01 Nisan 2017

ROTAMIZ NİKSAR KIRSALI

NİDOST üyelerinden Kurudere, Şakşak, Ilıcakdere, Güllük ve Maduru Deresi'nde trekking (26.03.2017)

Niksar Doğa Sporları ve Turizm Derneği (NİDOST) üyesi bir grup doğasever Keşfi Meydanı'nda buluştuktan sonra Hoca Sultan'dan Kırkkızlar Türbesi'nden, Albayrak'tan Kurudere'den Şakşak Düz Tarla'ya (Gavurun Tarla) çıktık. Buradan Kuzey yönüne hareket ederek Ilıcakdere üstlerine (Abdal Hasan Deresi) Nallı Tarla'ya vardık. Buradan da Güllük mevkiine yöneldik. Güllük'ten Arapdere’ye indik ve eski yaya yolundan Maduru Deresi'nin yamaçlarından Maduru'ya indik. Her zaman olduğu gibi "Bohçası bizden, bahçesi sizden" deyip molayı Yavuz Kayalaçin'in bahçesinde verdik.

Yürüdüğümüz cılga yollar eskinin odun kaçakçılığı için kullanılan at-eşek yollarıdır.

Yürüyüş boyunca makilik ve çamlık alanlardan, bahçe ve tarla kenarlarından geçtik. Az miktarda aşısız, çokça da aşılı meyve ağacı olduğunu gördük. Orman içinde bol miktarda zoğal (kiren, kızılcık) ağacına da rastladık. Hepsi çiçek halinde idi.
Sindiğenler arasında ve cılga yol kenarlarında bol miktarda "tavşan elmasına" rastlamamız ise beni sevindirdi.

Kekik bulduk, çamsakızı kokladık.

Ciğerlerimiz oksijenle doldu, gözlerimiz yeşile doydu. Üstelik de bu mevsimde, henüz ilk baharın başında iken...
Yol üzerinde kaçak oduncuların at-eşeklerinin geride bıraktıkları dışkıları fotoğrafladım. Çocukların birçoğunun bu fotoğrafların ne fotoğrafı olduğunu bilemeyeceğini iddia ettim.

Pelit, sindiğen ve sandal ağacını tanıttık. 1980'li yıllarda dikilen sedir ağaçlarının gölgesinde dinlendik. Çamkese zararlısını gördük. Güllük'te ise hiç "gül" kalmamasına üzüldük. Güllük'teki çeşmeyi de bulamadık.

Yürüdüğümüz hat üzerinde Nallı tarlanın üst tarafındaki gözenin haricinde su sıkıntısı vardı. Güllükte ancak ahır ve evlerde su bulunabiliyor. Doğal akan bir çeşme veya su gözesi yoktu. Arap dere'ye inerken de su gözesi yoktu. Bununla birlikte Ilıcakdere’nin ve Arap Dere'nin (Maduru Deresi) suyu içilebilecek kadar temizdi.

Maduru'da koyunların yemesi için dökülen kelemlerin (lahana) kökünü yemek için çobandan izin istedik. Çoban şaşkınlıkla bize bakıyordu. Çoktandır kelem kökü yememiştim. Unuttuğum bir tadı yeniden hatırlamış oldum.

Maduru'da önemli bir şaşkınlık daha yaşadım. 
"Dokuz kiremit" oynayan çocukları görmem benim için gerçekten çok büyük sürpriz oldu.

Kaynak: Vet. Hekim DURAN KAYA / NİDOST



Çam Sakızı, Niksar





Maduru Deresi kaya yapısı, Niksar

Durdu Şahin, Çam Sakızı, Niksar

Bağ kapısı, Niksar

Cihat Olcay, Çamsakızı, Niksar
C
Nallı Tarla, Niksar


Zeki Balcı, Niksar

Çetene, Niksar

Sümbül, Niksar

Çamkese zararlısı, Niksar

Niksar'dan..



Hüseyin Uludağ, Çam Sakızı, Niksar


Eşek dışkısı


Yavuz Kayalaçin'in Maduru Deresindeki bahçesi, Niksar

 Cihat Olcay ve Huseyin Uludag ile birlikte.

Ilıcakdere üst tarafları, Abdal Hasan Deresi, Niksar

Çocuklar "dokuz kiremit" oynuyorlar, Maduru, Niksar

Maduru Çeşmesinde bir güzel, Niksar

Erdal BatukCihat Olcay,Huseyin UludagDürdane BaLcıZeki BalcıDurdu ŞahinHüseyin KoçIsmail ÖzbekMehmet Erol Özmet ve Meral Şahin ile birlikte.

Arap sümbülü, Niksar

Arapdere'de büyük ceviz ağacı, yaprağı olmasa da gölgesinde dinlendik, Niksar


Nallı Tarla, Niksar

Sığır dışkısı
Sümbül, Niksar

Güllük'teki mahlep ağaçlarında liken oluşumu, Niksar
Çocuklar "dokuz kiremit" oynuyorlar, Maduru, Niksar


Resim yazısı ekle


Sütleğen, Niksar





NİDOST - Niksar Doğa Sporları ve Turizm Derneği üyelerine 
başarılar dileriz.. 
KALEIDOSCOPE 


AKLIMIZ EN DEĞERLİ VARSILLIĞIMIZDIR.


Hanımlar, sözüm size..



Ben bir kadınım. İki evlat sahibi, evli bir anne olarak kendi cinsiyetimle yani kadınlığım ile gurur duyuyorum. Ya siz?

Kendinizle ilgili düşüncelerinizi öğrenmeyi ne çok isterdim. Örneğin; bir kadın olarak, kendinizi yaşamın neresinde duyumsuyorsunuz? Yaşadığınız ülkede, ailenizde, sosyal çevrenizde, bireyi olduğunuz toplumda bir kadın olarak yaşamak sizin için ne ifade ediyor? Başka toplumlardaki kadınların yaşamları hakkında ne denli bilgi sahibisiniz? Ya da aşağıda sıraladığım konu başlıklarına ilişkin ne anlatabilirsiniz?

“Hak ve Özgürlükler Açısından Kadın”, “Çalışma Hayatı ve Kadın”, “Demokratikleşme Süreçlerinde Kadın”, “Erkekler ve Kadınlar”, “Anadolu’da Kadın Olmak”, “Örgütlü Dayanışma İçinde Kadın”, “Aydınlanma Ekseninde Çağdaş Kadının Rolü”, “Ev Hanımı - İş Kadını”, “Feodalizm ve Kadın”, “Feminizm”, “Kadın ve Öncelikleri”, “Dinler ve Kadın”, “Kapitalizm ve Kadın” ve dahası..

Konuşulacak çok konu, söylenecek çok söz var “kadın” hakkında. Sanırım lafı nereye getirmek istediğimi öngörebiliyorsunuz.

“Toplumsal Yaşamda Kadın farkındalığı ve Bilinçlenme Süreçleri”

Günümüzde kendi kadınsal değerinin, öneminin, hak ve özgürlüklerinin ayrımında olmadan yaşayan bir dolu kadın tanıyorum. Hem de sayılamayacak kadar çok.
Gelişim süreçlerini tamamlayamamış erkek egemen toplumlardaki kadına yönelik tüm olumsuzlukların temelinde eğitimsizlik, feodalite ve bilinçlenme yetersizliği yatmaktadır. Ne yazık ki bu, görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçek.

Geçmişte kadını baş tacı yaparak devlet yönetiminde kadın düşüncesini değerli sayan toplumumuzun bugünkü, kadına karşı olumsuz tutumuna hiç de şaşırmıyorum.
Yetkin ve çağdaş bir eğitim edinememiş, ekonomik özgürlüğünü sağlayamamış, bu yönde çabalamamış, demokratik kazanımlarının farkında olmayan örgütsüz kadınların geldiği noktadayız; şiddet, tecavüz, cinsel istismar, taciz, çocuk yaşta evlenmeye zorlanma, başlık parası, berdel, recm, işsizlik, emek sömürüsü ve aldatılma..

Çarkları varsıllık çıkarına dönen ekonomik sistem güncel kültürel propaganda yöntemleriyle toplumun feodal yapısını beslerken cahilleştirmenin de altyapısını oluşturmaktadır. Okumayan, araştırmayan, sormayan kadın ya evde köleleştiriliyor ya da, çalışıyorsa, karın tokluğuna ücretlendirilerek işsiz kalmadığı için şükretmeye zorlanıyor. Eğitimsiz toplum yapısı, erkekleri kadına karşı olumsuzluklara yöneltirken aklını referans almayan kadınları zulme boyun eğmek zorunda bıraktırıyor.

Hanımefendiler, “Aklımız en değerli ve en önemli varsıllığımızdır.”

Bunu fark ettiğimizde kadınlığımızın ne denli önemli ve değerli olduğunu anlayacağız. Kadın aklı, bilinçlenmeye ve aydınlanmaya açılan kapının tek anahtarıdır. Bilge Önder Atatürk’ün Cumhuriyet döneminde kadına tanıdığı hak ve özgürlükleri anlamak ve onları korumak için yegâne gücünüz kadınsal sağduyunuz ve aklınızdır. Size dayatılmak istenen tüketim alışkanlığı, kozmetik gereksinimler ve medya illüzyonuna gene aklınızla dur diyebilirsiniz.

Ülkemiz kadınlarını özgürleştirecek yolun hayli zor ve yorucu olduğunu biliyorum. Sadece aklını kullanabilen, bilinçli, donanımlı ve örgütlenmeyi başarabilmiş kadınlarımız tüm olumsuzlukların üstesinden gelecektir. Cumhuriyet ve demokrasi kazanımlarımızı korumak ve onları yitirmemek için daha fazla bilgilenme, daha çok aydınlanma ve en çok da farkındalık oluşturma gerekmektedir. Dolayısıyla sorunlarımızı gene biz kadınlar çözebiliriz.

Kadına yönelik tüm olumsuzluklara “Hayır” diyebilmek ve uygar kadına yaraşır bir dünya kurabilmek sizin elinizde..

Dünya’nın tüm kadınlarına ve kadın dünyasına olumlu katkı sağlayan herkese selam olsun.

Saygılarımla…



  


31 Mart 2017

Ressam INAM RAJA'dan..


Görüntünün olası içeriği: açık hava
https://www.facebook.com/inamrajaartist1

HALİT AKÇATEPE ÖLDÜ

RUHUN ÖZGÜR OLSUN GÜDÜK NECMİ


1 Ocak 1938'de Üsküdar'da doğan Akçatepe, ilkokulu Refik Halit Karay Mektebi'nde okur. Babası Sıtkı Akçatepe'dir. Konservatuvar eğitimi hiç almamıştır (kendisi konservatuvar eğitimiyle uzaktan yakından bir alakası olmadığını belirtmiştir). Zamanın film yönetmenlerinden birinin, babasına "bize bir çocuk oyuncu lazım" dediği zaman, babası tülüatçı Sıtkı Bey oğlu Halit'i oynatmıştır. İlk filmini 1943'te 5 yaşındayken çekti. Daha sonra ilkokul sıralarında ders görmeye başladı. Saint Benoit Fransız Lisesi'nden mezun oldu. 1959'da Anıtkabir'de 1,5 yıl askerlik görevini yaptı. 1972'te Tatlı Dillim filmiyle şöhreti yakaladı. 1963'te Yasak, Gündoğarken, Semaya Baktım Seni Gördüm filmlerini çekti. 1975'te Hababam Sınıfı adlı filmindeki Güdük Necmi tiplemesiyle Türk sinemasına adını yazdırmıştır.
Usta oyuncunun babası Sıtkı Akçatepe ve annesi Leman Akçatepe de Türk Sineması'nda birçok yapımda rol almış oyunculardır. Özellikle babası Sıtkı Akçatepe, Hababam Sınıfı film serisinde oynadığı Paşa Nuri tiplemesiyle tanınmaktadır. Babası Sıtkı Akçatepe annesi tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devri Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın torunudur.
31 Mart 2017 tarihinde 79 yaşında hayatını kaybetmiştir.

BANGKOK'UN GİZEMLİ ADASI: PHUKET



“Phuket Adası” dört mevsim sıcak iklimi, tropikal bitki örtüsü, kristal berraklığındaki denizi ile büyüleyici güzellikte bir tatil rotası… Ülkemizde de en az diğer dünya ülkeleri kadar büyük üne sahip “Phuket Adası” hem yeni evli çiftler için ideal balayı destinasyonu olarak hem de ömrü hayatında cennetten bir köşede ruhlarını dinlendirmek isteyen tatilciler tarafından yıl boyu ziyaretçi alıyor. Hareketli gece hayatı, thai masajı, büyüleyici güzellikteki plajları, türkuaz renkli kristalize denizi ve adım başı karşılaşılabilecek Budist tapınaklarıyla ile işte Phuket adası ve gitmeden evvel bilmeniz gerekenler…
Phuket adasına ulaşım ile başlayalım makalemize… Phuket adasına Türkiye’den ulaşım son derece kolay. Bunun için hemen her gün düzenlenen Bangkok ya da Singapur uçuşlarından birini seçmeniz yeterli. Bangkok ya da Singapur’a varışın ardından Phuket havaalanına aktarma ile ulaşabiliyorsunuz.
Popüler bir destinasyon oluşu nedeni ile Phuket Adasına düzenlenen pek çok tur mevcut. Hem ulaşım hem de konaklamanın dahil olduğu bu turlar ekonomik tatil arayışındakiler için ideal. Phuket Adası hemen her mevsim sıcak iklimi ile deniz ve güneş odaklı tatil arayışındakiler için ideal bir destinasyon olduğunu söylemiştik. Elbette Phuket adasının da sezon dışı kabul edilen dönemleri de mevcut. Sıcaklığın 30 derecelere gerilediği ve yağış görülen Ağustos ve Eylül ayları ada için turizmin hafiflediği sezon olarak kabul ediliyor. Eğer yağmur benim için sorun değil diyenlerdenseniz Ağustos ve Eylül ayları çok daha ekonomik çok daha ucuz Phuket turları bulabilirsiniz.

Yapmadan Dönmemeniz Gereken Etkinlikler


  • Phuket Adası, yeni evli çiftler için son derece romantik bir atmosfer. Düğün ve evlilik stresini atmak için de son derece ideal. Meşhur Thai masajını, Phuket adasına gitmeye karar verdiğinizde mutlaka tatil planına ekleyin.
  • Daha önceden denemiş olun ya da ilk defa deneyecek olun Phuket adasında mutlaka bir dalış deneyimi yaşayın.
  • Phuket adasına gidip, Phuket kasabasını görmeden dönmeyin. Phuket kasabası, geçmişi 19. yüzyıllara dayanan ve gelenekselliği günümüze kadar korunabilmiş tarihi bir kasaba. Zamanında kalay işleme merkezi olarak anılan Phuket kasabasında 19. yüzyıldan kalma mağazalar turistik mekanlara döndürülmüş. Tarihin izlerinin sürdüğü bu kasaba da antika objeleri gözlemleyebilir, sevdiklerinize Phuket hatırası götürmek için alışveriş yapabilir, Tayland mutfağının nadide lezzetlerini tadabilirsiniz. Görmeden dönmeyin!
  • Hareketli gece hayatı ile Phuket her keseye ve her tür eğlence anlayışına hitap edecek seçeneklerle dolu. Thai dans gösterileri kaçırılmaması gereken şovlardan. Phuket gece hayatını deneyimlemeden dönmeyin.
  • Safari de Phuket adasına gidip de yapmadan dönmemeniz gereken aktivitelerden. Filler üzerinde gerçekleştirilen safari, size benzersiz bir doğa deneyimi yaşatırken, tatil fotoğraflarınıza da ayrı anlamlar katacak güzelliklerle dolu.
  • Phuket adasından hareketle düzenlenen mavi turlar da Phuket seyahatinde bir gününüzü ayırmanız gereken aktivitelerden. Civar adaların keşfine yardımcı bu mavi turlar Phuket seyahatinizi renklendirecek detay ve deneyimlerle dolu. Phuket mavi turlarına çıkmadan dönmeyin.
SO RICH İSTANBUL BOUTIQUE - Karşıyaka / İZMİR

EPİKTETOS'UN BÜYÜK GÖLGELİLERİ



"BÜYÜK GÖLGELİLER"

"Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve  yola koyul;  Çünkü hür insan  yalnızca karakterinde hür olan kişidir." 
Diye şiirine başladı köle. Sanki bir gün özgür kalacağını sezmişcesine , her gün karanlık çöker çökmez! tüy kalemini alıyor, yazdıkça yazıyor ve  tüm duygularını bir bir azat ediyordu. Sonrada Sagalassos' un gün batımında kent Agorası'nın şarap kokan antresinde çalgı sesleri içinde sızıp kalıyordu. Evet garip ama özgürlük için karanlıktan ilham alıyordu ; çünkü köle olmayı bu kente yakıştıramıyordu. Ona göre herkesin bu kenti sevmeye hakkı vardı; fakat onu anlamanın tek yolu  gün batımını beklemekti.Çünkü sadece gün batarken  soyluların gölgeleri büyür foyaları  dökülür, senato ve tapınaktan çıkıp halkı terk eder sonrada   gözden kaybolurlardı ta ki gün doğumuna kadar. En çok da bu anı beklemeyi severdi Epiktetos. Eğer bir gün  sizde  bu duyguyu tatmak için yola çıkmak ister  ve   bu özgür hislerin topraklarına gelmek isterseniz,  onun sözünü iyi  dinlemeli ve bu  tavsiyelerini  ciddiye almalısınız.
        ...Eskiler derki:" Her kim ki; Pisidya'nın başkenti Sagolosos’a Angora'dan atıyla yola çıkarsa  ikinci gün batımında Epiktekos’un büyük gölgeli insanlar yurdunda kendini bulur. Oraya vardığınızı size söyleyecek saman şapkalı çiftçiler olmaz, orada saban çeken yorgun omuzlu öküzler,  tembel bir balıkçı teknesinde hayal kuran türkuaz bir  şarkı bile bulamazsınız. Kırsal Bozkırların sürme gözlü eşekleri, balçık deresinden yeni çıkmış çangal boynuzlu camuzlar  da yoktur.Buraların büyük mabetleri olmaz ,kızıl bir elma gibi pişkin güneşleri, kentleri izleyen heykelleri, bronzdan dökme büyük anıtları, martılardan iham alan pastorel tabloları yoktur. Ne saat kuleleri  ne  aşınmış sundurmasında vurulan eski gonglar ne de kilise çanların da pinekleyen yaşlı kargalar ortada görünür.
Sadece yeni dövülmüş bir boza gibi kendir renkli yoğurtları ve çabuk soğumasın diye üzeri sarılmış tandır ekmekleri vardır.Eğer havayı koklarsanız ; kalaylanmış  soba, tandır külü, ,kaynatılmış salça, mandal'da ki çamaşırları dalgalandıran nemli rüzgarların getirdiği gül ve lavanta kokusuna kadar  birçok latif koku aromasını alırsınız  Bu kokular öyle sıcak bir albeniyle  sokulur ki, elinizde olmadan merak edip peşine uslu uslu düşüverirsiniz. Taki gözünüzü bambaşka bir düş dünyasında açana kadar.Bu öyle bir masal ki içinde hayel edebileceğiniz her şeyi bulmanız mümkün.Antik Roma’nın mirasıyla dolu iç ferahlatan güzelliklerle dolu Yazılı Kanyondan, Sagalassosa, Göl kenti Eğridir’den Nasrettin Hoca yadigarı Akşehir'e kadar bahar gezilerinin en sıra dışı parkurlarından biri olan bu program için en elverişli mevsim kuşkusuz ki ilkbahar;  fakat sonbaharda buraları gezmenin'in zevki bir başka güzel. 
Bu programımızda doğa ve kültür  gezilerin en güzel seçkilerini  bir arada bulacaksınız. Bir taraftan kentlerin belleğinde geçmişin izlerini  keşfederken birden bire doyumsuz bir patikada kendinizi doğa yürüyüşü yaparken bulacaksınız.Görmeye değer bir çok  doğa güzelliğinde panoramik  görsellerle  fotoğraf albümünü zenginleştirebilirsiniz. Öyleyse vakit kaybetmeden gezimize biran önce başlayalım.

