TUVALU'dan "TALOFA" - Orhan KURAL
Tarih 15 Ağustos 2018, Fiji’nin Suva Havalimanı'ndan Funa-Futi uçağına binerken içimde bambaşka bir mutluluk yaşıyordum çünkü bir hayalim gerçekleşiyordu, henüz 15 yaşımda iken yolların çağrısına uydum, nihayet 68 yaşımda iken Birleşmiş Milletlere kayıtlı 193 ülkeyi tamamlamak üzere idim. Görmediğim son ülke hep merak ettiğim “Tuvalu” idi.
Tarih 15 Ağustos 2018, Fiji’nin Suva Havalimanı'ndan Funa-Futi uçağına binerken içimde bambaşka bir mutluluk yaşıyordum çünkü bir hayalim gerçekleşiyordu, henüz 15 yaşımda iken yolların çağrısına uydum, nihayet 68 yaşımda iken Birleşmiş Milletlere kayıtlı 193 ülkeyi tamamlamak üzere idim. Görmediğim son ülke hep merak ettiğim “Tuvalu” idi.
Fiji Havayollarının uçağı tamamen dolu, yolculuk iki buçuk saat kadar
sürüyor. Ücreti hiç de ucuz değil, 800 USD. Hem de Fiji değil Amerikan Doları.
Tuvalu’nun Dış İşleri Bakanı da uçakta Sayın Mackenzie Kiritome ile
tanışıyoruz. Ertesi gün ofisinde kendisini ziyaret ettik.
Bu üç günlük Tuvalu ziyaretine birlikte Afrika ağırlıklı çok gezilere
çıktığımız Selman Arınç bana eşlik ediyor. Pervaneli ATR 72 600 uçağımız Pasifik’in
ortasında alçalmaya başlıyor. Tipik bir Pasifik Adası manzarası ile karşı
karşıyayız. Mercan resifleri, beyaz kumsallar, palmiye ile çevrilmiş lagünler
sıralanmış, sonunda doldurulmuş araziye inşa edilmiş piste dokunuyoruz.
Dört ayrı giriş formunu yetkililere ayrı ayrı teslim ediyoruz.
Oteli önceden ayarlamadık, zaten adada öyle fazla alternatif de yok. En
büyük oteli devlete ait Lagoon Hotel. Fiyatları biraz pahalı ama doğrusu
kumsalı sahiden hoş. Tavsiye edilen Elles Place pansiyonu merkeze uzak, gidip
baktık, gözümüz tutmadı. Doğru bir kararla Efsam Oteli’ne yerleşiyoruz. Tek
kişilik odanın gecesi 50 Avustralya Doları. Bu arada hemen ekleyeyim Tuvalu
Avusturalya doları kullanıyor. Odalar bence bir dünya gezgininin beklentilerini
karşılıyor ama burada sıcak su beklemeyin. Odayı satın alacak değiliz ki; ev
sahibi kahvaltı ister misiniz diye soruyor. “Evet” diyoruz. Sonuçta iki günlük
kahvaltı için buzdolabına bir şişe süt ve bir paket gevrek koyuyor. Çay
diyoruz, yumurta diyoruz, peynir diyoruz. Onları bakkaldan siz alın diyor.
Kadıncağız lobide bir kraliçe edasında, eski yıpranmış, koyu kahve kızıl
renkli bir koltukta oturuyor. Gözlerine uyku çökmüş. Karşıma Çinli bir kız
oturdu. Zayıf, beyaz tenli, suratı uzun, kirpi gibi saçlarının arasında tek tük
beyazlar var. Birleşmiş Milletlerde çalışıyormuş.
Bu adada en büyük sorun ise Wi-fi. Telecoma bürosuna gidip 20 Avustralya
dolarını bayılıp incecik bir kağıda yazılmış bir şifre alıyoruz ama inanın
hiçbir işe yaramadı. Yani bu coğrafyada internet ile haberleşmeyi unutun,
boşuna uğraşmayın ve şöyle kafanızı dinleyin.
Funafuti herhalde Dünyanın en az nüfuslu başkenti. Nüfusu sadece altı bin
beş yüz. Diğer adalarla ile Tuvalu’nun toplam nüfusu ise 12 bin. Zaten şöyle
uzun bir sokak boyunca 20 dakika yürüyünce başkent bitiyor. Aslında
buraya“kasaba” demek belki de daha doğru.
Bu uzun yolun sonunda yer alan USP (University of South Pacific)
Tuvalu Kampüsü bulunuyor. Öyle fazla abartmayalım, okul sadece 6 – 7 sınıftan
ibaret. Orada Tuvalulu gençlerle buluşuyorum. Dikkatle dinliyorlar, basın da
takip ediyor. Fijili Dr Lagi, okulun her şeyi, müdürü, hocası, muhasebecisi ve
psikoloğu. Kendisi ile uzun uzun sohbet ediyoruz.
Funa-futi’de en yaygın ulaşım aracı motosiklet. Ama kimse kask takmıyor.
Sadece bir tane de taksisi var.
Sahilde yürüyoruz. Kumsal kayalık ve okyanus da dalgalı. Ancak turkuaz
rengi ile davet edici lagünlerde yüzmek mümkün. Doğrusu pek denize giren de
görmedik. Adanın kuzeyindeki koruma altındaki Tuna-fala Adasının kumsalını
tavsiye ettiler ama oraya ulaşmak hem çok pahalı hem de bu ziyaret tüm gün
sürüyormuş. Ayrıca neyle karşılaşacağımızdan da pek emin olamadık.
Buranın en ilginç yanı yerleşim bölgesi ile iç içe olan havaalanı. Haftada üç defa uçağın indiği Funa-futi
Havaalanı diğer zamanlar her türlü trafik için kullanılıyor ve sosyalleşiyor.
