28 Şubat 2017

GERMİR HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ..

İŞTE GERMİR !..



GERMİR
Germir, vaktiyle bir köymüş, ama günümüzde Kayseri merkezinde yer alan Melikgazi ilçesinin bir mahallesi.

Ne Demek?

Önce “Germir” adının nereden geldiğini açıklamak gerekiyor. Köyün adı ile ilgili rivayetler muhtelif. Bazıları bu adın Rumca “Kermiria” sözcüğünden, bazıları da Ermenice’de “kırmızı” anlamını taşıyan “Garmir” sözcüğünden geldiğini ileri sürmekte. Köyün adının eski Türkçe'de “aydınlık, güneşli yerleşim yeri” anlamına geldiğini söyleyenler ya da Osmanlıca’da “harap, ıssız, terk edilmiş yer” anlamına gelen “gâmir” sözcüğünden kaynaklandığını iddia edenler de var!

Evet, rivayet muhtelif, ama, bu isim hikayesi burada bitmemekte! Köyün adı 1960’ların başında her ne hikmetse, “Konaklar” olarak değiştirilmiş. Ama, köylüler büyük bir hukuk mücadelesi vermiş ve yöre, 2000’de yeniden eski adına kavuşmuş! Zaten resmi yazışmalar dışında kimse Konaklar adını kullanmıyormuş!



























Biraz Tarih

Köyün tarihi hakkında fazla bilgi yok, kayıtlar sadece 400-500 yıl öncesine kadar uzanmakta.  Ama bu kayıtlar, yirminci yüzyılın başlarına kadar Germir’de Türk, Ermeni ve Rumların birlikte yaşadığını ortaya koymakta.

1834 yılında çevreyi gezen Hamilton, Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia adlı kitabında (c: II, s: 264), Germir’in etrafı bağ-bahçe ile çevrili büyükçe bir kasaba olduğunu, taş binaları, düzenli kaldırımları bulunduğunu belirtmekte ve bu haliyle bir “Türk kasabasına pek benzemiyor; gerçekten de nüfusun çok büyük bir kısmını Rumlar oluşturuyor” kaydını düşmektedir.

1878 tarihli Ankara Vilayeti Salnamesi [Yıllığı]’ne göre Germir’de yaklaşık olarak 1.500 Rum, 1.000 Ermeni ve 500 Müslüman yaşamaktadır. Muhtelif kaynakların aktardığına göre 1900’lerin başında köyde dört eczane, 12 doktor ve 35 mağaza varmış. Pastırma üretimi ekonomik açıdan önemliymiş. Ayrıca, çok sayıda bezirhane bulunmaktaymış. Bu vesile ile hemen belirteyim ki, bir bezirhane yakında Ağırnas’ta ziyarete açılacak, sanayi arkeolojisi ile uğraşan meraklılara duyurulur! Üretilen yağ, toprak boya ile karıştırılınca, cami ve kiliselerdeki süslemelerde, bütün tahribatlara rağmen bugün bile canlılığını koruyan renkler ortaya çıkmaktaymış. Ayrıca 2.000 kitabın olduğu bir kütüphane bulunuyormuş. Yüzyılın başında köyde, altı cami, iki Rum ve bir de Ermeni kilisesi mevcutmuş.

Öyle köy deyip geçmeyin, burada vaktiyle Willis, Chevrolet ve Ford marka araçların bayii bile varmış!

Bir çok kaynak, Germir’de yaşayan gayrimüslimlerin “Türkofon” olduğunu açıkca belirtmekte. Bir diğer ifade ile hem Rumlar, hem de Ermeniler büyük ölçüde Türkçe konuşmaktaymış. Bu nedenle mübadelede Yunanistan’a göçmek zorunda kalan Rumlar büyük sıkıntı çekmiş. Ama, yazı dilinin her topluluğun kendi alfabesi ile olduğunu da belirtmek gerekir!


Evler... Evler

Germir’de ilk dikkati çeken, bütün bakımsızlıklarına rağmen hâlâ güzel olan evler. Bir kısmı yıkılmış, geriye kalanlar yıkılmaya yüz tutmuş. Ama, bir kısmı da zamana karşı direniyor.



























