duygu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
duygu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

09 Mart 2017

KARŞIYAKALI RESSAM MİRAY YURTSEVEN TABLOLARINI KADINLAR İÇİN SERGİLEDİ

KADIN NEFESTİR, HAYATTIR..
Ressam Miray Yurtseven'in Yağlıboya Çalışmalarından..

Karşıyakalı Ressam Miray Yurtseven yağlıboya resimlerini Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlediği KADIN VE NEFES sergisinde sanatseverlerin beğenilerine sundu.


"KADIN VE NEFES" Resim Sergisi - Buca Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi - İZMİR


İzmir, Buca Belediyesi Kültür Müdürlüğü işbirliğiyle düzenlenen KADIN VE NEFES Resim Sergisi 08 - 20 Mart 2017 tarihlerinde Buca Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nin yer aldığı Pembe Köşk'te gezilebilecek. 



Dostları onu yalnız bırakmadı..


Miray Yurtseven 8 Mart 2017 Çarşamba günü saat 17'de açılışı yapılan sergisinde sanat tutkunları ve dostlarıyla kucaklaşma fırsatı da buldu. 







Duygulu anların yaşandığı törende, izlenimlerini takipçilerimizle paylaşan 
Ressam M. Yurtseven; 
"Resim çalışmalarımın Kadınlar Günü nedeniyle sergiliyor olmasından çok mutluyum. Buca Belediyesi Kültür Müdürlüğü başta olmak üzere çabalarımı destekleyen ve katkılarını esirgemeyen tüm dost ve arkadaşlarıma, yağmur çamur demeden ziyaretime gelen tüm yakınlarıma yürekten teşekkür ediyorum" dedi.








Karşıyakalı Ressam Miray Yurtseven'in peyzaj, portre, doku, ayrıntı ve natürmort çalışmalarının zevkle izlendiği sergiden emek ve sanatın gücü yansırken ziyaretçilerin dudaklarındaki tebessüm fotoğraf karelerinde mutlu anılar olarak kaldı.


























MİRAY YURTSEVEN KİMDİR?



MİRAY YURTSEVEN Ressam 

























Miray Yurtseven, İzmir - Karşıyaka'da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini tamamladıktan sonra Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümünden mezun oldu.


Yüksek Eğitim döneminde hobi amaçlı resim yapmaya başlayan Miray Yurtseven özel bir ticari firmadan emekli olduktan sonra resim çalışmasına ayıracak daha fazla zaman bulabildi.


23 yıldır evli ve 2 çocuk sahibi olan Miray Yurtseven; "Bir ulus sanat ve sanatkardan yoksunsa, tam bir hayata sahip olamaz" düşüncesiyle çalışmalarını Karşıyaka Sacide Yorulmaz Atölyesi'de sürdürmektedir. 


SERGİDEN İZLENİMLER





















































14 Şubat 2017

SEVGİLİLER GÜNÜNÜN ARDINDAN.. Cihat TAŞKIN

KEŞKE HER GÜN SEVGİLİLER GÜNÜ OLSAYDI

























14 Şubat'ta tüm dünyada Sevgililer Günü kutlanıyor. Özellikle sevgi ve şefkate en fazla gereksinim duyduğumuz bu günlerde Sevgililer Günü’nün çok yerinde bir uygulama olduğunu kabul ediyor ve hangi nedenle olursa olsun sevginin ve saygının anımsatılıyor olmasını değerli buluyorum.

Sevgililer Günü de bayramlar gibi coşkulu, sevinç dolu, mutluluğun zirve yaptığı anları yaşatır kutlayanlara. Anneler Günü, Babalar Günü, Yaşlılar Günü, Engelliler Günü vb..  günler sevdiğimiz, saygı duyduğumuz ve önemsediğimiz insanlara duygularımızı ifade edebilmek için yeni fırsatlardır bizim için. Ama ne ilginçtir benzer günlerde insanlar birbirlerine armağan vermek zorundalığı ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu, fırsatçı bir ticari anlayışın toplumlara yansıtılmasından başka bir şey değildir. Parası olmayanlar Sevgililer Günü kutlayamaz mı ya da insan sevdiğine sevgisini bir çift sözle, içten bir tebessümle, sıcak bir dokunuşla ifade edemez mi? Mutlaka pahalı bir armağan vermek/almak mı gerekir.

Siz siz olun, reklamlarda yayımlanan dayatmalara aldanmayın. Unutmayın ki; pahalı armağanlar vermeseniz de sizi sevenler sizin gerçek sevgilinizdir.

Peki, dilerseniz Sevgililer Günü’ne biraz da farklı bir açıdan bakalım.

Bir kişinin sevgilisi olmak için sevgili, nişanlı, sözlü, flört, eş (karı/koca) ya da çıktığı biri mi olmak gerekiyor? Bence, “hayır”..

Her bireyin ‘sevgili’ anlayışını üyesi olduğu toplumun gelenekleri, görenekleri ve kültürel yapısı belirliyor. Tam bu noktada aklımıza “Sevgili nedir?” sorusu geliyor.

İnsanların, sadece, karşı cinse duyduğu içsel dürtüleri ve heyecanları mı belirliyor “sevgili” olmayı?

Bence, sevgili olmayı en fazla hak edenler, vatanları için gözlerini kırpmadan tehlikenin üzerine giderek canları pahasına görevlerini yerine getiren kahraman şehitlerimizdir. Onlar, yüreklerdeki yeri asla doldurulamayacak gerçek sevgililerdir.

Sevgilileri saymakla bitmez.. Sıcak yaz günleri gölgesinde serin serin kitap okuduğum salkım söğüdü çok seviyorum, o ağaç benim sevgilim. Doğada bulunan tüm bitkiler ve diğer hayvanlar da öyle.. Dedelerimi hiç tanımadım ama ninem (anneannem) ile unutulmaz anılarım oldu. Kuşkusuz annem ve babam da öyle.. Arkadaşlarım, dostlarım da öyle.. Dedim ya, sevgililerimin hangi birini sayabilirim ki..

Aslında yüreği sevgiyle dolu olan, doğruluk yolundan ayrılmayan, iyilik yapan, insana ve alın terine saygılı olan herkes birer sevgilidir.

Aklımı kurcalayan bir soru da şu;
“Neden her zaman somut nesneler sevgili olarak kabul edilir?”.

Ben bazı kavramları ve düşünceleri de sevgiye değer görüyor ve sevgili olarak kabul ediyorum. Örneğin; “Bağımsızlık”, “Özgürlük”, “Emeğe Saygı”, “Herkes İçin Adalet”, “Toplumcu Düşünce” ve “İnsancıllık”.. Bu bağlamda; tüm bu değerleri ülkemize kazandıran ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ilk sevgilisi olmalıdır diye düşünüyorum.

Bir kavram olarak Sevgililer Günü için çok şey söylenebilir, yazılabilir. 
“Keşke her gün sevgililer günü olsaydı” diyorum tüm yüreğimle.

Sevgilerimle.. 

Kaynak: DANİŞMEND GAZETESİ


14 Ocak 2017

"YAŞAMIN GÜÇLÜ TANIĞI"


fotoğraf
YAŞAMIN GÜÇLÜ TANIĞI


Basralı Hasan (965-1038), Ortaçağ'da güneş tutulmasını incelemek ve güneş ışınlarını kaydetmek için fotoğraf makinesinin en ilkel biçimi olan karanlık kutuyu ilk kullanan optik bilginidir.

Basralı Hasan'dan günümüze değin çok şey değişti. Hızla akıp giden zaman, beraberinde toplumları, teknolojiyi, yaşamı ve yaşam anlayışlarını da kaçınılmaz olarak değiştirdi, değiştiriyor, değiştirecek de..

Dünyanın en uzak köşesinde bile yaşamın her alanındaki değişiklikleri incelemeyi ve gelecekteki verilerle kıyaslayabilmeyi isteyen bilim insanları; toplumların yaşamlarını, bitki ve hayvanları, doğa olaylarını, canlı cansız tüm varlıkları görüntüleme yoluyla belgeliyorlar.

Değişim sürüyor. Dünya değişiyor. Somut ve somut olmayan ne varsa bu değişimden koşulsuz olarak olumlu/olumsuz etkileniyor. Doğa, kentler, insan ve alışkanlıklar değişiyor. Bu bağlamda, görüntülemenin önemi kendini en açık biçimde duyumsatıyor.

Kültür ve sanattan bilime, sağlık ve spordan doğal yaşama değin herşey görüntü konusu oluyor artık. 40-50 yıl önce sadece fotoğrafçılarda bulunan fotoğraf makinelerini günümüzde amatör olarak herkes kullanabiliyor. Dijital teknolojilerdeki hızlı gelişme, görüntülemedeki kullanım kolaylığının yanısıra daha nitelikli görsel kaydetme keyfini de yaşatıyor kullanıcılara..

Her ülkede sayısız fotoğraf kulübü var. Çeşitli kategorilerde fotoğraf yarışmaları düzenleniyor, amatör ve profesyonel fotoğraf tutkunları katıldıkları foto safarilerde keşfettikleri yeni yerleri ve tanıklıklarını görüntülüyorlar. Genci yaşlısı taşınabilir telefonlarıyla özçekim (selfie) yaparak yaşamlarını belgelemenin mutluluğunu yaşıyor. Tüm bu gelişmeler bize fotoğrafın öneminin giderek daha çok algılandığını işaret ediyor.

Görüntü, yaşamın en güçlü tanığıdır. Daha kolay ve hızlı kaydediciler yaşamın her anını görüntülüyor. Değişen insan ve yaşamı fotoğrafın en önemli temasını oluştururken caddeler, sokaklar, meydanlar, yapılar da değişiyor. Kent ve kent mimarisi değişiyor. Ülkeler ve kentler kendi özelliklerini, özgün yaşam biçimlerini ve doğal güzelliklerini fotoğraf yoluyla ifade ediyorlar. 

Fotoğrafçı, ışıkla yazı yazan, yaşamın gönüllü tanığıdır. Kimi zaman gerçeğin ardından koşan ama çoğu zaman gerçek yaşamla el ele olan sanat emekçisidir. En yüce dağların zirvesinde, en kuytu mağaralarda, gidilmemiş kanyonlarda, en coşkun akarsularda yılmadan görüntü alır ve değişen kent ve kırsal yaşamı kaydeder. Gelecek kuşaklara bugünün insanını anlatmaya çalışır. Çekilen her görsel bir belgedir. O anın tanıklığıdır ve önemlidir. 

Niksar'da, Fotoğrafçı Sabri Efendi'den (Sabri Bilgin) söz edildiğine tanık oldum ama çocukluğumda tanıdığım ilk fotoğrafçı Zekeriya Erensayın'dır. Zeki ağabeyi Yurdanur Ağabey (Yurdanur Tepebaşı) izlemişti. Bugün onların çocukları, hatta torunları bölgemizde fotoğrafçılığı başarıyla sürdürüyorlar. Niksar'da profesyonel fotoğrafçılık adına gurur verici, övülesi bir gelişme..

Fotoğraf konuşurken Niksarlı fotoğraf tutkunlarından da söz etmek istiyorum. Bölgemizdeki tüm güzellikleri, doğal yaşamı, kent ve insanımızı dur durak bilmeden görüntüleyen Niksarlı fotoğraf tutkunları kendi meslek yaşamlarının arta kalan zamanlarını özveriyle fotoğrafa ayırarak fotoğraf sanatı adına önemli bir davranış sergiliyorlar. Katıldıkları yarışmalarda dereceler, ödüller alıyorlar. Kendilerini kutluyor ve bu örnek etkinliklerini başarıyla sürdürmelerini diliyorum.

Türkiye'de ilk fotoğrafçılık müzesi Balıkesir'de kuruldu. Sonrasında birçok il ve ilçe, kentlerinde yaptıkları fotoğrafçılık müzeleriyle kendi sanat emektarlarına sahip çıktılar. Fotoğrafçı Sabri Efendi'den günümüze tüm Niksarlı fotoğrafçıların özgün köşelerinin olacağı, en eski siyah/beyaz ve sepya Niksar görsellerinin, o dönemlere ait makine ve ekipmanlarıyla birlikte sergileneceği NİKSAR FOTOĞRAFÇILIK MÜZESİ'ni oluşturmak hiç de zor olmasa gerek. Fotoğraf emekçilerine sevgilerimle..

CİHAT TAŞKIN

Kaynak: DANİŞMEND GAZETESİ