KOVADA YAZILI KANYON :
Tur Programı için Ankara'dan saat 23.30 gibi yola çıktığımızı var sayarsak yolculuk süresince  izleyeceğimiz yol güzergahı  Polatlı Yunak , Akşehir, Eğirdir, Kovada Gölü Yazılı Kanyon istikametinde olmalıdır.
6 buçuk saatlik (400km) bir yolculuğun ardından  kahvaltımızı ilk durağımız olan Türkiye’nin ilk Milli Parkı Kovada Gölü Milli Parkı’na  nihayet sabah 07.00 sularında varış. Muhteşem doğada restoranımızdaki köy kahvaltısı ikramımız aldıktan sonra  göl kıyısında yürüyüş ve fotoğraf çekimi için serbest zaman veriyoruz.. Kahvaltımızı yaptıktan sonra bir taraftanda Kovada gölünü keşfediyoruz. İsterseniz keşfimizi Kovada gölünden biraz bahsederek pekiştirelim. Genel itibariyle Kovada Gölünden bahsedersek özet olarak şunları söyleyebiliriz. Konum olarak,  Akdeniz bölgesinin Isparta içerisindeki bu güzel gölümüz 1970 yılında Milli Park ilan edilmiştir. 6.551 hektar büyüklüğündeki bu gölümüz  Eğirdir Gölü’nün devamı  ve uzantısı şeklinde , sığ kesimlerinin alüvyonlarla dolarak ,karstik-tektonik bir kolye şeklinde jeolojik oluşumunu tamamlayan bir oluşuma sahiptir.Eğirdir ve Beyşehir Gölleri'nde olduğu gibi turkuaz mavisi sularıyla  göz alıcı bir güzelliğe sahiptir.Bitki örtüsü olarak Kızılçam, endemik bir ağaç türü olan Kasnak meşesi ve çınar gölde görülebilen başlıca ağaç topluluklarından dır. Ayrıca  milli park, sazan, tatlı su levreği ve ıstakozu göl fauna çeşitleriyle ile karasal  yaban faunası ise Keklik ve Çulluk tilki, sansar, yaban domuzu, Yaban Ördeği, Kaz, Angut gibi  hayvan türlerine ev sahipliği yapar.Bakmaya doyamayacağımız bu güzellikle verdiğimiz serbest zamanın ardından vedalaşıyoruz. saat 09.30 gibi bir sonraki durağımız olan Yazılı Kanyona hareket ediyoruz. Yazılı Kanyona 45 dakikalık bir yolculuktan sonra  saat 10.15 gibi varıyoruz.Yine bambaşka bir parkurdayız. Burayı keşfetmek için sabırsızlanmakta haklısınız.Çünkü görmeye değer bir tabiat güzelliği karşımızda.Burada yapılabilecek en iyi şey doğa yürüyüşü yapmak ve bol bol fotoğraf çekmek.Ama her zaman olduğu gibi bu doğa harikasını sizlere tanıtalım önce.Yazılı Kanyon 1989 yılında tabiat parkı ilan edilmiş. Çandır köyünün hemen dışında Isparta ili Sütçüler ilçesinde bulunan Yazılı Kanyon, tarihi kültürel özellikleri coğrafik konumu olarak gezginler için cazip bir bölge. Antik dönemlerde Perge’den Pisidia Antiokheia’sına (Yalvaç) uzanan antik bir yol üzerinde bulunan kanyon(Aziz Paul, Perge'den Pisidia Antiocheia'ya giderken bu kanyondan geçmiş) hıristiyanlar ve din turizmi için de kutsal yerlerden birisi sayılmakta. 
Yazılı Kanyon'un bu ismi alma sebebi kanyonda büyük bir kaya üzerinde eski yunan şairlerinden Epiktetos' e ait “Hür İnsan Üzerine Bir Şiir”'inin yer almasıymış.Oldukça anlamlı mısralardan oluşan bu şiirin bir çevirisini bu yazımda paylaştım.dilerseniz pasajın altındaki bu şiiri okuyabilirsiniz.
 Dilerseniz biraz da yazılı kanyonun jeolojik özellikleri ve coğrafik oluşumundan sizlere bahsederek yazımıza devam edelim.Yazılı Kanyon  suyunu Göksu ırmağından alır. Değirmendere Çayı vadisi içinden geçerek Karacaören Baraj Gölü’ne dökülür. Yaklaşık uzunluğu 10 km. Jeolojik olarak kireç taşlarında oluşan kırıklar boyunca gelişen karstlaşma (erime) söz konusu kanyonun oluşmasını sağlamış. Değirmendere Çayı, kanyon içinde irili ufaklı bir çok cepler (kazanlar) görmek mümkün.Tabiat parkının başlıca bitki türleri olarak ağaçlardan;kızılçam, kızılağaç, saçlı meşe, çınar, ardıç, ceviz, keçiboynuzu, zeytin ağaçcıklardan; sandal, defne, tespih, sakız, alıç, zakkum çalılardan; mersin, karaçalı, katırtırnağı, yabangülü otsullardan; laden, sarmaşık ve eğreltiler bulunmakta. Yaban hayatı sakinlerinden ise domuz, yaban keçisi, tilki, porsuk, su samuru, tavşan, sincap, kartal, kızılakbaba, doğan, güvercin, üveyik ve kekliğe rastlanmakta.Bu arada yukarıda bahsettiğimiz Epiktetos'un Hür insan üzerine şiirini buraya alıntıladık. İşte o anlamlı sözler.


Hür İnsan Üzerine Bir Şiir


Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek:      
Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir.
Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur
Ve kararında içtenlikliyse hür kişi,
Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi
Ve bununla yücelir hür kişi hatalarla değil.
Ana-babadan gelen uydurma bir asaletten tat almaz o:
Zira ana-baba değildir hür insanı doğuran
Zeus’tur herkese ata olan ve de tek kök insanoğluna
Herkesin tek şansı vardır. O alır kader icabı beden güzelliğini
Budur soy güzelliği ve hür olma hali gerçek anlamda.
Ruhen köle olan ise sakınmaz kötü sözden, katmerli köle de olsa
Aşırılıktır şiarı bu kişinin, yüreğinde soysuzluk vardır
Ey yolcu, Epiktetos köle bir anadan doğmuştu, ama
Yüceydi herkesten, bir kartal gibi: bilgelikte ise takdire şayandı ruhu
Söylemem gerekirse, tanrısal bir varlık doğurdu onu. 
Böylesine yararlı ve sevinç kaynağı bir insan
Tüm ünlü kişiler arasında köle bir anadan dünyaya geldi.
                                                                                
EPİKTETOS

Gezi yazımın başına 2 mısrasını koyduğum bu şiirin tüm mısralarını burada yayınlamaktan çok mutluyum. Bu arada epey bir gezdik tozduk artık karnımız iyice zil çalmış olmalı. hatırlatmadan geçmeyelim, Yazılı Kanyondaki gezimizin ardından öğle yemeğimizi Can Alabalıkta alıyoruz. Buradaki programımızın ardından çevre gezilerimizi tamamlayarak saat 18.00 sularında otele giriş ve konaklama.

Ertesi Gün:
Sabah kahvaltımızın ardından 45 dakikalık bir yolculuk sonrası Saggalassos Antik Kentine varıyoruz. Karşımızda hayretten nefesimizi kesecek güzellikte bir antik kent görüyoruz ve vakit kaybetmeden bu tarihi mirası tanımaya başlıyoruz. Öyleyse ne duruyoruz hadi biraz bu kentten bahsedelim; M.Ö 13000 civarında Gölcük Yanardağlarının patlaması sonucunda bölge coğrafyası şekillenmeye başlamıştır. Batı Toros'ların bir parçası olan Ağlasun Dağı'nın güney eteklerinde, 1700 m yükseklikteki meyilli bir arazi üzerine kurulu kentin kalıntıları 1706'da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilmiş ve Sagalassos'ta arkeolojik kazılar 1990'da başlatılmış.





Antik Yunan'da Pisidya'nın başkenti olan bu şehrin çoğu yapısı kısmen ayakta kalabilmiştir. Bunların en iyi durumda olanı ise özellikle tiyatro binasıdır.
Çeşmeleriyle meşhur dünyanın en yüksek rakımlı, 9.000 kişilik tiyatrosu ve kendine has kaya mezarlarıyla bilinen Sagalassos'ta Trajan dönemine ait Zeus, Ares, Hermes, Herakles ve Poseidon büstleri antik dönem eserleri mutlaka görülmelidir. Ayrıca, içinde pek çok havuz bulunan Roma Hamamı'nın da iki katı korunmuş şekilde günümüze kadar ulaşmış.
Sagalassos'un İmparatorluk döneminde önemli bir çömlek üretim merkezi olduğunu belirlemiştir ve cam üretimi ile metajurjiye kadar uzanan yerel zanaat üretimini'nin tüm izlerini görmek mümkündür. Kentin anıtsal merkezin doğu sınırında bulunan Neon kütüphanesi ve Dorik çeşme evi şehrin sosyo-politik ve kültürel  geçmişini anlamak için görünmesi gereken başlıca mekanlardan birisi. Sagalasos'taki gezimizin ardından  60 km (1 saatlik zaman)lik mesafede bulunan İslamköy'e hareket ediyoruz.Buradaki köy gezimizin ardından öğle yemeği İçin Eğirdir'e  hareket ediyoruz.
Şimdiki durağımız ise Isparta ili Atabey ilçesine bağlı bir köy. Köyün bilinen eski adı Doiantosmış. Sırtını Gelincik Dağına yaslamış, yüzünü Davraz Dağına dönmüş İslamköy Kasabası 1500 kişilik nüfusa sahip olup, deniz seviyesinden 950 metre yükseklikte. Aslında Karamanlıların oturduğu adlarıyla ve dilleriyle tamamen Türk olan bu köy, 1692’de papazlarıyla birlikte İslam dinine geçmiştir. Eski inancın kalıntısı kilise peçenek artıkları ise, köyün yakınında hâlâ ayaktadırlar.
Ayrıca İslamköy kasabasında Cumartesi günleri çevre ilçelerden ve köylerden gelenlerle bir pazar kurulmaktadır. Aşağı Harman Camisi, Koca Camisi, Hıdır Camisi, Şehriban Hatun Camisi iki tanede tarihi mescit bulunmakta.
Özellikle İslamköy'de bulunan Türkiye Cumhuriyeti 9. Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL'in doğduğu Ata Evi olan Demirel Evi ve Demokrasi Müzesi ziyaret edilen yerler arasındadır.
Not:
Eğer küçük bir gezinti yapmak isterseniz. İslamköy Eğirdir arası 30 km. civarındadır. Buradaki gezimizde Hızır Bey Cami, Can Ada, Yeşil Ada ve Eğirdir Kalesi gezileri… Akpınar Köyü seyir terasında çay molası...


Eğer tur programında her şey tam planlanan gibi giderse saat 12:00 civarı Eğridir Gölüne varırsınız. Eğridir Gölü hem gezmek hemde güzel bir yemek yemek için elverişli bir destinasyon. İsterseniz Eğridir'i gezmeye başlamadan önce bölge hakkında biraz sizlere bilgi verelim. Buradaki durağımız Türkiye'nin 4. Büyük gölü olan Eğridir gölü(468km2) tektonik bir göl olup bir boğazla iki kısma ayrılır.Tatlı su kaynağı olup birinci kısmına Hoyran Gölü ikinci kısıma ise Eğridir Gölü adı verilir. Genelde camgöbeği renginde olan göl; günün de değişik renklere büründüğü için halk arasında yedi renkli olarak anılmaktadır. Göl kent merkezinin içme suyu ihtiyacını karşılamakla birlikte , enerji üretimi, balıkçılık (özellikle kerevit) üretiminde önemli bir potansiyele sahip olup  içinde 2 adet adacık bulundurur.
Bu adacıklar Can ve Yeşil Ada olarak bilinmekte. Şimdi gelin biraz da bu adalardan bahsedelim.
Can Ada:
Eğirdir ile Yeşil Ada arasında yer alan ve 7 dönümlük (7000 m²) bir alana sahip olan küçük bir adacıktır. Yerleşim alanı olmayıp, çadır ve karavan turizmi ile piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Atatürk ün Eğirdir'i ziyareti sırasında Can Ada, 1 Şubat 1933 tarihli Belediye encümeni kararıyla kendisine hediye edilmiş, daha sonra Atatürk ün mirasçılarına, onlardan da Eğirdir Belediyesine geçmiştir.

Yeşil Ada:

Eğirdir'in en güzel turizm bölgesi olan adada, doğa güzelliklerinin yanında Aya Stefanos Kilisesi gibi tarihi zenginliklerde bulunmaktadır. Yerli ve yabancı turistlere hizmet veren balık lokantaları ve ev pansiyonculuğu ile meşhurdur.
Not: 2 saatlik bir yolculuktan sonra Akşehir'e varılır.Bu yüzden Eğridir Gölünden  en geç 15.00'te hareket edilmelidir.

AKŞEHİR    
Kuşkusuz Akşehir'i gezmenin en güzel yolu bu ilçeyi Hıdırlık Tepesi olarak bilinen en yüksek tepesinden  meydanı kuş bakışı olarak izlemek. Bizde öyle yapıyor ve aracımızı  kent meydanına park ediyor ve ardından yürüyerek kent meydanına tarihi Akşehir evlerini gezerek keşfediyoruz. Akşehir evlerini gezerken tarihi evlerin mimarisi dikkatimizi çekiyor, Tarihi evlerin geçmişi en az 100 yıllık bir geçmişi saklıyor.Evlerin giriş kapılarındaki bezemeler ve cumbalı estetik mimarisi ilgimizi çekiyor.Bu rotayı direk olarak takip ettiğinizde Akşehir Evine varırsınız. Akşehir Evi hem tarihi bir bina olması hem de geleneksel Akşehir yemekleriyle meşhur bir mola yeri. Dolayısıyla  uzun bir yolculuğun ardından burada yemek yemek hemde  hediyelik eşya alışverişi için ideal bir yer. Bu arada verilecek bir serbest zamanda dileyenler Karargah Evini görmeye gidebilirler.

