evirgen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
evirgen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2017

GÜZELLİK Mİ ESTETİK Mİ?


“Estetik denilince aklınıza gelen ilk kelime ne olur? ” diye sorsam, büyük bir çoğunluk “güzellik” kavramını işaret edersiniz. Oysaki güzellik o kadar geniş ve üzerinde saatlerce tartışılsa da net bir sonuç alamayacağımız bir kavram olarak kalıverir. Ayrıca çağlar boyu güzellik, farklı kabilelerde, toplumlarda birbirinden değişik normlara sahip olmuş, modern zamanlar olarak kabul ettiğimiz 21. yüzyıla gelindiğinde ise tamamen değişmiş bir kavramdır. Hala Afrika’da bazı kabilelerin kemiklerini çarpıttıklarını, Çinhindi kadınların halkalar takarak uzattıkları boyun bölgelerini, Güney Amerika’da oldukça büyük bir tabağın bile sığacağı şekle getirilmiş dudaklarını, Çinli kadınların ise demir ayakkabı ile ufacık bıraktıkları ayaklarını görürüz. Bu uygulamaları hayretler içerisinde izleyerek, onları primitif toplumlar olarak gören Avrupalı ve ya çağdaş kadınlar ise, sırf bel bölgelerini daha ince gösterebilmek için, oldukça sıkı korseler giymişler ve kaburga gelişimlerini engellemişlerdir. Çağdaş ya da geri kalmış toplumlar hiç fark etmeksizin tüm bu uygulamalar, estetik, güzellik ve onaylanmak için yapılıyor.

Gördüğünüz gibi “güzellik” kavramı değişken bir olgudur. Toplumdan topluma, hatta bireyden bireye değişkenlik gösterir. Fakat birbirine geçmiş kavramlar olan estetik ve güzellik için değişmeyen tek kavram ise, “gençlik, genç kalma ve iç huzurunu yakalama” arzusudur.

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi sağlık üzerine yoğunlaşır

Tekstil, kozmetik sanayi ve elbette Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi bulunduğumuz çağın ve toplumun normlarına hizmet ederler. Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahiyi bu yönüyle diğerlerinden ayıran en önemli özelliği ise, sağlık üzerine yoğunlaşmış olmasıdır. Bireylerin ruh sağlığını ve psikolojik açıdan kendilerini tamamlamasını,  daha iyi hissetmesini ve elbette fonksiyonel olarak dört dörtlük bir düzlemde olmasını amaçlar.

Zincirleme bir reaksiyon olarak gelişen bu döngüye şimdi hep beraber bakalım. Güzellik nedir sorusuna verdiğimiz cevaplar her ne kadar değişkenlik gösterse de, kavram içinde hep aynı ortak paydada buluştuğumuzu gözlemliyoruz. “İnsana kendini iyi hissettiren her şey” dersek, sanıyorum yanılmamış oluruz. Bireylerin kendisini iyi hissetmesi başta sağlıklı olmasıyla gelen bir süreçtir. Toplum içinde kendini iyi hissetmesi, özgüvenin tam olması ise öncelikle dış güzelliğiyle paralel olarak ilerlediği bir gerçektir.

Güzellik kavramı gördüğünüz üzere farklı birçok etkenin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Toplum tarafından kabul gören, sağlık unsuruyla birleşerek insana kendini iyi hissettiren, kabul edilen ve onaylanan, hislerimize ve haz duyumuza iyi gelen her şey biz insanlar için güzeldir.

“Estetik Cerrahlar ruh biliminin birer elçisidir ve en başta bireylerin ruhlarını onarmaya yardımcı olurlar.”

Estetik plastik cerrahi uzmanı olarak, bireylerin iç huzurunun, iyi huylu karakterleri oluşturduğunu, dolayısıyla toplum önünde “güzel insan” olarak nitelendirildiğini düşünüyorum. İşte Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahinin, insanların sadece dış güzelliğine değil, iç güzelliğine de sihirli bir değnekle dokunduğunu söyleyebilirim. Estetik Cerrahlar ruh biliminin birer elçisidir ve en başta bireylerin ruhlarını onarmaya yardımcı olurlar.

Kaynak: Op. Dr. Bülent Cihantimur


BLUE CRYSTAL GÜZELLİK MERKEZİ - TOKAT  ww.bcguzellik.com Tel: 0356 214 0014


WATERSTATION SU ARITMA AYGITLARI
"Sağlıklı yaşam için içme suyunuzu kendiniz üretin"


01 Mayıs 2017

YAZARLARIMIZIN HER ZAMAN YANINDAYIZ

İzmir Niksarlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Yön. Kur. ve üyeleri


İzmir Niksarlılar Kültür ve Dayanışma Derneği yönetim kurulu üyeleri 22. İzmir Kitap Fuarına katılan yazarlarımız Necdet Arslan, Naime Koç Özeren, Tuana Kılıçlı ve Sami Başkaya’yı yayınevlerinin standlarında ziyaret etti.

Kanguru Yayınevi Standında Şair Necdet ARSLAN'ı ziyaret

22-30 Nisan 2017 tarihlerinde İzmir Uluslararası Fuarında (Kültür Park) açılan 22. İzmir Kitap Fuarı dokuz gün boyunca ziyaretçilerini kitap ve yazarlarıyla buluşturdu.

Şair Necdet ARSLAN
Yazar - okur birlikteliğinin mutluluğunu yaşayan birçok yazar kitap tutkunlarına yapıtlarını imzaladı. Kanguru Yayınlarında, “Susmalar” kitabını imzalayan Şair Necdet Arslan İzmir Niksarlılar Derneği yönetim kurulu üyelerinin ilk ziyaret durağı oldu. Dernek başkanı Turan Özmet ve arkadaşlarının ziyaretinden duyduğu mutluluğu belirten Necdet Arslan; “İzmir Niksarlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin kültürel ve sanatsal etkinliklere verdiği destek ve katkıyı çok saygın buluyorum. Zahmet edip ve zaman ayırıp fuara, ziyaretimize geldiğiniz için sizin kişiliğinizde tüm dernek yetkililerine ve üye kardeşlerime teşekkür ediyorum” dedi.


















Şair Necdet ARSLAN Kişisel Gelişim Uzmanı ve Köşe Yazarı Gonca EVİRGEN ile birlikte
Kişisel Gelişim Uzmanı ve köşe yazarı Gonca Evirgen ile fuar izlenimlerini paylaşan Şair Necdet Arslan, yayıncılığın zorluklarından ve özellikle şiir kitabı yayınlamanın güçlüklerinden söz etti. Aynı yayınevinden “Ölü Kuşlar İçin Üzülme” adlı şiir kitabı yayımlanan şair ve yazar Naime Koç Özener ile birlikte kitaplarını imzalayan Necdet Arslan dernek üyeleriyle anı fotoğrafı çektirdi.


Şair Naime Koç ÖZEREN
Dernek Üyeleri Yazar Tuana KILIÇLI ile birlikte

























































Niksarlılığı ile gurur duyduğunu her fırsatta belirten genç yazarımız 
Tuana Kılıçlı Bermuda Kadın Üçgeni” kitabıyla fuarda dikkatleri çeken yazarlardan. Kadın, kişisel gelişim ve algı yönetimi konularına duyarlılığının altını çizdiği kitabında; erkek egemen toplumların kadını nasıl biçimlendirdiğini, nasıl yönettiğini ve nasıl meta ögesi haline dönüştürdüğünü anlatıyor.


“Kadın ve erkek arasında bir eşitsizlik varsa terazi kadınlar lehine ağır basar. Ama toplum insanı aksine inanmaya zorlar. Kadın egosu utanmak ve ayıp kavramlarıyla bir cendere içinde tutulur… “ diyen yazar Tuana Kılıçlı pek yakında yeni kitapların yayımlanacağını ve hazırlık içinde olduklarını belirtti.

Yazar Tuana ÖZEREN
































Yazar Sami BAŞKAYA dernek Bşk. Turan ÖZMET ve Bşk. Yrd. Bülent Kapan ile

Yazar ziyaretlerinin son durağı; beşinci baskısını yaptığı “Prangalı Düşler” anı-derleme kitabının yazarı Sami Başkaya oldu. İmza Günündeki yoğunluğuna mola vererek İzmir Niksarlılar Kültür ve Dayanışma Derneği yönetimiyle yakından ilgilenen Yazar Sami Başkaya dernek başkan yardımcısı Bülent Kapan’a teşekkür etti.























İzmir Niksarlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turan ÖZMET


Yazar ziyaretleri hakkında açıklama yapan İzmir Niksarlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Turan Özmet; “Toplumların gelişmesi kültürel gelişme ile doğrudan ilişkilidir. Bu anlamda, kültürel etkinliklere destek olmayı ilke edinen derneğimiz kültür-sanat içerikli tüm hareketlerde yer almaya özen göstermektedir. İmza Günlerinde değerli yazarlarımızı ziyaret ederek onların yorgunluklarını bir nebze paylaşabildiysek ne mutlu bize. Kendilerini kutluyor ve derneğimiz adına yazar ziyaretine katılan arkadaşlarıma teşekkür ederim” dedi.


Haber-Fotoğraf 
CİHAT TAŞKIN

  



FOTOĞRAF GALERİSİ

















10 Nisan 2017

Gonca Evirgen: BAZILARI ŞAİR DOĞAR

























"Doyasıya okuduğum, çoğu dizelerinde kendimi bulduğum ve satır aralarında yaşamın en elim sarmallarını yüreğimde duyumsadığım Necdet Arslan şiirlerine sadece saygı ile şapka çıkarılır."

İlk iki şiir kitabını okumuştum. Üçüncü kitap, “Susmalar” yayımlandığında her üç yapıtını da bana gönderme inceliğini gösteren yazın ustası Necdet Arslan’a yürekten teşekkür ederek siz okurlarıma “merhaba” demeyi anlamlı buldum.

Güneşli bir bahar sabahı, balkonda kahvemi yudumlarken sabırsızlıkla beklediğim paket ulaştı bana. İçerisinde üç şiir kitabı olan gönderi sabah keyfimi bütünleyen ve beni epey mutlu eden saygın bir armağan oldu benim için. “İşte bu… İşte böyle olmalı her insan” diye aklımdan geçirdim. 

Sözcüklerle dans edercesine, halay çekercesine sarmaş dolaş olan şairin sadece şiir yazan insan olmadığı aynı zamanda yaşamı tüm yalınlığıyla ve şiirsel duyumsamalarla içselleştiren onurlu bir yazın insanı olduğu kuşkusuz. Bu bağlamda, şair Necdet Arslan’ın her türden teşekkürü bolca hak ettiğini düşünüyorum.

”Şair olunmaz, şair doğulur..” düşüncesini belleklerimize derinden kazıyan engin yürekli şair 30 Nisan 2017 Pazar günü Saat:16.00'da İzmir Kitap Fuarı’nda, yayınevinin gerçekleştireceği Necdet Arslan İmza Günü’nde okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Yazar - okur buluşmalarının her iki taraf için de bitimsiz coşku türettiğini bilenlerdenim.

Güncel Türkçe sözcükleri öz Türkçe sözcüklerle ustaca harmanladığı dizelerini duygu çağlayanlarına dönüştürmeyi başaran Necdet Arslan, sınır tanımayan coşkusuyla insanı tüm yönleriyle ve en doğru betimleyen bir yazın ustası duruşu sergiliyor bizlere.

Bir Gün Ansızın, 2015 yılında yayımlanmış şiirlerin kitabı oldu.
Taşra Akşamlarından 2016’da kutup yıldızı gibi parıldadı şiir dostlarının üstüne.
Bu sene Susmalar’ın yılı oldu. 2017’de Susmalar yayımlandı Necdet Arslan sevenleri için.

Kendisiyle yaptığım kısa telefon görüşmesinde, yayımlanan üç kitaba değgin görüşlerimi sormuştu bana.. İyi bir okur olmak beni, elbette ki, yazın insanı ya da eleştirmen yapmaz. Doyasıya okuduğum, çoğu dizelerinde kendimi bulduğum ve satır aralarında yaşamın en elim sarmallarını yüreğimde duyumsadığım Necdet Arslan şiirlerine sadece saygı ile şapka çıkarılır. Üç kitap, üç başyapıttır..

Tüm şiir dostları adına Necdet Arslan’ı kutluyor, esenlik diliyorum.

GONCA EVİRGEN 











































NECDET ARSLAN İMZA GÜNÜ
İzmir Kitap Fuarı (Kültür Park)

30 Nisan 2017 - Pazar Günü
Saat:16.00
2 numaralı salon 710A standı
(Kanguru Yayınları)






01 Nisan 2017

AKLIMIZ EN DEĞERLİ VARSILLIĞIMIZDIR.


Hanımlar, sözüm size..



Ben bir kadınım. İki evlat sahibi, evli bir anne olarak kendi cinsiyetimle yani kadınlığım ile gurur duyuyorum. Ya siz?

Kendinizle ilgili düşüncelerinizi öğrenmeyi ne çok isterdim. Örneğin; bir kadın olarak, kendinizi yaşamın neresinde duyumsuyorsunuz? Yaşadığınız ülkede, ailenizde, sosyal çevrenizde, bireyi olduğunuz toplumda bir kadın olarak yaşamak sizin için ne ifade ediyor? Başka toplumlardaki kadınların yaşamları hakkında ne denli bilgi sahibisiniz? Ya da aşağıda sıraladığım konu başlıklarına ilişkin ne anlatabilirsiniz?

“Hak ve Özgürlükler Açısından Kadın”, “Çalışma Hayatı ve Kadın”, “Demokratikleşme Süreçlerinde Kadın”, “Erkekler ve Kadınlar”, “Anadolu’da Kadın Olmak”, “Örgütlü Dayanışma İçinde Kadın”, “Aydınlanma Ekseninde Çağdaş Kadının Rolü”, “Ev Hanımı - İş Kadını”, “Feodalizm ve Kadın”, “Feminizm”, “Kadın ve Öncelikleri”, “Dinler ve Kadın”, “Kapitalizm ve Kadın” ve dahası..

Konuşulacak çok konu, söylenecek çok söz var “kadın” hakkında. Sanırım lafı nereye getirmek istediğimi öngörebiliyorsunuz.

“Toplumsal Yaşamda Kadın farkındalığı ve Bilinçlenme Süreçleri”

Günümüzde kendi kadınsal değerinin, öneminin, hak ve özgürlüklerinin ayrımında olmadan yaşayan bir dolu kadın tanıyorum. Hem de sayılamayacak kadar çok.
Gelişim süreçlerini tamamlayamamış erkek egemen toplumlardaki kadına yönelik tüm olumsuzlukların temelinde eğitimsizlik, feodalite ve bilinçlenme yetersizliği yatmaktadır. Ne yazık ki bu, görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçek.

Geçmişte kadını baş tacı yaparak devlet yönetiminde kadın düşüncesini değerli sayan toplumumuzun bugünkü, kadına karşı olumsuz tutumuna hiç de şaşırmıyorum.
Yetkin ve çağdaş bir eğitim edinememiş, ekonomik özgürlüğünü sağlayamamış, bu yönde çabalamamış, demokratik kazanımlarının farkında olmayan örgütsüz kadınların geldiği noktadayız; şiddet, tecavüz, cinsel istismar, taciz, çocuk yaşta evlenmeye zorlanma, başlık parası, berdel, recm, işsizlik, emek sömürüsü ve aldatılma..

Çarkları varsıllık çıkarına dönen ekonomik sistem güncel kültürel propaganda yöntemleriyle toplumun feodal yapısını beslerken cahilleştirmenin de altyapısını oluşturmaktadır. Okumayan, araştırmayan, sormayan kadın ya evde köleleştiriliyor ya da, çalışıyorsa, karın tokluğuna ücretlendirilerek işsiz kalmadığı için şükretmeye zorlanıyor. Eğitimsiz toplum yapısı, erkekleri kadına karşı olumsuzluklara yöneltirken aklını referans almayan kadınları zulme boyun eğmek zorunda bıraktırıyor.

Hanımefendiler, “Aklımız en değerli ve en önemli varsıllığımızdır.”

Bunu fark ettiğimizde kadınlığımızın ne denli önemli ve değerli olduğunu anlayacağız. Kadın aklı, bilinçlenmeye ve aydınlanmaya açılan kapının tek anahtarıdır. Bilge Önder Atatürk’ün Cumhuriyet döneminde kadına tanıdığı hak ve özgürlükleri anlamak ve onları korumak için yegâne gücünüz kadınsal sağduyunuz ve aklınızdır. Size dayatılmak istenen tüketim alışkanlığı, kozmetik gereksinimler ve medya illüzyonuna gene aklınızla dur diyebilirsiniz.

Ülkemiz kadınlarını özgürleştirecek yolun hayli zor ve yorucu olduğunu biliyorum. Sadece aklını kullanabilen, bilinçli, donanımlı ve örgütlenmeyi başarabilmiş kadınlarımız tüm olumsuzlukların üstesinden gelecektir. Cumhuriyet ve demokrasi kazanımlarımızı korumak ve onları yitirmemek için daha fazla bilgilenme, daha çok aydınlanma ve en çok da farkındalık oluşturma gerekmektedir. Dolayısıyla sorunlarımızı gene biz kadınlar çözebiliriz.

Kadına yönelik tüm olumsuzluklara “Hayır” diyebilmek ve uygar kadına yaraşır bir dünya kurabilmek sizin elinizde..

Dünya’nın tüm kadınlarına ve kadın dünyasına olumlu katkı sağlayan herkese selam olsun.

Saygılarımla…



  


25 Ocak 2017

İYİ Kİ VARSIN YALAN







“Yalanlar olmasaydı Dünya nüfusunun ancak dörtte biri yaşıyor olurdu” desem yalan olmaz.

Bu yazımda yalan ve doğrular üzerine düşüncelerimi sizinle paylaşacağım. 

Sözcük anlamı olarak; yalan, doğru olmayan söz, yalancı ise doğruları söyleyemeyen kişi olarak tanımlanır.

Doğruları ve gerçekleri söyleyenlere ise..
“DELİ” denir (!)

Şimdi gelelim gerçeklere..

İnsan yalancı olarak mı doğar? Hayır!
Çünkü “Yalancılık Geni” diye bir gen yoktur. Yalan söylemek,  toplumun beklentileri sonucunda oluşan ve öğrenilebilen mucizevi bir davranış biçimidir.

Nedense yalan söylediklerini bildiğimiz halde normalmiş gibi kabulleniriz de, doğru söyleyenleri garipser, kuşkulanır ve inanamayız. Yalanı o kadar kanıksamış ve özümsemişiz ki; yalandan çok doğrulardan rahatsız oluruz.

Yalan, hayatımızın olmazsa olmazı haline gelmiş. Adeta damarlarımızda dolaşıyor. Kan gibi yaşamsal. Yalan ile besleniyor gibiyiz..

İşte birkaç örnek:

Karısını aldatan bir erkek düşünün. Eşine açıklayamadığı zaman dilimleri var.
Karısı “neredeydin?” diye sorduğunda, erkek yalancıysa, en yakın arkadaşı Ahmet ile kahve içtiğini söyler, eğer deli ise “seni aldatıyorum” der.

Müdür, işlerin neden yetişmediğini sorar, çalışan yalancı ise; “araya acil işler girdi”, deli ise; “canım istemedi” ya da “maaşıma yeterli zam alamadığımdan işleri yavaşlatıyorum” der.

Koca, oğluna bakıp karısına; “bu çocuk bana hiç benzemiyor” der, eşi yalancı ise “huyu sana benziyor”, deli ise “çünkü babası sen değilsin” der.

Annesi, eve geciken kızına “nerde kaldın?” diye sorar. Kız yalancıysa “fazla mesai yaptım”, deliyse “sevgilimle buluştum” der.

Son bir örnekleme daha yapalım;

Diyet yapan birisi “nasıl da kilo vermişim değil mi?” diye konuşur arkadaşına. Arkadaşı yalancı ise “muhteşem olmuşsun”, deli ise “hala öküz gibisin” der.

Bu örnekleri siz de çoğaltabilirsiniz.
Şimdi, kendinize yalan söylemeden karar verin bakalım. Siz bir YALANCI mısınız yoksa DELİ mi?

Çoğunuzun “ben bir yalancıyım” diye haykırdığınızı duyar gibiyim.

Çünkü, toplum bize yalancı olmaktan başka çare bırakmıyor. Sadece çocuklar doğru söylüyor. Onları da “ayıp” diye susturup, yalan söyleme davranışının temellerini atan ebeveynleri şiddetle alkışlıyorum.

Bir melek masumiyetinde doğan çocuklar anne babaların yönlendirmeleriyle masum şeytanlara dönüşüyorlar. 

Yalanı bir de estetik açıdan düşünelim.

Sırası gelmişken, özellikle hanımlar için önemli bir bilgiyi de paylaşmakta yarar var.
Yaşla birlikte yüzümüze yerleşen derin çizgilerin aslında yıllar boyu ne kadar yapay mimik (gülümseme) yaptığımızla ilgili olduğunu belirtmek istiyorum.

Yüz kasları, doğal olarak yapılan mimiklerde normal kasılırken, yapay mimikler fazladan güç gerektirdiği için kaslar yıpranır, zaman içerisinde ne kadar sahte olduğunuzla doğru orantılı olarak ciltte çizgiler belirginleşir. Kısaca, yalancı gülümsemelerin faturası cildimizdeki çizgilerin derinliğine yansır.

Söylediğimiz yalanlarla sözlerimiz ne kadar estetikse cildimiz o kadar estetikten uzaklaşır.
Botoks vb. uygulamalara, pahalı kozmetik ürünlere hiç gerek yok. Sahte mimik yapmayın yeter! Üstelik paranız da cebinizde kalsın..  

Ama, gerçek şu ki; Dünya yalanlarla dönüyor.  

Herkesin doğruları söylediğini bir düşünün. Toplumda yaşanacak kaosu, karmaşayı, cinayetleri, infazları, rezillikleri düşünün!..

Yalana benim penceremden baktığımız yazımın sonuna geldik. 
Taktik yalanları ben de seviyorum ama siz siz olun asla stratejik yalanlar söylemeyin.

İyi ki varsın YALAN!..