Çoğu yüz yılı aşan bir geçmişe sahip olan evlerin bir bölümü tek katlı, bir bölümü de iki-üç katlı. İkinci ve üçüncü katlarda mekandan kazanılması için çoğu kez çıkmalar kullanılmış. Evlerin belki de hepsinin ortak özelliği, zeminin altında da iki-üç katın bulunması. Zemin altında kalan katların bazıları ahır olarak kullanılmış, bazıları da şaraphane olarak... Bu zemin katların şaraphane olarak değil ama ahır olarak kullanımı hâlâ devam ediyor!




























Çeperleri boyanmış kemerli kapılar hemen kendini göstermekte; çoğunun üstünde evin inşa tarihi kaydedilmiş. Bu arada, dış cephede pencere kepenklerinin, iç mekanda ise kapıların son derece ilginç, süslü olduğunu vurgulamak gerekir. Neredeyse tamamı renkli ve oyma desenli.


 Pencerelerdeki demir işçiliğinin estetiği de insanı büyülüyor. İnsanların evlerini süsleme geleneğinin en güzel örneklerini burada görebiliyoruz. 



























Eğer şansınız olur da, birkaç evi ziyaret edebilirseniz, ki son derece konuksever olan Germirliler hiç çekinmeden kapılarını açıyor ve “girin bakın, istediğiniz gibi dolaşın” diyor, duvarlardaki süslemeleri, desenli kapıları, ocakları görmeniz mümkün!



























Bazı evlerin taç kapıları da olağanüstü görkemli. Sanki bir mabedin kapısı gibi...





Bazı evlerin giriş kapısındaki rumca "Maşallah" yazısı da oldukça dikkat çekici!  



























Germir, 2000’lerin başında SİT alanı olarak ilan edilmiş; o nedenle yeni yapılaşma yok. Ama, 8-10 katlı yapılar gözle görülecek yakınlığa kadar gelmiş!

Kiliseler

Germir’deki en büyük kilise Panaya adını taşıyor. Kayseri’den Germir’e doğru yol alırken ilk olarak kubbesi ile karşılaşıyorsunuz. Çatısının bir bölümü çökmüş; ne var ki yapı ana hatları ile oldukça sağlam durumda.


Avlusunda bulunan bir alçı panoya dayanarak sanıyorum bir süre cami olarak kullanılmış. Ancak, ardından uzun yıllar ahır olarak “hizmet” vermiş, kısa bir süre önce de boşaltılmış. Kilisenin duvar resimleri büyük ölçüde tahrip olmuş. Yine de sanki biraz bakım yapılsa “ayağa kalkacak” vaziyette. Hemen yanındaki çan kulesi ise ne hikmetse bütün haşmetiyle sapasağlam yerinde duruyor.



























Mahalleler arasında yer alan bir diğer kilise halen ahır ve depo olarak kullanılmakta. Son derece güzel gök mavisi desenlere sahip. Kubbesi zaman içinde çökmüş, sahibi de yerine beton bir tavan yapmış. “Sahibi” diyorum, çünkü, 1940’lı yıllarda bu kiliseler kim bilir neye dayanılarak, bilinmiyor, özel mülkiyete geçirilmiş! Doğrusunu söylemek gerekirse, mevzuata göre, bu kiliseleri gezmek için sahibinden izin almak gerekli!!! Allah’tan hiç kimse “hayır, olmaz” demiyor.



























Gazeteci Oral Çalışlar ve yazar Zülfü Livaneli, Panaya kilisesinin müzeye dönüştürülmesini önermekte. Sanırım, doğru bir öneri. Kimbilir belki de, bu önerinin gerçekleşmesi ile sanayide gelişmesine rağmen turizme daha yeni yeni önem vermeye çalışan Kayseri, uluslararası bir inanç ve kültür turizmi merkezlerinden biri haline gelebilir.

Yeri gelmişken belirtelim: Türkiye’de pek bilinmese de Germir, özellikle sinema severler tarafından oldukça iyi tanınan bir yöre. Şimdi “bu nereden çıktı, neden” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Çünkü, Germir, "ben ne Rumum, ne Türk, ne de Amerikalı. Ben Anadoluluyum" diyen ünlü yönetmen Elia Kazan’ın annesinin köyü!!!



























Vaktiyle, ailenin bu köyde büyük bir konağı, konağın önünde de bir kuyusu varmış. Zaman içinde konak yıkılmış, sadece yeri biliniyor. Ama, kuyu hâlâ kullanılıyor.

Yolunuz Kayseri’ye düşerse, hiç değilse birkaç saatinizi ayırıp Germir’i gezin derim. Tabii bu gezi sırasında, Ahmet Gazi Ayhan tarafından derlenen ve artık yerinde yeller esen “Germir Bağları”nı anlatan,

“Gine yeşillendi Germir Bağları,
Bakarım erimez dağların karı,
Bergüzar yollamış ellerin yari,
Saçını boynuma dolar ağlarım”

türküsünü mırıldanmayı ya da dinlemeyi de ihmal etmeyin!



Kaynak: M. BÜLENT VARLIK


23 Şubat 2017

YAYLALARIMIZDAN..

RiZE YAYLALARI

Yeşilin değişik tonlarını kuşanmış yaylalar yıl boyu yerli yabancı gezginleri ağırlıyor. 


Hazindak Yaylası-Çamlıhemşin

































Genel Bilgi


Rize’nin karakteristik coğrafi özelliği dağlık ve dik yamaçlarla çevrili bir arazi yapısına sahip olmasıdır. Doğu Karadeniz Dağları doğu-batı doğrultusunda uzanarak, yerleşimi İç Anadolu platosundan ayırır. Rize’yi güneyden kuşatan ve denize paralel uzanan bu dağlar, kentin bir bakıma Karadeniz’le bütünleşmesini sağlamıştır. Derin vadiler, akarsu yatakları ve tarım alanlarının azlığı bölge ekonomisinin geçmiş yıllarda hayvancılığa yönelmesinin ana faktörleridir. Yöre insanı hem rutubetli sıcaktan korunmak, hem de hayvanlarını geniş çayırlıklarda otlatabilmek için baharla birlikte yaylalara çıkar.

Doğu sınırında Fındıklı, batı sınırında ise İkizdere ilçesine uzanan 2000-3000 metrelik dağ silsilesi boyunca dizi dizi sıralanır Rize yaylaları. Yaklaşık 225 yayla ve mezranın yer aldığı bu coğrafya, dağların geniş düzlüklerine, vadi yataklarına veya vadileri birbirinden ayıran ince uzun sırtlara yayılır. Kalkandere dışında hemen her ilçenin yaylası bulunurken,  Çamlıhemşin ve İkizdere ilçeleri sahip oldukları yayla sayısının fazlalığıyla dikkat çekerler. Çağlayan, Arılı, Tunca, Marselavat, Fırtına, Senoz, Salarha, Faso, Yediçukur, Cimil, Kabahor, Meles ve Anzer vadileri, birer kültürel miras sayılan Rize yaylalarına ev sahipliği yapan ana alanlardır. Hala, Çat, Palovit, Çaymakçur, Palakçur, Hacıvanak ve Tar Deresi gibi birkaç kola ayrılan Fırtına Vadisi, en çok yayla barındıran bölgelerden biridir.

Rize Yaylaları Çalışması Hakkında


Hazırlanan rehber kitapta Rize sınırlarında yer alan yaklaşık 225 yayla ve mezranın sadece 80 tanesine yer verildi. Seçim yaparken görece daha büyük, ulaşımı kolay ve geleneksel yayla yaşamının devam ettiği yerleşimler dikkate alındı. Kitapta bu yaylalarla ilgili tanıtım bilgilerine ulaşabileceğiniz gibi, hemen yakınlarında yer alan diğer yayla ve mezra isimlerini de bulabileceksiniz. Yaylalar kitabının ikinci bölümü daha sonra yayımlanacaktır. 



Rize Yaylaları Yürüyüş Rotaları
  • Gürcüdüzü-Çatak Yaylası (10 km)
  • Yukarı Balıklı Yaylası-Üçgöller (gidiş-dönüş 6 km)
  • İntor Yaylası-Şorak Yaylası-Kayadibi Yaylası (12,5 km)
  • Golezana Yaylası-Eğrisu Gölü-Eğrisu Yaylası (8 km)
  • Komati Yaylası-Didingola (6 km)
  • Didingola Yaylası-Kaçkar Gölü-Dadala Pansiyon-Avusör Yaylası (8,5 km)
  • Avusör Yaylası-Huser (8 km)
  • Huser Yaylası-Ayder Yaylası (3,5 km)
  • Çaymakçur Yaylası-Göller-Yukarı Kavron Yaylası (7 km)
  • Ayder Yaylası-Hazindak Yaylası (6 km)
  • Hazindak Yaylası-Samistal Yaylası (5 km)
  • Pokut Yaylası-Hazindak Yaylası (8 km)
  • Çiçekli Yayla-Hacıvanak Yaylası (7 km)
  • Çiçekli Yayla-Tatos Sulak Göller-Verçenik Yaylası (10 km)
  • Tahpur Yaylası-Balıklı Gölü-Ambarlı Yaylası (6 km) 

Rize Yaylaları Araç Rotaları 
  • Çağlayan Vadisi Yaylaları
  • Arılı Vadisi Yaylaları
  • Tunca Vadisi Yaylaları
  • Tunca ve Marselavat Vadileri Manzaralı Yaylalar
  • Marselavat Vadisi Yaylaları
  • Fırtına Vadisi Yaylaları
  • Çayeli Senoz Vadisi Yaylaları
  • Güneysu Yaylaları
  • İkizdere Çağırankaya Yaylaları
  • İkizdere Vadisi Yaylaları
  • İkizdere Anzer Yaylaları

İletişim
 
Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü : 04642130426

Internet : www.kurumsalkulturturizm.gov.tr/turkiye/rize
               www.rizemacera.com
E-Posta :  rizekulturturizm@ttmail.com
               iktm53@kulturturizm.gov.tr


Hazırlanan kitapçığı edinmek için info@rizemacera.com veya bilgi@rizemacera.com adreslerine e-posta gönderebilirsiniz.

Harita
Haritanın üzerine tıklayarak biraz daha büyütebilirsiniz.











22 Şubat 2017

KIZ BABALARI



Bu hayatta herkes tarafından bilinen bir şey varsa oda babalar ve kızları arasındaki ilişkidir.

Annelerin çok önemli yeri vardır hayatlarımızda evet, ama baba bir sığınaktır kızı için. Yaşamın fırtınalarından,yıpratıcı gerçeklerinden,canını acıtan bütün her şeyden uzaklaşmak istediği zaman sığınabileceği sessiz ve güvenli bir limandır. Kızı hangi yaşta olursa olsun, birbirlerine her ne kadar anne-kız kadar ”arkadaş” yakınlığında olmasalar bile, çaresizlik içinde boğulurken dahi, elini uzatıverirse babasına, babasının elini tutacağını hep bilir.
Baba kızların sırtını yasladığı dev bir çınardır. Özel bir bağdır ve hiç bitmeyen tükenmek bilmez. Bu ilişkinin belki de büyüme aşamasıyla ilgisi vardır. Babası yanında olan kız çocuğu şımarık halleriyle babayı kendine bağlar. Ve hep şımarık kalır bu sayede. Kız çocuğu bir erkeğe sevmeyi öğretir. Çünkü o daha yeni yeni büyüdüğünde, saçları beline bile ulaşmadan babacığına hep şefkatle sokulandır. Ve bir erkekte dünya üzerinde kızından başka hiç kimseyi bu denli sevemez. Aşık olduğu kadın bile ona bu kadar güçlü hissettirmemiştir vakti zamanında…
Baba ne kadar sağlamsa, kızı o kadar dik durur. Bu nedenledir ki babası olmadan büyümek zorunda olan insanlar hayatta hep eksik hissederler kendilerini. Dünyanın en zor yaşamına onlar sahiptir hiç kuşkusuz.
Kadınlar ilk prenseslik derslerini babalarından alırlar. Bu yüzden aslında şimdi şımarıklıklarından şikayet ettiğiniz kadınlar,ileride sizin kız çocuklarınız haline dönüşecektir. Haberiniz olsun… 
Kız çocuklarının hayatına giren ilk erkek babalarıdır. Kız çocukları daha altı aylıkken babalarının sesine ve dokunuşlarına annesininkinden daha farklı tepkide bulunurlar. Yani babayı algılamakta ve ayırt etmektedirler. Bu yüzden de kızlar babalarına aşık olurlar. Ve kız gözünü açınca babayla karşılaştığı için onu idealize eder. Hep belki de hiç hatırlamadığı ama içinde bir yerlerde varlığını hissettiği o ilk dokunuşun etkisini ararlar. Belki de bazen sırf bu yüzden babalar kızlarının yalnız kalmasına sebep olurlar. Çünkü kızları asla ”O erkeği” bulamazlar.
Her genç kızın yüreği, tanıştığı bütün erkeklerden önce, herkesten en önce, babasına aittir. Babalar ve kızları, daha sonra hiç yakalayamayacaklarını bildikleri bir huzur ve güvenle yaslanırlar birbirlerine hayatta.
İşte tam da bu yüzden babanızdan bir an ayrı kalsanız, bir eksiklik hissedersiniz. Anlam veremezsiniz. Özel günlerde yanında olamıyorsanız kendinizi inanılmaz derecede üzgün hissedersiniz. Yokluğunu tek bir saniye aklınızdan geçirseniz, dünya başınıza yıkılıyor zannedersiniz.
Şimdi yanınızdaysa hemen gidip babalarınıza sarılın lütfen, benim için. Ben ondan sadece 1 saat uzaklıktayım ama bu gün onun doğum günü ve ben yanında değilim. Büyüdükçe, ondan daha fazla ayrılmak zorunda kalınca çok daha iyi anlıyorum onun benim için neler ifade ettiğini. O yüzden benim için babalarınızı öpün hemen şimdi, her baba mükemmel değildir elbet, her kızın ya da çocuğun olamayacağı gibi.Ama her baba özeldir. Hayatlarınızdan hiç çıkmamalarını dilerim…
İyi ki doğdun babam, tek aşkım, iyi ki varsın!
kaynak: https://papiroom.com

AH ŞU DEFİNECİLER !

Bodrum’da Kaya Mezarları Defineciler Tarafından Tahrip Ediliyor


Bodrum Yarımadasında ve özellikle buradaki Göktepe kaya mezarlarında define avcıları tarafından kaçak kazılar yapılıyor.












Yarımada genelinde birçok bölgede farklı devirlere ait tarihi kalıntılar bulunurken, bu bölgelerden bazılarında zaman zaman kaçık kazılar meydana geliyor. Define avcıları yaptıkları kaçak kazılarda tarihi ve doğal değerlere de zarar verirken, özellikle Göktepe’de yapılan kaçak kazılarda tarihi kaya mezarları tahrip ediliyor.
Yetkililer ve tarih uzmanları, Göktepe’de yapılan kaçak kazılarda gereksiz yere define arandığını belirterek, define avcılarının Göktepe’de önemli bir şey bulamayacaklarını söylüyor. Genelde Helenistik ve Roma dönemiyle tarihlendirilen bu mezarların çevresinde yapılan kaçak kazılar son yıllarda artış gösterirken, kazılar sonrasında tarihi mezarlar zarar görüyor.
Yüzlerce kaya mezarının bulunduğu Göktepe, tarihi ve doğal yapısıyla Bodrum’un merkezinde eşsiz güzellikleriyle doğa tutkunlarını kendine çekerken, yaşanan bu tür olaylar vatandaşların da tepkisini çekiyor.
Çoğunluğu Helenistik ve Roma Devrine tarihlendirilen bu mezar odalarının çok azında yer yer fresk izlerine rastlanırken, bazı kaya mezarlarının cephelerinde adak taşlarının konduğu yuvalar görülmekte.
Bodrum’un genel manzarasını görmek, şehir surlarını izlemek isteyen birçok turistinde ziyaret ettiği Göktepe ve çevresinde meydana gelen kaçık kazılarla ilgili yetkililerin gerekli çalışmaları yaptığı ve yapmaya devam ettiği, bazı kaçak kazıların ise adli makamlarca soruşturulduğu öğrenildi.
Kaynak: ARKEOFİLİ

SURİYE'DE SANAT YARALARI DA SARILIYOR..

Palmira’da Parçalanan Büstler Restore Ediliyor
Suriye’nin önemli antik kentlerinden Palmira’da, IŞİD tarafından çekiçlerle parçalanan paha biçilemez taş heykeller, uzmanlar tarafından lazer taramaları ve 3D yazıcılar yardımıyla titizlikle restore edildi.