AKŞEHİRDE GEZİLECER YERLER:

BATI CEPHESİ KARARGAH MÜZESİ, NASREDDİN HOCA MEZARLIĞI VE TÜRBESİ, GÜLMECE PARKI

Karargah binası ilk kez 1905 da  Belediye Başkanı Bostan Bey zamanında, Belediye Binası olarak inşa edilmiştir.Sakarya Savaşının kazanılmasından sonra Batı Cephesi Karargahı, Akşehir’e taşınmıştır. Burası Büyük Taarruza kadar  9 aylık bir sürede savaşın tasarlanıp planlandığı ve çok önemli misyonlar  üstlenmiş önemli bir karargah binasıdır. Atatürk, birçok kez gelerek  bu karargah binasında çalışmaları denetler ve Büyük Taarruz hazırlıklarını buradan yönlendirir.Savaş zaferle sonuçlandıktan sonra 1965 yılında, Belediyenin başka bir binaya taşınması üzerine, Müze olması kaydıyla Bakanlığa bağışlanır. 2 katlı olan bina, taş temelli, tuğladan yapılmıştır. Üst kat Atatürk’ün çalışma ve Büyük Taarruz karanının alındığı oda, İsmet Paşa’nın Balmumu heykeli, Büyük Önder’e hediye edilen ve kendisi tarafından kullanılan eşyalar ve silahlar Karargahta çalışan subayların biyografileri, Nutuk’tan alıntılar, levhalar, fotoğraflar, haritalar, belge ve silahlar sergilenen eşyalar mutlaka görülmelidir.

GÜLMECE PARKI:
Nasreddin Hoca Türbesi'nin yanındaki yer almaktadır. Parkın orta yerinde kocaman bir de kazan var. 4 metre yüksekliğinde ve 6 metre çapında bakır bir kazan. Bu kazan: Ankara’da bakırcı ustalarına yaptırılmıştır.Bu dev kazan Guiness rekorlar kitabında yer almış. Sonra da Akşehir’in merkezi meydanına konmuş.

Parkta gülmece ustalarına ait heykeller göreceksiniz. heykeltıraş Cemil Güntepe’nin yaptığı bu heykeller yüzünüzü güldürecek anılar içinde keyifli bir  yolculuğa çıkacaksınız. Nasreddin Hoca 1284 yılında, 76 yaşında vefat etmiştir.Sonrada Akşehir’in en eski Selçuklu mezarlığına defnedildikten  sonra mezarın üzerine, 6 sütuna oturan, kubbeli bir türbe yapıldı.
Bugün Nasreddin Hoca Mahallesinde, 80 dönümlük şehir mezarlığının ortasında bulunmaktadır. Mezar taşında hocanın ölüm tarihi  1284 yazılıdır, ayrıca eski sütunların üzerinde, Yıldırım Beyazıd’ın komutanının 1393 yılında, türbeyi ziyaret ettiğine dair bilgileri görebilirsiniz. Hoca’nın türbesinin üstünde ise  4 satırlık, Türkçe bir kitabe ile beraber yapı üzerinde  kocaman bir kilit asılmış olması ayrıca düşündürücüdür. 12 sütun üzerine oturtulmuş, sivri külahlı  yapının  külahı metal levhalarla kaplıdır. Türbenin restorasyonu, en son olarak, Padişah II.Abdülhamit zamanında yaptırılmış. önce ahşap olan türbeye, mermer sütunlar ve mermer sanduka yapılarak restore edilmesi sağlanmıştır.Türbede yer alan kitabede, Hoca’nın ölüm tarihi olan 638 Hicri yılı, gülmece ustasına nazire olsun diye ters yazılmıştır. Türbenin hemen kıyısında: yerde, bir metal daire şeklinde plakette bulunduğunuz yerin, dünyanın merkezi olduğu yazılıdır.Buradaki durağımızın ardından  gülmece parkına doğru yola çıkıyoruz.10 dakikalık bir yürüyüşün ardından gülmece parkına varıyoruz.Gülmece Parkında tarih boyunca Türk mizahına katkıda bulunan büyük ustaların  heykellerini göreceğiz. Buradan sonraki durağımız Akşehir de mezarının olduğuna inanılan ünlü mizah ustası ve Nasreddin Hoca'nın mezarını göreceğiz.Mezarın girişinde yerde büyük bir sini bronz üzerinde yazan “Dünyanın Merkezi Buradır” yazılı levhayı görmeden gitmeyin.


Buradaki gezimizi tamamlayarak Ankara'ya doğru yola çıkıyoruz. Yolda verilecek tek bir molanın ardından Akşam 22:30 civarlarında Ankara'ya varıyoruz. 
Başka bir gezide tekrar görüşmek dileğiyle şimdilik esen kalın.

Kaynak: Cengiz ÖZTÜRK