31 Mart 2017

ANILARDA KALAN GEZİ - TRAVNİK ve IVO ANDRIC

VEZİRLER ŞEHRİ TRAVNİK VE IVO ANDRIC

2014 Ramazan Bayramı tatilinde Saraybosna’daydım. Oradan turla günübirlik Travnik’e geçtik. Travnik’te dolu dolu bir gün geçirdik. Belkide bu yazının başlığı “Travnik’te Bir Gün” olmalıydı.
Bosna-Hersek denilince hep Saraybosna ve Mostar akla gelir. Oysa Nobel Edebiyat Ödüllü yazar İvan Andriç’in de doğum yeri olan ve buram buram tarih kokan Travnik’te gezilmeye görülmeye değer bir kenttir. Ama ne yazık ki az bilinir. O nedenle bu kez kısa kısa notlar ve bolca fotoğraflarla bu kenti anlatmak istedim ve adını “Vezirler Şehri Travnik ve Ivo Andric” koydum.
Travnik Saraybosna’nın batısında yaklaşık 90-100 km uzaklıkta 60.000 nüfuslu küçük bir yer. Dağların arasında yemyeşil bir vadide kurulmuş. Kendi küçük ama önemi büyük olup namı diğer “Vezirler Kenti” dir. Osmanlı’ya tam 77 vezir vermiş bu kent. Onlar da doğdukları kente vefalarını okullar, camiler, çeşmeler gibi daha pek çok eserler yaptırarak göstermek istemişler. Bazı vezirlerin mezarı da burada. Tüm bu eserlerle tarihi dokusunu hala koruyan Travnik,  gezilmeye görülmeye değer bir şehirdir.


Burada ilk durağımız tarihi Elçi İbrahim Paşa Medresesi. Halen okul olarak kullanılan bu bina gerek mimari dış cephesi açısından gerekse iç donanımı açısından etkileyiciydi.



Oradan yürüyerek öğlen yemeği yiyeceğimiz yere geldik. Burası meşhur Mavisu’ymuş. Lasva Nehri’nn çıktığı yer. Su sesinin ne kadar dinlendirici olduğunu bir kez daha anladım. Su sesi, kuşlar ve güzel bir manzara eşliğinde alabalık ya da cevabi güzel gitti doğrusu. Yemekten sonra gelen  ev yapımı baklavanın tadına bakmasam da hemen ardından gelen kahve çok iyi geldi. Lokumlu Türk kahvesi olmazsa olmazdı.




Yemekten sonraki durağımız Travnik Kalesi’ydi. Yürüyerek çıkacağımızı sandığımız kaleye taksilerle  çıktık.  Bir köprüyle tek bir girişi olan kale yüksekte, oldukça  zorlu bir yerde kurulmuştu ama manzarası harikaydı. Rehberin anlatımlarından sonra kaledeki küçük müzeyi gezdik. Bu küçük müze Travnik’in geçmişi hakkında biraz fikir verdi. En tepe noktasına çıkıp manzaranın fotoğraflarını çektik.  

                                                                                                                                                   

            
Ardından yürüyerek merkeze indik. Burada halk arasında Alaca Cami olarak bilinen Süleymaniye Cami’ni gezdik. İçi de dışı da renkli bu caminin bezemeleri de çok güzeldi






Sonraki durağımız olan İvo Andric evi benim için sürpriz oldu. Drina Köprüsü’nü üniversite yıllarında okumuş ve sevmiştim.

Nobel Edebiyat Ödüllü(1961) Hırvat yazar olan Ivo Andric 1892'de Travnik’te doğmuş. ZagrebViyana ve Krakow'da sürdürdüğü eğitimini Graz Üniversitesi'nde verdiği "Osmanlı Yönetimindeki Bosna-Hersek'te Kültür Yaşamı" konulu doktora tezi ile tamamlamış. Kitaplarında Balkanlarda yaşanan olayları tarafsızlıkla anlatması ile bilinir. Hümanist olan Ivo Andrić eserlerinde çeşitli dinlerin ve soyların kaynaştığı bu bölgede din ve ırk ayrımı yapmadan, anlattığı olaylarda yer alan bütün kişilere eşit bir sevgi ve ilgi gösterdiği belirtilir. Nitekim “Drina Köprüsü”de bunun iyi bir örneği olarak okunması tavsiye edilir. Ayrıca yazarın “Travnik Günlüğü”de iyi bir kaynak olabilir.
Bayram nedeniyle müzeev kapalıydı.Evin içini gezemesek de dıştan birkaç fotoğrafla yetindik.  Bayramı fırsat bilen dilencileri de ihmal etmedik. Onları da kareye aldık ve yazarın ruhunu şad eyledik.















Oradan yürümeye devam ettik. Şehrin ortasındaki cadde de bazı Vezirlerin türbeleri var. Onları fotoğrafladık.


Ana cadde üzerinde fotoğraflar çeke çeke yeşil pervazlı camiye geldik. Ama ondan önce gördüğümüz  


Boşnak çoban köpeği Tornjac heykelinden de bahsetmek gerekti.


Aynı cadde üzerinde geldiğimiz yöne dönüp caminin arkasında parktaki gençlerin fotoğrafladık. Fotoğraf anlamlıydı. Çiçeklerle kutsanan başsız kadın heykelinin yanında içen gençler bana Gülten Akın’ın bir şiirini (Kent bitti)  hatırlattı. Ülkemde de başı olmayan kadınlar makbuldü. 




Camiler, çeşmeler, parklar, saat kulesi, Osmanlı mezarları, heykeller derken vakit çabuk ilerledi. Gün ne çabuk bitmişti. Sanırım Travnik’i 2 gün ayırmak daha iyi olabilirdi. Eminim gezemediğimiz göremediğimiz daha pek çok yer kaldı. Bir daha gelmek için bahanemiz olsun.





Travnik’ten hareketle 1,5-2 saatte yine Saraybosna’daydık. Saraybosna başlıbaşına ayrı bir yazının konusu olsun. Savaşsız, çatışmasız bir dünyada sevgi ve barış içinde birlikte yaşamak dileğiyle, dostça ve gezgince kalın, kitaplarda ve çeşitli coğrafyalarda yolculuğunuz hiç bitmesin.
Kaynak: Sultan SARI

Hiç yorum yok: