emre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
emre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Şubat 2017

ZAMAN VE ÖNEMİ - Cihat TAŞKIN




















Herkesin zamanı algılayış biçimi farklıdır. Arı bir değerlendirme yapacak olursak; zamanın evrendeki en değerli kaynak olduğu sonucuna ulaşırız. O nedenledir ki, zaman durdurulamaz, tasarruf edilemez, biriktirilemez, saklanamaz, alınıp satılamaz, ödünç verilemez, kişiye özel duruma dönüştürülemez, devredilemez, geri döndürülemez ve ötelenemez..

Zamanın önemini kavrayabilmek için önce zamanın ne olduğunu bilmemiz gerekir. Zaman zaman “Zaman nedir?” diye ya aklımızdan geçirir ya da dost toplantılarında sorarız birbirimize hoşluk olsun diye. Oysa zaman, önemsenmesi gereken bir olgu ve ciddiye alınması gereken bir kavramdır. 

Özüne bakıldığında, “Zaman nedir?” sorusu felsefi ve oldukça derin bir sorudur. Tüm düşünürler, tanrıbilimciler, gökbilimciler bu sorunun cevabını çağlar boyunca arayıp durmuşlar. 

Zaman kimileri için kanatlanıp uçup giden, kimileri için de sürekli var olan bir şeydir. Neden böyle duyumsanır? Çünkü zamanın algılanma biçimlerine göre oluşan özgü bir psikolojisi vardır. Önceden belirlediğimiz ya da hoşlandığımız bir eylemsellik içerisinde zaman bir anda tükenirken; sevmediğimiz, olmasını istemediğimiz bir etkinlik ya da bir mekânda eylemsizlik içinde oturmak bize zamanı adeta donmuşçasına duyumsatır. Bu duyguyu hepimiz biliriz.

Ünlü düşünür ve teolog St. Augustine'in zamanı tanımlamasıyla bugünkü tanımlar arasında pek de bir fark yoktur. Dünyadaki bunca hızlı gelişme ve teknolojik ilerlemeye karşın insanoğlunun zamanı tanımlaması da algılaması ve kavraması gibi karmaşıktır. 

Tam da bu noktada akla şu soru geliyor; Zaman yönetilebilir mi?Yanıtı merak ediyorsunuzdur. Hayır, zamanı yönetmek olası değildir ancak zaman verimli kılınabilir ve kullanılabilir. 

Yakın çevrenizden birileri belki de siz, zamanın yetmediğinden hayıflanır durursunuz. “yetersiz zaman”, “kısıtlı zaman”, “ günler ne çabuk geçiyor” “az zaman”, “zaman darlığı” vb. sözlerle başarısızlıklarımızın üstünü örtmeye çalışır ve zamanı suçlu ilan ederiz. 
    
Oysa dünya üzerinde yaşayan herkes için gün 24 saat, hafta 168 saat, bir ay 720 saat ve bir yıl 8.760 saattir. Zaman değişmez, kişilere göre hızlı ya da yavaş seyretmez.Bugün bizim için gün kaç saat ise, Mustafa Kemal Atatürk için de aynıdır, Albert Einstein için de, Yunus Emre için de, Hipokrat için de, Mevlana için de aynıdır. Biz dünyalılar için gün 24 saattir, değişmez.

Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken şey; zamanı verimli kullanmak amacıyla, zaman kemirgenlerinden korunmak gerekir. Bu konuda önerilecek en doğru şey, programlama ve planlama becerinizi geliştirmektir. Bir yandan pozitif ertelemeyi öğrenirken diğer yandan günlük, haftalık, aylık ve yıllık programlar yaparak, olabildiğince bu planlarımıza uygun yaşamak gerekir. 

Değişimlerin kaçınılmaz olduğu gerçeğiyle planlı programlı yaşamaya çalışmalıyız. Stres yaratan katı programlar yerine, değişiklikleri dikkate alan esnek planlamalar yapmak en doğru ve zamanı en verimli kullanma yöntemi olarak görünmektedir.
    
Zamanı yönetmek de bizim elimizdedir. Bir günde beynimizden on binlerce düşünce öbeği geçmektedir. Şaşırtıcı değil mi? Birçoğu sıradan olsa da bazılarının değerli düşünceler olduğunu var sayarsak, not tutmanın önemini de kavramış bulunuruz. Çünkü her şeyi aklımızda saklayabilmek olası değildir.  

Alışkanlıklarımızda birkaç küçük değişiklik yaparak, yaşamımızda yeni parantezler açarak fark yaratabiliriz. Ayrıca unutmayalım ki biz canlılar ömürlü varlıklarız. Bu anlamda zaman,asla durdurulamaz, biriktirilemez en önemli evrensel değerimizdir.
    
Zamanın değerini bilelim..