07 Mart 2017

TÜRKİYE KADIN RAPORU

14 Ayda 395 Kadın Öldürüldü, İki Kadından Biri Şiddete Uğradı, Meclis'te ise ‘Kadının Adı Yok’


Kadınlara yönelik taciz, psikolojik ve fiziksel şiddet, ülkemizin önüne geçilemeyen veya geçilmek istenmeyen sorunu olarak karşımıza çıkmaya ne yazık ki devam ediyor... 


2016 yılında yerel ve ulusal medyaya yansıyan haberlere göre 328 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Yeni yılın ilk iki ayındaki verilere baktığımızda da durumun iç karartıcı olduğunu söyleyebiliriz. Ocak ayında 37, şubat ayında ise 30 kadın yine erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti.

Öte yandan kadının sosyal hayat ve Meclis'teki yerine bakıldığında yine karamsar bir tabloyla karşılaşıyoruz. Meclis'te görevli 550 milletvekilinden yalnızca 81'i, 27 bakandan ise yalnızca biri kadın.

Kadın cinayetlerinin yüzde 85’ini kocalar, sevgililer, eski kocalar, ayrılmak istenen sevgililer işledi.


Kadın cinayetlerinin yüzde 85’ini kocalar, sevgililer, eski kocalar, ayrılmak istenen sevgililer işledi

Kadın cinayetlerinin en çok yaşandığı iller İstanbul, İzmir ve Adana...


Kadın cinayetlerinin en çok yaşandığı iller İstanbul, İzmir ve Adana...
İstanbul’da geçen yıl 42 kadın cinayeti vakası yaşandı. 35 kadın ve aile bireyi öldü, 12 kişi de yaralandı. İzmir’de meydana gelen 27 olayda 23 kadın ve aile bireyi öldü, beş kişi yaralandı. Adana’da ise 22 kadın şiddet nedeniyle hayatını kaybetti.
Türkiye'de 8 Mart: 14 Ayda 395 Kadın Öldürüldü, İki Kadından Biri Şiddete Uğradı, Meclis'te ise ‘Kadının Adı Yok’
Görsel: Umut Vaktı
Kadın cinayetlerinin aylara göre dağılımına bakıldığında; 2016 yılının kara ayı Şubat’ta kadın cinayetlerinin 31’i silahla olmak üzere toplam 41 vakayla tavan yaptığı görülüyor…
En çok kadın cinayetinin işlendiği ikinci ay ise Ocak. Ocak ayında 36’sı silahlı toplam 40 kadın cinayeti basına yansıdı. En az kadın cinayetinin basına yansıdığı ay ise Mayıs. Bu ayda 23’ü silahlı 27 kadın cinayeti işlendi.

Cinayetlerin yüzde 80'i silahlarla işlendi...


Cinayetlerin yüzde 80'i silahlarla işlendi...
Kadın cinayetlerinin 96’sı tüfeklerle, 90’ı tabancalarla, sekizi beylik silahlarıyla, 123’ü de bıçak, satır, balta, keser gibi kesici aletlerle olmak üzere 317’si yani yüzde 80’i silahlarla işlendi. Yüzde 20’sinde ise yani 80 kadın ise dövülerek, boğularak, yüksekten atılarak katledildi…

Kadına en çok şiddet uygulanılan bölge Güneydoğu Anadolu.


Kadına en çok şiddet uygulanılan bölge Güneydoğu Anadolu
Eşlere fiziksel şiddet uygulama oranı en yüksek olan bölge Güneydoğu Anadolu (Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) oldu. Bu bölgede erkeklerin yüzde 8,6’sı, kadınların yüzde 7,5’i eşlerine fiziksel şiddet uyguladı.

Kadına yönelik şiddet 2017'nin ilk aylarında da devam etti: Ocak ayında 37 kadın öldürüldü.


Kadına yönelik şiddet 2017'nin ilk aylarında da devam etti: Ocak ayında 37 kadın öldürüldü
Görsel: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu
Ocak ayında öldürülen kadınların %31’i boşanmak istediği için, ilişkisini sonlandırmak istediği için, kendi hayatına dair karar vermek istediği için öldürüldü. Öldürülen kadınların yüzde 8'i ise şiddete maruz kalan başka bir kadını korumaya çalışıyordu.

2017'nin şubat ayında 30 kadın öldürüldü.


2017'nin şubat ayında 30 kadın öldürüldü
Geçmiş yılların istatistiklerine bakıldığında ise cinayetlerin her yıl arttığı görülüyor.

Kadınlar hangi bahaneler ile öldürüldü?


Kadınlar hangi bahaneler ile öldürüldü?

Kadın cinayetlerinde son 6 yılda artış gözlemlense de Meclis önleyici adım atmıyor.


Kadın cinayetlerinde son 6 yılda artış gözlemlense de Meclis önleyici adım atmıyor

Kadının toplumdaki yeri, istihdam oranlarında da acı bir gerçeklik olarak karşımızda..


Kadının toplumdaki yeri, istihdam oranlarında da acı bir gerçeklik olarak karşımızda
Kadınlar iş yaşamında da erkeklerin gerisinde. Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde istihdam oranı erkeklerde yüzde 65, kadınlarda yüzde sadece 27,5. Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde ise ortalama kadın istihdam oranı ise 60,4.

Türkiye’de 550 milletvekilinden sadece 81’i kadın. 27 bakan içinde kadın sayısı ise yalnızca bir

Türkiye’de 550 milletvekilinden sadece 81’i kadın. 27 bakan içinde kadın sayısı ise yalnızca bir
80'li yıllardan günümüze kadın bakanların sayısı.
Görsel: Al Jazeera
Meclis'te kadın oranı bugün yüzde 14,7.

TÜİK'in 2016 verilerine göre ev işlerini ağırlıklı olarak kadınlar yapıyor

TÜİK'in 2016 verilerine göre ev işlerini ağırlıklı olarak kadınlar yapıyor
Görsel: Al Jazeera
Kadınların yemek pişirme, bulaşık yıkama, çamaşır yıkama, ev temizliği ve ütü yapmak gibi sürekliliği olan ev işlerini yaparken erkekler ise  tamir, boya badana, fatura yatırma gibi işleri yerine getiriyor. Türkiye genelinde yemek yapma işini yüzde 91,2 oranında kadınlar yaparken, erkeklerin yemek yapma oranı yüzde 8,8.

Okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranı erkeklerden 5 kat fazla

Okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranı erkeklerden 5 kat fazla
2015 yılında, 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen erkeklerin oranı yüzde 1,8 iken, kadınların oranı ise yüzde 9. Lise ve üniversite mezunu olan kadınların oranı da erkeklerden az. 25 ve daha yukarı yaştaki erkeklerin yüzde 23,5'i, kadınların ise yüzde 15,6’sı lise mezunu. Yüksekokul veya fakülte mezunu erkeklerin oranı yüzde 17,9; bu oran kadınlarda ise yüzde 13,1. 
Kaynak: Onedio/Tuik/Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

YORUMSUZ



SİRACUSA ZAMANI


Sicilya’nın Güney Doğu tarafında bulunan Siracusa özellikle Barok Mimarisiyle öne çıkmış gerçekten güzel bir şehir. Mazisi çok eskilere dayanan Siracusa, Antik Yunan Dönemi’nde bir koloni devleti olarak kurulup günümüze kadar gelmiştir.
Siracusa’nın ününe ün katan bir diğer ayrıntı ise ünlü Bilim adamı Arşimet‘in yaşadığı yer olması. Gerçekten Arşimet’i bu seçiminden dolayı bir kez daha tebrik ediyorum, insan bu şehirde yaşlanmaz.
Sircacusa aslında 150.000’e yakın nüfusu olan küçük bir liman kenti, başlıca geçim kaynağı balıkçılık ve turizm. Aslında çok fazla reklamı yapılmayan bu şehir özellikle sanat tarihi ile ilgilenenlerin mutlaka görmesi gereken bir yer diyebiliriz.
Dilerseniz ilk önce Siracusa’ya nasıl gidilir? sorusunun cevabı ile başlayalım. Zira bildiğiniz üzere burada havaalanı yok, ve en yakın havaalanı Catania’da. Muhtemelen siz de konaklamanızı Catania’da yapıp buraya günübirlik bir gezi düzenlemeyi düşünüyorsunuzdur ki zaten Siracusa için 1 tam gün bile fazla diyebiliriz. Oldukça küçük bir şehir ve tarihi merkezinin tamamına ayak basmak için size en fazla 6 saat gerekecek. Bu arada en ucuz uçak bileti‘ni Turna’dan rahatlıkla bulabilirsiniz.
Siracusa’ya gitmenin en kolay yolu Catania Otobüs Terminalinin arka tarafında yer alan Interbus (Etna Transporti) firmasının otobüsleri ile gitmek. Gidiş Dönüş fiyatı 8,5 € ve yaklaşık 1 saat sürüyor. Biletleri otobüsten, internetten veya satış ofisinden alabilirsiniz (satış ofisi ve duraklar ayrı yerlerde). İnternette interbus(etna transporti) sitesinden otobüs kalkış saatlerine rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Özellikle yaz aylarında otobüs sayıları oldukça artıyor fakat mevsim dışında mutlaka kontrol edin boşu boşuna otobüs terminalinde vakit harcamayın.

Burada dikkat etmeniz gereken nokta, central bus station’dan kalkan otobüslerle interbus otobüslerini karıştırmamanız. Interbus otobüsleri ayrı bir terminalden kalkıyor, bu terminal hemen central bus station’ın arkasında yer alıyor. Biz burada oldukça vakit kaybedip otobüsü kaçırmıştık, siz bu konuda dikkatli olursanız vakit kaybetmezsiniz.
Siracusa’ya 1 saatlik yolculuğun ardından ulaştıktan sonra büyük bir terminal beklemeyin, hatta terminal bile beklemeyin, çünkü bizim ufak otobüs durakları gibi bir yerde indiriyor. Aşağıda resmini göreceğiniz yer tam da Siracusa’nın terminali.
Siracusa’nın görülmesi gereken tarihi merkezi aslında yol ile birleştirilmiş bir ada. Otobüsten indiğiniz yerden sonra yaklaşık 1km kadar ana caddeden yürüyüp tarihi merkeze ulaşabilirsiniz. Bu tarihi merkez Ortigia olarak geçer. Kolaylık olsun aklınızda kalsın diye aşağıda harita üzerinde göstermek istedim, Corso Umberto üzerinden dümdüz yürüyerek tarihi merkeze ulaşabilirsiniz.
Merkeze (Ortigia) ulaştığınızda sizi karşılayacak ilk yapılardan biri Porta Urbica, şehrin eski kapısı. Siracusa Adası eski dönemlerde tamamı surlarla çevrili bir kaleymiş ve kalenin ana giriş kapısı da aşağıda resmini göreceğiniz Porta Urbica.
Hemen Porta Urbica’yı geçtikten sonra, Sicilya’da sıkça karşılaşabileceğiniz antik kentlerden biri olan Apollo Tapınağı (Tempio di Apollo). Tarihi Milattan Önce 6. Yüzyıl’a dayanan bu yapı, Bizans Döneminde kilise olarak kullanıldıktan sonra 831-1072 yılları arasında hüküm süren Müslüman yönetimi sırasında Camiye çevrilmiş ve sonra tekrar kiliseye dönüştürülmüş bir yapı.
Apollo Tapınağını’da gördükten sonra, Corso Giacomo Matteotti caddesinden düz devam ettiğinizde Arşimet Meydanı’na (Piazza Archimede) ulaşacaksınız. Burada oldukça güzel ve yine adı Arşimet olan bir çeşme göreceksiniz (Fontana di Archimede). Mutlaka burada fotoğraf çektirin, oldukça etkileyici bir çeşme.
Ve işte en çok merak edilen bölümlerden birine geldik. Geldiğiniz yönü arkanıza alarak Arşimet Çeşmesinden sağa dönüp ilk sola döndüğünüzde Via Saverio Landolina sokağından dümdüz ilerleyerek Siracusa’nın tarihi Duomo Meydanı’na (Piazza Duomo) ulaşabilirsiniz.
Şimdiden söyleyeyim öyle devasa bir meydan beklemeyin, sanılanın aksine uzun ve ince bir meydan. Fakat gerçekten bugüne kadar görüğüm meydanlar içinde en etkileycilierinden biri olduğunu söylemeliyim.
Pastel tonları yapılarda okadar güzel kullanılmış ki, insana gerçekten ferahlık veriyor, özellikle Catania’nın siyahlığından sonra gerçekten insanın içinde çiçekler açıyor. Ben de Kilise’nin önünde hemen yere oturup bu anı ölümsüzleştirmeyi kendime bir borç bildim.
Bu meydanın en önemli yapıları Katedral (Duomo di Siracusa), Palazzo Arcivescovile, Palazzo Beneventano del Bosco ve Chiesa di Santa Lucia alla Badia Kilisesi‘dir.
İşte Duomo;
Katedral’in içini merak edenler için;
Santa Lucia kilisesi aynı zamanda sanat galerisi olarak da kullanılmaktadır.
Meydan’ı da bitirdikten sonra hemen meydanın devamından sağ tarafa sahile doğru yönelince, ufak bir park ve yine ufak bir gölet sizi karşılayacak. Bu bölge de fotoğraf çekmek için oldukça güzel bir bölge.Burada aynı zamanda bir müze de yer almakta fakat ücretli olduğu için biz girmek istemedik.
Fonte Aretusanın bulunduğu bölgede çok eski ve enteresan kökleri olan ağaçlar bulunuyor, biz gittiğimizde yeni evlenecek çiftler buralarda fotoğraf çekiliyorlardı.
Daha sonra deniz kenarında ufak bir yürüyüş yaparak ve Siracusa’nın en güzel fotoğraflarını çekebileceğimiz sahil noktasına doğru ilerledik.Burada manzaranın tadını çıkartıp fotoğraflarımızı çektik. Aynı zamanda burada sokak seyyar satıcıları da bulunmakta, Siracusa ile ilgili hediyeliklerinizi en uygun fiyata bu arkadaşlardan alabilirsiniz. Mutlaka pazarlık yapın.
Biraz yorulduğumuzu hissettik ve Pasticceria Artale adındaki Siracusa’nın en ünlü pastanelerinden birinde oturarak, ünlü Cannoli ve Granite lezzetlerini tattık. Şunu söyleyebilirm ki burada yediğim Granite bugüne kadar yediklerim içinde en iyisiydi.
Sonra yolumuzu Ada’nın en ucundaki Kale’ye (Castello Maniace) çevirdik. Fakat ilginçtir ki, kaleye girişi kapatmışlar, uzaktan şöyle bir bakış atıp yolumuza geldiğimiz tarafın zıt yönünden devam ettik ve sahilin diğer tarafında çok ama çok şirin bir cafede bir içecek molası daha verdik. Alabildiğine deniz manzarası olan birbiri ardına cafelerin yer aldığı bölgede oturduk ve bir soluk molası daha böylece bitmiş oldu.
Sonrasında gerisin geri dönüşe geçip görmediğimiz tüm arasokakları gezdik resimler çekip ana kara parçasına doğru ilerleyişe geçtik.
Ortigia Adasını bitirdikten sonra, eğer hala vaktiniz var ise, Siracusa ana kara bölgesinde yer alan tarihi bölgeyi de mutlaka görmenizi öneriyorum.
Geldiğimiz yoldan köprüyü geçtikten sonra ana caddeden otobüs durağına doğru devam ederken Pantheon Meydanı (Piazza Pantheon) sağ tarafınızda kalacak. Bu meydanda ufak da bir park var, bu parkın içinden geçerek Corso Gelone ana caddesinden yaklaşık 700 metre düz devam ederek, Siracusa’nın antik bir diğer şehir merkezine ulaşabilirsiniz.
Bu bölgeye Arkeolojik Park deniliyor ve bu bölgede Siracusa’nın diğer ünlü yapıları yer alıyor. Orrecchio di Dionisio, Teatro Greco, Anfiteatro Romano bunlardan en önemlileri.
Neapolis Adındaki bu antik kente giriş ücreti 10€. Bu ücret ile, bölgedeki tüm tarihi yapıları görebiliyorsunuz. Şahsen buraya kadar gelmişken görmenizi tavsiye ederim. Tiyatroların aynıları ülkemizde de olsa da Orrecchio di Dionisio tam fotoğraflık bir yapı.
Dionisio aslen Yunan mitolojisinde bağcılık, şarap, zevk, cümbüş ve coşkunluk tanrısıdır. Tasvirlere göre bu yapı kendisinin kulağına benzediği için bu ad verilmiş.
23 m yüksekliğinde bir giriş ile başlayıp 65 metreye genişleyen bu mağara ilk olarak eski bir kireçtaşı ocağı olarak kullanılmış. Sonra Yunan/Roma döneminde genişletilerek Siracusa’nın su deposu olarak kullanımına devam etmiş. Fakat oluşan depremlerden sonra şekli bozulmuş ve kullanılmaz hale gelmiş. Zeki italyanlar sonra bunu biz turistlere bir güzel pazarlayarak, turistik ilgi noktasına çevirmişler.
Kulağımızı da gördükten sonra sizlerle bir diğer önemli yapılar olan Yunan ve Roma Tiyatrolarının resimlerini de göstermek istiyorum.
Kullanıldığı yıllarda, yukarıda görmüş olduğunuz antik Yunan Tiyatrosu aynı anda 15.000 kişiye görsel şölen sunuyormuş. Yani bu tiyatro dünyanın en büyük antik tiyatrolarından biri!
Antik bölüm böylece bitmiş oluyor. Son olarak yine merak ettiğim bir yapı olan Santuario Madonna delle Lacrime adındaki modern kiliseyi görmeye gidiyorum. Hemen parkın çıkışından 30 metre ilerde yer alan bu yapının içine girmesem de dışından bir fotoğraf çekip artık dönüşe geçiyorum.
Yazımın en başında da bahsettiğim gibi yaklaşık 6 saatlik bir süre Siracusa için fazlasıyla yetecektir. Tamamen düz ayak olan bir şehir olduğu için yürürken zorlanmayacak ve hızlı hareket edebileceksiniz.
Eğer Sicilya’ya gittiyseniz mutlaka Siracusa ve Taormina’yı görmenizi tavsiye ediyorum. Catania’da oldukça güzel bir şehir fakat şehri denizden soyutlandırdıkları için çok fazla deniz göremiyor ve adaya gelip denize hasret kalıyorsunuz. Bu sebeple Taormina ve Siracusa gerçekten size bambaşka bir hava katacak. 
Unutmayın, eğer denize girmek istiyorsanız Haziran – Eylül ayları arasında burayı ziyaret edin. Biz Kasım ayında ziyaret ettik, şort ve t-shirtle gezdik fakat denize giremedik…
Size şimdiden harika bir tatil diliyorum.
Kaynak: Gezelimbilelim.com
WATERSTATION SU ARITMA TEKNOLOJİLERİ - 0850 532 0282
Konut ve ofis çözümlerimiz için hemen arayınız.

ERKEKLER YİNE SINIFTA KALDI

En çok kadınlar kitap okuyor

D&R, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türkiye’deki kadın alışkanlıklarını inceledi. 28 şehirdeki 153 mağazanın verilerine göre kitapların yüzde 64’ü kadınlar tarafından satın alınıyor.
En çok kadınlar kitap okuyor
Kadınların tercih ettiği kitapların yüzde 65'i macera türünde. En çok kitabı Bursa, İstanbul ve Antalyalı kadınlar okuyor.
kitap2

EN ÇOK ROMAN OKUNUYOR
Verilere göre kadın okuyucuların ilk sırasında Türk romanları var. İkinci sırada ise çocuk gelişimi kitapları geliyor. En çok satan üçüncü kategori ise sağlık. Kadınlar en çok fantastik ve macera türünde kitap okuyor. Satılan kitaplar içinde en çok talebi yüzde 65 ile macera türü görüyor.

kitap1

ERKEKLER YÜZDE 36’DA KALDI
Satılan kitaplar cinsiyete göre incelendiğinde yüzde 64 ile en büyük payı kadınlar alıyor. Kitapların sadece yüzde 36'sı erkekler tarafından alınıyor. Müşteri sayısına göre satışlar incelendiğinde en çok Bursa'daki kadınların kitap satın aldığı görülüyor. Bursa'yı İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir takip ediyor.

kitap3

17-78 yaş arasında yapılan araştırmaya göre kadınların en çok alışveriş yaptığı yaş aralığı ise 38-43. Ayrıca araştırma sonuçlarına göre e kadınların yaptığı her üç alışverişten ikisi kitap üzerine oluyor.

Kaynak: Sözcü - Kültür Sanat


365 GÜN DÜNYA KADINLAR GÜNÜDÜR

HALİSE KÖKNAR’IN SÖZLERİ DİKKATE DEĞER



Yeni bir “8 MART” daha geldi çattı. Dünya’nın dört bir köşesinden yine kadın haykırışları, kadın feryatları, kadın çığlıkları yükselecek. Sivil toplum kuruluşları, kadın örgütleri, kadın hakları savunucuları bildiriler sunacaklar. Kadının toplumdaki yeri ve önemi hakkında birçok panel ve toplantı düzenlenecek ve de büyük kentlerde yapılacak yürüyüş ve gösterilerde kadınlar seslerini kamuoyuna duyurmaya çalışacaklar.
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarındaki hizmetlerinden tanıdığımız kadın hakları savunucusu, Emekli PTT Müdürü Halise KÖKNAR ile Dünya Kadınlar Günü’nü ve Anadolu’da kadın olmanın ayrıntılarını konuştuk.
Halise hanım, tüm Dünya’da kutlanan Dünya Kadınlar Günü hakkında düşüncelerinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız? Dünya Kadınlar Günü nedir, ne değildir?
8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Yılda bir gün.. Peki, diğer 364 gün erkekler günü mü? Böyle mi değerlendirmek gerekir? Bence “Hayır”. Büyük resmi okuduğumuzda, toplum ve kadın ilişkilerini değerlendirdiğimizde böyle olmadığının ayrımına da varırız.
Başlangıçta; emeği sömürülen mazlum kadınların sesini duyurmak ve bu konuda farkındalık yaratmak amaçlı kabul görmüş bir gün olabilir ama günümüzde bu eksenden çok uzaklaştığını, uzaklaştırıldığını görüyoruz. Diğer benzer günler gibi (Anneler Günü, Babalar Günü vb.) ticari amaçlar doğrultusunda ve medya aracılığıyla toplumlara dayatılan bir gün olduğu görüşündeyim. Kısaca özetlersek; erkeklerin kendilerini, kadınlara çeşitli armağanlar almak zorunda hissettirildiği bir gündür. Sonuç olarak her masum başlangıç gibi Dünya Kadınlar Günü de amacından saptırılmış ve tüccarların çıkar amacına hizmet eder hale dönüştürülmüştür.
Açıklamalarınızı temel aldığımızda “Dünya Kadınlar Günü nasıl kutlanmalı?” ya da “8 Mart’ta ne yapılmalı?” soruları akla geliyor. Ne yapmalıyız?
Yazar Gonca Evirgen’in bir sözünü sizinle paylaşmaktan mutluluk duyacağım. Gonca Evirgen; “İnsanları mutlaka kategorize etmek gerekirse; ırk, cinsiyet ve inançları temelinde değil, ‘Aklını Kullanan İnsanlar ve diğerleri’ diye ayırmanın doğru olacağını düşünüyorum” diyor. Bence de çok yerinde bir saptama.. Evet, “akıl” insanın en önemli yol göstericisidir. Bu bağlamda 8 Mart’ı daha akılcı yöntemlerle değerlendirmek ve kadın sorunlarını belirleme ve çözme noktasında akıl destekli yanıtlar aramak gerekir.
“Kadın sorunlarını yine kadınlar çözmeli” diyebilir miyiz? Bu doğru bir yaklaşım mıdır?
Bu düşüncenin tamamının doğruluğunu kabul etmek kadınlara haksızlık olur. Bir kadın hakları savunucusu olarak belirtmek isterim ki; sömürü, adaletsizlik, şiddet, taciz, yoksulluk ve istismarın kadını erkeği olmaz. Dolayısıyla, nerede akıl ve ahlak ötesi bir uygulama varsa cinsiyet gözetmeden tepki göstermek gerekir.
Halise Hanım, söyleşimizin başında da belirttiğim gibi “Anadolu’da kadın olmak” dediğimizde neler söylenebilir?
“Bilinç yoksunluğu” derim.. Gerek kentsel yaşamda, gerekse kırsalda, kadınların yeterli ve çağdaş bir eğitim almadığını biliyoruz. Hal böyle olunca da aklını ve zekâsını kullanamayan kadın yığınlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Kadınlarımız, cehaletin ve bilgisizliğinin ayrımında değil maalesef. Çünkü okumuyorlar. Sorunlarının farkında olmayan, sömürü, şiddet ve istismara alıştırılmış milyonlarca kadın düzmece dayatmaları kabullenmiş durumda. Kendini geliştiremeyen ya da gelişim yöntemlerini nasıl keşfedeceğini bilmeyen kadının kendi hak ve özgürlüklerinin farkında olmasını da bekleyemeyiz değil mi?
Her akşam saatlerce tv dizileri izleyerek, gündüzleri de hanım toplantılarında, kadın günlerinde zaman tüketen işsiz ev hanımlarımızın kadın sorunları konusunda bilinçlenmesi ve bu sorunlar karşısında direnç göstermesi mümkün mü? Gonca Evirgen’in yürekten katıldığım sözleriyle bu söyleşiye son noktayı koymak isterim; “Aklını kullananlar ve diğerleri..” Ne kadar doğru; okumayan, aklını kullanamaz, aklını kullanmayan bilinçlenemez, sorgulayamaz… 
Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun.
Sayın Köknar, değerli görüş ve düşünceleriniz için çok teşekkür ederiz. Toplumsal aydınlanmaya hizmet eden siz çağdaş ve uygar hanımların da Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun..





KADINI YOK SAYAMAZSINIZ - GONCA EVİRGEN

KADINI YOK SAYAMAZSINIZ !..




Genel olarak çok okurum. Fakat bulduğu her kitabı, her yazıyı okuyanlardan da değilim. Son günlerde, gazete ve dergilerdeki Dünya Kadınlar Günü hakkında yayımlanmış yazıları özellikle okudum. Olumlu bulduğum düşünce ve görüşlerin yer aldığı yazıların yanı sıra şaşırdığım hatta beni zaman zaman öfkelendiren makaleler de oldu.

Mart ayının 8’ini gösteriyor takvim yaprakları. XXI. yüzyılın erken zamanlarını yaşadığımız Dünya’mızda kadınlar adına değişen yine bir şey yok. Aslında erkeklerin durumu kadınların durumundan pek de farklı değil ya, neyse..

