olarak yapılan bir işlemdir. Hastanın cilt tipi (kuru, yağlı, karma), akne, siyah nokta, yaşlanma, güneş hasarı, dehidratasyon vb. analiz edilerek tedaviye ışık tutulması amaçlanır.


CİLT ANALİZİNDE NELER ÖLÇÜMLENİYOR? NE YARARI VAR?
Cilt analizinde kişinin cilt tipi belirlenir. PC yardımı ile hastanın istatiksel olarak kaydı tutulur. Tedavi sürecinde ki değişimler izlenir. Tedavi boyunca ciltteki değişimler grafiksel olarak görülebilir. Cilt analiz işlemi tedavinin bütününe yayılan bir işlemdir. Cilt analizi ile birlikte şu tür sorulara da cevap aranır;
Kişi herhangi bir dermatolojik uygulama görüyor mu?
Epilasyon yaptırıyor mu?
Alerjisi var mı?
Sabun kulanıyor mu?
Cildinde gün içinde yağlanma oluyor mu?
Soğuk havada, duştan sonra cilte kuruma, gerilme, pullanma oluyor mu?
Kozmetik kullanıyor mu, kullanıyorsa hangi tür ürünler kullanıyor?
Cilt bakımı uyguluyor mu, uyguluyorsa ne kadar aralıklarla uyguluyor?

CİLT ANALIZI NE KADAR SÜRÜYOR?
Cilt analiz işlemi 15 dk. gibi kısa bir sürede tamamlanır.














AQUA PEEL CİLT BAKIMI
Aqua Peel nedir?

Hiçbir cerrahi müdahale olmadan, ağrısız ve yan etkisiz bir şekilde kırışıklıkları düzeltme, akneleri yok etme, gözenekleri açma gibi cilt bakımlarını 15 dakika kadar kısa bir sürede yapan bir cihazdır.

Aqua Peel nasıl çalışır?
Cihazın özel olarak tasarlanmış aşındırma ucu dönerek cildinizde biriken ölü hücre, sebum, siyah nokta ve diğer yabancı maddeleri cildinizden ayıklar.

Hangi cihazı kullanıyorsunuz?
Merkezimizde Aqua Peel uygulamasında Hydra Facial cihazı kullanılmaktadır.

Aqua Peel’de hangi işlemler uygulanır?

1. ADIM:
AquaAHA: Öncelikle içeriğinde düşük oranda AHA (Alfa Hidroksit Asit) bulunan solüsyon ile Aqua Peel cildin ihtiyacına göre 5-­10 dakika uygulanır. Bu işlem sayesinde ölü dokuların temizlenmesi ve gözeneklerin açılması sağlanır.

2. ADIM:
AquaSA: Sonrasında içeriğinde düşük oranda bulunan SA (Salisilik Asit) solüsyon ile Aqua Peel cildin ihtiyacına göre 5­-10 dakika uygulanır. Bu işlem ile salisilik asit cildin alt katmanlarına kadar emilir ve cildin birçok bakteri ve parazitten temizlenmesi sağlanır.

3. ADIM:
AquaMS: Son aşamada ise içeriğinde yatıştırıcı ve nemlendirici aktif maddelerin bulunduğu MS solüsyon ile Aqua Peel, cildin yatışmasını ve bol nem almasını sağlar.

Aqua Peel’in faydaları nelerdir?
Gözle görülür kırışıklıklar, pigmentasyonlar, akneler ve daha fazlasının 
giderilmesini sağlar.
Tıkalı gözeneklerin ve pürüzlü cildin hemen iyileştirilmesini sağlar.
Tek seferde temizleme, peeling, ekstraksiyon, hidrasyon ve antioksidan sağlar.
Çok kısa bir sürede cildin yenilenmesini ve gençleşmesini sağlar.
Cerrahi olmayan, enjektörsüz işlem uygulandığından rahatsızlık vermez.














PEELING UYGULAMALARI
Peeling yönteminin ana prensibi; cildin üstündeki hasarlı tabakayı kaldırmak ve alttaki hasar görmemiş tabakayı canlandırmaktır. Sonuç ise daha sağlıklı, canlı, düzgün ve gergin bir cilt elde etmektir. Günümüzde özellikle yüzeysel peeling gerektiren durumlarda Alfa hidroksiasitler (AHA) kullanılmaktadır. AHA, çeşitli meyve ve yiyeceklerde doğal olarak bulunur ve meyve asitleri olarak bilinir. Bu grup birçok meyve asiti ihtiva eder ve bugün en yaygın kullanılanı şeker kamışı suyunda doğal olarak bulunan glikolik asittir.
Glikolik asit yöntemi ile derinin epidermis tabakası parsiyel olarak kaldırılarak hücrelerin kendilerini yenilemeleri ve cildin canlanması sağlanmaktadır. Bu yöntem derin peeling yöntemlerine nazaran daha kontrollü olarak cildi yeniler. Glikolik asit günümüzde kullanılan en yaygın yüzeyel peeling ajanıdır.
Ortalama peeling seans sayısı 6-7 seans civarındadır fakat yapılma amacına ve kişinin cilt analizine bağlı olarak bu sayı değişebilir. Seans sonralarında uzmanın tavsiye edeceği jel, krem ya da losyonların kullanılması cildin yenilenme işlemini peeling seansları arasında da devam ettirecektir.
Yüzeysel peeling işlemi ile güneş hasarı sonucu oluşmuş ince çizgilerin, pigmentasyon düzensizliklerinin hafifletilmesi, sivilce izlerinin hafif ya da orta düzeye indirilmesi sağlanabilmektedir. Cilt daha yumuşak ve parlak olabilmektedir.

Kimler Peeling Yaptırmasın?
Aktif uçuk öyküsü,
ciltte yara ya da minik yarıklar,
son dönemlerde cerrahi girişim(yara iyileşmesi),
daha önceden aynı bölgeye peeling veya dermabrazyon uygulanmış olması,
yakın zamanda radyasyon tedavisi,
6 ay içinde Roaccutane isimli ilacın kullanılması,
bir ay içinde geçirilmiş krioterapi,
aşırı güneş yanığı,
aşırı nedbe,
var ise uygulama yaptırılmamasında fayda vardır.

DERMAROLLER UYGULAMASINA GENEL BAKIŞ

Uygulama ile akne izlerinin tedavisinde, geniş gözeneklerin sıkılaştırılmasında, göz altı morluklarının giderilmesinde ve saç dökülmesi gibi birçok problemde oldukça başarılı sonuçlar elde ediliyor.
Uzmanlar, 3-9 ay arasında tam olarak sonuç alındığını, kontrollü çalışmalarda 6-8 seansa sonra kollajende yüzde 200 artış görüldüğünü belirtiyor.
Anti-aging ve akne izleri başta olmak üzere deri çatlakları, göz altı torbaları ve morlukları, cilt lekeleri, yoğun saç kaybı gibi pek çok sorun “Dermaterapi” ile çözümlenebilmektedir. Dermaterapi’de kullanılan ilk adımın “Dermaroller” ile yapılan uygulamadır. Dermarollerin dünyada “mesoroller” ve “microneedling” isimleri ile de bilinmektedir.
Dermoroller silindirik bir tamburun üzerine dizilmiş son derece ince, özel olarak hazırlanmış 192 adet çelik iğneden oluşur; iğnelerin simetrisinin, yapıldığı materyalin, silindirin üzerinde kalan ve deriye girecek olan kısmın derinliğinin ve iğne sayısının uygulamada çok önemli bir yer tuttuğunu unutmamak gerekir. Doğru kriterlerle hazırlanmış, klinik olarak test edilmiş, CE belgeli ilk ve orjinal ürünün dermaroller olduğunu vurgulayan uzmanlar, dermarollerin 2000’li yılların başından bu yana yaygın olarak kullanılan etkin bir medikal alet olduğunu söylemektedir.

“Dermaroller, kök hücre ekstrelerinin cilt altına kolayca ulaşmasını sağlayan, estetik sektöründe devrim yaratmış yeni bir teknolojidir.

