Rotterdam’ı gezmeye 118 metre yüksekliğinde ki Euromast Kulesi’nden
başlamaya karar veriyorum. Giriş katında 8 Euro ödeyerek, Yüksek hızlı bir
asansörle 90. metrede ki ilk terasa ulaşıyorum. Sağıma bakıyorum, Erasmus ve
Willems köprüleri, solumda Rotterdam Limanı, karşımda ufka kadar uzanan
muhteşem bir manzara, aşağıda parklar, açılır kapanır köprüden geçmeye çalışan
gemiler, muntazam düzenlenmiş kavşaklar. Kulenin 96. metresinde bir de atlama
yeri var ve kulenin son 10. metresine dönerek camekanlı bir asansörle
çıkılıyor. Rotterdam’ı seyir kulesi Euromast’dan saatler geçmesine rağmen hiç
ayrılmak istemiyorum. Fakat görülecek çok yer var. Bir tarafım kalmak istiyor
kulede diğer tarafım ise Rotterdam’ı görmek istiyor. Rotterdam’ı görmek isteyen
yanım galip geliyor. Gitmek, görmek lazım diyor.
Eoromast’dan ayrılıp, küp
evlere doğru yola çıkıyorum. Yolda küp evlerin içini gezip gezemeyeceğimi
düşünerek ilerlerken, Küp evlerin yanına kadar geldiğimi fark ediyorum. Araçtan
iner inmez heyecanla evlerin yanına koşuyorum. Beklediğimden de hayret verici.
Evler bir köşeleri aşağı gelecek şekilde ve bir birine bitişik sıralar halinde
karşımda duruyor. Kimi küpler büyük kimileri küçük yüzlerce küp ev. Sanki Alice
Harikalar Diyarındayım. Kapının birinden aniden yumurta adam çıkacak
zannediyorum. Tuhaf ama gerçek. İşte bu cümleyi yaşıyorum.
Küp evlerin içini görmek
üzere birkaç evin zilini çaldıktan sonra, 26 numaralı dairede oturan bir Türk
evini gezmeme izin veriyor.
Dar bir merdivenden
minareye çıkarcasına kıvrıla kıvrıla çıkarak, oturma odasının ve mutfağın
bulunduğu ilk kata ulaşılıyor. Ben “Duvarlar hakikaten yamukmuş!..” demekten
kendimi alamıyorum. Zemin hariç her yer (Duvarlar, tavan, pencereler) gerçekten
yamuk. Üç katlı evin diğer katlarını da gezdikten sonra bu evde oturan Türk
arkadaşı soru yağmuruna tutuyorum. Hem evle ilgili hem de onun bu evde ne
aradığı ile ilgili. Ben “Ne işin var bu yamuk evde, başka bir ev bulamadın mı,
Ne kadar kira ödüyorsun” gibi sorularla ev sahibini epeyce yoruyorum. 2000 EURO
kira veriyormuş ve çılgınlık olsun diye bu evi seçmiş. Bana göre ev ilginç
ancak kullanışsız. Evin sahibini harikalar diyarında bırakıyorum.
Evden ayrıldıktan sonra
Rotterdam’ın gece siluetinin en güzel görüldüğü bir yere gidip şehri seyre
dalıyorum. Işıl ışıl binalar, şehre ismini veren Rotte Nehri kıyısına inci gibi
dizilmişler. Dünyanın tek ayaklı asma köprüsü Erasmus ve Jackie Chan’ın bir
filminde üzerinden kayarak indiği Willemswerf binası karşımda duruyor. Ayrılma
vakti geldiğinde, şehir bu büyülü manzarasıyla hafızama işleniyor.
NE YENİR ?
Rotterdam da Türk yemekleri
yapan restoranlardan, İtalyan pizza salonlarına, özellikle kanallar üzerine
kurulmuş Çin yemekleri yapan restoranlardan, Arap mutfağından yemeklerin
sunulduğu restoranlara kadar geniş seçenekler sizi bekliyor.
N O T L A R
· Rotterdam Hollanda'nın
Güneybatısında bulunur. Amsterdam'dan sonra nüfus olarak 2. büyük şehirdir,
fakat Rotterdam'ın yüzölçümü daha büyüktür. Rotterdam, Avrupa'nın en büyük ve
dünyanında ikinci büyük limanını bünyesinde barındırır. Şehir ismini Rotte
Nehri’nden almaktadır.
· Dünya’nın en düzenli
trafiğinin burada aktığı söylenir.
Kaynak: https://www.sizgezginler.com/blog/rotterdam
Yazar: Ali Sami Palaz