Önyargı, taassup ve dargörüşlülüğün en iyi
tedavisi seyahattir.
Mark Twain
Seyahat etmek, yeni yerler, yeni kültürler tanımak, yeni insanlarla
tanışmak, yaşamın içinde yeni olasılıklar keşfetmektir de bir yandan. Bu keşif
kişinin vizyonunu, dünyaya bakışını geliştirir, hayatı, dünyayı, insanları,
ülkeleri, kültürleri, olan biteni çok daha geniş bir perspektiften görmesini
sağlar. Kişinin farkındalığını artırır ve hem ideallerini yükseltir hem de
ufkunu genişletir. En önemlisi ise kendisine benzemeyenleri de oldukları gibi
kabul edebilmeyi ve hiç kimseyi ve hiç bir şeyi ötekileştirmemeyi öğretir.
Hayatı dolu dolu yaşamanın etkili bir seçeneği de seyahat etmektir. Bu
nedenle imkanlarımız elverdiği ölçüde, yurtiçinde ve yurtdışında gezilere
çıkmak, yaşadığımız ve bildiğimiz yerin dışında yeni ve farklı kültürler
tanımak, dünyanın bilmediğimiz, tanımadığımız köşelerini kendi gözlerimizle
görmek ve deneyimlemek, beraberinde müthiş bir kişisel gelişim ve büyüme
fırsatı da getirecektir.
Gezmek, kişinin vizyonunu, hoşgörüsünü, üretkenliğini artıran bir okul
gibidir. Gezen kişi, kendini, yaşamı, dünyayı, diğerlerinden çok daha doğru ve
detaylı kavrar. Bu sayede kendi yolunu çok daha belirgin ve tutarlı çizer.
Yaşamın içine karışmış küçük detayları ve bu detaylarda saklanan güzelliği ve
mutluluğu yakalar. Bu da gezgini daha mutlu, çevresine karşı anlayışlı ve sevgi
dolu, kendisiyle ve herkesle barışık, meraklı, coşkulu, kendine güvenli ve
bütün bunların sonucunda da daha başarılı ve daha üretken yapar.
Gençliğinde büyük bir gezi tecrübesi olan insanların, yaşamlarını çok daha
verimli, sağlıklı ve doğru kurduğunu düşünüyorum. İnsan, özgürlüğü ve bunun
sorumluluğunu ne kadar erken deneyimler ve öğrenirse, kararlarını da o kadar
doğru verir ve hayatın zorluklarına karşı o denli güçlü ve dayanıklı olur.
Dünyayı ne kadar erken tanırsa ve dünyanın, kendi evinde, mahallesinde,
okulunda, işyerinde, yaşadığı şehirde gördüğünden çok daha fazla rengi, tadı,
kokuyu, düşünceyi, inancı, dünya görüşünü, hikayeyi ve insanı barındırdığını ne
kadar erken yaşar ve farkına varırsa da, o kadar dünya vatandaşı olur ve kendi
yolunu o kadar doğru seçer, sonuçta da o denli başarılı ve mutlu olur.
16 yaşındayken İngiltere’ye bir dil okuluna gitmiştim, 20 yaşındayken de
Norveç’te zihinsel engellilerin bakıldığı bir gönüllü çalışma kampına
katılmıştım. Bu iki deneyim, dünya hakkındaki farkındalığımı artırmış, ufkumu
açmış, hayal gücümün sınırlarını geliştirmişti. Dışarıda olağanüstü, rengarenk
veçok güzel bir dünya olduğunu keşfetmiş ve çok etkilenmiştim. Bu paha
biçilemez öğrenme fırsatını hayatıma daha çok dahil edebilmek için de, bundan
sonra her fırsatta yollara düşmüş, yeni yerlerin, yeni kültürlerin peşinden
gitmiştim.
Benim gezginliğim de dağcılığımla yaşıttır. 20’li ve 30’lu yaşlarım boyunca
ne kadar çok dağa tırmandıysam o kadar da çok seyahat etmişimdir. Dağları bu
kadar çok sevmemin bir sebebinin de bana dünyayı gezme fırsatı vermesi olduğunu
söyleyebilirim. Bugünkü kişiliğimde tırmandığım her bir dağın olduğu gibi her
bir seyahatimin deetkisi vardır. Her birinden çok değerli dersler çıkarmış, çok
ama çok şey öğrenmişimdir. Çoğu zaman ikisini birleştiren projeler yapmaya
çalıştım. Yürüyerek, otostopla, bisikletle, motosikletle, arabayla, trenle,
helikopterle, uçakla, bazen de fille, deveyle yada o anda fonksiyonel olan
herhangi bir şeyle her fırsatta yollara düştüm, bir yerlere gittim.
Dünyanın bir hazine, yaşamın da bir hediye olduğuna inanırım. Yaşadıkça ve
öğrendikçe daha da sevdim, sonsuz Evrendeki bu minik mavi gezegeni. Sevdikçe
daha yakından tanımak, hakkında daha çok şey öğrenmek istedim. Bir coğrafyadan
bir diğerine koşturdum durdum bu güzel dünyada. 7 Kıtayı ve 90’a yakın ülkeyi
görme imkanım oldu. Bir dünyalı olarak, insanın yaşadığı dünyayı, dünyayı
paylaştığı diğerlerini tanımasını, kendi çerçevesi içinde her şeyden daha
değerli olarak gördüğümü söyleyebilirim. Çünkü o zaman görüntüdeki
farklılıklarımızın bir sorun değil bilakis bir zenginlik olduğunu ve aslında öz
olarak hepimizin aynı olduğunu, aynı yerden geldiğimizi ve aynı amaçla aynı
yere gittiğimizi de görebiliriz.
Zanzibar’ın dar sokaklarında kaybolmak, Alaska’nın muhteşem doğasına aşık
olmak, Himalayaların muazzam boyutlarına hayran olmak, Endonezya’da, Afrika’da,
Avustralya’da bambaşka kültürlerden gelen ama dünyayı benzer efsaneler ve
söylencelerle anan ve aynı sevecenlikle kavramış olan yerli halklarla iletişim
kurmak, Moğolistan’da dünyanın en büyük çayırlarında ilerlemek, Patagonya’da
Deniz Aslanlarını, Deniz Fillerini yakından görmekbir gezgin için unutulmaz
tecrübelerdir. Bu deneyimleri yaşayan sıradan bir insan bir daha asla eskisi
gibi olamaz. Artık çok renkli ve çok zengin bir dünyanın kapılarını aralamıştır
ve daha fazlasını arzulamaktan kendini alamaz.
Seyahat etmenin en büyük faydası, bütün bu renkliliğin, çeşitliliğin,
farklılığın aslında aynı özün farklı yansımaları olduğunu kavramamızı
sağlamasıdır. Hepimiz neticede bir sokakta, bir mahallede yaşıyoruz. Genellikle
bu mahallede herkes bizim gibi, herkes benzer bir kültürden geliyor. Benzer
gazeteleri okuyor, benzer televizyon programlarını izliyoruz, benzer bilgilere
sahibiz. Zannediyoruz ki bütün dünya gözümüzün önünde gördüklerimiz. Oysa dünya
bunun çok ama çok ötesinde. Gezegenimizde 7 buçuk milyar insan yaşıyor, 200
civarında ülke var. Bunların oluşturduğu binlerce etnisite, din, mezhep, alt
kültürler ve yerel kültürler var. Bunları deneyimlemek insana bambaşka bir
farkındalık getiriyor. İnsanın yaşamla, doğayla, hatta Kozmosla ve Tanrı’yla
olan ilişkisinde yeni ve daha doğru, daha sürdürülebilir bir kavrayışı da
beraberinde getiriyor.
Bu farkındalığa ulaşmanın en kolay yolu seyahat etmek. O yüzden seyahat
etmeyi de en az spor yapmak kadar yaşamın en önemli dinamiklerinden biri olarak
görüyorum. Sporcular kendilerini, gezginler ise dünyayı daha doğru tanıyorlar.
Kendini ve dünyayı doğru tanımak her şeyin başı. Çünkü o zaman yaşamı,
varoluşu, nereden geldiğini, nereye gittiğini, olan biteni daha iyi
anlayabiliyor ve kendi içindeki sentezleri daha doğru yapabiliyor insan. O
yüzden her fırsatta seyahat etmek en doğrusu. Bence ilk fırsatta toplayın
çantanızı, yollara düşün ve olabildiğince uzaklara gidin, ilk anda zor gibi
görünse de ilk adımı attıktan sonrası çok kolay gelir. Dışarıda olağanüstü
güzel bir dünya var, kendinize bu şansı verin, sonuçlarına inanamayacaksınız..
Yazar: NASUH MAHRUKİ
Kaynak: https://www.sizgezginler.com/blog/sehayat-etmek-yasami-yeni-den-kesfetmekti-r
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder