21 Şubat 2017

MISIR PİRAMİTLERİ: ZAMANIN SESSİZ TANIKLARI FİRAVUN MEZARLARI

MISIR GİZEMLER ÜLKESİ

7000 yıllık tarihe sahne olmuş bir ülke. Mısır’da attığınız her adımda ayrı bir güzellik, tarih ve gizemle karşılaşıyorsunuz. Ülkeye hayat veren Nil Nehri ülkeyi bir baştan bir başa geçerek Akdeniz’e dökülüyor. Seyahatinizi 4 günü Nil Nehrin'de 5 yıldızlı otelleri aratmayacak lükste nehir tipi gemilerde geçiyor. Kültür gezisi yapacaksanız seyahatinizi genelde Ekim / Mart aylarında yapılmasını tavsiye ediyorum. Bu aylarda hava sıcaklığı gündüzleri 22 ila 30 dereceleri arasında olduğundan gündüzleri rahat gezebiliyorsunuz.
Luxor’dan Aswan’a kadar Nil Nehri'nin 2 tarafında yer almış ve her biri değişik yapıya sahip mabetleri görüyoruz.
Luxor yerleşim yerinde dünyanın en büyük dini kompleksi olan Karnak Tapınağına girerken sizi koç başlı sfenks heykeller karşılıyor. Giriş yolunun sonundaki devasa giriş ise içeride sizleri bekleyen devasa tapınaklar hakkında bir fikir veriyor. 11. sülale döneminde Tanrı Amon adına mütevazi bir mabet olarak yapımına başlanan Karnak Tapınağı 1300 yılda yapılan ilaveler ile 400 dönüm üzerine kurulmuş dünyanın en büyük tapınağı haline getirmiştir. İlk girişteki itibaren yükseklikleri 23 metreyi bulan 134 sütun dönemin medeniyet seviyesi hakkında bilgi vermektedir. Sütunların arasından çıktığınızda yekpare granit taşından yapılmış görkemli dikili taşın diğerlerinden daha yüksek olması dikkati çekmektedir. Bu dikili taşlar Aswan bölgesinden buraya kadar Nil Nehrinde taşınarak getirilmiştir. Yolun sonunda Skarabe adı verilen ve mezarlarda görülen böceğin heykelini görüyoruz. Etrafında 7 kere dönüldüğü zaman dileğinizin gerçekleştiği söyleniyor. Yanındaki büyük havuz zamanında suyunu Nil nehrinden almakta olup rahiplerin suya girerek arındıkları bir yerdir. Hemen önündeki uzun yol döneminde bu büyük mabedi Luxor mabedine bağlamakta idi. Döneminde tapınakta tahmini 80.000 görevlinin bulunması size büyüklüğünü bir kez daha anlatmaktadır.





Luxor Mabedi girişinde size hoş geldiniz der gibi duran 14 metre yüksekliğindeki II. Ramses’in Heykeli ile karşılaşıyorsunuz. Amon Ra adına yaptırılmış bir mabettir. Girişte bulunan 25 metre yüksekliğinde olan dikili taşın diğer eşi bugün Paris’te Place de la Concorde’ye dikilmiştir. Bu mabedin önemli bir yönü de girişteki duvarda II. Ramses’in Hititler ile yapmış olduğu Kadeş savaşını anlatan figürlerle süslü olmasıdır. Burada II. Ramses’in Hititleri nasıl yendiği anlatılmıştır. Tapınak zamanla kumlar altında kalmış ve üzerine Şeyh Yusuf el-Haccac Cami yapılmıştır. Sonra yapılan kazılarda caminin çevresi açılmış ve cami yüksekte kalmıştır. İçeride sütunlu yolun sonunda siyah granit taşından yapılmış Ramses’in Heykeli tüm heybeti ile bizi karşılar.


Tüm günün yorgunluğunun ardından yolculuğumuzu yapacağımız 3 katlı lüks nehir tipi gemimize gelip odalarımıza yerleşiyoruz. Mısır’da dikkat edilmesi en önemli 2 konudan biri musluklardan akan suyu içmemek ve diğeri ise gösterilen yerler dışındaki yerlerden bir şey yememektir. Akşam yemeği için geminin yemek salonuna girdiğimiz zaman bizi Türk mutfağına yakın bir açık büfenin beklediğini görüyoruz. Burada da dikkat edilmesi gereken konu aç karnına tatlılardan yenilmemesi önemlidir. Yemek sonrası geminin üst güvertesine çıkarak akşam serinliğinde çayımızı yudumlamak ve günün yorgunluğunu atmanın keyfi ayrı bir güzellikti.










Sabah kahvaltıdan sonra Luxor’un batı tarafına otobüsle giderken Nil’den kanallarla alınan su ile tarım sulaması yapılan yeşillikler içinden geçerek Memnon Mabedine geldik. Mabetten geriye bir tek girişteki iki büyük heykel kalmıştı.




Krallar Vadisi'ne doğru yola çıktık. Piramitlerin soyguncuların gözü önünde olmasından dolayı firavunlar bu vadinin daha korumalı ve gözden uzak olduğunu düşündüklerinden mezarlarını bu bölgede inşa ettirmişlerdir. Her bir mezarın iç duvarları birbirinden güzel resimlerle süslenmiş ve ölüm sonrası yaşamı anlatmaktadırlar. Hemen buraya yakın olan tek kadın idareci olup kendini erkek gibi giyinerek savaşta askerlerinin başında bulunan Hatşepsut Tapınağı'na geçtik. Kraliçe kendisi için kısmen kayalara oyulmuş özel bir mabet yaptırmıştı. Tepenin yamacında yapılmış olan bu mabedin yanına özel araçlarla gidiyoruz.




Günün yorgunluğunun ardından gemiye dönerek güvertede akşam çayın yudumlayarak güneşin batışını izliyoruz.


Sabah kahvaltıdan sonra Edfu Tapınağı'na diğer adı ile Şahin Tanrı Horus Tapınağı'na varıyoruz. Gemiden inince faytonlar ile tapınağa gidiyoruz. Ana tapınak 25 yılda bitirilmesine rağmen kompleks 150 yıl civarında bitirilmiştir. En güzel siyah granit Horus Heykeli burada bulunmaktadır. 


Gemide alınan öğlen yemeğinden sonra Kom Ombo Tapınağı'na varıyoruz. Tepenin üzerindeki simetri bir mabetle karşılaşıyoruz. Yarısı Şahin Tanrı Horus’a ve yarısı Timsah Tanrısı Sobek’e aittir. Burası dönemin en önemli tıp merkezlerinden biridir. Diğer yönü ise Horus’un intikam alma sahneleri bulunmaktadır. Önemli noktalardan biride Nil Nehrine bağlı olan kuyudur. Bu kuyunun su seviyesine göre Firavunlar vergi topladığı söylenmektedir. Mumyalanmış timsah müzesi ayrı bir güzelliktedir.


Akşam tekrar Aswan’a doğru yol alıyoruz. Gemide terasta akşam serinliğinde içeceklerimizi yudumluyoruz. Aswan barajının büyüklüğü tahmini 500 km. uzunluğunda ve dünyanın en büyük barajlarından biridir. Mısır’da üretilen esansların merkezlerinden biri Aswan’dır. Ayriyeten bitmemiş obeliskin büyüklüğü önünde hayretimi gizleyemiyorum. Su altında kalmadan kurtarılan Philas Tapınağı’na tekne ile varıyoruz. İsis kültürünün merkezinde diğer tapınaklardan değişik olarak ezgi tanrısı Bes ile diğer müzisyenlerin rölyefleri bulunmaktadır. 


Tapınak ziyaretinden sonra feluka denilen rüzgar ile giden yelkenle ile gölde bir tur atıyoruz. 


Gemide kaptanın verdiği veda balosunda isteyenler milli kıyafetlerle katılıyorlar.


Kahire’nin gizemini sabah havalimanından hareket ettiğimiz zaman anlamaya çalışıyoruz. Refahiye Cami ile Sultan Hassan Cami yan yana bir ara sokakla ayrılıyor. Sütunlardaki işlemeler görülmeye değer bir işçilik sanatıdır.  

Kahire Kalesi ve Mehmet Ali Paşa Cami ikinci aşamada görülecek yerler. Fransızların dikili taş karşılığı gönderdiği saat cami avlusunda ki kulede bulunuyor. Ama geldiği günden beri çalışmadığı arızalı olduğu söyleniyor.


Sabah güneş ışıkları ile beraber 3 piramit bütün haşmeti ile göz alıyor. Keops, Kefren ve Mikerinos. Heybetli piramitlerin sırları hala gizemini koruyor.


Sfenks Nil Nehrinden gelen konuklara tüm azameti ile hoş geldin diyor. Aynı zamanda piramitlerin koruyuculuğunu da üstleniyor.


Dünyanın en muhteşem eserlerinin bulunduğu Kahire Müzesi eski bir binanın içinde labirent gibi koridorların birbirine bağladığı salonlardan oluşmakta. Tutankhamon’un bütün mücevherleri özel bir bölümde sergileniyor. Özel bir bölümde ise tüm mumyaları görebilirsiniz. Artık gün sonu gelirken Mısır medeniyeti bilgilerimiz ile beraber tekrar gelmek dileğiyle Türkiye’ye geri dönüş yolculuğumuza başladık…
Hem Antik Mısır uygarlığı, hem İslam Medeniyeti, hem de Osmanlı eserleriyle Mısır sizleri bekliyor.

Kaynak: Tempo Tur ile Mısır gezisi tur lideri Tuncay ŞEN Arkeolog

GEZİ: İYİ YOLCULUKLAR..

Sidney’e Gitmek İçin çok Neden var.. İşte 10 neden..

Avustralya‘nın en popüler şehri Sidney, ikonlaşmış dünyaca ünlü yapıları, dünyanın farklı yerlerinden aldığı göçle birlikte oluşmuş kozmopolit atmosferi, upuzun plajları ve rahat yaşamı, doğa, kumsal ve şehir hayatının iç içe olduğu uyumu ile insanı kendine hayran bırakan; modern şehir hayatının nasıl keyfili olabileceğinin en güzel örneklerinden birisi.
Dünyanın ucunda olmasından mıdır bilinmez, Sidney’de gerilimsiz ve rahat bir yaşam tarzı var. Dünyanın en gözde turistik destinasyonlardan birisi olan Sidney, dünya şehirleri yaşam kalitesi sıralamalarında ilk 5’te yer alıyor. Sidneysiders olarak tanımlanan Sidneyliler ise, sohbet etmeyi, kahkaha atmayı seven enerjik ve dost canlısı insanlar. Şehir capcanlı; her zaman bir yerlerde festival veya etkinlik düzenleniyor.

Bondi Beach




Bondi-Beach-Sydney
Bondi Plajı, Sidney


Sidney bembeyaz kumsalları olan çok sayıda irili ufaklı koylar ile çevrelenmiş bir şehir. Sidney’de bulunan 100’e yakın plajların en ünlülerinden olan Bondi Plajı, sörf tutkunlarının en gözde sahili. Şehir merkezine sadece birkaç km uzaklıkta yer alan, Bondi’de yaşam tam bir tatil kasabası atmosferi hissettiriyor.
Plaj, sörf yapan, dalgalara karşı kürek çeken, paten kayan, güneşlenen, flört eden gençlerle dolup taşıyor. Yüksek dalgaların arasında tüm hünerlerini sergileyen yetenekli sörfçüleri izlemek oldukça keyifli. Plaj paralelinde uzayan Campbell Parade üzerinde ise canlı kafeler, oteller, butikler, publar yer alıyor. Pasifik Okyanusu kıyısında altın rengindeki kumuyla 1 km uzunluğunda yay gibi uzayan Bondi Plajı, 2000 Yaz Olimpiyatları’nda voleybol karşılaşmalarına da ev sahipliği yapmıştı.

Darling Harbour




Darling-Harbour-Sydney
Darling Limanı, Sidney

Darling Harbour, Sidney’in en eğlenceli duraklarından birisi. Yüzlerce restoran, kafe ve alışveriş mekanına ev sahipliği yapan Darling Harbour (Darling Limanı), hareketli bir panayır alanına benziyor sanki, şehrin en cıvıl cıvıl çekim alanlarından birisi.
Sidney’in batısında bulunan Darling Limanı’da ünlü Sydney Akvaryumu, Wild Life Sydney Zoo, Ulusal Denizcilik Müzesi, Madame Tussauds Müzesi, Çin Bahçeleri ve Tumbalong Parkı bulunuyor. Sydney Eğlence Merkezi, IMAX Sinemaları, su sporları merkezi, dev fuar merkezi, marina, oteller, çeşitli eğlence mekânları ile kentin canlı ve turistik noktalarından biri. Sidney’in bu gözde bölgesinin King Street ve Cockle Bay iskelelerinde sıralanan çok sayıdaki restoran, farklı ülke mutfaklarından lezzetlerin keşfedileceği en güzel adreslerden birisi.

Sydney Opera House




Sydney-Opera-Binasi
Sydney Opera Binası

Sydney Opera House, hiç kuşkusuz dünyanın en göz alıcı yapılarından birisi. Port Jackson’ın Harbour Bridge ile kesiştiği noktadaki burunda yer alan Sydney Opera Binası, Danimarkalı mimar Jørn Utzon tarafından dizayn edilmiş. Eserin yapımına 1957 yılında başlanmış ve aradan geçen 16 yılın ardından, Sidney ile özdeşleşen bu nefes kesici yapı 1973 yılında tamamlanmış.
20. yüzyılın en önemli mimari eserlerinden biri olarak kabul edilen Sydney Opera Binası, her görkemli yılbaşı kutlamalarında ekranlarımızda yer alıyor. Haziran döneminde kutlanan, coşkulu ses ve büyüleyici ışık şovlarının yapıldığı Avustralya’nın premier festivallerinden Vivid Sydney Festival’ine de ev sahipliği yapıyor. Her yıl 4,5 milyon insanın ziyaret ettiği Sydney Opera Evi performanslarını ise yılda 1,5 milyondan fazla kişi izliyor. Modern dünyanın harikaları arasında sayılan, dış görünümü denizde süzülen yelkenlileri andıran bina, UNESCO Dünya kültür Mirası Listesinde yer alıyor.

Sydney Harbour Bridge




Sydney Harbour Bridge
Sidney Harbour Bridge

Harbour Bridge, Sidney’in karakterini oluşturan ikonlaşmış tasarımlar arasında yer alıyor. The Rocks ile Sidney’in kuzeyini birleştiren köprü, şehrin en iyi manzaralarının deneyimleneceği yerlerden birisi. 134 metre yüksekliğiyle dünyanın en geniş çelik köprüsü olan Harbour Bridge, kemerleri üzerinden 3 saat süren tırmanış sonrasında görülecek kuşbakışı Sidney şehir manzarası ise eşsiz. Harbour köprüsü üzerinde yer alan yaya yolunun Pylon Lookout yerinde, köprünün inşası hakkında bilgiler sunuluyor. 1400 işçinin çalıştığı 8 yıllık inşaatın sonunda 1932’de hizmete açılmış.

The Rocks




The-Rocks-Sidney
The Rocks, Sidney

Avustralya doğum yeri olarak tanımlanan The Rocks bölgesi, Sidney’in ilk yerleşimi olması nedeniyle tarihi ve kültürel anlam taşıyor. 1788 yılında Kaptan Arthur Phillip tarafından kurulan ilk beyaz yerleşim alanı olan The Rocks, sömürge dönemi mimarisi ile uyumlu inşa edilen yeni yapıları ile kendine özgün bir kimliğe sahip. Barlar, restoranlar ve Aborjin kültürüne dair hediyelik mağazaların sıralandığı Dar kaldırımlı sokakları ile keşfedilmeyi değer bir yer.
Yaklaşık 30.000 yıl önce Asya’dan adaya göç eden Aborjinlerin ana yurdu olan Avustralya’nın modern tarihi ise, 1788’de İngilizler tarafından bir cezaevi kolonisi olarak kurulması ile başlıyor. Adanın ilk batılı yerlileri 1788’de 8 aylık bir deniz yolculuğu sonrası ilk donanma gemisi ile gelen 750 mahkum ve 250 denizci muhafız. Bu sürgün kolonisinin suçlu geçmişinin mirası The Rocks bölgesinde yer alan Town Hall’da görülebilir. Opera Binası’nın tam karşısında yer alan, ilk yerleşim yeri The Rocks bölgesinde, 19. Yüzyıldan kalma kalıntılar bulunuyor. Ayrıca, Sydney Gözlemevi, hafta sonu pazarı ve çeşitli sanat galerilerine ev sahipliği yapıyor.
Taronga Zoo



Taronga-Zoo
Taronga Zoo

Taronga Hayvanat Bahçesi, gördüğüm hayvanat bahçeleri arasında açık ara en güzeli. 28 hektarlık Taronga Zoo ve Featherdale Wildlife Park’ta 2200’den fazla hayvan bulunuyor. Ülkenin simgesi kanguruları, uyuşuk koalaları, gürültücü ve asabi Tazmanya canavarı gibi Avustralya’ya özgü hayvanların yanında, diğer nesli tükenen nadir hayvanları sağlıklı ve geniş bir ortamda görmek mümkün.
Circular Quay bölgesine bakan nefis manzarasıyla eşsiz bir yer. Şehrin merkezi yerinde, nefis bir manzaraya sahip olan hayvanat bahçesine Circular Quay bölgesinden önce feribot, sonra da teleferik yolculuğuyla gidiliyor.

Royal Botanic Gardens & The Domain




Sydney-Domain-Sky-Tower
Sydney-Domain-Sky-Tower

Sidney, bir park ve bahçeler şehridir desek yanlış olmaz. Sydney Opera Binası’nın arka kesiminden kısa bir yürüyüş ile ulaşılabilen Royal Botanic Gardens, iş merkezlerine ev sahipliği yapan gökdelenlerle Sydney Limanı arasında geniş bir alana yayılıyor. Yiyecek sepetlerini doldurup, sabahtan akşama kadar ailecek eğlenmeyi seven Sidneylileri, botanik bahçelerinde ve parklarda eğlenirken, spor yaparken, top oynarken görmek mümkün.
Ocak aylarında Sydney Festivali’nin de mekânlarından olan park, Güney Pasifik bitkilerinin muhteşem bir koleksiyonunu barındırıyor. Park alanına ilk egzotik bitki ve ağaçlar 1816’da dikilmeye başlanmış. Sydney Harbour kıyısına kadar uzanan ve geniş bir alanı kaplayan park insanların gelip kafa dinlediği bir yer.

Müze ve Sanat Galerileri

Müzeler ve sanat galerileri, insan, kültür, sanat, tarih gelişim süreci için bir bakış açısı sağlar. Sunulan kültürel zenginlikler, yeri doldurulamaz eşsiz hazinedir. Avustralya müzelerinden her zaman övgüyle söz ederim. Sidney’de, her biri ilgiyle gezilmeyi hak eden 34’ten fazla müze ve sanat galerisi bulunuyor.
Bunlardan biri olan The Art Gallery of New South Wales, 1870’lerde tasarlanmış ve 1909 yılında halka açılmış ve 29.000 adet koleksiyona sahip; Avustralya’da en iyi sanat müzelerinden birisi. Avustralya, Asya , Aborjin ve çağdaş Avrupa sanatının kalıcı koleksiyonlarına yer veriyor.
Sidney Çağdaş Sanatlar Müzesi (Sydney Museum of Contemporary Art) ise çağdaş sanatlara dair, hem Avustralya’dan hem de dünyanın birçok noktasından çağdaş sanat eserlerini barındırıyor.
Avustralya’nın ilk müzesi olan Australian Museum ise bölgenin antropolojik tarihine ışık tutuyor. 1827 yılında kurulan müze, Aborijinler hakkında bir çok bilginin edilebileceği yerlerden birisi. Australian National Maritime Museum, ise ilk koloni gemilerinin modellerini yakından incelenebileceği bir yer.

Blue Mountains




Blue Mountains, Sidney
Blue Mountains, Sidney

Sidney’in 103 km batısında yer alan Blue Mountains, mistik ve vahşi dokusu ile, Avustralya’nın en büyük kanyonu. Okaliptüs ormanları, yeşille gökyüzü mavisinin birbirine karıştığı manzaralar ve nesli tükenen hayvan türlerinin buluştuğu 1.000 km’lik alana yayılan Blue Mountains, 2.000 yılında beri UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor.
Aborjin (Avustralya yerlisi) efsanesine göre (Three Sisters), Katoomba kabilesine mensup bu 3 kız kardeş, komşu kabileden 3 oğlana aşık olur. Ama kabile yasaları gereği evlenmelerine izin verilmez. Bunun üzerine 2 kabile arasında savaş başlar. Katoomba kabilesinin büyücüsü, kız kardeşleri korumak için onları geçici olarak taşa çevirir, fakat büyücü savaşta hayatını kaybedince, kız kardeşleri tekrar insana çeviremeden ölür.
Rüzgar erozyonu ile oluşmuş kayalıkların isimleri ise Meehni (922 m), Wimlah (918 m) ve Gunnedoo (906 m). Blue Mountains bölgesi uçsuz bucaksız ormanlarla kaplı ve uzak bölgeleri ultraviyole ışınlarının, atmosferdeki bölgeye özgün partiküllere çarpıp dağılması sonucu mavi renkte görünüyor.

Yurtdışı İngilizce Eğitimi




Avustralya Dil Okullari - yurtdışı dil okulları
Avustralya Dil Okullari

Dünyanın en çekici şehirlerinden olan Sidney, sadece gezi amacıyla değil, yurtdışı dil okulları açısından da popüler bir yer. Yerel alışveriş pazarları, pırıltılı alışveriş caddeleri, renkli festivalleri ile birçok uluslararası öğrenciler için Avustralya dil okulları en iyi fırsatları sunuyor. Dünyanın farklı yerlerinden gelen genç ve dinamik öğrencilerin oluşturduğu çok kültürlü yapısı ile şehir tam bir kültür mozaiği. Dinamik şehir Sidney, sunduğu eğitim kalitesi ve yaşam şartları açısından İngilizce dil eğitimi için oldukça ilgi görüyor. Avustralya’da uluslararası bir öğrenci olmanın avantajlarından biri de, öğrencilik süresince çalışmaya izin vermesi. Yılın 340 günü güneşli olan ılıman iklimi, temiz ve deniz kokan havası, rahat atmosferi, güvenli ortamı ve yukarıda sadece bir kısmını aktardığım gezilecek yerleri ile baştan çıkarıcı bir şehir.
Sydney Opera Binası, Bondi Beach, Rocks, Sydney Harbour Bridge, Sydney Harbour, Paddy Markets, Darling Harbour, Blue Mountains ve çok daha fazlası ile Sidney, başka şehirleri kıskandıracak bir cazibe merkezi.
Kaynak: www.yoldaolmak.com

20 Şubat 2017

ZAMANIN SESSİZ TANIKLARI MISIR PİRAMİDLERİ

MISIR GİZEMLER ÜLKESİ

7000 yıllık tarihe sahne olmuş bir ülke. Mısır’da attığınız her adımda ayrı bir güzellik, tarih ve gizemle karşılaşıyorsunuz. Ülkeye hayat veren Nil Nehri ülkeyi bir baştan bir başa geçerek Akdeniz’e dökülüyor. Seyahatinizi 4 günü Nil Nehrin'de 5 yıldızlı otelleri aratmayacak lükste nehir tipi gemilerde geçiyor. Kültür gezisi yapacaksanız seyahatinizi genelde Ekim / Mart aylarında yapılmasını tavsiye ediyorum. Bu aylarda hava sıcaklığı gündüzleri 22 ila 30 dereceleri arasında olduğundan gündüzleri rahat gezebiliyorsunuz.
Luxor’dan Aswan’a kadar Nil Nehri'nin 2 tarafında yer almış ve her biri değişik yapıya sahip mabetleri görüyoruz.
Luxor yerleşim yerinde dünyanın en büyük dini kompleksi olan Karnak Tapınağına girerken sizi koç başlı sfenks heykeller karşılıyor. Giriş yolunun sonundaki devasa giriş ise içeride sizleri bekleyen devasa tapınaklar hakkında bir fikir veriyor. 11. sülale döneminde Tanrı Amon adına mütevazi bir mabet olarak yapımına başlanan Karnak Tapınağı 1300 yılda yapılan ilaveler ile 400 dönüm üzerine kurulmuş dünyanın en büyük tapınağı haline getirmiştir. İlk girişteki itibaren yükseklikleri 23 metreyi bulan 134 sütun dönemin medeniyet seviyesi hakkında bilgi vermektedir. Sütunların arasından çıktığınızda yekpare granit taşından yapılmış görkemli dikili taşın diğerlerinden daha yüksek olması dikkati çekmektedir. Bu dikili taşlar Aswan bölgesinden buraya kadar Nil Nehrinde taşınarak getirilmiştir. Yolun sonunda Skarabe adı verilen ve mezarlarda görülen böceğin heykelini görüyoruz. Etrafında 7 kere dönüldüğü zaman dileğinizin gerçekleştiği söyleniyor. Yanındaki büyük havuz zamanında suyunu Nil nehrinden almakta olup rahiplerin suya girerek arındıkları bir yerdir. Hemen önündeki uzun yol döneminde bu büyük mabedi Luxor mabedine bağlamakta idi. Döneminde tapınakta tahmini 80.000 görevlinin bulunması size büyüklüğünü bir kez daha anlatmaktadır.






Luxor Mabedi girişinde size hoş geldiniz der gibi duran 14 metre yüksekliğindeki II. Ramses’in Heykeli ile karşılaşıyorsunuz. Amon Ra adına yaptırılmış bir mabettir. Girişte bulunan 25 metre yüksekliğinde olan dikili taşın diğer eşi bugün Paris’te Place de la Concorde’ye dikilmiştir. Bu mabedin önemli bir yönü de girişteki duvarda II. Ramses’in Hititler ile yapmış olduğu Kadeş savaşını anlatan figürlerle süslü olmasıdır. Burada II. Ramses’in Hititleri nasıl yendiği anlatılmıştır. Tapınak zamanla kumlar altında kalmış ve üzerine Şeyh Yusuf el-Haccac Cami yapılmıştır. Sonra yapılan kazılarda caminin çevresi açılmış ve cami yüksekte kalmıştır. İçeride sütunlu yolun sonunda siyah granit taşından yapılmış Ramses’in Heykeli tüm heybeti ile bizi karşılar.



Tüm günün yorgunluğunun ardından yolculuğumuzu yapacağımız 3 katlı lüks nehir tipi gemimize gelip odalarımıza yerleşiyoruz. Mısır’da dikkat edilmesi en önemli 2 konudan biri musluklardan akan suyu içmemek ve diğeri ise gösterilen yerler dışındaki yerlerden bir şey yememektir. Akşam yemeği için geminin yemek salonuna girdiğimiz zaman bizi Türk mutfağına yakın bir açık büfenin beklediğini görüyoruz. Burada da dikkat edilmesi gereken konu aç karnına tatlılardan yenilmemesi önemlidir. Yemek sonrası geminin üst güvertesine çıkarak akşam serinliğinde çayımızı yudumlamak ve günün yorgunluğunu atmanın keyfi ayrı bir güzellikti.






Sabah kahvaltıdan sonra Luxor’un batı tarafına otobüsle giderken Nil’den kanallarla alınan su ile tarım sulaması yapılan yeşillikler içinden geçerek Memnon Mabedine geldik. Mabetten geriye bir tek girişteki iki büyük heykel kalmıştı.



Krallar Vadisi'ne doğru yola çıktık. Piramitlerin soyguncuların gözü önünde olmasından dolayı firavunlar bu vadinin daha korumalı ve gözden uzak olduğunu düşündüklerinden mezarlarını bu bölgede inşa ettirmişlerdir. Her bir mezarın iç duvarları birbirinden güzel resimlerle süslenmiş ve ölüm sonrası yaşamı anlatmaktadırlar. Hemen buraya yakın olan tek kadın idareci olup kendini erkek gibi giyinerek savaşta askerlerinin başında bulunan Hatşepsut Tapınağı'na geçtik. Kraliçe kendisi için kısmen kayalara oyulmuş özel bir mabet yaptırmıştı. Tepenin yamacında yapılmış olan bu mabedin yanına özel araçlarla gidiyoruz.


Günün yorgunluğunun ardından gemiye dönerek güvertede akşam çayın yudumlayarak güneşin batışını izliyoruz.


Sabah kahvaltıdan sonra Edfu Tapınağı'na diğer adı ile Şahin Tanrı Horus Tapınağı'na varıyoruz. Gemiden inince faytonlar ile tapınağa gidiyoruz. Ana tapınak 25 yılda bitirilmesine rağmen kompleks 150 yıl civarında bitirilmiştir. En güzel siyah granit Horus Heykeli burada bulunmaktadır. 


Gemide alınan öğlen yemeğinden sonra Kom Ombo Tapınağı'na varıyoruz. Tepenin üzerindeki simetri bir mabetle karşılaşıyoruz. Yarısı Şahin Tanrı Horus’a ve yarısı Timsah Tanrısı Sobek’e aittir. Burası dönemin en önemli tıp merkezlerinden biridir. Diğer yönü ise Horus’un intikam alma sahneleri bulunmaktadır. Önemli noktalardan biride Nil Nehrine bağlı olan kuyudur. Bu kuyunun su seviyesine göre Firavunlar vergi topladığı söylenmektedir. Mumyalanmış timsah müzesi ayrı bir güzelliktedir.


Akşam tekrar Aswan’a doğru yol alıyoruz. Gemide terasta akşam serinliğinde içeceklerimizi yudumluyoruz. Aswan barajının büyüklüğü tahmini 500 km. uzunluğunda ve dünyanın en büyük barajlarından biridir. Mısır’da üretilen esansların merkezlerinden biri Aswan’dır. Ayriyeten bitmemiş obeliskin büyüklüğü önünde hayretimi gizleyemiyorum. Su altında kalmadan kurtarılan Philas Tapınağı’na tekne ile varıyoruz. İsis kültürünün merkezinde diğer tapınaklardan değişik olarak ezgi tanrısı Bes ile diğer müzisyenlerin rölyefleri bulunmaktadır. 


Tapınak ziyaretinden sonra feluka denilen rüzgar ile giden yelkenle ile gölde bir tur atıyoruz. 


Gemide kaptanın verdiği veda balosunda isteyenler milli kıyafetlerle katılıyorlar.


Kahire’nin gizemini sabah havalimanından hareket ettiğimiz zaman anlamaya çalışıyoruz. Refahiye Cami ile Sultan Hassan Cami yan yana bir ara sokakla ayrılıyor. Sütunlardaki işlemeler görülmeye değer bir işçilik sanatıdır.  

Kahire Kalesi ve Mehmet Ali Paşa Cami ikinci aşamada görülecek yerler. Fransızların dikili taş karşılığı gönderdiği saat cami avlusunda ki kulede bulunuyor. Ama geldiği günden beri çalışmadığı arızalı olduğu söyleniyor.


Sabah güneş ışıkları ile beraber 3 piramit bütün haşmeti ile göz alıyor. Keops, Kefren ve Mikerinos. Heybetli piramitlerin sırları hala gizemini koruyor.


Sfenks Nil Nehrinden gelen konuklara tüm azameti ile hoş geldin diyor. Aynı zamanda piramitlerin koruyuculuğunu da üstleniyor.


Dünyanın en muhteşem eserlerinin bulunduğu Kahire Müzesi eski bir binanın içinde labirent gibi koridorların birbirine bağladığı salonlardan oluşmakta. Tutankhamon’un bütün mücevherleri özel bir bölümde sergileniyor. Özel bir bölümde ise tüm mumyaları görebilirsiniz. Artık gün sonu gelirken Mısır medeniyeti bilgilerimiz ile beraber tekrar gelmek dileğiyle Türkiye’ye geri dönüş yolculuğumuza başladık…
Hem Antik Mısır uygarlığı, hem İslam Medeniyeti, hem de Osmanlı eserleriyle Mısır sizleri bekliyor.

Kaynak: Tempo Tur ile Mısır gezisi tur lideri Tuncay ŞEN Arkeolog