Dermaroller, deri üzerinde oldukça küçük kanallar açarak kök hücre ekstresinin cilt altına 200 kattan daha fazla geçmesini sağlıyor. Cilde uygulandığında silindirik tamburun üzerinde bulunan iğneler, cilt üzerinde mikro kanallar açıyor. Bu kanallar deri altına açılan bir tür geçitler gibi düşünülebilir. Dermaroller ile her bölgede ortalama olarak 6-10 kez yıldız şeklinde uygulama yapılıyor. Aynı bölgeden defalarca geçildiğinde 1 santimetre karede yaklaşık 250-300 adet mikrokanal açılıyor. Bu mikrokanalların açılması sırasında genellikle kanama söz konusu olmuyor. Mikrokanallar, yaklaşık 20 dakika içinde herhangi bir iz bırakmaksızın derinin kendi elastikiyeti ile kendiliğinden kapanıyor.

Bir başka açıdan bakıldığında 20 dakika boyunca deri altına açık olan binlerce kapı elde ediliyor. Dermaterapi’nin bir başka faydası da dermarollerin kendi etkisinden kaynaklanıyor. Dermaroller’ın açmış olduğu mikrokanallar, deri tarafından  yara gibi algılanıyor, ancak ortamda aslında yara olarak görülebilecek bir durum olmasa dahi deri kendi içinde bir tamir mekanizmasını başlatıyor. Bu mekanizmanın en önemli fonksiyonlarından biri deri içinde yine büyüme faktörlerinin salgılanması nedeni ile kollajen, hyalüronik asid, elastin fibriller gibi yapıların sentezlenmesi oluyor. Ortamda gerçek anlamda bir yara olmaması nedeni ile üretilen tüm bu maddeler, bize anti-aging etki sağlıyor. İnce çizgi ve kırışıklıkların azaldığı, yanık ve akne skarlarının hafiflediği görülüyor.”
Genellikle lokal anestezik krem ile yapılan uygulamadan 3-9 ay arasında tam olarak sonuç alınmaktadır. Kontrollü çalışmalarda 6-8 hafta sonra kollajende yüzde 200 artış görülür.

DERMAROLLER’IN FAYDALARI NELERDİR?
Yeni kollajen, elastin, fibronektin, hyalüronik asit üretimini sağlayarak anti-aging etki sunar
Dermaroller yüzdeki lekeler ve hiperpigmentasyonda kullanılabilir,
Akne izleri üzerinde oldukça başarılı sonuçlar elde edilir,
Geniş gözenekli cilt yapısının azaltılmasında yardımcı olur,
Cilt çatlaklarının görünümünü azaltır ve yanık izlerinde hareket kabiliyetini artırır,
Güneş hassasiyeti yaratmaz, yaz aylarında dahi güvenle uygulanabilir,
Cildin bariyer özelliğine zarar vermiyor ve dermaterapi sonrası özel bakım gerektirmiyor
Ağrıya yol açmayan dermaroller, vücudun her bölgesinde; yüz boyun sırt hatta kafada bile uygulanabiliyor.
Medikal kullanım için yüksek kaliteli çelik iğneler alerji yapmıyor ve maliyeti birçok tedaviye göre oldukça ucuz oluyor.
Dermarolerin iğneleri dört değişik çap ve boyda bulunuyor. 0.25 mm iğneler, bakım ürünlerinin daha fazla emilimini sağlarken; 0.5 mm dermarollerler yüz deri rejenerasyonu (gençleştirme), kırışıklık azaltma, yaşlılık önleme, güneş hasarının giderilmesi için kullanılıyor. Bir mm olan dermaroller ise sellülit azaltma, çatlak azaltma ve yok etme, deri ve yüz gençleştirme, kırışıklık azaltma, cilt lekelerinin giderilmesi için uygulanırken; 1.5 mm dermaroller ile cerrahi, akne, yanık gibi izlerin azaltılması ve giderilmesi, girintili çıkıntılı ve geniş delikli derinin giderilmesi gibi sorunlar ortadan kaldırılıyor.

DERMAPEN UYGULAMASINA GENEL BAKIŞ
Dermapen tek başına tıpkı peeling, laser, dermabrasyon gibi başlı başına etkin son derece kolay güvenli acısız bir yöntemdir.
Cerrahi olmadan gençleşmenin avantajları

İnce çizgilerin azalması,
Derinin sıkışması ve gerilmesi,
Akne ve diğer lekelerin azalması ve hatta yok olması,
Çatlak ve deri gevşemelerinin giderilmesi,
Çok hızlı iyileşme süreci,
Lazerle soyulmuş cilt de uygulanabilme güvenilirliği,
Her cilt tipinde ve her bölgede uygulanabilmesi,
Kolajen dokunun gelişmesini sağlar.
          
Dermapen Nerelere Uygulanır?
• Yüz
• El
• Boyun
• Saç
• Akne, Leke, çatlak, selülit ve vücutta doku kaybı olan bölgeler

Dermapen Farkı Nedir?
Organizmanın tamirat mekanizmalarında en önemli rolü gerçekleştirir. Doku hasarı oluştuğunda Dermapen uygulandığında doku aktive olur ve birçok doku geliştirici faktörü ortama sağlarlar. Esas etkisi dokuları hızla onarmaktır.

Dermapen Uygulaması nasıl yapılmaktadır?
Dermapen saçlı deri, yüz, boyun, eller, akne izleri akne ve doku kaybı ve sorunlu olan bölgelere uygulanır. Tüm işlemler yaklaşık 1 saatte tamamlanmaktadır. Uygulama bölgesinde doku gelişimi başlar, doku kaybı onarılırlar ve yeni doku üretmeye başlarlar. Hem kadınlar hem de erkekler için sonucu çok memnun edici bir uygulamadır.

Dermapen’in avantajları nelerdir?
İyileşme süreci içeriği dolayısıyla çok kısadır. Dokuları onarır ve yeniler. Yeni kolajen üretimi, yeni damarsal gelişme sağlanır. Büyüme faktörleri ve hücreler arası ortamın yeniden yapılanması ile dokulardaki hasarlar giderilir ve taze dokular oluşturulur. Uygulanışı kolay ve konforludur. Gerekli materyalin sağlanması çok kolaydır.

OKSİTERAPİ
Oksiterapi saf oksijenin cildin alt tabakalarına iğne kullanılmadan basınçla enjekte edilerek, uygun moleküler yapıdaki ürünlerin cilde yedirilmesi işlemidir.
Oksijen terapi uygulanmaya başlandığı ilk andan itibaren, oksijen aktivatörlü ürün ve oksijen cildin alt katmanlarına kadar ulaşır. Kan dolaşımı hızlanır. Toksinlerin atılması kolaylaşır. Ve böylece hücre yaşlanması gecikir. Ayrıca oksijen terapi cilde belirli bir basınçla uygulandığı için masaj etkisi yapar ve böylelikle kollajen ve elastin sentezini de uyarır.

Kırışıklık, leke ve akne tedavisinde kullanılır. Alın, göz çevresi ve dudak etrafında oluşmuş kırışıklıklar etkin uygulama alanlarıdır. Saf oksijen ve özel ürünler ile hasar görmüş cilt hücreleri yenilenmekte ve yeniden yapılandırılarak cildin daha genç bir görünüme kavuşması sağlanmaktadır. Risksiz, güvenli ve doğal bir yöntemdir.

MIKRODERMABRAZYON
Mikrodermabrazyon nedir?
Alüminyum kristallerinin basınçlı bir sistemle cilde uygulanması ve aynı anda geri vakumlanmasına dayanan bir işlemdir. Bu sayede cilt yüzeyindeki hasarlı, uzaklaştırılacak hücrelerin ve cilt atıklarının daha hızlı yokedilmesi sağlanır. Bu işlem cilt yenilenmesini aktifleyen ve alttaki yenilenen dokunun daha hızlı yüzeye ulaşımını sağlayan bir işlemdir. Cilt yüzeyindeki gereksiz tabakayı uzaklaştırdığı için kullanılan ürünlerin cilt altına emilim oranını arttırarak yararlanımı arttırır. Yapılması planlanan diğer cilt işlemlerinin de etkisini arttırdığı için uygun ciltlerde öncelikli başlangıç işlemimizdir.