İnsanlık kan kaybediyor, kendini tüketiyor. Acı olan şey; bunun fark edilmemesidir. Savaşlar tüm acımasızlığıyla sürüyor. Çocuklar öldürülüyor, umutlar yok ediliyor, silah tüccarları kazanıyor, daha çok kazanıyor. Gerçek bu..

Hangi dönemde ve koşulda olursa olsun zulmü ve adaletsizliği en derinden yaşayan kadınlardır. Eğitimsizlik ve gelişmemişliğin yarattığı kadına yönelik şiddet, tecavüz, recm, berdel, taciz, para karşılığı satma, çocuk yaşta evlendirme, aldatma gibi olumsuzluklar saymakla bitmez. İnsan hakları ve düşünce özgürlüğü aydınlanmasını yaşamamış, demokratikleşme süreçlerini tamamlayamamış toplumların ulaşacağı nokta budur işte;

“Kadını yok saymak..”

Yaşam; evrendeki her şey ve herkes ile güzel ve anlamlıdır. Bu bağlamda “kadın” gerçeğini “erkek karşıtlığı” biçiminde algılamak kadını önceleyen fikir akımlarının söylemlerini alkışlamaktan öteye geçmez. Dünya’da kadın da olacak, erkek de.. Kadınlar erkeğin fiziksel (kas) güçlerinin üstünlüğünü kabul etmeli, erkekler de kadınların akıl (zekâca) kendilerinden çok daha gelişmiş olduklarını içselleştirmelidir. Bunu ben değil, bilim söylüyor..

Ne yazık ki; bizim ülkemizde kendi gerçeğinin farkında olmayan erkeklerimiz olduğu gibi kadınlarımız da hayli çok. Cahilleştirme politikalarıyla günden güne bilgisizleştirilen kadınlarımız kendi hak ve özgürlüklerinden habersiz adeta yaşamın kıyısına itilmiştir. Adaletsiz gelir dağılımı uygulamalarıyla giderek yoksullaşan toplumun kadına bakışı ise uygar toplumlarla asla örtüşmemektedir.

Her kadın ekonomik özgürlüğünü kazanmalı, özgürce düşüncesini ifade edebilmeli, herşeyi sorgulayabilmeli ve hakkında konuşabilmeli, üyesi olduğu toplumda saygı görmeli ve çağdaş bir eğitim alabilmelidir. Daha çok şey yazılabilir..

Sevgili hanımlar,

Bizler, hepimiz.. Devekuşu gibi başımızı soktuğumuz kumdan kafamızı çıkarıp dışarıda neler oluyor diye bakmalıyız. Gelişmiş çağdaş ülkelerde kadınlar ne yapıyor, hak ve özgürlüklerini nasıl elde ediyorlar? Biz ne yapıyoruz? Ya da ne yapmıyoruz? Bunu sorguluyor muyuz? Öz eleştiri yapmadan özgürleşme yolunda yürümemiz olanaksız.

Kırsalda, tarım emekçisi olarak çalışan hanımlar, fabrika işçisi kadınlarımız, memur bayanlar..
Ev hanımları, emekli hanımlar ve öğrenci kızlarımız.. Çok iyi biliyoruz ki; kadın, toplumun lokomotifidir. Kadim Türk toplumlarında kadının yeri ve önemine ilişkin birçok tarihi belge ve yazı okuduk. Peki, ne oldu da bugünkü toplumumuzda kadın cinsi değersizleşti, ötekileşti?

İşte bu sorunun ve diğer kadın sorunlarının yanıtını erkekler değil, yine biz, kadınlar vereceğiz, vermeliyiz.. Nasıl mı?
Aklımızı, zekâmızı ve bilgimizi kullanarak. Hak ve özgürlüklerimizin bilincinde olarak çevremize bakmalıyız. Çok okumalı, sormalı ve sorgulamalıyız.. Dogma ve önyargıdan uzak, empati, saygı ve sevgiyle davranmak tüm sorunların üstesinden gelmeye yetecektir..

365 günün Kadınlar Günü olması dileğiyle Dünya Kadınlar Günü’nüzü kutluyorum.

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere esen kalınız.