SİPARİŞ İÇİN: 9535 411 2220 |
16 Ocak 2017
HİÇ ŞAŞIRMADIK !..
McDonald’s davayı kaybetti: Hamburgerlerin içindeki 'et' hayvansal yağ hamuru ve amonyaktan oluşuyor.
Dünyaca Ünlü İngiliz aşçı Jamie Oliver, tüketim kültürünün en büyük simgelerinden biri olan McDonald’s’a karşı açtığı davayı kazandı. Oliver’ın kazandığı davayla, McDonald’s hamburgerlerinin içindeki “et”in, hayvansal yağ hamuru ve amonyaktan oluştuğu kanıtlamış oldu.
Jamie Oliver, McDonald’s hamburgerlerinin içindeki “et”in, hayvansal yağ hamuru ve amonyaktan oluştuğu defalarca açıklamıştı.
Oliver, bu iddiayla kapitalist dünyanın en büyük simgelerinden biri olan McDonald’s’a karşı açtığı davayı kazandı.
Sağlıkaktüel‘de yer alan habere göre, Oliver kazandığı davayla, McDonald’s fast food zincirinin gerçek et yerine, kasaplık hayvanın kesiminden geriye kalan et, tendon, yağ ve bağ doku karışımından oluşan macun kıvamındaki bir hamur ile amonyak kullandığını kanıtlamış oldu.
İngiliz aşçı ve televizyon programcısı Jamie Oliver, hamburger ve kızarmış tavukların (nugget) lezzetinin ardındaki ürkütücü gerçekleri ortaya çıkardı. Jamie Oliver’ın ifadesiyle, McDonald’s restoranlarında servis edilen ürünler, besin olarak tanımlanamaz.
Kaynak: haber.sol.org
15 Ocak 2017
MEDYANIN CEHALETİ
Medyanın Arkeoloji Cehaleti Göbekli Tepe’yi de Vurdu
Şanlıurfa’nın Haliliye ilçesinde yer alan Göbekli Tepe, yüzyılın en önemli arkeolojik keşfidir. Bir kült alanı, dünyanın en eski tapınağı vb. şekilde lanse edilen Göbekli Tepe’de; T biçiminde büyük taşlar (megalit) bir mimari bütünlük içirişinde inşa edilmiş ve taşların üzerlerine insan ve hayvan kabartmaları yapılmıştır. Yaklaşık 6 metre boyutlarına çıkabilen dikilitaşların 12.000 yıl önceye ait olması, hem arkeoloji dünyası için hem de dinler tarihi ya da geçmişe gizemli bir alan olarak bakan her oluşum için büyük bir sürpriz olmuştur.
Arkeoloji camiası bugüne kadar kabul edilen bir sürü bilimsel veriyi geçersiz hale getiren bu keşfi tartışırken, bazı çevreler Göbekli Tepe’nin “kutsal kitaplarda sözü edilen cennetin kapısı olmasından, uzaydan gelenlerin merkezi olmasına kadar” (Özdoğan 2015) tutarsız, hayalci ve saçma yorumlar da bulunmaktadır.
Neredeyse küresel bir hal alan bu “cehaletin” en son örneğine ne yazık ki ülkemizde şahit olduk. TRT Belgesel kanalında yayınlanan “Suların Ateşin ve Taşların İmparatorluğu” adlı belgeselde (!) semavi dinlerin ortak figürü olan İbrahim Peygamber ile Göbekli Tepe arasında bağ kurulmakta ve şöyle denmekte; “Göbekli Tepe’de yer alan heykellerin Hz. İbrahim’in babası Aser’in yapmadığını kim bize söyleyebilir? Ya da Hz. İbrahim’in kırdığı putların yer aldığı tapınağın Göbekli Tepe olmadığını ileri sürebilir miyiz?” Bu seslendirmeyi takiben Göbekli Tepe’den bir dikilitaşın parçalara ayrılışının canlandırılması yapılmakta, Irak ve Suriye’deki kültürel mirası katleden IŞID benzeri bir görüntü verilmektedir.
Unesco Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Göbekli Tepe, daha önce Davos’ta büyük bir organizasyonla tanıtılmıştı. Dünya Ekonomik Forumu’nun 46. Yıllık toplantısında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Doğuş Grubu’nun desteğiyle yapılan tanıtımda Göbekli Tepe’nin tarihi yanlış verilmiş, daha sonra basındaki haberlerden ötürü yanlış tarih değiştirilmişti.
Artık biraz silkinmemiz lazım. Göbekli’den ne istiyoruz? Nedir alıp veremediğimiz bütün dünyanın merakla ve heyecanla takip ettiği bu merkezden? Neden her güzelliğe düşmanlık ediyoruz? Google’da ya da Amazon’da bir Göbekli Tepe araması yapın bakın karşınıza nasıl yüzlerce kitap, makale, belgesel, fotoğraf çıkıyor. Bu gurur duyulası güzelliği niye katletmeye çalışıyoruz?
Arkeoloji insanoğlunun hayatı ve dünyayı anlama çabasına, merakına hizmet eden bir bilim alanıdır. Geçmişi anlayıp geleceğe umutla bakmaya yönelen naif bir düşünceye ve insanlığın gidişatı hakkında insanlığı bilgilendirme gibi bir misyona da sahiptir. Dünyanın arkeolojik açıdan en zengin topraklarında har vurup harman savuran bir zihniyetle hareket eden Türkiye, değersizleştirdiği arkeolojik geçmişine daha fazla sahip çıkacağına neden ötekileştirmektedir? Bu soruyu herkesin sorması gerekiyor. Neden her şeyi dine alet ediyoruz? Bu soruyu herkesin sorması gerekiyor. Neden her alanda cehalet bu denli kendine yer buluyor? Bu soruları herkesin kendine ve içinde yaşadığı sisteme sorması gerekiyor.
TRT’deki yayına dönüp sorularına cevap verirsek “Göbekli Tepe’de yer alan heykellerin Hz. İbrahim’in babası Aser’in yapmadığını kim bize söyleyebilir? Ya da Hz. İbrahim’in kırdığı putların yer aldığı tapınağın Göbekli Tepe olmadığını ileri sürebilir miyiz?”
Biz arkeologlar söyleriz. Göbekli Tepe ile Aser arasında hiçbir ilişki yoktur. Eğer cehalet içinde boğulmuyor olsaydınız gerek Yahudi ve Hıristiyan araştırmacıların hatta arkeologların gerekse İslami kaynakların Abraham/İbrahim’in hayatını anlamak ve algılamak adına yaptıkları çalışmalara değinirdiniz. Bilimin ideolojik bir araca dönüştüğü bu çalışmalar bana anlamlı gelmese de insanların bilme ve öğrenme özgürlüklerinin iyi bir örneğini oluşturur. Bunlara değinirdiniz.
Bize sorsaydınız din üzerinden böyle bir yorum yapamayacağınızı, insanların avcı toplayıcı bir yaşam sürdürdüğü bir dönemde Göbekli Tepe gibi bir şaheseri inşa etmelerinin ne anlama geldiğini öğrenirdiniz.
Sizin ifadenizle “Hz. İbrahim’in kırdığı putların yer aldığı tapınağın Göbekli Tepe olmadığını” ileri sürebiliriz. Hiçbir ilişkisi olmadığını, saçmalamış olduğunuzu da ileri sürebiliriz. Türkiye’nin bu en önemli kültürel miraslarından birini IŞID zihniyeti gibi tehdit edişinizi, hepimizin vergilerinden sağlanan paralarla finanse etmenizi de bir yurttaş olarak; meslektaşlarım, öğrencilerim ve fikirlerime katılan insanlar adına protesto ediyorum.
Yararlanılan ve “Önerilen Kaynaklar”
Mehmet Özdoğan, “Göbekli Tepe’yi Anlamak”, Aktüel Arkeoloji 2015. (Genel olarak derginin Göbekli Tepe’yi Anlamak sayısı)
Klaus Scmidt, Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı Göbekli Tepe, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007.
Ian Hodder, Origins of Settled Life; Göbekli and Çatalhöyük, Talks At Google. https://www.youtube.com/watch?v=zKwSg7OyvoE
Kaynak: ARKEOFİLİ
SAYGIYLA ANIYORUZ..
ZÜBEYDE HANIM
Osmanlı devrinde, II. Mehmed zamanında Karaman'dan Rumeli’ye göçen ve Selanik yakınlarındaki Langaza’da toprak işleri ile uğraşan bir Türkmen ailesi olan Hacı Sofu ailesindendir. Mustafa Kemal Atatürk'ün anne soyu da, Karaman'dan gelerek Selanik ile Manastır'ın arasında bulunan Vodina Sancağı'na bağlı "Sarıgöl" de denilen "Kayalar" Nahiyesine yerleştiler. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Langaza'ya yerleşmiştir. Dedesi Feyzullah Efendi'in taşıdığı "Sofu-zade" (Sofular) lâkabı, yerleştikleri Sarıgöl bölgesindeki yer adları ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Mustafa Kemal Atatürk'ün anne soyu Karaman'dan Rumeli'ye gelen ve bundan dolayı da "Konyarlar" olarak Rumeli'de anılan Yörük Türkmenlerdendir. Zübeyde, 1857'de Lankaza'da dünyaya gelmiştir. Babası Sofuzade Feyzullah (Sadullah) Ağa, annesi Molla Hanım olarak anılan Ayşe Hanım’dır. Döneminde kadınların okula gitmesi yaygın olmadığı için, okur yazar oluşu nedeniyle kendisi de Zübeyde Molla olarak anılırdı.
Hacı Sofu gibi dinine bağlı bir aileden geldiği için kendisi de öyleydi. Türk tarih kitaplarında sıkça geçen, eğitim sisteminin karışık olduğu bir dönemde, Mustafa Kemal'in ne tür bir okula gideceği konusundaki tartışmalarda Zübeyde'nin, dini eğitim veren Mahalle Mektebi'ne gitmesinde ısrarcı oluşu bu yüzdendir.
Selanik'te Gümrük Muhafaza Teşkilatında memur Ali Rıza ile 1871 yılında henüz 14 yaşında iken evlendi. Ali Rıza, sarışın ve mavi gözlü bir kadınla evlenmeyi düşlerken, kendisinden 20 yaş küçük olan, siyah saçlı ve derin mavi gözlü bu kadına sevdalandığını belirtmiştir.
Yeni çift Selanik Yenikapı semtinde yeni hayatını başlatmış ve Zübeyde Fatma, Ömer ve Ahmet adlı çocukları doğmuştur. Ancak Fatma bu dönemde ölmüştür.
Eşi Ali Rıza'nın Yunanistan sınırında Çayağzı (ya da Papaz Köprüsü)'na tayin ediliği için taşınmış ve orada Ömer ve Ahmet ölmüş.
1881’de dördüncü çocukları Mustafa, 1885’te Makbule, 1889’da Naciye doğdu. Naciye’yi de küçük yaşta veremden kaybettiler. Ali Rıza Efendi de 1888 yılında öldü.
Bunun üzerine Zübeyde, çocuklarını da alarak abisi Hüseyin Bey'in Langaza'daki çiftliğine gitti. Babasının erken ölümünün ve dayısının çiftliğinde ailenin erkeği olarak yaşadıklarının Mustafa üzerinde derin etkileri olduğu düşünülür.
Abisine daha fazla yük olmak istemeyen Zübeyde, ikinci evliliğini Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile yaptı. Ragıp'ın da önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Bu evlilik, babasının hatırasına saygı gösterilmediğini düşünen Mustafa Kemal'i kızdırdı. Zübeyde Balkan Savaşı’ndan sonra Ragıp Bey’den ayrıldı ve artık Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selanik’i terk ederek kızı Makbule ile birlikte İstanbul’a göç edip Beşiktaş Akaretler’de bir eve yerleşti.[3]
Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy'a, Ragıp Bey hakkında "Bana karşı hep çok saygılı davranmış, büyük adam muameleleri etmiştir. Nazik ve kibar bir insandır." demiştir.[4]
1919’da Anadolu'ya çıktığından beri görmediği ve üstelik Osmanlı Padişahı tarafından hakkında ölüm emri verildiğini öğrendiği oğlu Mustafa Kemal ile ancak 14 Haziran 1922’de Adapazarı’nda tekrar buluşan Zübeyde, onun yanına Ankara’ya yerleşti. Ancak bu şehrin sert iklim koşulları sağlığını olumsuz etkileyince tedavi amacıyla İzmir’e gitti. 14 Ocak 1923 günü 66 yaşında oğlunun başarılarını gördükten sonra hayatını kaybetti. İzmir’in Karşıyaka ilçesinde 1940 yılında yaptırılan anıt mezarda yatmaktadır.
Kaynak: VİKİPEDİ
SAYGIYLA ANIYORUZ..
NÂZIM HİKMET RAN
Çağdaş Türk şiirinin öncülerinden Nâzım Hikmet Ran 20 Kasım 1901'de Selanik'te doğdu.
(aile çevresinde 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye bu tarih 15 Ocak 1902 olarak anılmış, kendisi de bunu benimsemiştir),
Ölüm Tarihi: 3 Haziran 1963 - Moskova / RUSYA.
14 Ocak 2017
ÖZCAN YURDALAN'dan doğru fotoğrafçılık ipuçları..
GÜZEL BİR FOTOĞRAFÇI
NASIL OLUR?
FOTOĞRAF ÇEKTİĞİMİZ İÇİN DİĞERLERİNDEN AYRICALIKLI
OLDUĞUMUZ HİSSİNE KAPILMAZSAK,
OLDUĞUMUZ HİSSİNE KAPILMAZSAK,
FOTOĞRAF ÇEKTİĞİMİZ İÇİN HER YERE GİRME,
HER ŞEYİN VE HERKESİN ÖNÜNE GEÇME HAKKIMIZ OLDUĞUNU
DÜŞÜNMEZSEK,
HER ŞEYİN VE HERKESİN ÖNÜNE GEÇME HAKKIMIZ OLDUĞUNU
DÜŞÜNMEZSEK,
BİR MANZARA YA DA BİR ETKİNLİĞİN İÇİNE GİRDİĞİMİZ ZAMAN
İSTEMESEK BİLE O SEYİRLİĞİN BİR PARÇASI HALİNE GELDİĞİMİZİ
BİLİRSEK;
İSTEMESEK BİLE O SEYİRLİĞİN BİR PARÇASI HALİNE GELDİĞİMİZİ
BİLİRSEK;
DAVRANIŞLARIMIZLA OLAYIN ORJİNALLİĞİNİ TAHRİP ETTİĞİMİZİ FARK
EDERSEK;
EDERSEK;
FOTOĞRAF ÇEKMEYEN VE SADECE SEYRETMEK İSTEYENLER İÇİN
SEYİRLİK OLMAKTAN ÇIKARDIĞIMIZI UNUTMAZSAK,
SEYİRLİK OLMAKTAN ÇIKARDIĞIMIZI UNUTMAZSAK,
SAKİN BİR ORTAMA FOTOĞRAF MAKİNAMIZLA GİRDİĞİMİZ ZAMAN
ORTAMDAKİ HUZURUN BOZULABİLECEĞİNİ,
FOTOĞRAF ÇEKMEDEN SÜKUNETİ YAŞAMAYI TERCİH EDENLERİ
RAHATSIZ EDEBİLECEĞİMİZİ DİKKATE ALIRSAK,
ORTAMDAKİ HUZURUN BOZULABİLECEĞİNİ,
FOTOĞRAF ÇEKMEDEN SÜKUNETİ YAŞAMAYI TERCİH EDENLERİ
RAHATSIZ EDEBİLECEĞİMİZİ DİKKATE ALIRSAK,
BİZİM ÇEKECEĞİMİZ FOTOĞRAFLAR SAYESİNDE
BAZI ŞEYLER TARİHE KAYDEDİLMESE BİLE
İNSANLIĞIN PEK FAZLA BİR ŞEY KAYBETMEYEBİLECEĞİNİ
HESABA KATARSAK,
BAZI ŞEYLER TARİHE KAYDEDİLMESE BİLE
İNSANLIĞIN PEK FAZLA BİR ŞEY KAYBETMEYEBİLECEĞİNİ
HESABA KATARSAK,
HAYVAN YA DA İNSAN, ÇOCUK YA DA YETİŞKİN, DİŞİ YA DA ERKEK
HİÇ KİMSEYİ FOTOĞRAF MAKİNELERİMİZLE TACİZ ETMEZSEK;
HELE BU TACİZİ TOPLU OLARAK HİÇ YAPMAZSAK,
YAPILMASINA SEBEP OLMAZSAK,
HİÇ KİMSEYİ FOTOĞRAF MAKİNELERİMİZLE TACİZ ETMEZSEK;
HELE BU TACİZİ TOPLU OLARAK HİÇ YAPMAZSAK,
YAPILMASINA SEBEP OLMAZSAK,
GÖZÜMÜZE KESTİRDİĞİMİZ BİRİNİ KOLUNDAN TUTUP
BULDUĞUMUZ İLK RENKLİ DUVARIN ÖNÜNE
DİKMEZSEK,
BULDUĞUMUZ İLK RENKLİ DUVARIN ÖNÜNE
DİKMEZSEK,
PENCEREDEN BAKAN, YARI AÇIK KAPI ÖNÜNDE DURAN
HER KADININ VE ÇOCUĞUN
FOTOĞRAFINI ÇEKEREK SANAT YAPMAYA
ÇALIŞMAZSAK,
HER KADININ VE ÇOCUĞUN
FOTOĞRAFINI ÇEKEREK SANAT YAPMAYA
ÇALIŞMAZSAK,
GÜLEÇ YÜZLÜ ÇOCUKLARI FOTOĞRAFLAYIP
ORADA BURADA GÖSTERMEZSEK;
ÇOCUK YÜZÜNÜN ŞİRİNLİĞİNE TAV OLAN İZLEYİCİLERİN ÇIKARDIĞI BEĞENİ NİDALARINI
FOTOĞRAFÇILIK KABİLİYETİMİZE YÖNELİK BİR İLTİFAT
SAYMAZSAK,
ORADA BURADA GÖSTERMEZSEK;
ÇOCUK YÜZÜNÜN ŞİRİNLİĞİNE TAV OLAN İZLEYİCİLERİN ÇIKARDIĞI BEĞENİ NİDALARINI
FOTOĞRAFÇILIK KABİLİYETİMİZE YÖNELİK BİR İLTİFAT
SAYMAZSAK,
ÇOCUK FOTOĞRAFLARININ
KOLAYCA ÇOCUK İSTİSMARININ NESNESİ OLABİLECEĞİNİ
DİKKATE ALIRSAK;
ELALEMİN ÇOCUĞUNU SOSYAL MEDYADA NESNELEŞTİRMENİN
HİÇ İSTEMEYECEĞİMİZ KULLANIMLARA YOL AÇABİLECEĞİNİ
DAİMA HATIRLARSAK,
KOLAYCA ÇOCUK İSTİSMARININ NESNESİ OLABİLECEĞİNİ
DİKKATE ALIRSAK;
ELALEMİN ÇOCUĞUNU SOSYAL MEDYADA NESNELEŞTİRMENİN
HİÇ İSTEMEYECEĞİMİZ KULLANIMLARA YOL AÇABİLECEĞİNİ
DAİMA HATIRLARSAK,
DAHA ÖNCE ÇEKİLMİŞ BİR FOTOĞRAFIN AYNISINDAN ÇEKMEYE
GÖNÜL İNDİRMEZSEK;
ÜRETİLMİŞ GÖRÜNTÜLERİ KOPYALAMANIN
SANATTAN ÇOK İNTİHALİN KONUSU
OLDUĞUNU UNUTMAZSAK,
GÖNÜL İNDİRMEZSEK;
ÜRETİLMİŞ GÖRÜNTÜLERİ KOPYALAMANIN
SANATTAN ÇOK İNTİHALİN KONUSU
OLDUĞUNU UNUTMAZSAK,
BİR BAŞKA KÜLTÜRÜN İNSANLARINI
BİLHASSA İTİNA GÖSTEREREK FOTOĞRAFLARSAK,
BİLHASSA İTİNA GÖSTEREREK FOTOĞRAFLARSAK,
GÖRÜNÜMLERİ BİZE İLGİNÇ GELEN İNSANLARI FOTOĞRAFLARKEN
BİZİM İÇİN VAREDİLMİŞ EĞLENCELİKLER OLMADIKLARINI
HATIRLARSAK,
BİZİM İÇİN VAREDİLMİŞ EĞLENCELİKLER OLMADIKLARINI
HATIRLARSAK,
FOTOĞRAFÇI OLDUĞUMUZ İÇİN
HERKESE, ÖZELLİKLE KENDİ SINIFIMIZDAN / KÜLTÜRÜMÜZDEN AŞAĞI
OLDUĞUNU VARSAYDIĞIMIZ KİŞİLERE
İSTEDİĞİMİZ POZLARI VERDİRME HAKKIMIZ OLMADIĞINI BİLİRSEK;HERKESİ HER İSTEDİĞİMİZ GİBİ GÖSTEREBİLECEĞİMİZİ
DÜŞÜNMEZSEK,
HERKESE, ÖZELLİKLE KENDİ SINIFIMIZDAN / KÜLTÜRÜMÜZDEN AŞAĞI
OLDUĞUNU VARSAYDIĞIMIZ KİŞİLERE
İSTEDİĞİMİZ POZLARI VERDİRME HAKKIMIZ OLMADIĞINI BİLİRSEK;HERKESİ HER İSTEDİĞİMİZ GİBİ GÖSTEREBİLECEĞİMİZİ
DÜŞÜNMEZSEK,
AVRUPA YA DA ABD’DE YAŞAYAN İNSANLARLA YAPAMAYACAĞIMIZ
MODELLİ FOTOĞRAF PRATİKLERİNİ
ASYA VE AFRİKA’DA YAŞAYANLARLA DA YAPMAMAYI İLKE EDİNİRSEK,
MODELLİ FOTOĞRAF PRATİKLERİNİ
ASYA VE AFRİKA’DA YAŞAYANLARLA DA YAPMAMAYI İLKE EDİNİRSEK,
PARASINI VERDİK DİYE HERKESİ HER KILIĞA SOKMA HAKKIMIZ
OLMADIĞINI UNUTMAZSAK,
OLMADIĞINI UNUTMAZSAK,
BİR YERDE FOTOĞRAFINI ÇEKECEK BİR ŞEY KALMADIĞI ZAMAN
ORADAN AYRILMAYI DÜŞÜNMEZSEK,
ORADAN AYRILMAYI DÜŞÜNMEZSEK,
BOYNUMUZDAKİ FOTOĞRAF MAKİNESİNİN
BİZİ BİR ANDA SEVİMLİ, SEMPATİK, KURNAZ BİR KİŞİLİK YAPMADIĞINI
BİLİRSEK,
BİZİ BİR ANDA SEVİMLİ, SEMPATİK, KURNAZ BİR KİŞİLİK YAPMADIĞINI
BİLİRSEK,
İNSANLARI FOTOĞRAFLARKEN
NASIL BİRİ OLDUKLARINI ANLAMAK İÇİN ÇABA HARCARSAK;
KİMSEYİ GÖRÜNMEK İSTEMEYECEĞİ GİBİ GÖSTERMEZSEK,
NASIL BİRİ OLDUKLARINI ANLAMAK İÇİN ÇABA HARCARSAK;
KİMSEYİ GÖRÜNMEK İSTEMEYECEĞİ GİBİ GÖSTERMEZSEK,
BİR ARADA OLDUĞUMUZ FOTOĞRAFÇILARI RAKİP OLARAK DEĞİL
BİRLİKTE EYLEDİĞİMİZ ARKADAŞLAR OLARAK GÖRÜRSEK;
ORTAKLAŞA ÇABANIN TEDINI ÇIKARMAYI İHMAL ETMEZSEK,
BİRLİKTE EYLEDİĞİMİZ ARKADAŞLAR OLARAK GÖRÜRSEK;
ORTAKLAŞA ÇABANIN TEDINI ÇIKARMAYI İHMAL ETMEZSEK,
BİRİNİN FOTOĞRAFINI ÇEKTİĞİMİZ ZAMAN O KİŞİNİN TEMSİLİNİ
ÇIKARDIĞIMIZI VE BU TEMSİLİN ASLINDA BİZDEN ÇOK ONA AİT
OLDUĞUNU UNUTMAZSAK,
ÇIKARDIĞIMIZI VE BU TEMSİLİN ASLINDA BİZDEN ÇOK ONA AİT
OLDUĞUNU UNUTMAZSAK,
KOVBOY KOSTÜMÜYLE INDİANA JONES KILIĞI ARASINDA GEZİNEN
ÜNİFORMALI FOTOĞRAFÇILARDAN OLMAZSAK,
ÜNİFORMALI FOTOĞRAFÇILARDAN OLMAZSAK,
FOTOĞRAFININ ÇEKİLMESİNİ İSTEMEYEN BİRİNİ GİZLİCE
FOTOĞRAFLAYARAK KURNAZLIK KAPASİTEMİZİ GÖSTERMEYE
ÇALIŞMAZSAK,
FOTOĞRAFLAYARAK KURNAZLIK KAPASİTEMİZİ GÖSTERMEYE
ÇALIŞMAZSAK,
FOTOĞRAF ÇEKTİĞİMİZ İÇİN TEPKİ GÖSTEREN BİRİNİN KARŞISINDA
YÜZÜMÜZ KIZARIRSA,
YÜZÜMÜZ KIZARIRSA,
FOTOĞRAF ÇEKERKEN ETRAFTA OLAN BİTENİ GÖRMEZDEN
GELMEZSEK, FOTOĞRAFÇININ SADECE VİZÖRDEN GÖRDÜKLERİNİ
DEĞİL ÇEVRESİNDE OLUP BİTEN HERŞEYİ FARK ETMESİ GEREKTİĞİNİ
DAİMA HATIRLARSAK.
GELMEZSEK, FOTOĞRAFÇININ SADECE VİZÖRDEN GÖRDÜKLERİNİ
DEĞİL ÇEVRESİNDE OLUP BİTEN HERŞEYİ FARK ETMESİ GEREKTİĞİNİ
DAİMA HATIRLARSAK.
HAYATA VİZÖRDEN DEĞİL KALBİMİZDEN BAKARSAK,
GÖSTERİŞLİ FOTOĞRAF MAKİNALARI TAŞIMANIN BİZİ GAZETECİ,
SAVAŞ MUHABİRİ, MACERACI, SEYYAH, ARAŞTIRMACI, KAŞİF,
ANTROPOLOG FALAN YAPMADIĞINI UNUTMAZSAK.
SAVAŞ MUHABİRİ, MACERACI, SEYYAH, ARAŞTIRMACI, KAŞİF,
ANTROPOLOG FALAN YAPMADIĞINI UNUTMAZSAK.
FOTOĞRAF MAKİNEMİZİN DAVRANIŞLARIMIZI DEĞİŞTİRMESİNE,
OLAĞAN YAŞAMIMIZDAKİ TAVIR VE TEPKİLERİMİZİN TERSİNE BİR
TUTUM ALMAMIZA SEBEP OLMASINA
İZİN VERMEZSEK,
OLAĞAN YAŞAMIMIZDAKİ TAVIR VE TEPKİLERİMİZİN TERSİNE BİR
TUTUM ALMAMIZA SEBEP OLMASINA
İZİN VERMEZSEK,
RENGİ, IŞIĞI GÜZEL GÖRÜNEN FOTOĞRAFLAR ÇEKMENİN,
KARTPOSTAL FOTOĞRAFLARIYLA
SERGİLER AÇIP GÖSTERİLER YAPMANIN
SANATÇI OLMAYA YETMEDİĞİNİ
HATIRLARSAK
KARTPOSTAL FOTOĞRAFLARIYLA
SERGİLER AÇIP GÖSTERİLER YAPMANIN
SANATÇI OLMAYA YETMEDİĞİNİ
HATIRLARSAK
FOTOĞRAF MAKİNESİNİN HIRSLARIMIZI GÖRÜNÜR KILMASINA İZİN
VERMEZSEK,
VERMEZSEK,
KAÇIRDIĞIMIZ HER HANGİ BİR FOTOĞRAFIN
HAYATIMIZDAN HİÇ BİR ŞEY EKSİLTMEYECEĞİNİ
UNUTMAZSAK,
HAYATIMIZDAN HİÇ BİR ŞEY EKSİLTMEYECEĞİNİ
UNUTMAZSAK,
KARNIMIZI FOTOĞRAFÇILIKLA DOYURMADIĞIMIZI,
BOŞ VAKİTLERİMİZİ DEĞERLENDİRMEK İÇİN
SEVEREK YAPTIĞIMIZ GÜZEL VE EĞLENCELİ BİR UĞRAŞIMIZ
OLDUĞUNU
DAİMA HATIRLARSAK,
BOŞ VAKİTLERİMİZİ DEĞERLENDİRMEK İÇİN
SEVEREK YAPTIĞIMIZ GÜZEL VE EĞLENCELİ BİR UĞRAŞIMIZ
OLDUĞUNU
DAİMA HATIRLARSAK,
FOTOĞRAFÇILIK MERAKINI DUYGUSAL VE DÜŞÜNSEL
GELİŞİMİMİZE KATKIDA BULUNAN
BİR FAALİYET OLARAK
DEĞERLENDİRSEK,
GELİŞİMİMİZE KATKIDA BULUNAN
BİR FAALİYET OLARAK
DEĞERLENDİRSEK,
FOTOĞRAF MAKİNESİNİN YARIŞMACI DEĞİL DAYANIŞMACI YANIMIZI
GELİŞTİRMESİNE
İZİN VERİRSEK,
GELİŞTİRMESİNE
İZİN VERİRSEK,
FOTOĞRAFINI ÇEKECEĞİMİZ BİR SAHNEYİ DÜZENLEMENİN
ÖZEL BİLGİ, DENEYİM VE ÖN HAZIRLIK GEREKTİRDİĞİNİ,
MİZANSEN VERMENİN
KENDİNE ÖZGÜ BİR ÇALIŞMA ALANI OLDUĞUNU
UNUTMAZSAK,
ÖZEL BİLGİ, DENEYİM VE ÖN HAZIRLIK GEREKTİRDİĞİNİ,
MİZANSEN VERMENİN
KENDİNE ÖZGÜ BİR ÇALIŞMA ALANI OLDUĞUNU
UNUTMAZSAK,
FOTOĞRAFÇILIK BİR MARİFETSE EĞER
BU MARİFETİ SAHNE DÜZENLEME SANATINA FEDA ETMEZSEK;
FOTOĞRAFÇILIĞIN ÖNCELİKLE HAYATIN AKIŞINDAN İSTİFADE EDEN
BİR SANAT OLDUĞUNU
DAİMA HATIRLARSAK;
BU MARİFETİ SAHNE DÜZENLEME SANATINA FEDA ETMEZSEK;
FOTOĞRAFÇILIĞIN ÖNCELİKLE HAYATIN AKIŞINDAN İSTİFADE EDEN
BİR SANAT OLDUĞUNU
DAİMA HATIRLARSAK;
FOTOGRAFİK YARATICILIĞI,
SAHNE DÜZENLEMENİN YARATICILIĞINA TERK EDEREK
BASİT BİR KAYIT HALİNE GETİRMEZSEK,
SAHNE DÜZENLEMENİN YARATICILIĞINA TERK EDEREK
BASİT BİR KAYIT HALİNE GETİRMEZSEK,
GÖRÜNÜMLERİN
BİTİP TÜKENMEZ BİR KOPMALAR VE BULUŞMALAR
DİZGESİ OLDUĞUNU BİLEREK
ÇEVREMİZDEKİ HER ŞEYİN KURULUP BOZULAN
BİR İLİŞKİLER ZİNCİRİ İÇİNDE DEVAM ETTİĞİNİ DİKKATE ALIRSAK,
BİTİP TÜKENMEZ BİR KOPMALAR VE BULUŞMALAR
DİZGESİ OLDUĞUNU BİLEREK
ÇEVREMİZDEKİ HER ŞEYİN KURULUP BOZULAN
BİR İLİŞKİLER ZİNCİRİ İÇİNDE DEVAM ETTİĞİNİ DİKKATE ALIRSAK,
HAYATIN AKAN GÖRÜNÜMLERİNDE
RASTLANTILARIN SİHRİNDEN İSTİFADE EDERSEK;
FOTOĞRAFÇININ EN GÜÇLÜ MALZEMESİNİN
ÇEVRESİNDEKİ KAOS OLDUĞUNU BİLİRSEK,
DÜZENLENMİŞ SAHNELERİN KAOSU YAPAY HALE GETİRDİĞİNİ
GÖRÜRSEK,
RASTLANTILARIN SİHRİNDEN İSTİFADE EDERSEK;
FOTOĞRAFÇININ EN GÜÇLÜ MALZEMESİNİN
ÇEVRESİNDEKİ KAOS OLDUĞUNU BİLİRSEK,
DÜZENLENMİŞ SAHNELERİN KAOSU YAPAY HALE GETİRDİĞİNİ
GÖRÜRSEK,
FOTOĞRAFÇILIĞIN SÜREKLİ DEĞİŞİM İÇİNDEKİ HAYATIN
GÖRÜNÜMLERİNDEN ÇIKARIMLAR YAPMAK OLDUĞUNU
HİSSEDEREK FOTOĞRAF ÇEKERSEK;
BU ÇIKARIMLARI YAPABİLECEK
REFLEKSLERİ GELİŞTİRMEYE VE ALGI KABİLİYETİMİZİ KESKİNLEŞTİRMEYE
GAYRET EDERSEK,
GÖRÜNÜMLERİNDEN ÇIKARIMLAR YAPMAK OLDUĞUNU
HİSSEDEREK FOTOĞRAF ÇEKERSEK;
BU ÇIKARIMLARI YAPABİLECEK
REFLEKSLERİ GELİŞTİRMEYE VE ALGI KABİLİYETİMİZİ KESKİNLEŞTİRMEYE
GAYRET EDERSEK,
ÇEKTİĞİMİZ HER FOTOĞRAFIN
SORUMLULUĞUNU ALIRSAK,
SORUMLULUĞUNU ALIRSAK,
ÇEKTİĞİMİZ HER BİR FOTOĞRAFIN
İNSAN ONURUNU ZEDELEMEDİĞİNDEN
EMİN OLURSAK,
İNSAN ONURUNU ZEDELEMEDİĞİNDEN
EMİN OLURSAK,
BİZ DE
GÜZEL BİR FOTOĞRAFÇI
OLURUZ KARDEŞİM
Özcan YURDALAN
Kaynak: FOTOĞRAFYA
SELÇUKTA YÜZLERCE YIL SÜREN COŞKU
Her yıl Ocak ayının 3. Pazar günü Selçuk ve Efes'te gerçekleşen deve güreşleri 35 yıldır yapılmakta. Gelenekselleşerek uluslararası bir festivale dönüşen deve güreşleri turistlerin büyük ilgi odağı.
"YAŞAMIN GÜÇLÜ TANIĞI"
YAŞAMIN GÜÇLÜ TANIĞI
Basralı Hasan'dan günümüze değin çok şey değişti. Hızla akıp giden zaman, beraberinde toplumları, teknolojiyi, yaşamı ve yaşam anlayışlarını da kaçınılmaz olarak değiştirdi, değiştiriyor, değiştirecek de..
Dünyanın en uzak köşesinde bile yaşamın her alanındaki değişiklikleri incelemeyi ve gelecekteki verilerle kıyaslayabilmeyi isteyen bilim insanları; toplumların yaşamlarını, bitki ve hayvanları, doğa olaylarını, canlı cansız tüm varlıkları görüntüleme yoluyla belgeliyorlar.
Değişim sürüyor. Dünya değişiyor. Somut ve somut olmayan ne varsa bu değişimden koşulsuz olarak olumlu/olumsuz etkileniyor. Doğa, kentler, insan ve alışkanlıklar değişiyor. Bu bağlamda, görüntülemenin önemi kendini en açık biçimde duyumsatıyor.
Kültür ve sanattan bilime, sağlık ve spordan doğal yaşama değin herşey görüntü konusu oluyor artık. 40-50 yıl önce sadece fotoğrafçılarda bulunan fotoğraf makinelerini günümüzde amatör olarak herkes kullanabiliyor. Dijital teknolojilerdeki hızlı gelişme, görüntülemedeki kullanım kolaylığının yanısıra daha nitelikli görsel kaydetme keyfini de yaşatıyor kullanıcılara..
Her ülkede sayısız fotoğraf kulübü var. Çeşitli kategorilerde fotoğraf yarışmaları düzenleniyor, amatör ve profesyonel fotoğraf tutkunları katıldıkları foto safarilerde keşfettikleri yeni yerleri ve tanıklıklarını görüntülüyorlar. Genci yaşlısı taşınabilir telefonlarıyla özçekim (selfie) yaparak yaşamlarını belgelemenin mutluluğunu yaşıyor. Tüm bu gelişmeler bize fotoğrafın öneminin giderek daha çok algılandığını işaret ediyor.
Görüntü, yaşamın en güçlü tanığıdır. Daha kolay ve hızlı kaydediciler yaşamın her anını görüntülüyor. Değişen insan ve yaşamı fotoğrafın en önemli temasını oluştururken caddeler, sokaklar, meydanlar, yapılar da değişiyor. Kent ve kent mimarisi değişiyor. Ülkeler ve kentler kendi özelliklerini, özgün yaşam biçimlerini ve doğal güzelliklerini fotoğraf yoluyla ifade ediyorlar.
Fotoğrafçı, ışıkla yazı yazan, yaşamın gönüllü tanığıdır. Kimi zaman gerçeğin ardından koşan ama çoğu zaman gerçek yaşamla el ele olan sanat emekçisidir. En yüce dağların zirvesinde, en kuytu mağaralarda, gidilmemiş kanyonlarda, en coşkun akarsularda yılmadan görüntü alır ve değişen kent ve kırsal yaşamı kaydeder. Gelecek kuşaklara bugünün insanını anlatmaya çalışır. Çekilen her görsel bir belgedir. O anın tanıklığıdır ve önemlidir.
Niksar'da, Fotoğrafçı Sabri Efendi'den (Sabri Bilgin) söz edildiğine tanık oldum ama çocukluğumda tanıdığım ilk fotoğrafçı Zekeriya Erensayın'dır. Zeki ağabeyi Yurdanur Ağabey (Yurdanur Tepebaşı) izlemişti. Bugün onların çocukları, hatta torunları bölgemizde fotoğrafçılığı başarıyla sürdürüyorlar. Niksar'da profesyonel fotoğrafçılık adına gurur verici, övülesi bir gelişme..
Fotoğraf konuşurken Niksarlı fotoğraf tutkunlarından da söz etmek istiyorum. Bölgemizdeki tüm güzellikleri, doğal yaşamı, kent ve insanımızı dur durak bilmeden görüntüleyen Niksarlı fotoğraf tutkunları kendi meslek yaşamlarının arta kalan zamanlarını özveriyle fotoğrafa ayırarak fotoğraf sanatı adına önemli bir davranış sergiliyorlar. Katıldıkları yarışmalarda dereceler, ödüller alıyorlar. Kendilerini kutluyor ve bu örnek etkinliklerini başarıyla sürdürmelerini diliyorum.
Türkiye'de ilk fotoğrafçılık müzesi Balıkesir'de kuruldu. Sonrasında birçok il ve ilçe, kentlerinde yaptıkları fotoğrafçılık müzeleriyle kendi sanat emektarlarına sahip çıktılar. Fotoğrafçı Sabri Efendi'den günümüze tüm Niksarlı fotoğrafçıların özgün köşelerinin olacağı, en eski siyah/beyaz ve sepya Niksar görsellerinin, o dönemlere ait makine ve ekipmanlarıyla birlikte sergileneceği NİKSAR FOTOĞRAFÇILIK MÜZESİ'ni oluşturmak hiç de zor olmasa gerek. Fotoğraf emekçilerine sevgilerimle..
CİHAT TAŞKIN
Kaynak: DANİŞMEND GAZETESİ
13 Ocak 2017
EFSANE TÜRKİYE'DE..
LEICA
Görsel tarihin en önemli temsilcilerinden biri olan, dünyaca ünlü fotoğraf makinesi üreticisi Leica artık Türkiye’de. Doğuş Grubu, Leica’yı bomontiada’da açtığı yerleşkeyle İstanbul’a taşıdı.
Özel iş birliği kapsamında Leica mağaza, galeri ve akademinin yer aldığı Leica yerleşkesi fotoğraf meraklılarıyla buluşuyor. Leica’nın 20. yüzyıldan itibaren devrim yaratarak yön verdiği fotoğraf tarihinin izleri Tarihi Bira Fabrikası’nın yeniden işlevlendirilmesiyle oluşturulan kültür kampüsü bomontiada’da boy gösteriyor.
Bu yatırımla Los Angeles ve Frankfurt’tun ardından Leica mağaza, galeri ve akademiyi bir araya getiren ve dünyadaki en büyük örneklerinden biri olan Leica yerleşkesi İstanbul’da da kapılarını açtı.
Dünya üzerinde 200’den fazla şehirde mağazası bulunan Leica’nın bölgedeki ilk mağazası sanatseverlerin beğenisine sunulmuş oldu. Leica’nın Türkiye distribütörü olan Doğuş Grubu, bu iş birliği ile yerel ve uluslararası sanatçıların da bir araya geleceği bir fotoğraf üssü kurmayı da planlıyor.
Kaynak: ATLAS DERGİSİ
TRUMP HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ..
TRUMP hakkında..
Donald Trump hakkında gerçekten her şeyi bildiğiniz kanısında mısınız? Bir daha düşünün. Trump hakkındaki 25 gerçek sizi şaşırtacak.
Trump’ın siyasi anlayışı kutuplaştırıcı olmakla beraber, Amerikan tarihindeki bütün başkan adaylarının en ilginçleri arasındadır. Kanalların reyting oranını yükselten, inançsızlığıyla gazetelere manşet olan, abartılı konuşma sanatıyla insanların ilgisini her defasında çekmeyi başaran Trump, bunların yanı sıra, eyleme döktükleri ve söyledikleriyle insanları şaşırtmaya devam etmektedir. Donald Trump hakkında, aşağıda listelenmiş olan 25 inanılmaz gerçek de sizleri şaşırtacak gerçekler arasındadırlar.
Trump içki içmez ama kendi votka markasını üretmiştir
Trump’ın para kazanmak için her şeyi yapabileceği ve yapabileceklerine, ilgilenmediği ürünleri üretmenin de dâhil olduğu apaçık ortadadır. Abisi alkol bağımlılığından öldüğünden ötürü alkolden uzak duruyor olmasına rağmen 2006 yılında “Trump Votka” ürününü piyasaya sürmüştür. Beklendiği gibi insanlar, katılınmayan şeylere dâhil olunmaması gerektiğini savunmuş; Trump Votka ürünü 2011’de iflas etmiştir.
Trump parmaklarının büyüklüğü konusunda aşırı hassastır
Bundan birkaç yıl önce Vanity Fair dergisinde çalışmakta olan bir editör, Trump’a “kısa parmaklı görgüsüz kimse” adını takmıştır. Trump bu ifadeden öyle rahatsız olmuştur ki altın kağıda sarılı parmaklar eşliğinde ellerinin fotoğrafını derginin editörüne göndermiştir. Trump sürekli olarak bu resimleri göndermekle kalmamış; aynı zamanda da parmaklarının orantılı olduğunu kanıtlamak için el izlerini de göndermiştir.
Trump’ın kendi masa oyunu vardır
Trump’ın masa oyunu, başarıyla ilerlemesi üzerine, 1989’da Milton Bradley tarafından ortaya çıkarılmıştır. Trump, milyon dolarlık gayrimenkul imparatorluğu kurmak için babasından borç aldıktan sonra medyada bir ikon haline gelmiştir. Oyuncuların, Trump gibi, büyük bir şans eşliğinde yükselmeleri mümkündür; ama Trump’ın, oyun piyasaya sürüldükten sonraki yılda yaşadığı gibi, her şeylerini kaybetmeleri de mümkündür. Oyun Trump adına büyük bir çöküştür, fiyaskodur.
Trump altın bir ahududu ödülü kazanmıştır
Donald Trump Başkan Obama’ya hayat boyu ücretsiz golf teklif etmiştir
Trump’ın bu planın işe yarayacağını düşünmüş olması gerçekten ilginç. Milyarder Trump Obama’ya, golf derslerine ücretsiz katılım teklif etmiştir. Ama işin içinde bir bit yeniği vardır —bu bir tuzaktır: Obama, teklifi kabul etmesi halinde, başkanlıktan istifa etmek zorunda kalacaktır. Açıkçası ücretsiz golf Obama’nın başkanlığı bırakması için yeterince cezbedici değildir; dolayısıyla Obama özgür dünyanın lideri olarak kalmaya karar vermiştir.
Trump temizlik hastasıdır
Jeb Bush, Donald Trump’ın tokalaşmayı sevmeyen bir temizlik hastası olduğunu sık sık söylemeyi kendisine bir görev edinmiştir. Trump’ın ellerini temiz tutmayı tercih ettiğini ve kamuya mâl olmuş biri olarak konumu gereği birçok kişiyle tokalaşmak zorunda kalmasından rahatsız olduğunu belirtmeden edemez. Bush bir yılda altmış beş bin kişiyle tokalaşmasının bekleneceğini dile getirmiş; bunu yapmayı reddetmesinin saygısızlık olarak görüleceğini, bu durumun ilerdeki başkanlığı için problem yaratabileceğini belirtmiştir.
Trump 1991’de milyon dolarlık borç batağında yüzüyordu
1991’de Donald Trump birçok bankadan milyonlarca lira borç almış ve bu borçlarını ödemek için bütün mallarını dağıtmak zorunda kalmıştır. American Express yatını almış, Citigroup’un bir hava yolunu ve birçok perakende ticaret işini almış, Bankers Mannathan’daki Grand Hyatt’ın kontrolünü ele geçirmiştir. Bankaların hiçbiri ekonomik durgunluğun ortasında mülkiyet edinmesine vesile olmamıştır. Paralarını geri almak adına tek yol budur.
Trump net servetinin duygularıyla değiştiğini söyler
Trump, servetiyle ilgili söylenilen yalanlardan ötürü, bu konuda ona iftira atmış olan insanlara dava açmıştır. Çünkü Trump ne servetinin sürekli değiştiğini ne de birkaç yıldır borç batağına saplanmış olduğunu düşündüğünden dolayı, bunların saçma olduğu kanısına varmıştır. Bir dava süresince dayanıklı kalmış; sonrasında ise net servetinin sürekli dalgalandığını ve bu durumun, “kendisini nasıl hissettiği” de dâhil olmak üzere birçok faktöre dayanmakta olduğunu kabul etmiştir. Yine de markasının servetine dâhil edildiğini ve servetinin şu anki değerinin 7 milyon dolardan fazla olduğunu öne sürmüştür.
Trump birinci sınıftan beri hiç değişmemiş olduğunu iddia etmektedir
Trump vermiş olduğu bir röportajda, birinci sınıftaki haliyle birebir aynı olduğunu iddia etmiştir. Huylarının ve kişiliğinin hiç değişmediğine inanmaktadır. Öğretmenlerine silgi atması ve doğum günü partilerinde pasta fırlatmasıyla bilinen birinci sınıftaki halinin göz önünde bulundurulması durumunda, bu epey ürkütücü. Trump öğretmenini, müzikle ilgili hiçbir şey bilmediğini iddia etmesi üzerine, lekelemekten geri kalmamıştır. Trump’ın bu davranışını, “son derece normal” kelimeleri eşliğinde nitelendirmek mümkündür; çünkü her daim çabuk öfkelenmiş, destekçilerinin başvurmakta olduğu şiddeti her daim savunmuştur.
Adalet bakanlığı Trump’ın şirketlerini dava etmiştir
Trump’ın yönetimi altında olan emlak şirketinin, evleri belirli ırklardan insanlara kiralamıyor olduğundan ötürü, ayrımcılıkla suçlandığı iddia edilmiştir. Halen şirkette çalışmakta olanlar veya geçmişte çalışmış olanlar; başvuran kişilerin ırkını belirtmek ve başvuru yapan tüm siyahilerin cesaretlerinin kırıldığını söylemek adına, mahkemeye gitme kararı almışlardır. Trump daha sonra davayı yatıştırmaya karar vermiştir.
Trump 2000’de reformist partisi başkanlığı için adaylığını koymuştur
Aspen’de Ivana Zelnickova ve Marla Maples arasında bir kavgaya sebep olmuştur
Donald Trump, Ivana ile evlendiği dönemde, Marla Maples ile yasak bir ilişki yaşamaktadır. Ivana Aspen’de Donald ile tatildeyken ilişkiyi ortaya çıkarmış; Marla ile yüzleşmeye karar vermiştir. Her ikisi de restorandayken, insanların içinde Marla ile yüzleşmiştir. Marla, Donald’ın karşılaştığı en iyi kadın olduğuyla övündüğü için, iş için harika olduğunu söylemiştir. Fakat Ivana ve Donald çifti yakın zamanda boşandıklarından ötürü bu iş, evlilikleri açısından kötü olmuştur.
Trump yalnızca kendisine kalan mirasla da zengin olabilirdi
Raporlar Trump’ın parasını sayarken siyahi insanları istemediğini söylediğini belirtirler
John O’Donnell “Trumped” adında bir kitap yazmıştır. Kitapta Trump’ın Plaza Hotel’de başkanlık dönemi sona erdikten sonra, Trump Castle’de ve Trump Plaza’da parasını sayan siyahi muhasebecileri şikâyet etmeye devam ettiğini ifade etmiştir. Trump’ın parasını saymasını istediği kişilerin her gün sinagog şapkası takan kısa boylu kişiler olduklarını da belirtmiştir. Trump daha sonra O’Donnell’in iddialarının doğru olduğunu kabul etmiştir. Cumhuriyetçi adaylığını açıkladığından beri sayısız ırkçı ifadeler kullanan birisi için bu durum hiç şaşırtıcı değil.
Trump kendi programında çıktığı bölüm başına 375 bin dolar almıştır
Çırak, kısa süreliğine, oldukça popüler bir televizyon programı halini almıştır. Trump’ın görünür olmasına yardım etmiş; markasını ve ürününü yaygınlaştırmasına vesile olmuştur. Ayrıca Trump’a yeni ilişkiler kurması konusunda ön ayak olmuş; ona reklamcılık girişimi fırsatı vermiştir. Trump için çok iyi bir maaş çeki niteliği taşımıştır. Bir sezonda 15 bölümden oluşan bu program sayesinde bir yılda toplam 5,6 milyon dolar kazanmıştır.
Trump kötü davranışları yüzünden askeri okula gönderilmiştir
Trump hiç ATM kullanmadığını söyler
Trump WWE şeref kürsüsü ünvanını almıştır
Trump New Jersey eyaletinin Atlantic City kentinde Trump Plaza’da birçok WWE etkinliğine ev sahipliği yapmış ve sıklıkla ön sıralardaki yerini almıştır. Trump WWE’nin sahibi Vince McMahon’u gölgede bırakmak için çatıdan on binlerce dolar düşürdüğü zaman, WWE ününe kavuşmuştur. Bu ilginç mücadelede Trump McMahon’ın kafasını tıraş etme hakkı kazanmış ve reklama vermiş olduğu katkılardan dolayı Şeref Kürsüsü’nde yer almıştır.
Trump Tower kısmen, saati 4 dolara çalışan kaçak göçmenler tarafından inşa edilmiştir
Donald Trump’ın, Trump Tower’ı inşa etmesi adına sözleşme imzaladığı şirket, ülkede kaçak olan 200 adet Polonyalı işçi kiralamıştır. İşçiler saat başına 4-5 dolar almış, on iki saat boyunca çalışmak zorunda bırakılmışlardır. İşçiler belge sahibi olmadıklarından ötürü işverenler, iş hukukuna uymak zorunda değillerdir ve bu yüzden bu iş yanlarına kar kalmaktadır. Trump kaçak işçilerle ilgili bütün bildiklerini inkar etmiştir. Fakat onlar alacakları parayı istediklerinde onları sınırdışı etmekle tehdit etmekten geri kalmamıştır.