Mikrodermabrazyon hangi nedenlerle uygulanır?
Ciltte yenilenme ve iyileşmenin hızlandırılmak istendiği her durumda kullanılabilir. Özellikle mat ciltlerde, akne izi tedavisinde, cilt lekelenmesinde aydınlanmaya destek amacıyla, cilt yağ dengesini sağlamak istediğimizde kullanmaktayız. İşlem kontrollü bir cilt soyulması sağladığı için ve bölgesel kan dolaşımını hızlandırıp kollajen yapımını uyardığı için antiaging amaçlı işlemlerin başında yer alır.

İşlem sonrası rahat dışarı çıkabilir miyim?
Mikrodermabrazyon kontrollü bir soyulma etkisi yaratır. İşlem sonrası ciltte hafif kızarıklık olsa da bu klinikten çıkarken yatışmış olur. Birkaç gün içinde kişiyi rahatsız etmeyen hafif kepeklenme şeklinde soyulma gözlenebilir veya gözlenmez.

Mikrodermabrazyon ne sıklıkta ve kaç seans uygulanır?
Genellikle haftada bir 6-8 seans uygulamaktayız.

Mikrodermabrazyonun yan etkisi var mıdır?
Kuru ve hassas ciltler haricinde diğer cilt tiplerine rahatlıkla uygulanabilir. Düzenli aralıklarla ve sürekli yapılan uygulamalarda, uygulama açısından bilinçli ve tecrübeli kişilerce yapılmadığı zaman işlemin kendisi sarkmaya yol açabilir. Mikrodermabrazyon tamamen ağrısız ve doğru uygulandığında zararsız bir yöntemdir.

Uygulanmaması gereken durumlar var mıdır?
Ciltte aktif enfeksiyon (akne, herpes…) durumunda uygulama ertelenmelidir. Kuru ciltlerde de uygulama tercih edilmez.

Mikrodermabrazyon sonrası nelere dikkat etmeli?
Özellikle uygulamanın hemen ardından cilt hafif kızarık olabileceği için ve uygulamadan sonraki günlerde de alttaki yeni hücre tabakasının güneşe maruziyetini engellemek için düzenli güneş koruyucu uygulanması önemlidir. Uygulama günü makyaj yapılmaması ve diğer günlerde de yenilenme süresince hafif makyaj tercih edilmesi gerekir. Cilt soyulması olursa, bu soyulmaya elle müdahale etmemeniz ve doktorunuz tarafından önerilen uygun nemlendiricileri kullanmanız önemlidir.


EL BAKIMI
El bakımı en az cilt ve yüz bakımı kadar önemlidir. Hepimiz genç,pürüzsüz ve bakımlı ellere sahip olmayı isteriz.  
Manikür yaptırarak el bakımı yaptığınızı düşünüyorsanız maalesef yanılıyorsunuz. Çünkü sadece manikür yaptırmak el bakımınız için yeterli bir işlem değildir. Yüz bakımı için sarf ettiğiniz eforu ve emeği el bakımınız içinde uygulamalısınız ki pürüzsüz ve bakımlı ellere sahip olabilesiniz.

El Bakımı İçin Dikkat Etmeniz Gerekenler
Elleriniz yıkarken kullandığınız sabunlar çok büyük önem taşır. Elinizi temizlemek için kullandığınız ürünlerin alkol veya cildinize zarar verecek bir içeriği olmamasına dikkat etmelisiniz. Aksi taktirde ellerinizi temizleyeyim bakımlı olsunlar derken daha çok zarar verirsiniz.
Ellerinizi yıkamak için zeytinyağı sabunu gibi doğal sabunlar tercih etmelisiniz.
Yıkamadan sonra elleriniz ve cildiniz ister istemez kuruyacaktır. Bu yüzden ellerinizi yıkadıktan sonra nemlendirici bakım kremleri sürmelisiniz.
Özellikle kış aylarında eldiven kullanmalısınız. Soğuk havanın cildinizi kuruttuğunu ve cildinize zararı olduğunu unutmayın
Yaz mevsiminde ise nasıl yüzünüze ve vücudunuza güneş kremleri sürüyorsanız aynı şekilde ellerinize de sürerek ellerinizin güneşten korunmasını sağlamalısınız.

AYAK BAKIMI
Ayaklar vücudumuzdaki en önemli organlarımızdan biridir. Ayak bakımı sağlığın en önemli göstergesidir. Gün içinde sürekli ayakkabı ve çorap içinde kalan, dolayısıyla da hiç hava almaya ayaklarımız, yalnızca yaz aylarında değil, kış aylarında da bakımlı olmalıdır.

Bakımlı ve sağlık bir ayak için:
Ayağınıza büyük veya küçük gelen ayakkabıları tercih etmemelisiniz. Yanlış seçilmiş bir ayakkabı nasır ve benzeri oluşumlarla hem canınızı yakacak hem de ayaklarınızın bakımsız bir görünüme sahip olmasına sebep olacaktır. 
Son zamanlar da çok moda olan plastik yağmur çizmelerini giymemeye özen göstermek. Ayağın bütün yapısını bozan bu çizmeler ayak sağlınız açısından oldukça zararlıdır.
Ayakların ve özellikle topukların çatlaması hiç hoş bir görünüm ortaya sermemektedir. Bu nedenledir ki ayaklarınızın çatlamaması için her duştan sonra veya haftanın belirli günlerin de ayaklarınıza krem ile masaj yapıp hem kuruyup çatlamasını engelleyebilir hem de kan dolaşımını hızlandıracağı için daha sağlıklı ayaklarla yaşamınıza devam edebilirsiniz.
Her banyoda veya banyodan sonra ayaklarınızda, özellikle topuklarını da oluşan ölü derileri ponza yardımı ile temizlemek de sağlıklı ayak için oldukça önemli bir adım ve bakım olacaktır.
Eğer pedikür yaptıran biri iseniz pedikürünüzü yapan kişinin işinin uzmanı olmasına, ölü deriyi alırken canlı deriyi de alıp götürmemesine önem vermeniz gerekmektedir.
KİRPİK LİFTİNGİ
Son zamanların yeni uzatma ve çoğaltma işlemi olan ipek kirpik, doğru uygulandığı zaman muhteşem sonuç veren bir uygulamadır. Boyutları değişen bu kirpikler, insan kirpiğinden daha az ağırlıktadır. Bu yüzden takıldığında, gözlere herhangi bir rahatsızlık ve ya ağırlık vermez. Her kirpiğe 1 er adet takılarak, bir göze 75-85 arası kirpik takılır. Toplam iki göze takılan kirpik sayısı 150-170 arası değişir. İpek kirpiği taktırırken yapılan en büyük yanlış; kirpiklerin kirpik köküne çok yakın takılması ve ya ete monte edilmesidir. Eğer bu şekilde yanlış uygulama yapılırsa kişi kendine ait olan kirpiklerin dökülmesine/kopmasına neden olur. En önemlisi de kalitesiz yapıştırıcılarla işlem yapılmasıdır. Markası ve işlevi garantili/sağlıklı olmayan ipek kirpik yapıştırıcıları körlüğe, gözün iltihap kapmasına, geçici görme bozukluğuna vb. rahatsızlıklara sebebiyet verir.

İPEK KİRPİK
İpek kirpik; kişinin kendi kirpiğinin dibinden 2/3 mm ileriye takılır. Takılacak olan kirpiklerin göz pınarından itibaren cm küçük tutularak, göz bitimine doğru cm boyu uzatılmalıdır. Örneğin; göz pınarına 8 cm takılmaya başlandıysa göz bitimine doğru 10 – 11 cm yükseltilerek takılmalı, doğal kirpik ebatları sağlanmalıdır. Alt kirpiklere asla ipek kirpik takılmaz. Bunun için işleme başlanılmadan önce gözaltına ipek kirpik bandı yapıştırılır. İpek kirpik işlemi uygulandığı sırada gözler asla açılmaz. İşlem bittikten 10 – 15 dk daha göz kapalı bir şekilde bekletilerek, yapıştırıcının kuruması beklenir. Aksi halde erken açılan gözler, kişinin acı çekmesine ve akan gözyaşları yüzünden takılan kirpiklerin yön değiştirmesine neden olur. İpek kirpik takıldıktan sonra kalıcılığı 4 haftadır. Dökülmesi olmamış ve kişi işlem sonrası önerilere dikkat etmiş ise bu süreç 6 haftaya kadar uzayabilir.

