İŞTE GERMİR !..
GERMİR
Germir, vaktiyle bir köymüş, ama günümüzde Kayseri merkezinde yer alan Melikgazi ilçesinin bir mahallesi.
Ne Demek?
Önce “Germir” adının nereden geldiğini açıklamak gerekiyor. Köyün adı ile ilgili rivayetler muhtelif. Bazıları bu adın Rumca “Kermiria” sözcüğünden, bazıları da Ermenice’de “kırmızı” anlamını taşıyan “Garmir” sözcüğünden geldiğini ileri sürmekte. Köyün adının eski Türkçe'de “aydınlık, güneşli yerleşim yeri” anlamına geldiğini söyleyenler ya da Osmanlıca’da “harap, ıssız, terk edilmiş yer” anlamına gelen “gâmir” sözcüğünden kaynaklandığını iddia edenler de var!
Evet, rivayet muhtelif, ama, bu isim hikayesi burada bitmemekte! Köyün adı 1960’ların başında her ne hikmetse, “Konaklar” olarak değiştirilmiş. Ama, köylüler büyük bir hukuk mücadelesi vermiş ve yöre, 2000’de yeniden eski adına kavuşmuş! Zaten resmi yazışmalar dışında kimse Konaklar adını kullanmıyormuş!
Biraz Tarih
Köyün tarihi hakkında fazla bilgi yok, kayıtlar sadece 400-500 yıl öncesine kadar uzanmakta. Ama bu kayıtlar, yirminci yüzyılın başlarına kadar Germir’de Türk, Ermeni ve Rumların birlikte yaşadığını ortaya koymakta.
1834 yılında çevreyi gezen Hamilton, Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia adlı kitabında (c: II, s: 264), Germir’in etrafı bağ-bahçe ile çevrili büyükçe bir kasaba olduğunu, taş binaları, düzenli kaldırımları bulunduğunu belirtmekte ve bu haliyle bir “Türk kasabasına pek benzemiyor; gerçekten de nüfusun çok büyük bir kısmını Rumlar oluşturuyor” kaydını düşmektedir.
1878 tarihli Ankara Vilayeti Salnamesi [Yıllığı]’ne göre Germir’de yaklaşık olarak 1.500 Rum, 1.000 Ermeni ve 500 Müslüman yaşamaktadır. Muhtelif kaynakların aktardığına göre 1900’lerin başında köyde dört eczane, 12 doktor ve 35 mağaza varmış. Pastırma üretimi ekonomik açıdan önemliymiş. Ayrıca, çok sayıda bezirhane bulunmaktaymış. Bu vesile ile hemen belirteyim ki, bir bezirhane yakında Ağırnas’ta ziyarete açılacak, sanayi arkeolojisi ile uğraşan meraklılara duyurulur! Üretilen yağ, toprak boya ile karıştırılınca, cami ve kiliselerdeki süslemelerde, bütün tahribatlara rağmen bugün bile canlılığını koruyan renkler ortaya çıkmaktaymış. Ayrıca 2.000 kitabın olduğu bir kütüphane bulunuyormuş. Yüzyılın başında köyde, altı cami, iki Rum ve bir de Ermeni kilisesi mevcutmuş.
Öyle köy deyip geçmeyin, burada vaktiyle Willis, Chevrolet ve Ford marka araçların bayii bile varmış!
Bir çok kaynak, Germir’de yaşayan gayrimüslimlerin “Türkofon” olduğunu açıkca belirtmekte. Bir diğer ifade ile hem Rumlar, hem de Ermeniler büyük ölçüde Türkçe konuşmaktaymış. Bu nedenle mübadelede Yunanistan’a göçmek zorunda kalan Rumlar büyük sıkıntı çekmiş. Ama, yazı dilinin her topluluğun kendi alfabesi ile olduğunu da belirtmek gerekir!
Evler... Evler
Germir’de ilk dikkati çeken, bütün bakımsızlıklarına rağmen hâlâ güzel olan evler. Bir kısmı yıkılmış, geriye kalanlar yıkılmaya yüz tutmuş. Ama, bir kısmı da zamana karşı direniyor.
Çoğu yüz yılı aşan bir geçmişe sahip olan evlerin bir bölümü tek katlı, bir bölümü de iki-üç katlı. İkinci ve üçüncü katlarda mekandan kazanılması için çoğu kez çıkmalar kullanılmış. Evlerin belki de hepsinin ortak özelliği, zeminin altında da iki-üç katın bulunması. Zemin altında kalan katların bazıları ahır olarak kullanılmış, bazıları da şaraphane olarak... Bu zemin katların şaraphane olarak değil ama ahır olarak kullanımı hâlâ devam ediyor!
Çeperleri boyanmış kemerli kapılar hemen kendini göstermekte; çoğunun üstünde evin inşa tarihi kaydedilmiş. Bu arada, dış cephede pencere kepenklerinin, iç mekanda ise kapıların son derece ilginç, süslü olduğunu vurgulamak gerekir. Neredeyse tamamı renkli ve oyma desenli.
Pencerelerdeki demir işçiliğinin estetiği de insanı büyülüyor. İnsanların evlerini süsleme geleneğinin en güzel örneklerini burada görebiliyoruz.
Eğer şansınız olur da, birkaç evi ziyaret edebilirseniz, ki son derece konuksever olan Germirliler hiç çekinmeden kapılarını açıyor ve “girin bakın, istediğiniz gibi dolaşın” diyor, duvarlardaki süslemeleri, desenli kapıları, ocakları görmeniz mümkün!
Bazı evlerin taç kapıları da olağanüstü görkemli. Sanki bir mabedin kapısı gibi...
Germir, 2000’lerin başında SİT alanı olarak ilan edilmiş; o nedenle yeni yapılaşma yok. Ama, 8-10 katlı yapılar gözle görülecek yakınlığa kadar gelmiş!
Kiliseler
Germir’deki en büyük kilise Panaya adını taşıyor. Kayseri’den Germir’e doğru yol alırken ilk olarak kubbesi ile karşılaşıyorsunuz. Çatısının bir bölümü çökmüş; ne var ki yapı ana hatları ile oldukça sağlam durumda.
Avlusunda bulunan bir alçı panoya dayanarak sanıyorum bir süre cami olarak kullanılmış. Ancak, ardından uzun yıllar ahır olarak “hizmet” vermiş, kısa bir süre önce de boşaltılmış. Kilisenin duvar resimleri büyük ölçüde tahrip olmuş. Yine de sanki biraz bakım yapılsa “ayağa kalkacak” vaziyette. Hemen yanındaki çan kulesi ise ne hikmetse bütün haşmetiyle sapasağlam yerinde duruyor.
Mahalleler arasında yer alan bir diğer kilise halen ahır ve depo olarak kullanılmakta. Son derece güzel gök mavisi desenlere sahip. Kubbesi zaman içinde çökmüş, sahibi de yerine beton bir tavan yapmış. “Sahibi” diyorum, çünkü, 1940’lı yıllarda bu kiliseler kim bilir neye dayanılarak, bilinmiyor, özel mülkiyete geçirilmiş! Doğrusunu söylemek gerekirse, mevzuata göre, bu kiliseleri gezmek için sahibinden izin almak gerekli!!! Allah’tan hiç kimse “hayır, olmaz” demiyor.
Gazeteci Oral Çalışlar ve yazar Zülfü Livaneli, Panaya kilisesinin müzeye dönüştürülmesini önermekte. Sanırım, doğru bir öneri. Kimbilir belki de, bu önerinin gerçekleşmesi ile sanayide gelişmesine rağmen turizme daha yeni yeni önem vermeye çalışan Kayseri, uluslararası bir inanç ve kültür turizmi merkezlerinden biri haline gelebilir.
Yeri gelmişken belirtelim: Türkiye’de pek bilinmese de Germir, özellikle sinema severler tarafından oldukça iyi tanınan bir yöre. Şimdi “bu nereden çıktı, neden” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Çünkü, Germir, "ben ne Rumum, ne Türk, ne de Amerikalı. Ben Anadoluluyum" diyen ünlü yönetmen Elia Kazan’ın annesinin köyü!!!
Vaktiyle, ailenin bu köyde büyük bir konağı, konağın önünde de bir kuyusu varmış. Zaman içinde konak yıkılmış, sadece yeri biliniyor. Ama, kuyu hâlâ kullanılıyor.
Yolunuz Kayseri’ye düşerse, hiç değilse birkaç saatinizi ayırıp Germir’i gezin derim. Tabii bu gezi sırasında, Ahmet Gazi Ayhan tarafından derlenen ve artık yerinde yeller esen “Germir Bağları”nı anlatan,
“Gine yeşillendi Germir Bağları,
Bakarım erimez dağların karı,
Bergüzar yollamış ellerin yari,
Saçını boynuma dolar ağlarım”