Trump babasını maymun olarak gördüğü için Bill Maher’e dava açmıştır
Trump’a İskoçya Üniversitesi’nden Onursal Derece verilmiş fakat sonrasında iptal edilmiştir
Trump’ın Hollywood bulvarı üzerindeki bir yıldızda adı yazmaktadır
Geçen yılın haberlerinde konusu sıklıkla geçmiş olduğundan ötürü, Trump’ın ününün lekelenmiş olduğu gerçeğine tanık olmuş olabilirsiniz. Trump şöhretini, televizyon programının popüleritesine ve Çırak filmine borçludur. Trump, şovuyla eğlence sanayisine vermiş olduğu katkıdan dolayı 2327. yıldıza layık görülmüştür. Trump şov yapmanın eğlenceli bir deneyim olduğunu ve şova çıkan her kadının onunla flört ettiğini söylemiştir. Trump bunu kesinlikle yakışıklılığına ve “patron” sıfatından uzak oluşuna borçludur.
İngiliz parlamentosu Trump’ın ülkeye girmesine izin verilip verilmeyeceğini gerçekten tartışmıştır
Trump pizzayı çatal ve bıçakla yer
Trump, 1990 yılında “Hayaletler Beceremez ki” filmindeki rolü ile Altın Ahududu En Kötü Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü almaya hak kazanmıştır. Filmde Trump’ın Bo Derek karakteriyle iş toplantısında olduğu bir sahne yer almaktadır. Bo Derek hariç herkese görünmez olan hayali kocası, toplantı süresinde karaktere yardım etmiştir. Eğer bu filmi duymadıysanız, filmin karakterlerinden birinin Altın Ahududu Ödülü almasının bir nedeni olduğunu bilin.
Trump 2000 yılında Reformist Parti’nin bir üyesi olarak, partiye başkanlık teklifini sunmuştur. Bu konuda, başkan yardımcısı olmayı düşünen Jesse Ventura’nın desteğini de almıştır. Trump yarıştan çıkmış; fakat yine de California ve Michigan ön seçimlerini kazanmıştır. Seçimlerin ilk aşamasında elde etmiş olduğu başarı, farklı bir teklifle ilerlemesi konusunda onun için yeterli olmuştur.
Trump’ın babasından kalan miras öylesine yüklü bir miktardı ki, mirası indexli yatırım fonuna yatırması ya da biriktirmesi halinde de aynı servete sahip olabilirdi. Birçok insan için bu aslında, Trump’ın para konusunda, söylediği kadar iyi olmadığının bir göstergesiydi. Çünkü mevcut mirasın göz önünde bulundurulması halinde Trump’ın birçok işinin net serveti, şu anki halinden çok daha fazlası olmalıydı.
Trump’ın birinci sınıftan; yani askeri okula gönderildiği 10’lu yaşlarından beri değişime uğramamış olduğunu gözlemlemek mümkündür. Trump’ı düzelmesi umuduyla New York Askeri Akademisi’ne göndermeyi düşünen ailesi, onu büyük sıkıntıya sokmuştur. Eğer bu Trump’ın düzelmiş haliyse, önceki halini bilmek istiyor olduğumuzdan emin olmadığımı belirtmek durumundayım. Trump, Vietnam Savaşı’ndan kaçmak için 4 kere askerliğini tecil ettirdiği için asla askeri yeteneklerini kullanmayı öğrenememiştir.
Late Night With Conan O’Brien adlı programda Conan O’Brien ile gerçekleştirmiş olduğu röportajda Trump, hiç ATM kullanmadığını söylemiştir. Trump böyle söyleyene dek, bunun övünülecek bir şey olduğunu bilmiyorduk. Trump zengin bir çevrede yetiştiği için ve çevresinde muhtemelen onun için ATM’ye gidecek birileri olduğu için bu doğru olabilir. Trump muhtemelen cüzdan veya kredi kartı bile taşımaz. Çünkü çevresi, bu önemsiz işi onun için yapabilecek insanlarla doludur.
Hâlâ anlayamamış olduğumuz tuhaf kavgada Bill Maher, talk şovda Donald’ın bir maymunun oğlu olduğunu söylemiştir. Trump’a, babasının gerçekten bir insan olduğunu kanıtlaması ricasında bulunmuş; 5 milyon dolar ödül teklif etmiştir. Trump nüfus cüzdanını-doğum belgesini göstermiş ve 5 milyon doları ödemeyi reddettiğinde Maher’e dava açmıştır. Nihayetinde dava düşmüştür.
İskoçya Üniversitesi Donald Trump’a, bir girişimci ve iş insanı olarak elde ettiği başarılardan dolayı onursal derece vermiştir. 2015’te üniversite, Trump’ın artık üniversitenin dünya görüşünü ve değerlerini yansıtmıyor olduğu gerekçesiyle, derecesini geri almakta karar kılmıştır. Böylelikle Donald Trump, İskoçya’daki resmi iş temsilciliği statüsünü kaybetmiştir. İskoçya’nın kararını anlıyoruz. Çünkü biz Donald Trump’ın varlığını iptal etmek isteyenlerdeniz.
İngiliz Parlamentosu Trump’ın ülkeye girmesine izin verilip verilmeyeceğini tartışmak için toplanmıştır. Tartışma; Trump’ın kötü sözleri, ahlaksız ve saygısız davranışlarından dolayı girişini engellemek adına iki yüz elli bin Britanyalı tarafından toplanan imzalara cevap niteliğinde ortaya çıkmıştır. İmzalar, konunun İngiltere Parlamentosu tarafından tartışmaya sunulması adına, yeterli sayıdaydılar. Parlamento bütün zamanını hakaretler savurmak ve ırkçı söylemleri kınamakla geçirdi.
Trump siyahi biri olarak yeniden doğmak ister
Trump iyi eğitimli siyahi bir adamın iş piyasasında beyaz bir adamdan daha avantajlı olduğunu söylemiştir. Ayrıca yeniden başlama şansı olması halinde iyi eğitimli siyahi biri olmayı tercih edeceğini de ifade etmiştir. Çünkü Trump gerçekten siyahilerin bir avantajı olduğuna inanır. Amerika siyahi bir başbakan seçtiği için ırkçılığın etkisinin kaybolduğuna inanmaktadır. Sürekli olarak ırkçı sözler sarf eden ve siyahi muhasebecilerin (gerçekten iyi eğitimli) parasını saymasına dahi izin vermeyen birisinden bunları duymak gerçekten ilginç.
Böyle bir duruma sıklıkla şahit olmadığız; denk gelmemiz halinde garipsediğimiz gerçeği yadsınamaz. Trump parmaklarının yağlanmasını istemediğini söylemektedir ve elleri konusunda gerçekten hassastır. Kırıntıları yemediği için pizzayı kesip yemenin oldukça kolay olduğunu söyler.
Trump’ın bugün bildiğimiz Trump haline gelmesinde etkili olan hayatının farklı bölümlerine göz attık. Kendisini ilk düzenleyici ve diğer ülkelerin sevmediği olarak tanımlayan şaibeli bir başkan adayı. Görünenden daha fazla yeteneği var. Örneğin herkese, kadınların onu ne kadar çok sevdiğini söyleme takıntısı vardır; parmaklarının boyutu konusunda endişelidir ve siyahi insanlara güvenmez; ama onlardan biri olmak ister. Kısacası biz onun hem sürprizlerle dolu hem de Amerika’nın başına gelebilecek en kötü şey olduğunu, rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kaynak: Canan Selcan Sevgili - GAİA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)