İPEK KİRPİK BAKIMI
İşlem bittikten sonra dikkat etmeniz gereken bir kaç önlem vardır.
Makyajınızı asla yağ bazlı losyonlar ile temizlemeyiniz.
Kaliteli su ve silikon bazlı rimel kullanmayınız. Ya uzmanınızda olması gereken özel ipek kirpik maskarasını alınız ya da su ve silikon bazlı olmayan maskaralardan kullanınız.
Deniz ve havuza rahatlıkla girebilirsiniz.
Gözünüzü ovuşturarak yıkamayınız.
KİRPİK PERMASI
1. Kirpik perması nedir?
Kirpik perması, kirpiklerin belirli bir süre içinde kalıcı olarak kıvrık kalmasını sağlayan kozmetik işlemdir.

2. Kirpik perması ne kadar süreyle kalıcıdır?
İlk defa yapıldığında ortalama 1 – 1,5 ay; ikinci veya üçüncü defa yapıldıktan sonra ortalama 2 – 3 ay süreyle kirpikleriniz kıvrık kalır. Belirtilen sürenin sonuna geldiğinizde, kirpikleriniz eski halini alarak, kıvrıklığın açıldığını görürsünüz.

3. Kirpik perması nasıl yapılır?
Yaklaşık 1 saat süren kirpik perması işleminde, kirpikleriniz uygun boyda bir kirpik bigudisine sarılarak uygun solüsyon uygulanır. İki ayrı solüsyon işlemi arasında kirpikleriniz hava ile temas etmeyecek şekilde maske ile korunur.

4. Kirpik perması işleminde kirpiklerimin zarar görme ihtimali var mıdır?
Kirpik perması işlemi mutlaka bir uzman tarafından uygulanmalıdır. Kirpik bigudisi, kirpik boyuna uygun seçilmez ise kirpikler gereğinden çok fazla kıvrık ya da çok az kıvrık olabilir. Kirpiklerin bigudiye tutturulması işlemi tek tek ve özenle yapılmaz ise kirpiklerin uçlarının kırılması ihtimali yüksektir. Ayrıca uygulanan solüsyonların taze olması çok önemlidir. Son kullanma tarihi geçmiş ya da ağzı açık kalmış; dolayısıyla bozulmuş solüsyonla yapılan işlemlerde gözler mikrop kapabilir, kirpikler yanarak okside olabilir. Böyle bir durumda kirpikleriniz normal sürecinden daha hızlı dökülecektir.

5. Kirpik perması işlemi yapıldıktan kaç gün sonra duş alabilir, havuza, denize girebilirim?
Kirpik perması işlemiyle aynı gün dahi bu faaliyetlerde bulunabilirsiniz; saç permasında olduğu gibi suyun bir zararı yoktur.

6. Kirpik perması işlemi ile aynı gün kirpik boyama işlemi de yaptırabilir miyim?
Şayet kirpikleriniz açık renk ise kirpik perması işlemi esnasında kipik boyama işleminin de yapılmasını özellikle tavsiye ederiz. Aksi halde göz kapağınıza paralel olmasına rağmen, açık renkli oldukları için kirpikleriniz yine fark edilmez kalabilir. Ayrıca kirpik boyama işlemi kalın ve esnek olmayan kirpik yapısı için kirpik permasından önce yapıldığı zaman yumuşatıcı bir rol oynar.

7. Kirpik perması işleminden sonra yapılmasını tavsiye ettiğiniz uygulamalar nelerdir?
Kirpik perması işleminden sonra düzenli olarak kirpik besleyici kullanmanızı tavsiye ederiz. Kirpik köklerini güçlendirerek kirpiklerin dökülmesini doğal sürecine göre yavaşlatacak olan besleyici kullanımı, kirpiklerinizin uzun süre kıvrık kalmasını da sağlayacağı için kirpiklerinize yeniden aşık olmanızı sağlayacaktır.

8. Kirpik perması için kullanılan malzemelerin sağlığa zararları var mıdır?
Kirpik permasında kullanılan tüm malzemeler medikal ve hipo-alerjiktir, dolayısıyla sağlığı tehdit edecek bir yönü yoktur. Fakat bizler yine de merkezimize ilk defa gelen misafirimize herhangi bir maddeye alerjisi olup olmadığını sorarız. Bu konuda pozitif bilgi alıyorsak, permada kullanacağımız tüm malzemeyi 2-3 dakikalık sürelerle cildine uygular, malzeme cillten arındıktan sonra 24 saat bekletiriz. Şayet kişide bir alerjik reaksiyon gözlemiyor isek, işlemi ertesi gün tam anlamıyla uygularız.


Eğitim
ESTETİSYENLİK VE GÜZELLİK UZMANLIĞI EĞİTİMİ

Eğitimin Süresi: 16 HAFTA / 552 SAAT
Başlangıç Tarihi: 4 Eylül 2017
Eğitim Yeri: BLUE CRYSTAL TOKAT MERKEZ ŞUBE
Uzman Eğitmen: GONCA EVİRGEN
Eğitim Türü: Grup Ders
Eğitim Aşamaları: Teorik ve Uygulama
Maksimum Grup Büyüklüğü: Her derslikte 15 kişi

Alınacak Dersler:
·         Anatomi - Fizyoloji
·         Cilt Bakımı
·         El - Ayak Bakımı
·         Epilasyon - Depilasyon
·         İş İdaresi - Hijyen
·         Kozmetik Ürünleri Uzmanlığı
·         Profesyonel Makyaj
·         Vücut Bakımı
·         Zayıflama - Bölgesel Zayıflama

Yalnızca Teorik Dersler:
·         Kalıcı Makyaj
·         Manikür - Pedikür
·         Masaj
·         Porselen Makyaj
·         Protez Tırnak

Mezun Olanların Çalışabileceği Sahalar:
Eğitim Kurumları
Estetik ve Güzellik Merkezleri
Hastanelerin Estetik, Güzellik ve Bakım Bölümleri
Poliklinikler
SPA Merkezleri
Eczaneler


KALICI MAKYAJ EĞİTİMİ














Eğitimin Süresi: 5 GÜN / 24 SAAT
Başlangıç Tarihi: 11 Eylül 2017 / her hafta yeni eğitim başlamaktadır
Eğitim Yeri: BLUE CRYSTAL TOKAT MERKEZ ŞUBE
Uzman Eğitmen: GONCA EVİRGEN
Eğitim Türü: Özel Ders
Eğitim Aşamaları: Teorik ve Uygulama (Uygulama Dersleri Canlı Manken ile Yapılır)
Maksimum Grup Büyüklüğü: 3 kişi

Ders İçeriğindeki Bazı Konular:

Kaş Kalınlaştırma
Eyeliner
Göz Büyütme
Göz Küçültme
Dudak Kalınlaştırma ve Büyütme
Dudak Çevresi Belirleme
Kaza ve ya Ameliyat İzi Saklama vb.

PROFESYONEL MAKYAJ EĞİTİMİ
Eğitimin Süresi: 
5 gün / 24 SAAT
Başlangıç Tarihi: 
11 Eylül 2017 / her hafta yeni eğitim başlamaktadır.
Eğitim Yeri: 
BLUE CRYSTAL TOKAT MERKEZ ŞUBE
Uzman Eğitmen: 
GONCA EVİRGEN
Eğitim Türü: Özel Ders
Eğitim Aşamaları: Teorik ve Uygulama (Uygulama Dersleri Canlı Manken ile Yapılır)
Maksimum Grup Büyüklüğü: 3 kişi

Ders İçeriğindeki Bazı Konular:
Kalıcı Makyaj Eğitiminde Verilen Tüm konulara ilave olarak:
Yüz Şekilleri
Gölgelendirme ve Aydınlatma
Gece ve Gündüz Makyajı
Gelin Makyajı
Günlük Makyaj
KİRPİK EKLEME VE KİRPİK PERMASI EĞİTİMİ
Eğitimin Süresi: 5 GÜN / 24 SAAT
Başlangıç Tarihi: 11 Eylül 2017 / her hafta yeni eğitim başlamaktadır
Eğitim Yeri: BLUE CRYSTAL TOKAT MERKEZ ŞUBE
Uzman Eğitmen: GONCA EVİRGEN
Eğitim Türü: Özel Ders
Eğitim Aşamaları: Teorik ve Uygulama (Uygulama Dersleri Canlı Manken ile Yapılır)
Maksimum Grup Büyüklüğü: 3 kişi

Mağaza

Göz Kremi
Salyangoz ve Peptid Serum
Sıkılaştırıcı ve Nemlendirici Jel Maske
Salyangoz ve Peptid Gündüz Gece Kremi
Sıkılaştırıcı ve Nemlendirici Tonik
Enzim Peeling
Sıkılaştırıcı ve Nemlendirici Temizleme Jeli








Franchise

Blue Crystal Franchise Süreci, Ön Görüşme ile başlayan ve Şube Açılışı ile sonuçlanan 8 aşamadan oluşmaktadır. Bu alanda yatırım yapmak isteyen tüm girişimcilere hayal etme aşamasından, işyerinin açılış gününe kadar Franchising Ekibimiz gerekli tüm desteği sağlayacaktır.

EĞİTİM DESTEĞİ
Aday personellerin iş görüşmelerini yapar ve uygun görülen adaylar ile ilgili yatırımcıya rapor verir. Halihazırda işe alım süreci tamamlanmış personel varsa bu çalışanlarında işe uygunluğu konusunda raporlama yapar. Satışa sunulan tüm ürünlerle ilgili tanıtım ve uygulama eğitimleri verilir.
Personel Eğitimi Programı konularımız içerisinde, BLUE CRYSTAL çalışanı nasıl olmalıdır? Ürün içeriklerimiz nelerdir? Müşteri analizi nasıl yapılmalıdır? Müşteri takibi nasıl yapılmalıdır? Eğitim programları nasıl oluşturulur ve uygulanır? Uygulama başarı değerlendirmesi nasıl olur? Personel Müşteri ilişkileri nasıl olmalıdır? Satış ve Eğitim departmanları arasında iletişim kültürü nasıl oluşturulur? Gibi konular yer almaktadır.
SATIŞ DESTEĞİ
Francise Departmanımız, marka tanıtımı, ürün tanıtımı, cihaz tanıtımı eğitimlerinin yanı sıra, satış ekibinde çalışacak personele bireysel ve kurumsal satış eğitimlerini yüzyüze verir. Her yıl geliştirilen ve yeni üretilen yöntemler konusunda satış danışmanlarını bilgilendirir. Düzenli aralıklarda, ekibinize yeni katılan arkadaşlarınıza marka tanıtım, hizmet anlayışı, kurum kültürü, satış ve diğer konularda eğitimler verir.
Satış Desteği Programı konularımız içerisinde, sektöre özel satış teknikleri nasıl uygulanmalıdır? Telefonda konuşma, randevu alma teknikleri ve soru sorma yöntemleri nelerdir? Satış Süreci takibi nasıl yapılır? Doğru süreçlerle ilerleyen bir satış süreci nasıl kapatılır? Zaman yönetimi nasıl yapılır? Dönemsel ve yıllık satış hedefleri nasıl belirlenir? Lokasyona uygun fiyatlandırma nasıl yapılmalıdır? Dönemsel kampanya ve pazarlama faaliyetleri planlaması nasıl olur? Satış sonrası hizmet nasıl olmalıdır? Ve benzeri konular yer almaktadır.
İŞ YERİ AÇMA VE MEVZUAT DESTEĞİ
Şirket ve kuruluş evraklarınızın hazırlanması, Açılacak olan binanın standartlar yönergesine uygunluğu, özel öğretim kurumları yönetmeliğine uygunluğu, kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı işlemleri, resmi yazışmaların usulüne uygun yürütülmesi, teftiş hazırlıkları ve yıllık çalışma takviminin hazırlanması gibi konularda ekibimiz tüm süreçlerde sizinle birlikte çalışarak danışmanlık hizmeti verecektir.
Ayrıca KOSGEB tarafından ilinizde düzenlenen Uygulamalı Girişimcilik Eğitimleri takip edilerek katılımınız sağlanacak ve alınacak belge sonrasında KOSGEB hibe ve faizsiz kredi kullanım koşulları konusunda ve başvuru dosyanızın hazırlanmasında ücretsiz danışmanlık hizmeti verilecektir.
KALİTE YÖNETİMİ VE MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ DESTEĞİ
BLUE CRYSTAL Kalite Yönetimi ve Müşteri İlişkileri Birimi tarafından hazırlanan anket uygulamalarından sağlayacağımız verilerle, kurumunuzu A’dan Z’ye değerlendirerek, karlılığınızı, müşteri ve personel memnuniyetinizi artırabilirsiniz. Müşterilerinizin sizi neden tercih ettiğini, yaş grubunu, iş bilgilerini, iletişim ve cinsiyet bilgilerini öğrenebilirsiniz. Hangi kampanyalardan, hangi dönemde daha verimli sonuç alınacağını saptayabilirsiniz. Hangi dönemde hangi yaş grubuna, ne tür kampanyalar yapılması gerektiğini belirleyebilirsiniz. Hangi satış danışmanınızın hangi müşteri profilinde daha başarılı olduğunu tespit edebilirsiniz. Bölgedeki rakip firmaların neden tercih edildiğini öngörebilirsiniz. Reklam ve kampanya yatırımlarınızın geri dönüşüyle ilgili rakamsal verilere ulaşabilirsiniz.
TASARIM, WEB VE SOSYAL MEDYA DESTEĞİ
Şubenize özel BLUE CRYSTAL kurumsal kimlik çalışmaları hazırlanır. Binanızın iç yapısına ve konsepte uygun görsel çalışmaları belirlenir. Kullanılacak dekorasyon ürünleri seçilir. Grafik tasarım işlemlerinizde tasarımcılarımızdan destek alabilirsiniz. ( broşür, afiş, sosyal medya reklamları, billboard gibi ). İnternet sitemiz ve sosyal medya yönetimi hizmetlerimizden faydalanabilirsiniz. www.şubeadı.bcguzellik.com uzantılı ve sizin tarafınızdan yönetilebilir bir web sayfasına sahip olursunuz. Web sayfalarımızda Search Engine Optimization uygulamalarımız düzenli olarak IT ekibimiz tarafından yapılır. Açılan web siteniz üzerinden haber, duyuru, kampanya gibi bilgilerin yayınlanmasının ve güncellenmesinin nasıl yapılacağı konusunda online yardım alabilirsiniz. Şubenizde çalışacak tüm personeller için kurumsal web adresleri açılır, kullanıcı adı ve şifre bilgileri iletilir. Webmail, Outlook vb. email araçlarında kurumsal ve bireysel email adreslerinin yüklenerek hazırlanması ve kurulumu sağlanır. Sosyal medya hesaplarınız açılır ve yönetiminiz için hazırlanır. Sosyal Medya araçları üzerinden yapmak istediğiniz tüm reklam faaliyetleri için filtrelemelerin ve bütçelemenin nasıl yapılması gerektiği online eğitimini alabilirsiniz.
MİMARİ DESTEK
Fizibilite çalışmalarının tamamlanmasının ardından, Genel Merkezde görevli mimarımız binanızın fiziksel durumunu yerinde görmek için sizi ziyaret eder. BLUE CRYSTAL Karşılama, Satış, Uygulama ve Eğitim alanlarının standartları belirlenmiştir. Kurumunuz için uygun görülen mekanın bu standartlara uygun şekilde tasarlanması için mimari desteği, Mimarlık firması ile birlikte yürütüyoruz.
TEKNİK DESTEK
Ekibimiz tarafından, açılış öncesinde hem DIOD LASER hem ALEXANDRITE LASER yöntemi ile çalışan cihazlarla ilgili fiyat çalışmaları yapılarak tarafınıza iletilecektir. Sağlıklı, hızlı ve kesin çözüm alacağınız cihazlar belirlenerek alım aşamasında destek sağlanacaktır. Teknik ekibimiz tarafından her lazer epilasyon yöntemi ve diğer hizmetler için en az 3 farklı marka belirlenecektir. Bu markaların tamamı tarafımızdan test edilmiş ve güvenilirliklerini ispat etmiş markalardır. BLUE CRYSTAL merkezlerinde bu markalar dışında cihazların kullanılmaması gerekmektedir. Bu hem markanın geleceği hem müşteri memnuniyeti hem de işinizin uzun ömürlü olması için en önemli kriterlerdendir. İlk etapta karlılığın yerine müşteri memnuniyetini koymanız bulunduğunuz bölgede güvenilirliğinizi tesis edecektir. Tüm bu cihazlar için teknik destek ürünün Türkiye distribütörü olan firmalardan alınmaktadır.
CİHAZ BULMA VE KURULUM DESTEĞİ
BLUE CRYSTAL ailesine katılmaya karar verip, karşılıklı şartlarda anlaştığımız Franchise Sözleşmesini imzaladıktan sonra, vereceğiniz her hizmet için 3 farklı alternatif belirlenecektir. Sizin konseptinize ve bütçenize uygun seçeceğiniz tüm cihazlar satın alma işleminin ardından birkaç gün içinde işyerinize kurulacaktır.
Blue Crystal Franchise hakkında ayrıntılı bilgi almak ve başvuru yapmak için iletişim: Emrah Köknar - 0544 527 35 00 - emrah@bcguzellik.com
İletişim
BLUE CRYSTAL - TOKAT
Yeşilırmak Mah.
Sıtkı Ulaşoğlu Cad.
2. Sok. No: 10 - I
TOKAT
(NOVADA AVM arkası, 
TEPE HOME Mağazası yanında)

Tlf: 0356-214-00-14
 E-posta: bilgi@bcguzellik.com
 Çalışma Saatleri: 9:30-19:30

BLUE CRYSTAL - ESKİŞEHİR
Hoşnudiye Mah.
İsmet İnönü 1 Cad.
Balıkçıoğlu Apt.
No: 38/10 Kat: 2
ESKİŞEHİR

Tlf: 0222-405-02-93
E-posta: eskisehir@bcguzellik.com
Çalışma Saatleri: 9:30-19:30

26 Ağustos 2017

Prof.Dr. AYÇA TEKİN KORU: Kırdan Kente Göçün Fırtınaları İçinde AHHH GÜZEL İSTANBUL

Türkiye, ister tarihi kaza deyin, ister Allah’ın lütfu deyin, bereketli topraklar üzerinde bir ülke. Tarımın katma değerinin herhangi bir orta yüksek gelir ülkesi seviyesinde olması başarı değil başarısızlık! İnsanını köyünde, çiftliğinde tutamayıp, refah içinde tarım yapmasını sağlayamamak, şehirleri yapay ve doğal afetler cehennemine dönüştürecek seviyede göçü engelleyememek tam bir fiyasko!

“Bendeniz Haşmet İbriktaroğlu… Dedemin dedesi, Osmanlı sarayında ibrikçibaşı imiş. Dedem paşa, amcam süferadan, babam da zengin bir hovarda hem de tüccar.
Beylerbeyi’nde bir yalıda dünyaya gelmişim. Validem, daha ben bir yaşımdayken yakışıklı bir zabitle kaçmış. Peder, içkide iki hanı ve bir koca köşkü yemiş bitirmiş. Eh, servetin geri kalanını ayıptır söylemesi biz batırdık; tüccarlığın bir zamane sanatı olarak inceliklerini kavrayamadığımızdan birkaç iştenanlamazın aklına uyup birkaç madrabazın eline çevirsinler diye para bıraktık. İflasla beraber yalıyı da sattık. Bir çul artmamacasına geriye kalan ne var ne yoksa hepsini dağıttık.
Gerçekte kaldı mı bilmem ama benim gönlümde hâlâ bir güzel İstanbul yaşar. Ahhh güzel İstanbul, nasıl da bozulmamış o bin yıllık güzelliğin.”(1)

1966 senesinde iskelede durup bineceği vapuru beklerken, kaybettiği İstanbul’a bakarak iç çeken ve bu unutulmaz sözleri sarf eden Haşmet (Sadri Alışık), 27 Temmuz 2017 günü aynı yerden İstanbul’a baksa acaba neler söylerdi? Bilemezdi elbet, orta ölçekli konvektif sistem değil de bir süper hücre fırtına yüzünden olduğunu o anda başına düşen ceviz büyüklüğündeki doluların. 
Bilemezdi elbet, göğün siyaha çektiği o anlarda, yirmi dakika sonra sokağın öbür tarafına kulaç atarak geçmeyi tecrübe edecek olmasının kentsel ısı adası denen şey yüzünden olduğunu. Bilemezdi elbet, Paris Anlaşması’na uyulmazsa, aynı miktarda sera gazı salmaya devam ederse insanoğlu atmosfere, canım İstanbul’unun seksen seneye kalmadan Kahire kadar sıcak olacağını.(2)  

Fakat hissedebilirdi gölgede 33 derece, ensesinde 37 derece olan nemli sıcağı. Dahası, görebilirdi Haşmet. İstanbul’un 15 milyona varan nüfusu ile omuz atılmadan yürünmesi zor bir megakent olduğunu. Zümrüt gibi yeşil yedi tepenin asırlık ağaçlarının yerini, şehrin nefes almasına izin vermeyecek şekilde yapılmış yüksek binaların aldığını. Dere yataklarının, sonu yok gibi görünen, baktıkça daha da çirkinleşen apartmanlar yığını ile doldurulduğunu. Görebilirdi İstanbul’un beton, asfalt ve camdan olu- şan bir canavara dönüştüğünü. 

İstanbul, Temmuz ayının sonunda, 9 gün arayla (18 ve 27 Temmuz) iki tane felaket yaşadı. İklim bilimcilere gazete ön sayfalarında yer ayrıldı, söyledikleri ciddiye alınır gibi yapıldı. Böylelikle, Kuzey Amerika ya da Japonya halklarının yabancı olmadığı konvektif sistem, süper hücre gibi meteoroloji terimleriyle tanıştı Türkiye insanı. Vinçler devrilip patlamalar oldu, yıldırımlar düşüp yangınlar çıktı, bir avuca ancak 3-4 tanesi sığan dolu taneleri cam-çerçeve indirdi, otobüsler, minibüsler tavanına kadar suya gömüldü, metrobüsleri su bastı, kara, deniz ve hava trafiği felç oldu ve tabii insanlar yollarda yüzdü. Neden? Sebeplerden en önemlisi, elbette, tüm dünyanın topyekûn yaşadığı iklim değişikliği. Ama İstanbul özelinde bunun üzerine bir de yanlış şehirleşmenin yok edici etkileri biniyor. Türkiye İstatistik Kurumu yeni yapı ruhsat izin verilerine göre İstanbul’da 1995 yılında 5000 binaya izin verilmişken, 2015 yılında bu rakam 20000’e çıkmış durumda (Grafik 1)


Aradaki yıllarda dalgalanan bir seyri var yeni bina sayısının. Ancak, yüzölçümü olarak bakıldığında, arada bir azalan oranda dahi olsa, daimi bir artışın olduğu görülüyor. Yani hem daha çok bina yapılıyor hem de birim kullanım alanı genişliyor. 
Rüzgâr koridorlarını ortadan kaldıracak şekilde dağın taşın beton, asfalt ve cam yığınına dönüşmesinin, yeşil alanların giderek azalmasının İstanbul’da yarattığı ısı farkı kırsala göre 8 dereceyi buluyor. Kent, fokur fokur kaynayan bir ısı adasına dönüyor gün geçtikçe. Yerin çok sıcak oluşu göğün soğuğuyla birleşince, hani lise yıllarında öğrendiğimiz ve şimdilerde meşhur olmuş konvektif ısı transferine zemin hazırlıyor ve beklenmedik şiddette yağışa neden oluyor. 

Diğer ülkelerle kıyaslandığında, Türkiye’nin şehirleşmesi önemli bir fark arz ediyor. Ülkenin en kalabalık kentinin nüfusunun toplam kentsel nüfusa oranına bakıldığında, 2016 yılında dünyada bu oranın %16, Türkiye’nin ait olduğu orta yüksek gelir grubu ülkelerde %12 ve Türkiye’de %25 civarında olduğu görülüyor (Grafik 2)



Yani İstanbul, Türkiye’de kentte yaşayan nüfusun dörtte birini barındırıyor! 
Dahası, dünya ve orta yüksek gelir grubunda bu oran 50 yıllık bir süreçte aşağı yönlü bir eğilim içindeyken Türkiye’de tam tersi. Haşmet’in 1960’lardaki İstanbul’u da bugünün İstanbul’u da kentsel nüfusun ciddi bir kısmını içeriyor. 

Bunun en temel nedenlerinden birisi kırdan kente göçün, Türkiye’de, hem dünya hem de orta yüksek gelir grubu ülke ortalamasının epeyce üstünde olması. 1960’larda, %65-75 bandında ve birbirine çok benzer olan dünya, orta yüksek gelir grubu ve Türkiye kırsal nüfus oranı 2016 yılına gelindiğinde birbirinden ciddi anlamda uzaklaşıyor (Grafik 3).


Şöyle ki, dünya ortalaması %45, orta yüksek gelir grubu ülkeler ortalaması %35 iken, Türkiye %25 rakamını görüyor. Yani kırdan kente göç sebebiyle 1960’ta %70’i kırsalda yaşayan Türkiye toplumunun 2016 yılında sadece %25’i kırsalda yaşıyor. Burada durup sormak gerekiyor neden diye? Türkiye’nin tarıma elverişli alanlarında 2000 sonrası önemli bir azalma olduğu doğru, ancak tarıma elverişli alanların toplama oranı, dünya ortalamasının hala çok üzerinde (Grafik 4).

Dünya genelinde korkutucu bir boyut alan iklim değişikliği sebebiyle bu avantajlı durumu daha ne kadar korur Türkiye, kestirmesi güç. Ama şu belli; kırdan kente göçün sebebi tarım arazilerindeki azalma değil. 
Sebep, Türkiye’nin kalkınma sürecinde akılcı olmayan şekilde sanayileşmesi, sonrasında yine akılcı olmayan şekilde hizmetleşmesi. İstanbul, Türkiye sanayisinin sadece kalbi değil, neredeyse tamamı. Bir çekim merkezi ve en büyük çekim merkezi. İstanbul, sanayileşmesini tamamlamadan aceleyle hizmetleşme tuzağına düşen Türkiye’de hizmetler sektörünün sadece beyni değil, topyekûn ta kendisi. 

Türkiye, tarım arazilerinin kıymetini bilmeyen, katma değeri yüksek tarım yapamayan bir ülke. Türkiye milli hasılasına katkısı 1960 senesinde %55 olan tarım kaynaklı katma değer, 2016 senesinde orta yüksek gelir grubu ülkeler ortalamasında yakınsayarak %7’ye kadar inmiş durumda (Grafik 5).


Bunu, kalkıp da, sadece ve sadece gelişmekte olan ülke gerçeğine bağlamak doğru değil. Türkiye, ister tarihi kaza deyin, ister Allah’ın lütfu deyin, bereketli topraklar üzerinde bir ülke. Tarımın katma değerinin herhangi bir orta yüksek gelir ülkesi seviyesinde olması başarı değil başarısızlık! İnsanını köyünde, çiftliğinde tutamayıp, refah içinde tarım yapmasını sağlayamamak, şehirleri yapay ve doğal afetler cehennemine dönüştürecek seviyede göçü engelleyememek tam bir fiyasko! 
Tarımdaki istihdam verileri, tarım ürünlerinin ticareti verileri... Hepsi, hepsi aynı hikayeyi dillendiriyor. 1960’ta çalışan kadının %80’i tarım işçisiyken bugün bu oran %30 (Grafik 6).

Bunun önemli bir kısmı, kadının işgücüne katılımındaki ve tarım dışı istihdam edilebilme kapasitesindeki artıştan kaynaklanıyor. Bu güzel bir şey ancak, bunun tamamının kadının gönüllü seçimiyle olduğunu iddia etmek zor. Erkek istihdamında ise tarımın payı 1960’dan bugüne %35’ten %18’e düşmüş. Öte yandan, tarımsal ürünler ticaretinde hep net ihracatçı olan Türkiye, 2000 yılından beri dalgalanan bir ticaret dengesi yaşıyor. Geçen 15 yılın 7’sinde net ithalatçı statüsünde bir Türkiye artık burası. Net ihracatçı olma potansiyeli yüksek ama performansı düşük bir Türkiye burası. 

Ne yapmak lazım? İlk akla gelenler... 

Türkiye çiftçisinin, kadınıyla erkeğiyle, yükseköğrenimden geçmesi, bu bereketli topraklarda bilinçli ve katma  değeri yüksek tarım yapması. Gıda imalatının birincil ürüne yakın yerlerde yapılması. Tarıma dayalı endüstriyel çekim merkezlerinin çeşitlenmesi.


Türkiye tarımında ciddi reformlar yapmadıktan, o reformları sadakatle uygulamadıktan sonra, kırdan kente göçün önünü almak pek de mümkün görünmüyor. Sanayi politikasını, tarım politikası ile iyi entegre etmedikten, kırsal nüfusu en az kent nüfusu kadar eğitimli yapmadıktan sonra kırdan kente gö- çün önünü almak pek de mümkün görünmüyor. 
Ve tabii, İstanbul’a dönecek olursak...

Sevgili okur, Ah Güzel İstanbul filminin başkahramanı Haşmet, 50 yıl sonra İstanbul’a baktığında, fırtınalarla tarumar olmuş İstanbul manzarasının geri planında kırdan kente göçü gördü bu yazıda. Peki, ya biz? Biz, her birimiz, birer vatandaş, birer seçmen, daha da önemlisi birer insan olarak göremez miydik bunları? Görmediysek, neden görmedik? Gördüysek, neden umursamadık? Çok sıkı düşünmek lazım...

Son Notlar: 
(1) 1966 yapımı Ah Güzel İstanbul filminin açılış sahnesi. 
(2) http://www.climatecentral.org/news/global-cities-climate-change-21584 

Kaynak: 
İktisat ve Toplum Dergisi - Ayça Tekin Koru

25 Ağustos 2017

POTANSİYEL OBEZİZ


30-40 sene önce, izlediğimiz yabancı yapım filmlerdeki aşırı kilolu insanları gördüğümüzde şaşırır ve “Nasıl olur da bir insan bu kadar şişman olabilir?” sorusu aklımızdan geçerdi.. Obezlerden oluşmuş bir Amerikan toplumu duygusunu yaratan aşırı kiloluların sağlıksız görüntüleri belleğimizde yer alırken ülkemizde de Obezitenin giderek yükselişine tanık olduk.

Daha çok beslenme alışkanlığıyla doğrudan ilişkisi olan aşırı kiloluluk, insanların yaşam disiplinlerinin yanlış ve sağlıksız beslenmeye yenik düşmesinin bir sonucudur.


Karın mı doyuruyoruz yoksa gerçekten besleniyor muyuz? Yani, sadece doymak, beslenmemiz için yeterli mi? Kas hücerelerimiz için gerekli olan günlük protein miktarını mı alıyoruz yoksa fazla kilolarımızı oluşturan karbonhidrat ve yağ içerikli besin maddelerini mi tüketiyoruz? Çerez, aburcubur ve yararsız atıştırmalıklardan ne kadar sakınıyoruz? Bu soruları daha da çoğaltabiliriz..


Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı araştırmaların sonucu olarak elde ettiği bazı verileri sizinle paylaşmakta yarar görüyorum.


Uzmanlar tarafından “Çağın Hastalığı” olarak nitelendirilen Obezite (aşırı kilo) dünya genelinde, 1980 yılına göre 2 katına ulaşarak hızlı artışını sürdürmektedir. 2008 yılında 1,5 milyon yetişkin fazla kilolu olurken 43 milyon çocuk (5 yaşın altında) fazla kilolu olarak listelerde yerini alıyor. 200 milyondan fazla erkek ve 300 milyondan fazla kadın ise “Obez” olarak tıp kayıtlarına geçiyor.
Fazla kilo ve yanlış beslenme (%70 oranda) çoğu hastalığın nedeni olarak gösteriliyor. Son yıllarda şeker hastalığında, kalp ve damar hastalıklarında artarak ciddiyetini hissettiren sağlık sorunları yaşanıyor. Obeziteyi yaratan fazla kilo kaynaklı hastalıkların nasıl oluştuğunu incelediğimizde önemli bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalıyoruz.


Geçmiş yıllara baktığımızda insanlara gerekli olan kalori miktarı 1800-2500 iken, günümüzde tükettiğimiz kalori miktarı 2500-3000 ve üzeridir. Geçmişte tüketilen gıdanın az ama kişisel aktivitenin ise çok olduğunu biliyoruz. Bir örnek verecek olursak; kişi başına yıllık yiyecek tüketimi toplam 200 kg. iken bugün 300 kg.’mı aşmıştır. Öte yandan baktığımızda ise geçmişte hareketli yaşamıyla daha efor harcayan, beslenme yoluyla aldığı yağ ve karbonhidratları kolayca yakabilen insanımız bugün hareketsizleşmiş, teknolojinin gelişmesiyle birlikte sadece tuş ve düğmelere basarak dilediği herşeye sahip olmuştur. Daha hareketli yaşamdan daha kolay ve hareketsiz bir yaşama geçmiştir.


Annelerimizin, ninelerimizin kazanlarda çamaşır kaynattıkları günleri geride bıraktık. Makineye yerleştirilen çamaşırları yıkama için yalnızca bir düğmeye basmak yeterli, değil mi?  Geçmişte, babalarımız, dedelerimiz ise tarlaya, bağa, bahçeye ve işe giderken çoğunlukla yürüyerek gidiyorlardı. Ama şimdi öyle mi? Neredeyse herkesin kapısında en az bir otomobil bulunuyor.. Günlük yaşamın hızlı ritmi bizi otomobil kullanmaya zorlasa bile yaşamın dinamiklerini belirleyen yine biz olmalıyız. Yürüyüş ve düzenli hareketlilik, sağlıklı beslenme kadar önemlidir. Alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirme zamanı geldi, geçiyor bile..


Kaynak: SAĞLIK KULÜBÜ / Danişmend Gazetesi

HAREKETLİ OL SAĞLIKLI YAŞA

Kış öncesi sonbaharın son demlerini yaşadığımız günlerde sağlığımıza daha çok dikkat etmeliyiz. Sağlıklı yaşamın öncelikli ilkesi; dengeli ve doğru beslenme ve de koşullara bağlı olarak olabildiğince hareketli bir yaşam biçimini uygulamaktır.
Düzenli bir şekilde egzersiz yapan bireylerin yaşam enerjilerinin arttığını biliyoruz. Hareketli kişiler kendilerini daha iyi hissederken aynı zamanda çok daha iyi ve sağlıklı görünürler. Yaşam boyu egzersiz yapmak, kalp ve damar hastalıkları, tansiyon yüksekliği ve ileri yaşlarda kemik yoğunluğunun azalması gibi sorunları azaltır. Kadınlar için bu çok daha önemlidir. Her gün, hiç değilse gün aşırı en az 30 dakika hızlı tempoda yürüyüş yapmak da iyi bir egzersizdir. Gebelik, doğum sonrası ve menopoz dönemlerinde kadınlar için egzersiz yapmak daha da önem taşır.  Egzersiz yapmayı bir yaşam biçimi olarak kabul edenler stresten uzak sağlıklı ve mutlu zamanlar geçirirler. Günlük hayatını programlarken temel gereksinimleri arasında egzersize de yer veren bireyler yaşam kalitesi açısından daha fark edilir olurlar. Önceden egzersiz yapmamış bir kişi hareketli yaşama geçerken sorun yaşayabilir, ancak bu geçiş döneminin ardından kendi vücudundaki değişiklikleri ve bunun önemini kavrayarak egzersizi hayatının önemli bir parçası haline getirecektir.


Düzenli hareket yapmak kas gücü ve bedensel esnekliğin yanı sıra kalp damar sistemini güçlendirerek dayanıklılığı da arttırır. Egzersiz akıl ve ruh sağlığı açısından da yararlıdır. Düzenli egzersiz yapanların gerilimden uzak, günlük telaş ve baskıların olumsuz etkisini hissetmeyen, zihnini zinde tutabilen kişiler olduğu saptanmıştır.
Egzersiz kilo kontrolü için de çok önemlidir. İdeal tartıya ulaşmak ya da kiloyu sabit tutmak için de egzersizden yararlanılabilir. Koşmak, yüzmek, tenis oynamak, bisiklete binmek, basketbol, voleybol, futbol, handbol vb. sporlar vücut hareketinin yoğun olduğu sporlardır.
Sağlıklı yaşamda doğru beslenme ve hareketlilik öncelikli ilkedir. Özel araç yerine toplu taşıtları tercih etmek, gidilecek yere varmadan bir kaç durak önce inip yola hedefe kadar hızlı bir yürüyüş eklemek, asansöre binmek yerine merdivenleri kullanmak, hızlı yürüyüşle alışveriş yapmak dahi hafif formda egzersiz yerine geçebilir. Egzersiz yapacakların bilmesi gereken önemli kurallar vardır. Önce, hiç egzersiz yapmamış olanlar gün aşırı 10 dakika gibi sürelerle egzersize başlamalı ve bunu zaman içinde en az 30 dakika olacak biçimde arttırmalıdırlar. Egzersiz öncesinde yumuşak ve yavaş hareketlerle gererek kaslar ısıtılmalıdır. Ani hareketler ve aşırı yüklenme özellikle daha önceden alışık olmayan bireylerde spor yaralanmalarına neden olabilir. Bilinçsizce yapılan aşırı egzersiz ise sağlık için hareketsizlik kadar zararlıdır.
Bilinen bir kronik hastalığı olanlar, egzersiz programlarına başlamadan önce kendilerini izlemekte olan hekime mutlaka başvurmalıdırlar. Açık havada yapılacak sporlar için hava kirliliğinin yoğun olmadığı ortamları seçmek dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli noktadır. Düzenli hareketin Alzheimer riskini yarıya indirdiği, kadınlarda kolon kanseri riskini %30 azalttığı, dengeyi geliştirdiği, tansiyonu düzenlediği, daha çok yağ yakıldığı, bacakları güçlendirdiği, soğuk algınlığı ve grip olma riskini %50 azalttığı unutulmamalıdır.
Vücudumuz bizim yaşamsal aracımızdır. Egzersiz sırasında olduğu kadar gündelik yaşamımız sırasında da onu yanlış hareketle gelecek zararlardan korumamız gerekir. Uzun süre aynı şekilde durarak çalışmak zorunda kalındığında zaman zaman çalışmaya ara vererek gezinmek, oturuluyorsa kalkıp dolaşmak, kas yorgunluğunu azaltır. Ağır bir şey kaldırırken belden öne eğilmek yerine, çömelerek ağırlığı bedenin değişik bölümlerine paylaştırmak, belimizi korumak açısından önemlidir. Çalışılan masalar, tezgahlar ergonomik yükseklikte olmalıdır. Uzun süre oturularak yapılan işlerde oturulan koltuk ya da sandalye bel boşluğunu desteklemelidir. Ayakları dayamak için yükseltici basamak bulunmalıdır.
Çok bilinen bir atasözünü yinelemekte yarar görüyorum; “İşleyen demir ışıldar”. Bol hareketli, sağlıklı ve mutlu günler dilerim..


BLUE CRYSTAL GÜZELLİK MERKEZİ - TOKAT  ww.bcguzellik.com Tel: 0356 214 0014