16 Temmuz 2018

GÜZEL MEMLEKET BAYBURT


















Kültür - sanat içerikli yazılarıyla ve katıldığı kültür programlarıyla tanıdığımız Nuray Özener Değirmencioğlu bu yazısıyla "Güzel Memleket" diye adlandırdığı BAYBURT'u gezdiriyor.

                     Uçun kuşlar uçun doğduğum yere,
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır...
İçimde oralı bir bülbül vardır.
      
                        BAYBURT

Güzel Memleket Bayburt… Anadolu tarihinin kavşak noktalarından Karadeniz bölgesinin Doğu Anadolu’ya açılan kapısı, Çin-Trabzon tarihi İpekyolu güzergâhı üzerinde Trabzon - Gümüşhane - Erzurum - Erzincan - Rize illeriyle çevrili tarihi ve doğal güzelliklerin buluştuğu tarih ve kültür diyarıdır.

Selçuklular döneminde gelişen kent, İlhanlılar döneminde Tebriz-Trabzon yolunun buradan geçmesi sonucu ticaret hayatında canlanmış. Aynı zamanda ipek yolunun önemli duraklarından olan Bayburt 1556 m yüksekliğe kurulmuş, kışları yoğun kar yağışı ile (her ne kadar görsel şölene dönüşse de) sert geçen karasal iklime sahiptir.


Zigana ve Kop dağlarından aşılarak ulaşılan Bayburt Kalesi aynı zamanda Karadeniz'i Basra Körfezine bağlayan ticaret yolu üzerinde bulunur. Kenti iyice izleyebilmek için kaleye çıkmalısınız. 
Ilgıt ılgıt rüzgarların estiği dağlarını, taşlarını, evlerini, kenti hırçın suları ile ikiye bölen Çoruh’u izleme şansına ulaşırsınız. Osmanlı kaynaklarına göre surlarının uzunluğu 2 km’yi bulan kale son dönemde yeniden restore edilmiş. Surlar, yarım daire, üçgen ve kare biçimli burçlarla desteklenmiş olan Demirkapı ve Nöbethane diye iki kapısı olan kalenin kapı kemerinin bir yanında yazıtlar, diğer yanında ise bir aslan kabartması olduğu söylenir. Çoruh nehri ise kalenin en sarp ve ulaşılamayan bölümünü kucaklar. İki katlı kale burçlarının birinci katında görevli muhafızlar ve komutan yerleri, ikinci katında ise düşman gözetleme yerleri bulunur. Kale içerisinde; koğuşlar, hapishane, ambar, su depoları (sarnıçlar) ve hamam olarak göze çarpar. Surlar üzerindeki mazgallar ve siperlikler birbirini izler.


İlk günkü görkemini hâlâ sürdüren Bayburt Kalesinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte M.S.58’de inşa edildiği, daha sonraları da değişik dönemlerde onarım gördüğü anlatılır. Uzak doğuya giderken Bayburt’a uğrayan ünlü gezgin Marko Polo (1254-1324) Bayburt Kalesinin çok sarp ve görkemli bir yapı olduğunu belirtmiş.
Kalede oturan halk XIV. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminden sonra güvenli ortam oluşunca şehre inmeye başlamış. 1828-1829 Osmanlı-Rus harbinde Rus Ordusu kaleyi tahrip ederek çekilmiş.

Ömer Bedrettin Uşaklı dizelerinde hırçın Çoruh’u şu dizelere dökmüş...

Her akşam kayboluyor Çoruh uçurumlarda;
Dağların boğuştuğu bu kayalık diyarda,
Çoruh uyur suyuna bir ışık damlamadan

Şehrin görkemli simgesi Saat Kulesi merkezde yer alır. 30 Ekim 1923'te Tabur Köylü ünlü Muhyettin Usta’nın yapımına başladığı Kule, 29 Ekim 1924’te Rizeli İbrahim Usta tarafından tamamlanmış. Muhyettin Usta’nın yetiştirdiği 10 taş ustasının daha yapımda çalıştığı bilinir. 21 m uzunluğunda minare görünümünde olup, çokgen kaide üzerinde sekizgen gövdeli olarak yükselen, ayrıca şerefesi olan kulenin üzeri kubbe ile örtülmüş ve baldaken şeklinde bir köşke benzetilmiştir. Eskiden dört yanında şadırvan bulunuyordu.
Dede Korkut Türbesi Masat köyünün hemen çıkışında yapılış şekli ve mimari tarzı ile çok eskilere uzanan ve halk arasında “Alî Baba” diye anılan türbe bütün Türk dünyasını yakından ilgilendiren anıt türbe üzerinde eski Türkçe 718 rakamı vardır. Türbenin hemen yanında bir de çeşme vardır. Türbenin üzerinde herhangi bir bilgi bulunmaktadır. Türbe, mimari tarzı ve kullanılan malzeme bakımından ve diğer türbelerden farklı olup; inşasında sarı taş, tüftaş başta olmak üzere, farklı taşlar da kullanılmış.

Bayburt’un ünü ülke dışına taşmış taş ustalarına sahip olduğunu biliyor muydunuz? Ünlü sarı taş genelde camii yapımında ve bazı dekoratif düzenlemelerde kullanıldığı bilinir. Sarı taş Tokyo Cami’sinin yapımında ve Isparta‘da bulunan Demirel Üniversitesinde kullanılmıştır.

Saltukoğullarından Mengüç Gazi tarafından Bayburt yöresine ait özel sarı taş ile yapılan Şehit Osman Türbesi; şehrin batısındaki Şehit Osman Tepesindedir. Burada bulunan iki türbenin Saltuk Kumandanlarından Mengüç Gazi’nin kardeşleri Osman ve Ümmühan Hatun’a ait olduğu söylenir. Taş işleme sanatımızın da güzel örneklerindendir.



   
Bayburt evlerinde mimari genellikle iki veya üç katlı olup karkas yapı olarak inşa edilmiştir. Türk sivil mimarisinin güzel örneklerinden olan bu evlerde geleneksel biçimde odalar avlu ve sofa çevresinde yerleştirilmiştir.


Bayburt evi bütün bölümlerinin yanı sıra, terek, kurun, teci, kehriz, caş taşı, ambar, yüklük, ocak, kahvelik, keyveni direği, fort bacası, hepen, güvercin bacası, kırman gibi bölümleri de kapsamaktadır. Ayrıca dam denilen ahır ve samanlık bölümü de ‘merek’ diye isimlendirilmiştir. Yapı malzemesinde kullanılan taşlar ise Bayburt'un yöresel taşı olan Sarıtaş’tır. Bayburt'un yetiştirmiş olduğu taş ustaları Anadolu’nun ve dünyanın birçok yerinde sivil mimari örneklerini ortaya koymuş ünlü ustalardır.

Ulu Camii Anadolu Selçuklu Sultanlarından II. Gıyaseddin Mesut (1282-1298) zamanında yaptırılmış.1967’de ana plana uygun olarak yaptırılan caminin minaresi, mihrap önü kubbesine geçişi sağlayan mukarnaslı tromplardan bir kaçı ve asıl ibadet alanına açılan iki kapı orijinal yapıdan kalmıştır. Minare kaidesinde geçirdiği son büyük onarımı belgeleyen 1850 tarihli kitabe bulunur. Kare kaideli minarenin sekiz yüzlü pabuçluğunda ve yuvarlak gövdesinde geometrik ve bitki motifli mozaik çiniler Anadolu Selçuklu çinilerinin ilginç özelliklerini sergiler, caminin son cemaat yerindeki beş kitabe ve mihrabın iki yanında yer alanlar Osmanlıca iki ferman metnidir ve kadınların çalışma düzeni ile ilgilidir. Mihrabın hemen üstündeki kitabe 619/1222, dış duvar üzerindeki kitabe ise 1293/1820 tarihlidir. Son cemaat yerinin batı duvarındaki kitabe tamamen okunamamıştır.
       
Zahit Efendi Camii 1514-1515 tarihleri arasında bu gün aynı mahalleye ismi verilen Zahit Efendi tarafından yaptırılmış. Birkaç kez onarım gören cami ve minaresi orijinal yapısını muhafaza eder. Bayburt'u ziyaret eden Evliya Çelebi de seyahatnamesinde bu camiden söz etmiştir.

Helva Köyü Buz Mağarası Masat vadisinin güneyinde Helva köyünde yer alır. İl merkezinden 33 km mesafede hemen köyün yamacında yer alan mağaranın içinde buzdan oluşmuş sarkıt ve dikitleri görülmeye değer ilginç bir oluşumdur. Köy halkı tarafından değişik zamanlarda soğuk hava deposu olarak kullanılmış olan mağara buz oluşumlarının değişik şekillerini yansıtır
       
Aydıntepe ilçesinde yer alan yeraltı şehri tarihi 3 bin yıl öncesine dayanır. Erken Hristiyanlık dönemine ait olan kent; tüf içerisinde, yüzeyden 2-2,5 m derinde ana kayaya oyulmuş galeriler, tonozlu odalar ve bu odaların açıldığı daha geniş mekanlardan oluşur. Bayburt'a 25 km uzaklıktaki Aydıntepe İlçesi'nde 1988’de yapılan inşaat çalışmaları sırasında tesadüfen bulunan “Yeraltı Şehri”ni 2017’nin ilk 8 ayında 50 bin yerli ve yabancı turist gezdi. 2008 yılında Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulunun onayı ile ilçe belediyesi tarafından, Müze Müdürlüğü'nün denetiminde yapılan çalışmalarla gezilebilir alan 850 metreye çıkarıldı.




Varzahan (Uğrak) Kiliseleri; Kentin 10 km kuzeybatısında bulunan kilise ve günümüze yalnızca kalıntıları gelebilen bu bölgede X.-XIII. yüzyıl arasında yapılmış çok sayıda kilise bulunur. Günümüze ulaşabilen üç kilise köye egemen bir tepe üzerinde yapılmış, XII. yüzyıl tarihlendirilmiştir. Bazı kaynaklarda Ortaçağ'da kiliselerin olduğu bu yerde Varzahan kentinin bulunduğundan da söz edilmektedir. Varzahan Oktogonu sekiz köşeli bir yapı olup, günümüze oldukça iyi bir durumda gelmiş, yalnızca kuzeydoğu duvarı yıkılmıştır.




35 km uzaklıktaki Aşağı Çımağıl köyünün Taşındibi Mahallesinden sonra yaya olarak yaklaşık bir saatte ulaşılabilen 600 m uzunluğundaki Çimağıl mağarasında küçük su birikintileri, sarkıt-dikitler görülmeye değer manzara oluşturur.

Pulur (Gökçedere) Medresesi, Ferahşat Bey Medresesi, Bedesten (Taşhan), Pulur (Gökçedere) Ferahşat Bey Camii, Sünür (Çayıryolu) Kutlu Bey Camii, Saruhan Kalesi, Sırakayalar Şelaleleri, Bayburt Kent Ormanı mutlaka görülmeli, Çoruh kenarında keyif çayı içmeyi asla unutmamalısınız.  
Bayburt’a gidip de Çarşı Hamamına uğramamak olur mu? Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferi sonrasında hamamın soldaki eyvanlı bölmesinde yıkandığı söylenir.

Baksı Müzesi Doğu Karadeniz’de, Bayburt’a 45 km uzaklıkta eski adıyla Baksı, bugünkü adıyla Bayraktar olan köyde 40 dönümlük bir arazi üzerine Bayburt doğumlu sanatçı-akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan tarafından 2005’te vakıf olarak kurulmuş 2010’da hiç bir devlet yardımı almadan açıldı. 2012’de ise müzenin yeni sergi salonu olan Depo Müze açıldı. Gelenek, gelecek ve süreklilik bağlantılarını kuran, bu bağları istihdam-beklenti ve moral unsurları ile güçlendiren bir anlayışa sahip olan müze geleneksel kültürü koruyarak, gelecek kuşaklara aktarmak için araştırmalar yapan, bu zeminden hareketle özellikle kadın istihdamı projeleri uygulamaya koyuyor. Ve özellikle bölgede bulunan özel yetenekli çocuklar tespit edilip, burslarla eğitimlerine katkıda bulunularak, özellikle tasarım, sanat ve kültür alanlarında gelişmeleri için projeler uygulanıyor.
Prof. Dr. Hüsamettin Koçan 1946’da Bayburt’da doğdu. M.Ü.G.S.Fak. bitirdi, uzun yıllar öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1997-2005 yıllarında fakültenin dekanlığını üstlendi. 1980’de “Türk Halk Resimleri” konulu araştırmasını tamamladı. 2014’te T.B.M.M. Onur Ödülü’nü; yine 2014’te Baksı Müzesi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Yılın Müzesi Ödülü’nü aldı. Avusturya Salzburg Şehir Onur Ödülü ile Asya Sanat Bienali-Resim Büyük Ödülü’nün içinde olduğu 35 ödüle sahip olan Koçan, 45 kişisel sergi açtı.




Zahit Mahallesinde bulunan İl Kültür Müdürlüğü bünyesinde görev yapan Bayburt Müzesi, 2016 yılında oluşturulan personeliyle 2017’de aktif bir şekilde hizmet vermeye başladı.
 











Bayburt ülkemize babam Mehmet Değirmencioğlu’nun da aralarında olduğu çok değerli futbolcular ve birçok politikacılar yetiştirmiştir. 


Ünü dünya çapındaki müzik insanı en iyi zurnazenlerden biri olan Binali Selman (1939-1993) Bayburt Demirözü köyünde doğdu. 30 yıla yakın İstanbul Radyosu’nda müzik hayatına devam eden Selman; Barış Manço, Cem Karaca gibi ünlü isimlerin hit olmuş şarkılarında, Türk Sinemasının bir çok filminde onun çaldığı zurna ya da ney sesi film müziği olarak hafızalarda yer etti. Abisi Yaşar Selman’la başlayan, oğlu Mahir Selman’ın da zaman zaman eşlikleri ile Amerika-İskandinavya-Hindistan turnelerine kadar uzanan müzik hayatının en parlak yıllarını ise Okay Temiz ile geçirmiştir...


Behçet Kemal Çağlar Bayburt’u Koşmasında şöyle anlatıyor:
                                                                                                         
Çoruh coşkun, Çoruh hırçın, Çoruh şen...
Kavağının suna gibi boyu var
Ark boyunca nabız gibi atıyor. 
  Irmağında insan kapma huyu var
Bir tepede Aşık Zihni yer almış,  
 Oyunu var, türküsü var, suyu var
Bir tepede Şehit Osman yatıyor.
Gönülleri birbirine katıyor.

Buralara gelip de memleketini canından çok seven 1828’de Bayburt’un Rus işgaline uğramasına sonsuz derecede üzülen ünlü şair Zihni’yi anmamak olur mu?   Bu güzel Koşma bestelenerek radyolarımızda sık sık dinlediğimiz Türk Sanat Müziğinin klasik eserlerinden olmuştur…

Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş,
Yavri gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı“

Temmuz ayının ikinci haftasında Dede Korkut Şenliklerine katılabilir; deve- boğa güreşlerini, at-cirit yarışlarını izleyerek, şölenlere, folklorik eğlencelere katılabilirsiniz.  Yine de çocukluğumdaki naif güzelliklere sahip Bayburt’u özlediğimi, coşkuyla yokuşlarda kızak kayan çocukların şen kahkahalarını, Çoruh’un kıyısında gökyüzüne uzayıp giden yemyeşil kavakları (Koruk) çoook özlediğimi itiraf etmeliyim...

Bayburt’un tadına doyamayacağınız Aşotulu Ayran çorbasını, Su Böreğini, baklavasını, yaprak dolmasını, Galacoş (yoğurdun bir nevi), Lor dolmasını, Siron’unu, Eşki lahanasını, Kara pancar (sarımsaklı, mercimekli)’ını, yalancı dolmasını, Hasuta’sını, Kadayıf Dolması’nı, Hurma’sını (un ile yapılan kokulu enfes gül reçeli ile yenilen bir çeşit kurabiye), Tel Helvasını ve Çoruh nehri kıyısındaki lokantaların en eskisi olan Çoruh Lokantasında da Bayburt Tavası yemeden asla dönmemelisiniz...
         
Kirazın derisinde kiraz, Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca,
Memleketim var.
HEY HEY Yine de HEY HEY
Salınsın türküler bir uçtan bir uca....
...Dağ Dağ, Yayla Yayla MEMLEKETİM’iz...

                                   Bedri Rahmi EYÜBOĞLU


Kaynak: 
NURAY ÖZENER DEĞİRMENCİOĞLU    
nozener06@gmail.com


3 yorum:

Unknown dedi ki...

Güzel memleketimizi tanıttığınız için teşekkürler

Unknown dedi ki...

Güzel memleketimizi tanıttığınız için çok teşekkür ediyorum

Tahsin Deniz ARPACI dedi ki...

Güzel bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık Nuray Hanım.