İnsanlar üstünde rahatça geziniyor, karşıdan karşıya geçiyor, voleybol oynuyor,
hatta yatıyorlar bile. Uçak yaklaşınca bir siren çalıyor, polis arabası pistte
geziniyor ve pist boşaltılıyor.
Tuvalu’nun doğal kaynakları yok. İçme suyu dahil her şey
yurtdışından,özellikle de Fiji’den getiriliyor. Onun için de elbette pahalı.
Tuvalu’yu ayakta tutan Avustralya ve Yeni Zelanda ağırlıklı dış yardımlar. Tüm
Bakanlıkların içinde bulunduğu havaalanın hemen karşısındaki başbakanlık
binasını Japonlar, havalimanını ise Dünya Bankası inşa etmiş.
Tuvalu “sekiz ada” demek. Güney Pasifik’te yerleşime açık 8 adası var. Tüm
adaları 1500 kilometre hat boyunca dağınık olarak sıralanmış. Komşuları, Fiji,
Samoa ve Kiribati. Tuvalu’nun adalarının toplam yüz ölçümü sadece 26
kilometrekare.
Tuvalu’nun en yüksek yeri sadece 5 metre. Bu demekki bizler daha fazla
tükettikçe, nüfus arttıkça, daha fazla karbon ve azot oksitler atmosfere
salınınca, evrensel ısınma arttıkça, buzlar eridikçe, deniz yükseldikçe
Tuvalu’da yaşam adım adım sona eriyor. Kendilerine yeni bir ada, yeni bir yaşam
alanı arıyorlar. Zaten ada halkının bir bölümü Avustralya’ya göç etmiş bile.
Haftada iki defa Salı ve Perşembe günleri Fiji Havayolları Suva’dan
Funafuti’ye uçuyor. Çarşamba günleri ise Air Kiribati Tarawana’dan geliyor.
Adanın ihtiyaçlarını taşıyan bir kargo gemisi var. Fiji’den tam üç günde
Tuvalu’ya ulaşıyor. Üç yüz ranzalı bu gemi ile seyahat etmenin bedeli sadece
100 Avustralya doları. Ama konforlu bir yolculuk olmadığı kesin.
Kısa Kısa
Tuvalu
· 1850 – 1875 yılları arasında bu adadaki yerliler beyazlar tarafından
yakalanıp diğer adalara köle olarak satılmış. Bunun sonucu 30 bin olan adaların
toplam nüfusu 3 bine kadar inmiş.
· İkinci Dünya Savaşında ABD, Tuvalu’da deniz ve hava üssü kurmuş.
· Günlük su ihtiyacı yağmur suyu toplanarak sağlanıyor.
· Tavuk bol olduğu için en yaygın tabakları omlet, tavuklu ve muzlu
yemekler de dikkati çekiyor. Çin ve Hint mutfağı hakim.
· Tuvalu yerlileri tüm Pasifik Ada halkları gibi Avustralya ve Yeni Zellanda’ya
değişik nedenlerle sık sık seyahat ediyor.
· Medya Evi’nde Selman ile TMD Radyo programına konuk olduk.
· Yerel lisan yanında İngilizce yaygın olarak kullanılıyor.
· Tuvalu’nun iddialı olduğu bir dalda “pulculuk.”
· Ada’dan muz ihraç edilmesine rağmen adanın hiçbir dükkanında satın almak
için muz bulamadık. Muzlar sadece hevenk olarak satılıyor. Kilo ile
alamıyorsunuz oysa ki ufak muzları gayet lezzetli.
· Muzun yanında Hindistan cevizi ve ekmek ağacı meyvesi tüketiliyor. Ayrıca
kendi bahçelerinde sebze yetiştiriyorlar.
· Adaların civarındaki balıkçılık haklarını Tayvan ve Güney Kore’ye
satmışlar.
· Yurtdışında çalışan Tuvaluların ülkelerine getirdikleri döviz de önemli
bir girdi.
· Tuvalu’da akarsu veya dağ yok, ada dümdüz.
· Bu coğrafyada ATM yok, kredi kartı geçmiyor. Ona göre hazırlıklı gelin.
· Adada sivrisinek bol ama sıtma tehlikesi yokmuş. Ayrıca zehirli yılan,
akrep ve örümcek de bulunmuyor. Selman da ben de günlerce sivrisinekler
sayesinde kaşındık. Isırık yerleri yara oldu.
· Diğer Pasifik Adaları gibi, burada da farklı mezhepler ile hristiyanlık
hakim. Sık sık farklı misyonerlerin geniş araziye kurulmuş kilise kampüslerine
rastlanıyor.
· Ada halkı aslında sıcak ve rutubetin etkisi ile biraz uyuşuk, çalışmayı
da pek sevmiyorlar.
· Tüm Pasifik Adalarında bakkalda satılanlar sağlığa zararlı; bisküvi,
cips, gofret, gevrek, çikolata gibi yiyecekler. Belki de bu yüzden sık sık
aşırı şişmanlarla karşılıyorsunuz.
· Suç işleme oranı çok düşük ama özellikle sarhoşlara dikkat. Zaten
dükkanların raflarında alkollü içecekler epey yer tutuyor.
· Funafuti’de hediyelik eşya bulmanız zor. Ancak deniz kabuklarından
yapılan kolyeleri satıyorlar. Bu da ekolojiye büyük bir darbe. Deniz böcekleri
büyüyünce kabuk değiştirmesi gerekir. Kabuklar toplanınca yuvalarını ve
yaşamlarını yok etmiş oluyoruz.
· Tuvalu Türk pasaportlarına vize istemiyor.
Yazar: ORHAN KURAL
Kaynak: https://www.sizgezginler.com/blog/tuvalu-dan-talofa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder