kültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Şubat 2017

TAPAS SEVER MİSİNİZ?


BARSELONA'NIN EN İYİLERİ - Berkan Sarsılmaz
Barcelona’da geçirdiğim üç buçuk ay yabancı bir ülkede aralıksız geçirdiğim en uzun süreydi. Bu süre boyunca dil okuluna yazılmam çok doğru bir karar oldu, hem daha ilk günden onlarca insanla tanışıp bir kısmıyla kalıcı arkadaşlıklar kurdum, hem de sıkılmaya bile vakit bulmadan yepyeni bir şehirde yaşayıp elimden geldiğince yerel dili konuşmaya, halktan biriymiş gibi davranmaya çalıştım. Dil okulu her hafta gün doğumunda yogadan, tapas gecelerine, plaj voleybolundan müze gezilerine birçok aktivite düzenliyordu, herkes aynı kafada olunca bütün aktiviteler birbirinden eğlenceliydi. Ayda bir kez de çevredeki turistik yerlere turlar yapıldı. Yazın İbiza’da parti haftasonu, kışın Andorra’da kayak turu.. Barcelona’ya benim gibi sadece bir süre yaşayıp eğlenmeye gelmiş çok fazla kişi bulunuyordu zaten kursta, cazibesi çok büyük bir şehir burası. Aylar geçip dönüş zamanı yaklaştığında da her birimizin yüzünde aynı buruk ifade: bu şehri çok özleyecektik..
Zamanım bol olunca, şehrin pek bilinmeyen lokal mekanlarını keşfe koyuldum. Daha önce dört kez ziyaret ettiğim için bir turistin yapabileceği hemen her şeyi yapmıştım ve artık bu şehrin bir sakini gibi davranmanın sırasıydı. 2011’de yazdığım Barselona, Barselona yazımı okuyanlar ilk defa şehre gidecekler için kapsamlı bir rehber görevi görüyor. Bir önceki yazımda ise nerede yaşanır sorusuna detaylı olarak cevap verip, her mahalleyi diğerinden ayıran özellikleri ortaya çıkarmaya çalışmıştım. Bu yazımda ise 3,5 ay boyunca gittiğim onlarca mekanın, katıldığım sayısız aktivitenin arasından en beğendiklerimi listeleyip bir “Best of Barcelona” rehberi çıkardım. Liste tamamen kişisel deneyimlerime dayanıyor, ancak bu mekanların birçoğu hem Barselona’nın halkı, hem de ziyaretçileri tarafından kaliteleri konusunda hemfikir olunan yerler olduğu için gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz.
En İyi Tapas – Bar del Pla/Bormuth (El Born)
Barselona’ya gidenlerin çoğu ilk olarak iyi bir tapas restaurantı bulmaya çalışır. Ben de sağdan soldan duyduğum birçok yere girip çıktım, genel olarak belli bir kalitenin üzerinde buradaki restaurantlar. Ancak iki yer alışılmışın dışında tapasları ve geniş menüleriyle aklımda yer etmeyi başardı. Bunlardan ilki Bar del Pla, rezervasyonsuz yer bulmanın oldukça zor olduğu küçük, mütevazı bir işletme. Çalışanları İngilizce konuşuyor, rezervasyon için çekinmeden arayabilirsiniz. Mürekkep balıklı (squidkroketfoie gras’lı çıtır biftek gibi başka yerde bulamayacağınız inanılmaz tapasları var. Bormuth ise ev yapımı vermut’larının yanında onlarca tapas çeşidi ile tam ziyafet çekilesi bir yer. Patatas bravas, ballı patlıcan kızartması, biftek tartar, yeşil soslu ızgara kalamar ve butterfish özellikle tavsiye olunur.

En İyi Paella – 7 Portes (La Barceloneta)

Tam 280 yıllık bir Barselona klasiği, Barselona’ya gelip de burada yemek yemeyen ünlü yok gibi. Robert de Niro, Picasso, Dalí’nin oturduğu şık masalarda oturup, menüdeki birbirinden lezzetli paella’ları (‘rich man’s paella‘ özellikle tavsiye olunur), Katalan usülü cannelloni’leri tadarken ana salondaki canlı piyano resitali sizi zamanda geriye götürecek. Önceden rezervasyon yapmak gerekiyor, yalnız mekan üst seviye olmasına rağmen aşırı pahalı bir yer değil. İstanbul’daki sırf lokasyonu iyi diye vasat yemeklere akıl almaz fiyatlar çeken restaurantlardan bıkmış biri olarak Barselona’da son derece kaliteli ve doyurucu yemekler sunan böyle bir işletmenin bütçemi zorlayacağını düşünüyordum ki adam başı içkisiyle, başlangıcıyla, tatlısıyla 30-40 €’ya çıkan hesabı görünce tatlı bir şaşkınlık geçirdim. Şehrin en sevdiğim tarafı bu, Avrupa’da cazibesi bu kadar yüksek, milyonlarca turist çeken bir şehir olmasına rağmen gidip en kaliteli restaurantında bile hesabı düşünmeden yiyebiliyorsunuz.


NOT: Size küçük bir tavsiye vereyim: Perşembe günleri Barselona’da paella günüdür. Özellikle Eixample’deki birçok restauranta öğle saatlerinde gidip menú del día (günün menüsü) söylerseniz ucuz fiyata taze ve kaliteli paella yeme şansına kavuşursunuz. İçeceği dahil üç çeşit yemeğe sadece 8-10 € veriyorsunuz. Yalnız şehir merkezinde çalışan halkın çoğu perşembe günleri bu mekanlara akın ediyor, o yüzden boş masa bulmanız biraz zor olabilir.
pintxos
En İyi Pintxos – Tasqueta del Blai (El Poble-Sec)
Pintxos esasen İspanya’nın kuzeyindeki Bask bölgesine özgü, ayaküstü yenen ucuz tapaslara deniyor. Barselona’da montadito olarak da geçer. Baget ekmek dilimi üzerine çeşitli yiyecekleri kürdanla sabitleyip büfede sergiliyorlar. Siz de bardan boş bir tabak alıp dilediğinizi yiyorsunuz. Sonunda tabağınızda ne kadar kürdan kaldıysa sayıp borcunuzu çıkartıyorlar. Güven üzerine kurulmuş mekanlar bunlar, kimse kürdanları attınız mı sakladınız mı diye takip etmiyor. Genelde 1€ oluyor tek kürdan ama karides, foie gras gibi pahalı ürünleri içeren bazı pintxos’lar 2 €’ya kadar çıkabiliyor. Tam bir yemek şöleni, sosyalleşmek için de birebir. Barselona’da özellikle Carrer del Blai Sokağı yanyana sıralanmış ondan fazla pintxos restaurantıyla ünlü. İçlerinde favorimiz açık ara farkla Tasqueta del Blai oldu. Sürekli yenilenen pintxos’larından aynı anda belki 20 farklı çeşit oluyor. Ondan da deneyim, şu nasılmış derken bir bakmışsınız kürdanlardan yer kalmamış tabakta. İçecekleri de oldukça ucuz, Tinto de Verano (kırmızı şarap ve gazoz ile hazırlanan kokteyl) ya da Kalimotxo (kırmızı şarap ve kola ile hazırlanan Bask kokteyli) pintxos ziyafeti yanına kişisel favorilerimiz oldu.

En İyi Börek – La Fabrica (El Born)

Börek derken aslında Arjantin’in ünlü sokak yiyeceği empanada’dan bahsediyorum. Şehirde büyük bir Arjantinli nüfusu olunca, ihtiyaca cevap vermek için El Born’da bir börek dükkanı açmışlar. Farklı peynir, et ve sebzeleri içeren 10-15 çeşit empanada’dan 12’li paket yaptırıp 3 tane de içecek alıyorsunuz, toplam 20 €, ev partisine götürmek için birebir. Bir tanesi bile oldukça doyurucu olan empanada’lar inanılmaz lezzetli, Türk damak tadımıza da çok uygun. Sonrasında tatlı bir şeyler isterseniz, yine Arjantin’in medar-ı iftiharı olan alfajor çikolatalarının en kaliteli markalarını ta Latin Amerikalardan getirmişler. Tavsiye ederim.
En İyi Hamburgerci – Kiosko (Çeşitli yerler)
Kiosko’nun şehirde 5 farklı yeri var. En ünlüsü La Barceloneta ile El Born arasında, Passeig d’Isabel Caddesi’nde bulunanı. Etinden, ekmeğine, içeriğine ve sosuna, dilediğinizce kişiselleştirdiğiniz hamburgerlerin hepsi birbirinden lezzetli. Zaman zaman mekan tamamen dolu oluyor, biraz beklemeniz gerekse de sonunda ödülünüz büyük.

En İyi Tost – Blitz (Urquinaona)

Urquinaona Meydanı’nda köşe büfelerden biri olan Blitz dışarıdan bakınca oldukça basit görünen bir yer ancak görünüş sizi aldatmasın, internet tavsiyesiyle gidip sipariş ettiğimiz tostlar şehirde yediklerimizin arasında en iyileriydi. Rozbif, cheddar, ton balığı gibi klasik çeşitlerin yanında şu an hatırlamadığım çok farklı kombinasyonlar yaratmışlar. Tostların boyutu çok doyurucu, bir tane söyleyip iki kişi paylaşabilirsiniz. Özellikle güneşli bir Barselona gününde dışarıdaki sandalyelerde oturup yoldan geçenleri izlemesi güzel oluyor.

En Latin Amerikan Tatlar – La Taguara Areperia (El Born)

Elinizi sallasanız Latin Amerikalı’ya çarpan bu şehirde her bir Latin Amerikan ülkesinin birbirinden güzel restaurantları bulunuyor. Zaten kendi mutfağı dillere destan lan bir ülkede bir de dışarıdan farklı lezzetler eklenince, şehir tam anlamıyla bir gurme cenneti haline gelmiş. Venezuela’dan yerel tatlar denemek isterseniz, adresiniz El Born’daki La Taguara Areperia. Mısır ekmeğine sandwich’ler (arepa) hazırlıyorlar, mutlaka frijoles (kara fasulye) içerenlerden bir tanesini seçin. Yanında da egzotik meyvelerden taze meyve suları. Sade bir yer, sandalye yok ayakta yiyorsunuz, arka planda Karayip müzikleri, art deko tasarım ve güler yüzlü çalışanlar.

En İyi Yemek Pazarı – La Boqueria (La Rambla)

Barselona’nın bir diğer güzelliği de dev mercado’ları. İçlerinde en popüleri olan La Boqueria, La Rambla’nın tam ortasında bulunduğu için aşırı sayıda turist çeken bir yer. Özellikle öğle saatlerinde bunaltıcı olabiliyor ama normalde turistik yerlerin düşük kaliteli olduğu algısını yıkarcasına kaliteli büfeler barındırıyor. Tam ortasındaki balık pazarında daha önce görmediğim onlarca çeşit deniz ürününü taze taze pişirip veren büfeler favorim oldu. Bunun yanında 1 €’ya taze meyve suları satan mekanlar, çikolatacılar, baharatçılar, oturup yemek isteyenler için gayet kaliteli tapasçılar, ne ararsanız var ve fiyatlar gayet uygun. Zaten birçok turizm otoritesi tarafından dünyanın en iyi yemek pazarı seçilmiş bir yerden bahsediyoruz. Erken kalkmayı başarabilirseniz sabah saat 7 gibi gidip şehrin en iyi kahvaltısı için Pinocho büfesine gidin, La Boqueria’nın tadını en iyi böyle çıkarırsınız.
Burayı denediyseniz ve farklı bir mercado arıyorsanız El Born’daki rengarenk çatısıyla ünlü Santa Caterina’yı tavsiye ederim.

En Lokal Yeme-İçme Deneyimi – La Xampanyeria (La Barceloneta)

Barselona’daki favori mekanım, Can Paixano olarak da geçiyor. Neden bilmiyorum, burayı keşfetmem 4. gidişimi buldu. Tabi sebep ara sokaklardan birinde, tabelasız ve dışarıdan bakıldığında anlaşılmayacak şekilde konumlanması olabilir. İnternette de pek reklamı yapılmıyor zaten. 1960’lı yıllardan beri çizgisini bozmadan açık kalmış, sadece bilenlerin geldiği ama bir gidenin müdavimi olduğu bir aile işletmesi burası. Artık 3,5 ayda o kadar kez uğramışım ki, çalışanlar ne sipariş edeceğimi tahmin eder oldular.  
Şehirdeki en iyi ızgara etleri, sosisleri, pate’leri tadıp yanında kendi yapımları olan şampanyaları yudumladığınız bir mekan. Mekan çok kalabalık oluyor, erken saatlerde gitmekte fayda var. Eğer içeri girip, boş bir yere yerleşebildiyseniz, barın arkasındaki çalışanlardan yakalayabildiğiniz birine sipariş veriyorsunuz ve yanında hangi şampanyadan istediğinizi söylüyorsunuz. Menü duvarda yazıyor ve sadece Katalanca. Sandwich’leri harika, biz genellikle ortaya karışık sosis tabağı (Plato mixto) ve turşu/zeytin tabağı (Plato de pepinillos) yanına sandwich’lerden (xoriçochuleta ahumada/roquefort y pepinillos ve roquefort/foie gras özellikle tavsiye olunur) daha önce denemediğimiz birini söyleyip bir şişe de rosé şampanya istiyorduk. Sandwich’ler 2-4 € arası, şampanyanın şişesi ise sadece 5 €, fiyatlar harika. Siz yerken yediğiniz içtiğinizi hesaplayıp en sonunda bir kağıda borcunuzu yazıyorlar. O yüzden bulunduğunuz yerden ayrılmamak da fayda var. Mekanın gerisinde ise kaliteli etlerini, peynirlerini ve tabi ki şampanyalarını satın alıp eve götürebilirsiniz, öyle yaparsanız şişesi 3 €’ya kadar düşüyor. Bu arada geçenlerde El Born’da 2. şubelerini açtılar, ismi El Xampanyet. Oturup yiyebileceğiniz biraz daha rahat bir mekan yaratmışlar, akşam saat 7’de açılıyor. Eğer sıkıntıya girmemek isterseniz burayı tercih edebilirsiniz, ama yemek yemek için adeta boğuştuğunuz orjinali gerçek bir Katalan deneyimi.
Mekan Pazar günleri kapalı. Ağustos aylarında da genellikle kapalı oluyor, daha önce dediğim gibi aile işletmesi olduğu için tatile de beraber çıkıyorlar anlaşılan.

En Ucuz Suşi – Toyo (Gracia)

Toyo’da hafta içi her gün saat 13:30-16:00 arası verilen açık büfe sınırsız suşi, geleneksel hale getirip her iki haftada bir gittiğimiz bir etkinliğe dönüştü. Kapı açılmadan 15-20 dakika önce gidip sıraya girmeniz lazım yoksa geri çevrilebiliyorsunuz, ya da içeri girseniz bile mekanın ortasındaki raylı suşi barında yer bulamıyorsunuz. Çünkü asıl eğlencesi burada, önünüzden geçen onlarca çeşit suşiden dilediğinizi alıp mideye indiriyorsunuz, 2,5 saat içinde yiyebildiğiniz kadar yiyin. Ve bunun bedeli sadece 10 €! Akşam 20:30-24:00 arası giderseniz 15€ veriyorsunuz ki yine inanılmaz uygun bir fiyat. Japon mutfağı sevenler, İspanyol mutfağından sıkılıp alternatif birşeyler arayanlar için birebir. 

En Lezzetli Pho – Bun Bo (Gòtic)

Pho’yu deneyenleriniz var mı bilmiyorum ama Vietnam mutfağının yapıtaşı olan bu çorba, bir kere içince bağımlılık yapıyor. Biz de Barselona’da nerede deneyelim diye bakınırken Bun Bo restaurantına denk geldik. Gòtic’in Via Laeitana’ya yakın olan bir ara sokağında bulunan bu mekanın içi klasik Vietnam tarzı dekore edilmiş. Öğle saatlerinde 10-12 € gibi fiyatlara içinde pho, ana yemek, tatlı ve içecekten oluşan şahane menüler veriyorlar. Şehirde yaşamaya alıştıktan sonra menú del día kültürüne de alışacaksınız zaten, öğlen vakti doğru saatte giderseniz tüm mekanlarda menü fiyatlarının çok altına yiyebiliyorsunuz. Zaten hangi İspanyol’a sorsanız bir günün en önemli öğünü nedir diye, öğle yemeği der. Neden öyle olduğu aşikar. 

En Tatlı Tatlılar – Bubo (El Born)

Sanki pastane değil de tatlı müzesi burası. En üst kalite çikolata ile hazırlanan küçük kekler ve pastalar üzerlerinde onlarca farklı malzemenin büyük titizlikle süslendiği birer sanat eseri adeta. İnsan mekana girip sadece vitrindeki tatlıların fotoğrafını çekmek istiyor, nitekim ben de birkaç kez öyle yaptım. Barselona’ya ziyarete gelen arkadaşlarımı gezdirirken bu pastaneye sokup tatlıları göstermeden turu tamamlamıyordum. Tatlıların fiyatı son derece yüksek, minik bir dilim pastaya 5-6 € istiyorlar ama ben iki çeşidini tattım ve gerçekten görüntülerinin hakkını vermeyi başarıyorlar. O yüzden tavsiyem, bir kere gidip yiyin ama mutlaka gidin. 

En İyi Dondurma – Mannà Gelats (Gòtic)

Burası Gòtic’ten ne zaman geçsem dondurma molası için ilk aklıma gelen yer oldu. Şehrin en taze ve kaliteli dondurmalarını hazırlıyorlar, dilediğiniz tadı seçin ve gidip yakınlardaki Barselona Katedrali’nin çevresinde bir yerlerde oturup hayatın akışını izlemeye koyulun. 
Kaynak: Berkan SARSILMAZ