Palmira Antik Kenti’nde 2. yüzyıla ait bir mezar büstü. F: Chris Warde – Jones
Bir adam ve kadına ait MS. 2. yüzyıla tarihlenen cenaze büstleri, 2015 yılında arkeolojik alanı ve müzeyi ele geçiren IŞİD militanları tarafından parçalanmıştı. Bölge Suriye ve Rus kuvvetleri tarafından tekrar ele geçirildiğinde, eserler güvenlik için Beyrut’a güvenlik taşınmıştı. Ardından bu eserler Roma’ya gönderildi ve son iki ay boyunca uzmanlar zararın onarımı için ellerinden geleni yaptı.
Teknisyenler lazerleri kullanarak parçalanmış iki figürün yüzeylerini taradı ve daha sonra karmaşık 3D yazıcılar ile IŞİD’in yıkımı sırasında kaybedilen taş parçalarının yerine reçine parçaları yarattı.
YouTube’da Mayıs 2015’te yayınlanan videolardan birinde, Palmira Antik Kenti’nden duman yükseliyor. F: AP
Erkek figürün suratının yarısı parçalanmış ve yok olmuştu. Roma’daki uzmanlar, yüzün kaybolan kısmı için bir “protez” üretti. Protezi çıkarılabilir olarak yerine taktılar, böylece orijinal taş parçası bulunursa yeniden takılabilir. Protez, altı küçük mıknatıs yardımıyla taş büstüne bağlandı.
İtalyan Konservasyon ve Restorasyon Enstitüsü Müdürü Gisella Capponi, “Reçine protezler, orijinal taşa benzemesi için çok ince bir taş tozu ile kaplandı. IŞİD’in acımasızca zarar verdiği olağanüstü eserleri tekrar onarmak bizim için büyük bir onurdu.” diyor.
1939’da kurulan enstitü, Pompeii ve Roma’daki eserler, antik Etrüsk mezarları ve Caravaggio gibi Rönesans ustaları tarafından yapılmış resimler üzerinde onlarca yıllık bir tecrübeye sahip.
IŞİD, Mart ayında Palmira’yı kaybetmişti ancak Aralık ayında tekrar ele geçirdi.

Palmira Müzesi’ndeki yıkım. F: AFP
Eski Kültür ve Turizm Bakanı olan ve şimdi Kültürel miras derneği başkanı Francesco Rutelli, “IŞİD’in Palmira’yı kaybetmesi ve geri dönmesi arasında küçük bir zaman dilimi vardı. Ne yazık ki Palmira bir kez daha çatışma bölgesi oldu. Fakat en azından olağanüstü bazı eserler kurtarıldı.” diyor.
Eserlerin restorasyonu, Palmira için 82 yaşında hayatını veren arkeolog Halid Esad’a adandı. IŞİD’in bölgeyi ele geçirmesi sırasında Palmira’yı terk etmeyen Halid Esad, IŞİD militanları tarafından infaz edilmişti.
Palmira Antik Kenti, Roma imparatorluğunun bir parçası olmasına rağmen restore edilen kadın ve erkek büstleri, zengin tüccarların olduğu yerel ailelerden geliyordu. Büstlerindeki yazıtlar, Latince yerine Grekçe ve Aramice idi.
Palmira Müzesi’ndeki yıkım. F: AFP





Antik büste takılan protez. F: Chris Warde – Jones
Büstler bu ayın sonunda Suriye’ye geri gönderilecek ve IŞİD Palmira’dan bir kez daha kovuluncaya kadar Şam’da tutulacak.
La Sapienza Üniversitesi’nden Yakın Doğu Arkeoloji uzmanı Frances Pinnock, “Palmira, Roma İmparatorluğunun bir parçasıydı ancak Roma’ya isyan etti. Bu çift, muhtemelen zengin tüccar olan Palmira seçkinlerini temsil ediyor.” diyor.
Geçtiğimiz günlerde Rusya’nın yayınladığı drone görüntüleri, IŞİD’in Palmira’daki ünlü tiyatroya ve Tethrapylonlara ciddi ölçüde zarar verdiğini ortaya çıkardı.

Kaynak: Erman ERTUĞRUL - Arkeofili.com