19 Ocak 2018

ÇOCUKLA YOLCULUK TÜYOLARI

Çocukla Seyahat Hakkında 

Yıkılması Gereken Tabular


Sömestr tatili geldi çattı. Çocukla seyahate çıkmanın zorlukları şu sıralar sohbetlere meze olmuş durumda. Çocukla seyahat etmenin bazı kalıplaşmış rutinleri vardır ve bu rutinler kişiden kişiye değişir. Mesela bazı ailelerde yemek saatleri oldukça stresli geçerken, kimi ailenin ise uçak ya da araba yolculukları hem kendileri hem de diğer yolcular için işkenceye dönüşür. Bu da bir zaman sonra çocuk büyüyene -en azından söz dinleyene- kadar uzak seyahatleri rafa kaldırmaya neden olur.

Ebeveynler için çocukla seyahat belli kalıplardan dışarı taşmamalıdır, aksi korku filminden farksızdır. Tam bir azıcık aşım kaygısız başım durumu yani. Evet, çocuklarla -özellikle bebek ve küçük çocuklarla- seyahat etmek kesinlikle zorluklar taşıyor. Ancak siz hazır olduğunuz sürece, bebeğinizle ya da çocuğunuzla unutulmaz maceralara yelken açmamanız için hiçbir neden yok. Gelin, çocukla seyahate dair bu kalıplaşmış tabuları birlikte yıkalım.

"Uzun Uçak Yolculukları Bize Göre Değil"

çocuklu tatilUykusuzluk, hem çocuklar hem de ebeveynler için en iyi işkence yöntemlerinden biridir. Bebeğinizi veya küçük çocuğunuzu bu uğurda sakinleştirmeye çalışmak ise daha büyük bir işkencedir. Hele de henüz yürümeye başlamış bir çocuğunuz varsa, üstüne bir de ekstra hareketli bir çocuksa işiniz gerçekten de çok zor, haklısınız. Ancak bu bir savaşsa eğer, burada ebeveynlerin kazanan taraf olmaması için hiçbir neden göremiyoruz.

Yapılması gereken; Gece uçuşlarını tercih etmek. Uçağa binmeden önce havalimanında çocuğunuzun enerjisini atmasını sağlayın. Mağaza dolaşın, oyun makinelerinde zaman geçirin, taşıyabileceği ölçüde sorumluluklar verin. Kabin ışıkları azalana kadar da uyumasına izin vermeyin. İlgisini çekebilecek bir video seyrettirebilir, resimli bir dergi ile vakit geçirmesini sağlayabilir ya da kısık ses tonuyla onunla sohbet edebilirsiniz. Kabin ışıkları azalınca yavaş yavaş uyku moduna geçiş yapabilirsiniz.

"Ay Bizimki Orada Çok Üşür-Çok Terler :("

çocukla tatilTabi ki de hiç kimse çocuğunun soğuktan tir tir titremesini veya kızgın güneşin altında sıcaktan bunalmasını istemiyor. Fakat bu demek değil ki gideceğiniz yeri buna göre belirleyin. Aslında çocukların vücutları bizim düşündüğümüzden çok daha esnektir. "Girince alışıyorsun" bir şehir efsanesi değil, gerçek. Bununla birlikte, belli saatlerde güneş ışınları sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de sağlıklı değil.

Yapılması gereken; Böyle zamanlarda deniz kenarından ayrılıp, daha gölge bölgelerde zaman geçirebilirsiniz. Gittiğiniz beldenin çarşısını gezebilir, bir kafede oturup serinletici bir şeyler içebilirsiniz. Soğuk iklimli bir yere gitmeyi planlıyorsanız da, gerçekten kaliteli kumaşa sahip termal kıyafetler ve içlikler bir hayli işinize yarayacaktır. Portatif el ve ayak ısıtıcıları da içinizi bu konuda büyük ölçüde rahatlatacaktır.

"Plajın Kum Olması Şart"

2 yaş bebekle tatilKumla oynamayı hangi çocuk sevmez? Hayal gücünün sınırlarını genişleten kumdan kaleler her tatilin olmazsa olmazı değil mi? Üstelik bir de kumlu sığ sularda yüzmeleri onlar için daha güvenli. Varsın kulaklara, buruna, mayonun ya da şortun (hatta bebek bezinin) içine kum dolsun. Yeter ki plaj kum olsun. Ama güneşin alnında kumdan kale yapmaya daha ne kadar dayanabilir ki bir çocuk? Birinci gün, ikinci gün derken ondan da sıkılacak. Gelin, vazgeçin artık bu kum plaj sevdasından.

Yapılması gereken; Ne demişler, çeşitlilik hayatın baharatıdır. Bir kere gittiğiniz yerdeki tüm plajları keşfedin. Sizinle birlikte çocuğunuz da keşfetmeyi öğrensin. Ayrıca her gün plaja gideceksiniz diye de bir kural yol. Günübirlik geziler yapmayı da ihmal etmemelisiniz. Çakıl plajlarda da çocuğunuz pekala eğlenebilir. Taş toplarsınız, taşlardan kule yaparsınız, taş sektirirsiniz… Ayrıca çakıl plajlara kıyısı olan denizde şnorkelle yüzmek çok daha zevklidir, çünkü sualtı daha bir çeşitli görünür. Sağlam bir deniz ayakkabısı işinizi çözecektir.

"Bizimki Çok Yemek Seçiyor"

çocuklar için tatil otelleriGenelde çocuklar farklı lezzetler denemeye pek yanaşmazlar. Çocuğunuzu sizden daha iyi kimse tanıyamaz elbette ama bu algıdan bir an olsun uzaklaşmayı hiç denediniz mi? Deneyip olumsuz sonuç aldıysanız da hemen vazgeçmiş olamazsınız. Çocukların da kendi rutinlerinden çıkmaları gerekiyor neticede. İlla ki çocuğunuzun seveceği farklı bir lezzet vardır. Memleketteki büyükannesinin yaptığı köy yemeklerini yemiyor olması, Kayseri mantısını da yemeyecek anlamına gelmiyor. Belki gittiğiniz yerin meşhur bir meyvesiyle güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. Mesela meyve suları müthiş birer kandırma yöntemidir.

Yapılması gereken; Yurt içi ya da yurt dışı fark etmez, yerel pazarları mutlaka birlikte gezin. Stantlarda ilgisini çeken şeyi tatmasına müsaade edin. Seyahate çıkmadan önce, bazı ülkelerin ünlü yemeklerine yakın lezzetlerinden bir seçki hazırlayın ve kendisine sunun. Her gün farklı bir atıştırmalık çantası hazırlayın. Böylece seyahatlerinizde yemek sorununuz ortadan kalkacaktır. He, onun canı hala daha pilav ve patatesten başka bir şey istemiyorsa, yapacak bir şek yok. Zaten ortada bir sorun da yok, zira nereye giderseniz gidin pilav ve patates bulmakta zorlanacağınızı düşünmüyoruz.

"Biz Hep Her Şey Dahil Otele Gideriz"

bebekle tatil blogNe yazık ki bu konuda ebeveynleri ikna etmek gerçekten çok zor. İşin gerçeği şu ki, her şey dahil oteller çocuklu ailelere büyük bir konfor sağlıyor. Bebek bakım hizmeti, animasyonlar, mini kulüpler, çocuk oyun alanları, çocuk dostu menüler ve çocuk havuzları derken ailelere de başka bir seçenek kalmıyor gibi görünüyor. Üstelik tüm bu olanaklar, kimi otellerde oldukça ekonomik fiyatlarla sunuluyor. Haliyle ailece unutulmaz bir macera ya da farklı bir deneyim yaşamaya da gerek kalmıyor. Ama işin aslı maalesef öyle değil.

Yapılması gereken; Tatil anlayışınızı yeniden gözden geçirmeli, sırf küçük çocuğunuz var diye her şey dahil otellere kendinizi zorunlu hissetmemelisiniz. Bu bir süre sonra size de müthiş bir rahatlık sağladığından, konfor alanınızdan çıkmak istemeyecek ve ufuk açıcı seyahatlere daha mesafeli durmanızı sağlayacak. Bize kalırsa butik oteller veya pansiyonlar gibi küçük işletmelere de şans tanımalısınız. Mesela aile işletmelerine yönelebilirsiniz. Böylece her gün farklı bir deneyim yaşayacak ve çocuğunuzun seyahat anlayışı da sizinle birlikte gelişmeye başlayacaktır.

"Uzun Araba Yolcukları Bizim İçin İşkence :("

aile tatil köyleri"Anne daha gelmedik mi?" İşte bu düşüncenin temelini oluşturan kilit cümle tam olarak bu. Çoğu ebeveyn bu noktada çocuğuna tatmin edici cevaplar vermediğinden kaçınılmaz bir son olarak mızmızlanmalar başlıyor ve yol boyu giderek artıyor. Uzun araba yolculukları çoğu yetişkin için oldukça eğlenceli bir aktivite olmasına rağmen, aynı durum ne yazık ki çocuklar için geçerli değil. İşin mahareti, çocuğun ilgisini çekecek bir şeyler bulabilmekte.

Yapılması gereken; Eğer böyle bir yolculuğa ilk kez çıkıyorsanız, nispeten daha kısa mesafede olan bir yeri tercih edebilirsiniz. Bir de şaşırtıcı manzaraların olduğu bir rota izler ve ilgi çekici noktalarda mola verirseniz, çocuğunuz için bu durum eğlenceli bir hal alabilir. Yolda belli aralıklarla eğlenceli bir oyun bulabilirsiniz. Mesela kırmızı arabaları saymak gibi. En büyük problem ise uyku saati. Bununla baş etmenin yolu da çocuğun enerjisini harcatmaktan geçiyor. Abur cubur, çoğu zaman çocukların mızmızlanmasını büyük ölçüde engelliyor. Lakin, çikolata gibi enerji verici şeylerden uzak durmakta fayda var.

"Tatilde Gece Hayatı mı? O da Ne?"

bebekle gidilecek otel tavsiyeKüçük çocuğunuzla veya bebeğinizle seyahate çıktıysanız eller havaya modunda elbette ki takılamazsınız. Ancak otel odasına tıkılıp kalmanızı da gerektirecek bir durum yok. Eşinizle baş başa bir akşam yemeği yiyebilmeli, kahve içebilmeli ya da ufak bir yürüyüşe çıkabilmelisiniz. Çocuğunuzu odasında tek başına bırakmayı içiniz el vermeyebilir, çok doğal. Ancak öğleden sonra 1 saatlik bir şekerleme ile çocuğunuz da akşamları size eşlik edebilir.

Yapılması gereken; Konaklayacağınız oteli seçerken bir takım noktalara dikkat edin. Mesela çocuğunuzu hiçbir şekilde odada bırakma şansınız yoksa ve öğle uykusu da kurtarmıyorsa, en azından manzaralı balkona sahip bir oda tercih edin ki akşamları biraz rahatlama şansınız olsun. Güzel bir bahçesi veya şirin bir restoranı olan küçük bir otel de tercih edebilirsiniz. Odanızdan çok fazla uzaklaşmadan kendinize biraz zaman ayırabilirsiniz. Portatif bir bebek kamerası, bu anlamda içinizi bir hayli rahatlatacaktır. Odaya çıkmadan çocuğunuzu kontrol edebilirsiniz böylelikle.

Kaynak: https://www.neredekal.com/blog/cocukla-seyahat-hakkinda-yikilmasi-gereken-tabular/

İSTEDİ, GERÇEKLEŞTİRDİ VE BAŞARDI

Kas gücüyle 13 yılda tüm dünyayı dolaştı

“Karada kötülüklerle yaşamaktansa okyanusta tek başıma kürek çekmeyi tercih ederim.”

Bu sözlerin sahibi Jason Lewis, 13 yıl boyunca gerçekleştirdiği dünya turunda hiçbir motorlu araç kullanmayıp tamamen kendi kas gücüyle okyanusları ve kıtaları aşarak alıştığımızdan çok farklı bir seyahate imzasını atıyor.
İngiliz gezgin Jason Lewis’in 1994 yılında çıktığı ve 13 yıl süren dünya turu alıştığımız diğer turlardan oldukça farklı. Amacı hiçbir motorlu araç kullanmadan tamamen kas gücüyle tüm dünyayı gezmek olan Lewis, bu süreçte tam 46 bin 505 mil (79 bin km) yol aldı. Beş kıtayı yürüyerek, bisiklet sürerek ve patenle kayarak gezen Lewis suda ise pedallı kayık ve kanosu ile nehirleri, denizleri hatta okyanusları aştı.
3_Jason-Lewis-travel

Bu zorlu macerası onun
 Guinness Rekorlar Kitabı‘na birden fazla kategori ile girmesini de sağladı. Dünyanın çevresini yüzerek dolaşan, Kuzey Avrupa’dan başlayıp Kuzey Amerika kıyısından çıkarak Atlas Okyanusunu geçen ve Kuzey Amerikayı patenle gezen ve Büyük Okyanusunu pedallı kayıkla geçen ilk insan kategorilerine imzasını attı.İngiltere’den pedallı teknesi Moksha ile başladığı serüvenine Fransa, buradan bisikletle Portekiz ve İspanya, ardından da pedallı teknesiyle Atlas Okyanusunu geçerek devam etti. Turks ve Caicos Adaları üzerinden Miami’ye ulaşan Lewis, buradan paten ile San Francisco’ya gitti. Colorado’da uzun bir süre hastanede kalan maceracı daha sonra yoluna devam ederek Orta Amerika, Hawaii, Avustralya, Batı Timor, Singapur, Malezya, Güneybatı Çin, Hindistan, Kuzey Afrika ve Türkiye’nin ardından Avrupa’yı aşarak Belçika üzerinden ülkesine ulaştı. 2007 yılında da Thames Nehri’ndeki iskeleye yanaşarak turunu başladığı yerde bitirdi.
4_Jason-Lewis-travel
Ve böyle bir macera beraberinde birtakım bedeller de getirdi. Avustralya’daki timsah saldırısından sağ kurtulan Lewis, Colorado’da dokuz ay fizik tedavi göreceği ciddi bir kaza geçirdi ve iki bacağını kırdı, Atlas Okyanusu’nda kayığı battı hatta Mısır’da casusluk suçlamasıyla tutuklandı.
Kendi gücümüzle yaşadığımız maceraların kesinlikle daha özgürleştirici olduğuna inanan Lewis deneyimlerini üç kitaptan oluşan serisi ile bizlerle paylaştı.
10_Jason-Lewis-travel
9_Jason-Lewis-travel
8_Jason-Lewis-travel
7_Jason-Lewis-travel
6_Jason-Lewis-travel
5_Jason-Lewis-travel
2_Jason-Lewis-travel
Kaynak: The Plaid ZebraJason ExplorerBBC

TATİLİ KİM İSTEMEZ Kİ !..


Yıllık Tatil Planları Şimdiden Yapılsın: 2018 Türkiye Festival Takvimi










2018 Türkiye Festival Takvimi




Ülkemizde yıl boyunca farklı konseptlere sahip birçok festival düzenlenmekte. Bu festivaller arasında hemen hemen her şehrin geleneksel kültür ve sanat festivallerinin yanı sıra, Cappadox ya da Zeytinli Rock Festivali gibi daha konseptli festivaller de düzenlenmekte ve meraklılarına hitap etmekte. Bu yazımızda bizler de yerinde duramayanlara her ay katılabileceği etkinlikleri listeledik.

Ocak - Şubat: Winterfest 2018
winterfestBol bol kar, bol bol kayak. Bu yıl yine eğlencenin kalbi Uludağ'da atacak. 31 Ocak - 4 Şubat 2018 tarihlerinde 'Bizim İçin Kış Yazdan Daha Sıcak!' sloganıyla başlayan Winterfest, 4 yıl üst üste Türkiye'nin en iyi gençlik festivali seçilerek de başarısını tescillenmiş durumda. Muhteşem bir doğada; yarışmalar, etkinlikler, dj performansları ve konserlerle sabahın ilk ışıklarına kadar sınırsız bir eğlence Uludağ'da sizi bekliyor.

Nisan: Alaçatı Ot Festivali

alaçatı ot festivali
Alaçatı Ot Festivali bu yıl 06 - 08 Nisan 2018 tarihleri arasında düzenlenecek. Dünya çapında bir turizm markası olarak kabul edilen Alaçatı, kendisi gibi markalaşmış 'Ot Festivali' ile meraklılarını ağırlıyor. Bu yıl dokuzuncusu düzenlenecek olan Alaçatı Ot Festivali birbirinden dolu festival içeriği ve yeni etkinlikleriyle her yıl olduğu gibi bu yıl da yine fark yaratacak.

Nisan: Adana Portakal Çiçeği Karnavalı

Adana portakal çiçeği
5 Nisan - 8 Nisan 2018 tarihleri arasında rengarenk kostümlerin giyildiği bir karnaval korteji, açık hava konserleri, sokak şovları, sergiler, söyleşiler, uçurtma şenliği… Bu sene bir de rekor denemesine şahitlik edecek Adana. Karnavalda, 'Toplu Gitar Çalma' dünya rekoru denemesi olacak. Ayrıca bir de 'Porta-Car' tasarım arabalar yarışına da festivalin son gününde düzenlenecek. Kısacası bu sene ekranlardan izlerken "Bizim niye böyle rengarenk, kostümlü karnavallarımız yok?" diye sormayacaksınız Adana Portakal Çiçeği Karnavalı'nı gördükten sonra.

Mayıs: HoliFest Kıbrıs

Holifest
Tüm dünyada her sene büyük bir coşkuyla kutlanan HoliFest, kapılarını 12 Mayıs Cumartesi Kıbrıs'ta açacak. HoliFest, ilk defa orijinal konseptiyle ülkemizde Nisan 2016'da 5000 kişinin katılımıyla İstanbul'da kutlanmıştı. 2016 ve 2017'de düzenlen HoliFest etkinlikleri o kadar çok ses getirdi ki, festival 2018'de İstanbul'dan sonra yavru vatan Kıbrıs'ı da coşturmaya karar verdi. 2018 HoliFest Kıbrıs'ın etkinlik alanında katılımcılar tıpkı İstanbul'da olduğu gibi Hint mutfağından değişik tatları tadacak, Hint kınası atölyelerini deneyimleyecek, Hint dans grupları ve dünyaca ünlü Hintli DJ'lerle eğlenecek, Hint giysi ve aksesuarlarının sergilendiği noktalarda Hint kültürünün tüm güzelliklerini keşfedecekler. Sıradan bir cumartesi gününüzü rengarenk bir bahar festivaline çevirecek bu organizasyon kapılarını 12 Mayıs 2018 Cumartesi günü saat 12:00'da açacak ve gece geç saatlere kadar her saat başı boyalara bulanacağınız bir eğlenceyle buluşturacak.

Haziran: Cappadox

cappadox
Türkiye'nin her yıl heyecanla beklenen festivallerinden biri olan Cappadox dördüncü kez meraklılarıyla yeniden bir araya geliyor. 14-17 Haziran 2018 tarihleri arasında Kapadokya'nın büyülü atmosferinde müzik, çağdaş sanat, gastronomi ve açık hava deneyimleriyle Cappadox bu yıl yine dopdolu geçecek. İlki 2015'de düzenlenen Cappadox, Kapadokya'nın ilham veren coğrafyasında birbiriyle iç içe geçen müzik, çağdaş sanat, gastronomi ve açık hava etkinlikleriyle tüm katılımcılarına keşfedilecek yeni deneyimler sunmak üzere yolda.

Temmuz: TrakyaFest

Trakyafest
2017'de ilki düzenlenen TrakyaFest bu sene daha dolu içeriğiyle ikinci kez müzikseverlerle buluşacak. 19 - 22 Temmuz 2018 tarihlerinde gerçekleşecek olan festivalde müzik ve hiç bitmeyecek bir eğlencenin kapıları yeniden Erikli Sahili'nde aralanacak. Müzik dünyasının önemli isimlerini ve gruplarını müzikseverlerle bir araya getirmeyi planyan festivale; ağaçların gölgesinde kurulmuş çadırlar, kesintisiz müzik, eğlence ve körfezin serin suları eşlik edecek.                     


NİDOST
http://nidost.org/

Ağustos: KaçkarFest

kaçkarfest
Fırtına Vadisi'nde nefesleri tutmayacağınız bir festival KaçkarFest. Çadırını kapan geliyor ve 3 gün 3 gece bu eşsiz deneyimi yaşıyor. Karadeniz'in büyülü patikaları ve rotalarında gerçekleşen etkinlikte; orman rüyaları, yayla masalları, hırçınca akan dereler, gizli saklı bir köşe kalmış şelaleler, bulutun sevdalısı, dumanın hülyalısı ve daha nicesi. Rafting, zipline, oyunlar, horon öğretisi, sabah yogası… Kamp ateşini yeniden yakmak için, hayde! :)

Ağustos: Zeytinli Rock Festivali

Zeytinli rock festivali
Efsane festival Zeytinli Rock Festivali 29-30-31 Ağustos - 1-2 Eylül 2018'de yeniden müzik tutkunlarını bir araya getiriyor. %100 müzik %100 eğlence burada yaşanacak. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük yerli müzik festivali unvanını elinde tutan festival aynı zamanda Türk rock müziğinin geçit töreni. Unutmadan aldığımız bir duyuma göre Zeytinli Rock Festivali 2018'de efsane bir organizasyona imza atacak!

Eylül: Bozcaada Bağbozumu Festivali

Bozcaada bağbozumu festivali
Sakin, doğal, huzur dolu… saymakla bitmez özelliklere sahip Bozcaada yurdumuzun en nadide adalarından da biri. Bozcaada'da her yıl düzenlenen Bağbozumu Festivali'ne bir kez katılan bir daha katılmak için günleri sayar katılamayanlar ise bin pişman olur. Etkinlik 2 gün boyunca konserler ve yarışmalarla dolu dolu geçmekte. Bozcaadalı şarap üreticilerinin her biri kendi bağlarında düzenledikleri sembolik bağbozumları ile başlayan festival, ziyaretçilerin bağ işçileriyle birlikte traktörlere binip bağlara üzüm toplamaya gitmesiyle devam ediyor. Üzümler eski dönemlerde olduğu gibi eşek sırtında, at arabasıyla, traktörlerle ya da pırpır eşliğinde tören alanına getiriliyor ve festival eğlencesi tüm coşkusuyla devam ediyor!

Ekim: Bodrum Cup

NURİ PARK HOTEL
http://www.nuriparkhotel.com
NİKSAR
Bodrum cup
Bu yıl 22 - 27 Ekim 2018 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Bodrum Cup Avrupa'nın en büyük yelken yarışlarından biri olarak bilinmekte. 1 hafta boyunca süren yelken yarışlarının yanı sıra konserler, sergiler, yemek yarışmaları, söyleşiler ve birçok etkinliğe sahne oluyor, Bodrum Cup. Ayrıca on binlerce denizcinin yelkenleriyle sanki yaza veda edercesine yelkenlerini rüzgarda dalgalandırmasına Palmarina'da tanık oluyorsunuz.

Kaynak: www.neredekal.com/sevgi ozdil






16 Ocak 2018

AYDIN BALCI İLE MASAL DÜNYASINDA GEZİNTİYE HAZIR MISINIZ?

Pek yakında söyleşisini yayımlayacağımız Yazar Aydın Balcı'nın masal kitapları çocukların hayal ve duygu dünyalarını geliştiriyor. 

Masal kitapları 22 yıldır yayımlanan Aydın Balcı'nın eğitimcilikten masal yazarlığına uzanan yaşam öyküsünü, çocuk gelişiminde masal kitaplarının önemine ilişkin düşüncelerini ve yazarın çok sevdiğini belirttiği; doğa, çocuk ve yazarlık hakkındaki görüşlerini kapsayan özel söyleşi pek yakında KALEIDOSCOPE'de yayımlanacak.
https://www.bambinooyuncak.com/



Lütfen bizi izlemeyi sürdürün.


Yazar AYDIN BALCI'nın masal kitaplarını online olarak İDEFİX'ten edinebilirsiniz.

15 Ocak 2018

SADE HAYAT KOLAY YAŞAM



Evinizde, ofisinizde kullanmadığınız ne kadar eşyanız var hiç düşündünüz mü? İstatistiklere göre sonra kullanırım diye saklanan eşyaların %80’i hiçbir zaman kullanılmıyor. Bu birikim de karışıklıklara ve verimsizliğe neden oluyor. Bunu fark etmiş Japonlar sadeleşmeyi hayatlarının her alanında kullanıyorlar. 
Peki biz nasıl sadeleşebiliriz? 
İşte minimalist bir yaşama kavuşmak için atılması gereken üç adım...
Minimalist yaşam: 3 adımda hayatı sadeleştirme önerileri
Mimar Tadao Ando; “Japon hayat görüşü, gereksiz olanların elenmesi ve uzaklaştırılması ile daha da büyüyen basit bir estetik algısını kucaklamaktadır.” 
Hayatı sadeleştirin.
Bu mottoya daha önce çok defa denk gelmiş, fark etmiş, benimsemiş, benimsemeye karar vermiş olabilirsiniz. Sadelik ve minimalizmi özümsemiş hayat stilleri ile dünya çapında ün salmış Japon Kültürü’nü yazılı ve sosyal platformlar aracılığıyla büyük bir ilgi ile takip ediyor; yazılarımda da değinmeye çalışıyorum.
Neden sadeleşmeliyiz?
Japonlar, özellikle son günlerde medyadan da takip etmiş olabileceğiniz gibi çok çalışkan ve hatta bu hususta fark etmeden ölümü bile göze alacak kadar işkolik insanlar. Bir ada ülkesi olmaları, nüfuslarının yoğunluğu dolayısıyla özellikle kalabalık olan metropol kentlerdeki yaşam alanları, ülkemizdeki standart apartman dairelerinin metrekarelerine oranla bir hayli küçük. Dolayısıyla “Atma, onlar sonra lazım olur.”, “Bunun anısı var.”, “Şu indirimdeydi, 4 tane aldım.” gibi düşünceler ile söylenmiş cümlelerin, minimal yaşamı benimsememiş olanların hayatında pek de bir karşılığı yok.
http://www.waterstation.com.tr/
Yapılan araştırmalara göre; tabii ki alım potansiyelleri, bulundukları toplum ve dayatmaları dolayısıyla Türkiye’nin bir hayli üzerinde olan ABD’li bir birey, ömrünün ortalama bir (1) senesini kaybettiklerini aramakla geçirmekteymiş. Aynı şekilde istatistiklere göre daha sonra kullanmak üzere sakladığımız eşyaların %80 gibi bir oranını hiçbir zaman kullanmamaktaymışız. Dolayısıyla karışıklık, çokluk, ihtiyaç harici eşyalarla çevrili şekilde olmadan, daha verimli ve zaman kontrolünü elimize alabilmemizi sağlayacak aşağıdaki 3 basit adımla minimalist bir hayata geçiş sürecini başlatabilirsiniz. Bu şekilde, fazlalıklar içinde boğulmadan, daha özenle ve üzerinde düşünülerek seçilmiş eşyalar ile hem fazla tüketimden kaçınacak, doğaya ve geri dönüşüme katkı sağlayacak; hem de eşyalara ayıracağınız vakti kendi kişisel gelişim ve tecrübelerinizi arttırmak için kullanabileceksiniz.

ÖNERİ 1 
Size, özel bir sevinç ve gereksinim vermeyen kıyafet, ayakkabı, çanta ve aksesuarlarınızı ayırarak başka ihtiyaç içindekilere bağışlayın. Kalan eşyaları düzenli bir şekilde katlayarak toplayın.
ÖNERİ 2 
Dairenizin özellikle büyük karışıklık içinde olabilen giriş avlusunu sadece günlük kullanımdaki ihtiyaçlar için yeniden düzenleyin. Anahtar, mont, cüzdan, telefon ve ayakkabılar gibi eşyalar harici gereksiz olan her türlü eşyayı ayıklayın.
ÖNERİ 3
Dolap ve raflardaki yoğunluğu ve yığılmaları düzenleyip, geri dönüşebilecek, bağışlanabilecek veya satılabilecek ürünleri ayırın. Bunları ayırma işlemini; banyo, yatak odası, mutfak, oturma odası, çalışma odası gibi evin değişik odalarında farklı günler içinde yapabilirsiniz.
"Sadelik, en yüksek gelişmişlik düzeyidir" 
Leonardo da Vinci

SİL BAŞTAN DEMEYE VAR MISINIZ?


Hayata yeni baştan başlamak mümkün olmasa da hayata yeni baştan bakmak mümkündür. Nitekim biraz dikkatli bakıldığında görülecektir ki insan kendini yineler durur. Örneğin, çekingen bir kişi kendi kendine her seferinde bundan böyle daha girişken olacağı sözü verse de, bu sözünü yerine getiremez. 

Sonradan pişman olsa da sinirlendiğinde karşısındaki insana kırıcı sözler söyleyen bir kişi, daha sakin olmaya çalışsa da kendisini hiç beklenmedik bir anda bağırıp çağırırken bulabilir. Bu yinelemeyi kırmanın yolu da hayata yeni baştan bakmakla mümkündür. Yaşadıkları, edindiği deneyimler ve bilgiler ışığında hayatı başka bir gözle görmek, insan hayatında çok şey değiştirebilir. 

Hayata yeni baştan bakmak için edilgin bir şekilde bir şeylerin değişmesini beklemek ya da geçici bir heves gibi istemek yeterli değildir. Etkin olmayı, istemeyi, isteğinin takipçisi olmayı, azimli ve sabırlı olmayı gerektirir. 

Diğer yandan, böyle durumlarda her zaman cesur bir şekilde hayatını tamamen değiştirecek kararlar alınması gerektiği düşünülür. Oysa bazen var olanı yeni bir bakış açısıyla sindirerek kabullenmek de bir çözümdür. Kabullenme, edilgin bir razı oluş değildir. Olup bitenleri doğru değerlendirmeyi, üzerine düşen sorumluluğu ne eksik ne fazla görebilmeyi ve sorumluluğu bütünüyle başkalarına ya da kendisine yüklememeyi gerektirir. Sorumluluğu sürekli başkalarında aramak, yaşananların gerçekçi biçimde değerlendirilmesini engeller ve çoğu zaman insanın kendisini kandırmasından başka sonuç yaratmaz. Kuşkusuz, asıl çözüm, kişinin yaşadığı sorunların nedenlerini saptayarak, değiştirilebilir olanları değiştirmesidir. 

Hayata yeni baştan bakmaya başlamak, sanıldığından çok daha zor bir süreçtir. Doğduğundan beri (hatta doğmadan önce anne ve babadan gelen genlerle doğumdan önce) hayatı belli bir şekilde yaşamaya, yaşadıklarını belli kalıplar içinde değerlendirmeye programlanmış bir kişinin bu programı değiştirmesi uzun soluklu çaba harcanmasını gerektiren bir durumdur. Sabırlı davranamayan, kararlı olamayan ve sıkıntılara katlanmayı beceremeyen kişilerin bunu başarması mümkün değildir. 

Hayata yeni baştan bakmasının gerekip gerekmediğini değerlendirebilmesi için insanın kendisine bazı basit sorular sorması ve bunlara verdiği basit ve yalın yanıtları incelemesi gerekmektedir: 

Mutlu musunuz?

Zaman zaman hayatınızda çeşitli zorluklarla karşılaşsanız da kendinizi mutlu bir insan olarak görüyor musunuz? Yoksa kendinizi mutsuz bir insan olarak mı nitelendiriyorsunuz? "Mutsuzum" diyorsanız, öncelikle bunun süreklilik gösterip göstermediğini ayırt etmeniz gerekmektedir. Zaman zaman ya da son günlerde mutsuz hissetmek ile sürekli mutsuzluk hissetmek çok farklı anlamlar taşır. 

Sevebilen ve sevilen bir insan mısınız?

Sevgi, insanoğlunun en önemli ruhsal enerji kaynaklarından biridir. Kuşku duymadan sevdiğinizi ve sevildiğinizi hissediyor musunuz? Karşılık beklemeden ya da bir şeylerin karşılığı olmadan sevdiğiniz insanların gelişimini elinizden geldiğince destekler misiniz? 

İnsanlara güvenir misiniz?

Yoksa "Öyle şeyler yaşadım ki, artık kimseye güvenemiyorum" diyenlerden misiniz? İnsanoğlu için en yıkıcı olan konulardan biri de insanlara olan güveni yitirmektir. Hiç güvenmemek kadar "içinde hiçbir kuşku taşımadan bir başka insana güvenme"nin de sorunlu bir güvenme olduğunu biliyor musunuz? 

Özgüvenli bir insan mısınız?

Herhangi bir işe kalkıştığınızda neyi yapıp neyi yapamayacağınızı gerçekçi bir biçimde değerlendirebiliyor musunuz? Her zaman yaptığınız bir işi yeniden yapmanız gerektiğinde, yeterince iyi yapıp yapamayacağınız konusunda kuşkuya düşer misiniz? Özgüvensizlik kadar temeli olmayan bir özgüvenin(?) de insanlarla ilişkilerde sorunlar yarattığını biliyor musunuz? 

Kendinizi değerli bir insan olarak görüyor musunuz?

En az diğer insanlar kadar değerli bir insan olduğunuza inanıyor musunuz? Başkalarının da size değer verdiğini düşünüyor musunuz? Yoksa kendinizi değerli bir insan olarak görebilmeniz için mutlaka başkalarının sizin hakkınızdaki olumlu sözler söylemesi mi gerekiyor? 

Geleceğe umutla bakıyor musunuz?

Yaşadığınız bunca olumsuz olaya karşın yine de güzel günler göreceğinize inanıyor musunuz? Yoksa gelecekle ilgili hiçbir umudunuz kalmadığını mı düşünüyorsunuz? Umudunuzu yitirdiyseniz, en önemli yaşam kaynaklarından birinden yoksun kaldınız demektir. 

İyimser bir insan mısınız?

Yoksa her şeyin kötümser yönüne odaklanır, sık sık her şeyin bittiğini, hayatın anlamsız olduğunu mu düşünürsünüz? Karamsarlığa kapıldığınızda bundan kurtulmak çok zamanınızı alır mı? 

İnsanlara bağlanabilir misiniz?

Bağlanma ile bağımlılığın birbirinden çok farklı kavramlar olduğunu, başka insanlara bağlanmanın insanın doğasında olduğunu biliyor musunuz? Herhangi bir insanın diğer insanları dikkate almayan (bağımsız/özgür) bir yaklaşımla mutlu olabileceğine inanıyor musunuz? 

Yaşama sevinci hissediyor musunuz?

Zaman zaman üzülseniz de, çeşitli sıkıntılar yaşasanız da, yine de yaşama sevincinizi koruyor musunuz? Yoksa sanki her şey sizin için anlamını yitirmiş gibi mi görünüyor? "Gün batımı", "ilkbahar" ve "rengarenk açan bir çiçek" gibi sıradan olaylar size artık çok anlamsız mı geliyor? 

Yakın arkadaşlarınız var mı?

Zaman zaman anlaşamadığınız konular olsa da hiçbir şekilde bitmeyen arkadaşlıklarınız var mı? Kendinizi yakın, yanında kendinizi güven içinde hissettiğiniz, başınız sıkışınca en azından dertleşmek için aradığınız bir arkadaşınız var mı? 

İşinizi severek mi yapıyorsunuz?


Yoksa bir an önce emekli olmanın ya da başka bir iş bulmanın peşinde misiniz? Sizin için iş, yalnız para kazanmak için yapılan zorunlu bir etkinlik mi? 

Üretken bir insan mısınız?

Üretme isteği insanın doğasında vardır. Siz de işinizi ve üzerinize düşen görevleri en iyi biçimde yapıyor musunuz? Yoksa başkalarının ürettikleri ile geçinip giden bir insan mısınız? 

Eğlenceye vakit ayırır mısınız?

Eğlence sizin için yalnız boş zamanlarda değil özel olarak zaman ayırdığınız bir etkinlik mi? Yoksa eğlenceyi boşa harcanan bir zaman olarak mı görüyorsunuz? 

Mizahtan hoşlanır mısınız?

aşananların eğlenceli yönlerini görebilir misiniz? En zor zamanınızda bile yaşadıklarınızı espri konusu yapabilir misiniz? Yeri geldiğinde diğer insanlarla ilişkilerinizde ve iletişim kurmada mizahı kullanır mısınız? 

Uzun süreli arkadaşlıklar/birliktelikler kurabiliyor musunuz?

İnsanlarla ilişki içinde olmak insanın doğasında vardır. Yıllardır tanıdığınız, kalıcı dostluklar kurduğunuz arkadaşlarınız var mı? Uzun süreli arkadaşlıklarda olması gereken alma/verme dengesini kurabiliyor musunuz? 

Başkalarına iyilik yapmaktan hoşlanır mısınız?

Hiçbir karşılık beklemeden, yalnız karşıdakinin gereksinim duyduğunu düşünerek ona yardımcı olur musunuz? Diğer insanların ve toplumun gelişmesi konusunda sizin de sorumluluğunuz olduğunu düşünür, elinizden geleni yapar mısınız? 

Affedebilir misiniz?

Yoksa kolay kolay hiçbir kötülüğü unutmaz mısınız? Günlük yaşamda basit olaylar nedeniyle insanların en iyi dostlarını bile kaybedebildiklerini biliyor musunuz? Kinci bir insan olduğunuz söylenebilir mi? Affetmeyi "geri adım atmak" ya da "suçlu olduğunu kabul etmek" olarak mı görüyorsunuz? 

Bu sorulara verdiğiniz yanıtları incelediğinizde hayata yeni baştan bakmaya gereksiniminiz olduğu ortaya çıktı ise kendinize "iş başına" deme zamanı geldi demektir. Göreceksiniz, çabanız hiçbir şekilde boşa gitmeyecek.


Kaynak: PATRİOT DANIŞMANLIK

Yazı için Patriot Danışmanlık Yöneticisi 
UFUK YURTSEVEN'e teşekkür ederiz.

BİR NEWYORK UYARLAMASI: SİNGAPUR







SİNGAPUR  - Yazar: Irmak Deşer
Lonely Planet tarafından 2015’de en iyi rota seçilen Singapur, dünyanın ticaret merkezi olma yolunda adım adım ilerliyor. Phuket’ten 2 saat uçuş ile geçilen Singapur Havalimanı gördüğüm en şık, en hareketli ve en temiz olanıydı. Daha iner inmez yüzünüze vuran sauna kıvamındaki yoğun nem ve sıcaklığı hissedebiliyorsunuz. İlk etapta hamam sıcaklığına katlanmak zor gelse de gün içerisinde alışabilme olasılığı artıyor.
710 km² yüzölçümü ve 5 milyon nüfusu ile bu tropikal ada, dünyanın az nüfuslu 116 ülkesinden biri.
Singapur az nüfuslu, yüksek eğitim seviyeli ve yüksek gelirli bir şehir devletidir. Süveyş kanalının açılması ile doğu batı ticaretini elinde tutarak kısa sürede zenginleşme dönemine girdi. Ki bunu şehrin mimarisinden ve halkın sosyal yaşantısından anlayabiliyorsunuz.
Şehir çok düzenli. Tüm caddeler tertemiz. Zaten yasaklar ülkesi… Sakız çiğnemek yasak. Yere çer çöp atmak yasak. Durum böyle olunca daha temiz daha düzenli bir şehri gezmek keyifli oluyor. Metro ağı inanılmaz derecede güzel ve gelişmiş. Kolaylıkla bir yerden bir yere transfer olabilirsiniz.
Şehrin simgesi Merlion heykeli. Başı aslan, gövdesi balık olan mitolojik bir kahraman

Görmeden gelmeyin:
Botanik Bahçeleri ve Ulusal Orkide Bahçesi: Clarke Quay’e 4 km mesafede bulunan bu eşsiz park, Singapur’un en yüksek tepesine inşa edilmiş içerisinde Orkide bahçeleri, botanik park, göletler, eğlence ve oyun alanları ile UNESCO Dünya Miras Listesi içerisine girmiştir.
Yaklaşık 74 hektar alana hâkim olduğundan tüm kısımları değil de sadece belli başlı bahçeleri görmek zamandan kazandıracaktır. Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri Orkide Bahçeleridir. 60 binden fazla orkideler ile 4 ana bölüme ayrılmıştır. Her bölüm 4 mevsime göre düzenlenmiştir. Orkidelerin bir kısmı melezleme yöntemi ile elde edilmiştir. Rengarenk orkideler sizi başka bir dünyaya götürüyor.
Giriş Ücreti: Botanik Bahçeleri ücretsiz. Orkide Bahçesi 5 Dolar.
Öğleden sonra şehrin kalbinin attığı Downtown Core bölgesine geçebilirsiniz. Meclis Binası, Victoria Tiyatro Konser Merkezi, The Arts House ve Merlion Heykeli görülecekler arasında…
ChinaTown: Turistlerin vazgeçilmez ziyaretlerini gerçekleştirdiği bu sevimli Çin mahallesi renkli dükkanları, cafeleri, tapınakları ile hoş bir görüntü ortaya koyuyor. Hediyelik eşyalarınızı buradan alabilirsiniz. Diğer yerlere göre daha ucuz.
Sentosa Adası: Yılda 20 milyon turist çeken bu tatil ve eğlence adası, Singapur’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olarak kabul ediliyor. 2 km uzunluğunda plajı, otelleri, botanik ve tema parkları, golf sahaları, oşinaryum, Universal Stüdyoları ve dahası ile gününüzü dolu dolu geçirebileceğiniz bir eğlence dünyası. Sentosa adasına gitmenin en basit ve güzel yolu otelinizden, rehberinizden yada internet sitesinden temin edebileceğiniz tur paketidir.
Tur ücreti: 80 dolar

Caddeler, alışveriş merkezleri ve gece kulüpleri

Orchard Caddesi: Merlion’dan yaklaşık 3 km mesafede bulunan bu popüler cadde; Ünlü markaların mağazaları, Cafeler, Alışveriş Merkezleri barındırmaktadır.
Ion Orchard: Orchard caddesi üzerindeki en büyük ve en ünlü alışveriş merkezi. 
Paragon: Ion Orchard’ın hemen çaprazında yer alan Paragon’da da birçok markadan alışveriş yapabilirsiniz. Ion Orchard’a göre daha uygun.
Clark Quay: Nehir  kenarına konumlanmış bu yer mutlaka akşam çıkıp tur atılması, yemek yenilmesi gereken alanlardan biri. Restoranlar, gece kulüpleri, barlar yan yana sıralanmış.
Canvas Night Club: Clark Quay’da yer alan bu gece klübü belli günlerde Dj performansları ile Singapur’un en eğlenceli partisine dönüşebiliyor. 25-30 Dolar karşılığında mekâna girebilirsiniz. Bir içki bedava !
Home Club: Eğer daha uygun rakamlı bir yerler tercih ediyorsanız Canvas Night Club’a yürüme mesafesinde yer alan Home Club’a geçebilirsiniz.13-18 dolar karşılığında mekâna girebilirsiniz. Yine bir içki bedava.
Kuşkusuz bazı Uzakdoğu ülkelerinin perde arkasındaki düzensizlikler ve çirkinliklere nispet yapar cinsten bir ülke Singapur. Karmaşa, kirlilik, huzursuzluk yok… Tam olması gerektiği gibi düzenli, temiz ve modern.
Deluxe otelleri ve casinoları, rengarenk botanik parkları, upuzun gökdelenli ticaret merkezleri ve hareketli gece eğlenceleri ile Bangkok’dan Singapur’a gelmek çölden çıkıp okyanusa girmek gibi…

Yapmadan dönmeyin:

  • Marina Bay Sands Otelini görün. Hatta imkânınız var ise tepesine çıkın.
  • Orkide bahçelerini ziyaret edin.
  • Singapore Flyer’a binin.
  • Çin mahallesinde alışveriş yapın.
  • Clark Quay’da gece yürüyüşü yapın.