28 Ocak 2017

TURİZM - KÜLTÜR VE TARİH GALAKSİSİ NİKSAR


NİKSAR
Olay SALCAN - Turizm Yazarı ve Fotoğraf Sanatçısı


















Niksar Belediye Başkanı'nın nazik daveti üzerine bir grup turizmci arkadaş ile birlikte Niksar yollarına düştük. İlk başlarda bu kadar zorlu hava şartlarının olduğu bir kış gününde yola çıkmanın hiç de akıllıca olmadığı ve hatta ilerleyen zamanlarda hava şartlarının daha da ağırlaşacağı düşüncesi ile tedirginliğimiz fazlaydı ve bu da tüm grup personelinin yüzünden belli oluyordu. Ancak üst düzeydeki turizm sevgisi ve bu yolda sürdürdükleri çabalarını hiç bir şeyin engelleyemeceği azmi içerisinde olan tüm gezginler yoluna devam etti. Düşündüğümüz gibi de yol boyu kar yağışı durmadı. Uzun bir yolculuk oldu ama sonunda Niksar a ulaştık. Tüm bu zorlukların, Niksar da göreceklerimize değer mi endişelerimiz yol boyu aklımızdan da çıkmadı değil. 

Ben Niksar'a hiç gitmemiştim ama çok yakınına kadar gelmiştim. Bu yöreye yaptığım gezilerde Tokat ve Zile yi gezmiştim.  Bölgeyi çok sevmiş ve beğenmiştim. Ancak Niksar'ı görünce bu sevgim ve beğenim daha da arttı. 





















Buz kesen ve yürümenin zor olduğu bir günde Belediye Başkanı ve heyeti tarafından çok sıcak bir şekilde karşılandık. Emin olun bu samimiyet ve candan alaka havanın soğukluğunu bize unutturdu. Gruptan bir tek kişinin dahi soğuktan ve buzdan şikayet ettiğini duymadım. Belediye Başkanı'nın bizi karşılamasından sonra hazırlanan programa tam uyabilmek için yoğun bir geziye başladık. Yapılan program son derece iyi düzenlenmişti ve hava şartlarından dolayı yolda kaybedeceğimiz zaman da düşünülmüştü. 





















Anadolu, sahip olduğu insan varlığı, gelenekleri, kültürü, tarihi ve doğasıyla bir turizm evreni ve bu evrende her şehri, her beldesi, yerin üstündeki ve yerin altındaki zenginlikleri ile birer kültür ve tarih galaksisi. 





















Ben UNESCO'nun Anadolu'nun tamamını Dünya Mirası Listesi'ne almayı değerlendirmesinin uygun olacağını belirtirken hiç de abartmıyorum. Eğer Anadolu'yu gezer görür ve tanırsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Tanımazsanız bu yazdığıma sadece gülersiniz. Anadolu yu gezip gördükçe buna daha da çok inanıyorum. Niksar, buna verilebilecek en güzel örneklerden birisi. Niksar her şeye sahip bir beldemiz. Çok şanslı ve görülmeye değer. Bu güne kadar yapılanlar ile Niksar da bu işe gönül vermiş olanların gösterdikleri çabalar, emin olun bize ilerisi için çok ümit ve heyecan verdi. 





















Turizmde önemli olan faktörler sıralandığında, başta insan faktörü gelir. Yani turizm insanla başlar insanla biter. Turizme gönül verenler ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler ve ne yaparlarsa yapsınlar orada yaşayan halk buna sahip çıkmaz ise bir adım gidilmez. Onun için de turizmi yöre halkının benimsemesi ve bu alanda gösterilecek çabalara tam katkı ve destek vermesi gerekmektedir. Anadolu da gezdiğim yerlerde olumlu ve olumsuz örneklerini gördüm. Ancak Niksar da edindiğim izlenimlerden; halkın turizmi benimsediği ve yürütülen bu çabalara çok ciddi bir şekilde destek olduğunu değerlendiriyorum.



Niksar, tarih, kültür, doğa ve insanları olarak eşine ender rastlanan yörelerimizden birisi. Niksar da o kadar çok kümbet, türbe var ki hepsini görmemiz mümkün değildi. Anadolu ya hayran ve bunu “Ağladığım senin içindir, güldüğüm senin için, öpüp başıma koyduğum, ekmek gibisin. '' mısraları ile dile getiren büyük şair Cahit Külebi'nin mezarı Niksar'ın en güzel tepelerinden birisinin üzerinde. Niksarlılar kendisine çok güzel bir anıt mezar yapmışlar. 

















Hemen yanı başında ise Erzurumlu Emrah'ın türbesi var. Bu mezardan bakıldığında kalenin görüntüsü muhteşem. Çok karlı bir günde Niksar'a gittiğimiz için, her taraf karla kaplı, bembeyaz idi. Niksar, gelinlik içerisinde bir kuğu kadar zarif ve gelin kadar temiz ve güzeldi. Çoğu kimse ilkbahar ve yaz aylarında gitmeyi tercih edeceklerdir, ama bir de kışın karla kaplı görün. Çok farklı görüntülerin tadını çıkaracaksınız. Çünkü karla kaplı Niksar, bir başka güzel.




















Ben her zaman türbelere farklı bir gözle bakmışımdır. Türbelerde ölüm gerçeği ile sanatın bir arada bu kadar güzel kullanılmasında, atalarımızın ince zeka pırıltılarını görüyorum. Kırkkızlar Kümbeti ile Hacı Çıkrık Türbesi bunun en güzel örneklerinden ikisi. Türbelerden açılmışken tipik Şelçuklu mimarisinin bir örneği olan Niksar fatihi Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi Türbesi ile Hacı Çıkrık Türbesi'nin sözünü etmeden olmaz. Özellikle Melik Gazi Türbesi'nin çevresindeki mezar taşları ve taştan çocuk beşikleri görülmeye değer. 























Danişmendli ve Anadolu Selçuklu eserlerinin yanında; Pontus, Roma, Bizans, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu kültürünün bir arada olduğu zengin değerlere sahip bir ilçemiz Niksar. Arsenal bunlardan en enteresan olanlarından birisi. Yerleşim yerlerinin altında kalmış bu silah ve mühimmat deposu, Roma uygarlığının bıraktığı zengin tarihi bir miras. 





















Niksar ın sahip olduğu değerlerden en güzeli, belki de asırlık kahvehaneleri. Bunlar, bu günün zamane “cafe'' lerine hiç benzemiyorlar. Bunlar asırların kültürünü yansıtacak kadar eskiler. Buralarda hokey ve domino oynanırken politik ve ekonomik sorunlara çözüm bulunur, özellikle futbol olmak üzere spor, sanat ve günlük konular hakkında ateşli tartışmalar yapılır. Bu asırlık kahvehaneler, gerçekte Niksar'ın dinamizmi ve güç kaynağı. Yıllara meydan okuyan Leylekli Köprüsü nün yanındaki Mahfel Kahvehanesi hala modernleşmeye direnen bir güç göstergesi.



Niksar'daki diğer önemli bir dinamizm merkezi, Arasta Çarşısı. Geçmişin derinliklerine uzanan bir yolun iki tarafında sıralanmış dükkanlardan oluşan bu çarşıda insanlarla sohbet etmenin, onları tanımanın coşkusuna kapılmaktan kendinizi alamazsınız. Bir başka dünyadır Arasta Çarşısı. Arasta Kahvehanesi'nde ince belli cam bardaklarda içtiğiniz çayın tadı bile farklıdır.



Niksar ın ortasından şırıl şırıl akan Çanakçı Deresi'nin çıkardığı ses, Seğmenli ve Leylekli Köprülerinin altından geçen rüzgarın çıkardığı sesle birleşiyor. Tarihin derinliklerinden gelen bir müzik gibi. Eğer biraz dikkat ederseniz nağmelerde Niksar'ın bu güne kadar gelen zengin tarih ve kültürünün hikayesini duyabilirsiniz.


Türk kültürünün zerefetini ve Türk insanının sanata verdiği değeri yansıtan Niksar ın bir kısmı eski halinde ve bir kısmı da restore edilmiş konakları ile birer anıt niteliğinde. Belediye tarafından restore edilerek hizmete açılmış, ahşap işçiliği ile dikkati çeken Softoğlu Konağı'nda yediğimiz öğle yemeğindeki tatlıyı çok beğendim. Neden yaptıklarını yapan bayana sorduğumda bana “sevgiden '' dedi. İşte Niksar halkı bu kadar sevgi dolu ve bunu herkesle paylaşıyor. Fazla söze gerek yok. 




















Niksar'daki en önemli yapılardan birisi de hiç kuşkusuz Hükümet Konağı. Sultan II. Abdülhamit zamanında yaptırılan oldukça yeni olan bu yapı, şimdiden Niksar'ın sembolu olma niteliğinde. 


Niksar da el sanatları ile ilgili çalışmalar da ilerlemiş durumda. Özellikle bu konuda kadınların oynağı rol son derece dikkat çekici ve etkileyici. “Niksar Kadın Üreticileri Sokak Atölyesi''nin alçı bebek ve kuklaları son derece özenilerek yapılmış, güzel çalışmalar. Leylekli Köprü yakınında bunları sergiliyorlar. Bu bebekleri sergilerken hayat vermişler. Niksar'ın günlük aile yaşamından, kına gecelerinden, geleneklerinden kesitler sunmuşlar. Onlara baktıkça Niksar ve Niksarlı'dan bir şeyler görüyorsunuz.



Gezimizin sonuna geldik, ama Niksar yukarıda anlattıklarım kadar değil. Gördüklerimin ve gezdiklerimin tamamını burada anlatmaya imkan yok. Biz de tamamını gezemedik. Olsun, daha iyi. Bir daha gitmek için bir nedenimiz var. 


Niksar da kaldığım sürece beni en çok etkileyen başta Belediye Başkanı olmak üzere tüm Niksarlılarda turizm konusunda gördüğüm heyecan ve coşku. Niksar'ın gösterdiği bu çabaların olumlu sonuçlarının çok yakın bir zamanda alınacağı inancı içerisindeyim. 

Saygılarımla.

OLAY SALCAN 

ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ YÖNETİM KURULUNDAN DUYURU





























Çağdaş Gazeteciler Derneği Ankara Şube Yönetim Kurulu, 28 Ocak 2017 tarihli toplantısında, 13. Olağan Genel Kurulu’nun çoğunluklu olarak 12 Şubat 2017 Pazar günü saat 13.00’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (Kennedy Caddesi No: 4 Kavaklıdere) adresinde yapılmasını kararlaştırmıştır. 

Çoğunluk sağlanamaması durumunda Genel Kurul, 19 Şubat 2017 Pazar günü saat 13.00’da, çoğunluk aranmaksızın aynı adreste gerçekleştirilecektir.

13. Olağan Genel Kurul Gündemi:


1- Açılış, yoklama ve saygı duruşu.
2- Divanın seçimi.
3- Yönetim Kurul faaliyet raporu ve Denetim Kurulu raporunun okunması.
4- Raporlar üzerinde üyelerin görüş ve önerilerin açıklanması.
5- Yönetim ve denetim kurulu raporlarının ayrı ayrı ibrası.
6- Üst kurul delege seçimi.
7- Yönetim, denetim, disiplin ve onur kurullarının seçimi.
8- Dilek ve temenniler.
9- Kapanış.


ÇGD Ankara Şube Yönetim Kurulu

EKOLOJİK YAŞAM YAYGINLAŞIYOR

Ruhu iyileştiren masal bahçesi: “Gelişine hayat”

Tam da başlıktaki gibi, ona sorular sorunca “Gelişine göre yaşıyoruz hayatı” diyor. Mütevazı, şirin ve binbir çeşit bitki arasında kendine yer edinmiş, yaşıyor Yalçın abi.
Kaş yeni marinaya doğru yol alırken “Hava sıcak, ağaç altı var hatta mutfak bile var. Gelip keyfinize bakın” diye seslenip selamlıyor sokaktan gelen geçenleri. Bir soluk yanına doğru ilerleyince Likya Garden adlı tabela altında toplanmış binlerce çeşit bitki ile buluşuyoruz. Bahçeye girdiğinizde bir masal dünyasında yolculuk yapıyor gibisiniz. Yalçın abi bundan 5 sene evvel İstanbul’un metropolünden kendini bu rüya bahçeye atmış.
Bahçedeki her şey ikinci el. Kimisini çöpten toplamış, kimisini yolda bulmuş ve tüm bu parçaları birleştirerek her birine yeni bir anlam vermiş. Yalçın abi, yeniden canlandırmış her birini. Binlerce çeşit bitkinin arasında yolculuk yaparken, bir yandan tatlı muhabbeti ile ortama alışmanızı sağlıyor.
Bahçenin orta yerinde, atık kaptan köşkünden, kendine mini bir mutfak-bar yapmış. Burada o nefis bitkilerinden karışım şifayen bitki çaylarını yapıp sunuyor size. Siz bar önünde bulunan masalarda oturup çayınızı yudumlarken güzel müzikler eşlik ediyor tadınıza. Kafanızı kaldırıp yukarı doğru baktığınızda ise eski tülbentlerin güneşle dans ettiğini göreceksiniz. Çünkü bunlardan güneşlik yapmış kendine.

“Toprağı karıştırmayı seven herkese kapımız açık”

3 kattan oluşan bahçenin üst katlarına ise çadır atıp konaklayabilirsiniz. Gece rüzgârın hafif esintisi ile onlarca güzel koku eşliğinde uykuya dalabilirsiniz. Sabah uyandığınızda ise toprağı eşeleyebilir, bilmediğiniz bitkilerin ne olduklarını öğrenebilirsiniz.
Bahçe bakımında tüm faaliyetleri anlayabilir, kendinizi doğanın içine bırakabilirsiniz. Aloe Vera bitkisinin tüm iyileştirici yönünü keşfedebilir, terrariumun nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz.
Toprağı karıştırmayı seven herkese kapımız açık” diyor Yalçın abi.
yalcin abi 1Kaynak: GAIA - Su Gökarca
WATERSTATION SU ARITMA TEKNOLOJİLERİ - 0850 532 0282


MODA


Dünyaca ünlü Portekizli tasarımcı Micaela Oliveira “Once Upon a Time” koleksiyonuyla 7 Şubat'ta IF Wedding Fashion İzmir 2017 Gala Gecesi’nde.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve düğün
IF Wedding Fashion İzmir Gelinlik Damatlık Abiye Giyim Fuarı 7 - 10 Şubat 2017 tarihlerinde Egeli moda tutkunlarına Fuar İzmir'in kapılarını açıyor.

Otomatik alternatif metin yok.








SANATLA DOLU BİR ÖMÜR DAHA SONA ERDİ



Usta tiyatro sanatçısı Engin Cezzar yaşamını yitirdi 

Cezzar (D:1935, İstanbul - Ö:28 Ocak 2017), kendisi gibi tiyatrocu olan Gülriz Sururi’yle evliydi.
1935 yılında İstanbul’da doğan Cezzar, Robert Kolej’in ardından, ABD’de Yale Drama School’da ve Actors Studio’da tiyatro eğitimi aldı.
‘Hamlet’ rolü ile İstanbul Şehir Tiyatrolarında oyunculuğa başlayan Cezzar, eşi Sururi’yle birlikte kurdukları Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’da birçok oyunda oyuncu ve yönetmen olarak yer aldı.
Dormen Tiyatrosu, Devekuşu Kabare, İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Antalya Devlet Tiyatrosu’nda çalışan Cezzar, birçok film ve dizide de rol aldı.
Cezzar’ın biyografisi, İzzeddin Çalışlar tarafından “Engin Cezzar’ı Takdimimdir” adıyla 2005 yılında yayınlanmıştı.

BURAK ACAROĞLU FOTOĞRAFTA İDDİALI



13.094 fotoğrafçının kıyasıya yarıştığı "EN İYİ KADRAJIM" Fotoğraf Yarışması sonuçlandı.

Türkiyenin fotoğraf makinasi platformu FOTOGRAFİUM'un düzenledigi "En iyi kadrajım" fotoğraf yarışmasında Niksarlı Fotoğrafçı Burak ACAROĞLU'nun "Köylü Kızı" adlı fotoğrafı 1169 oy aldı. 

KALEIDOSCOPE olarak Burak Acaroğlu'nu kutluyor, dereceye giren görselini "Haftanın Fotoğrafı" olarak sayfamıza taşıyoruz.  

ŞAKA GİBİ AÇIKLAMA

















ANTALYA 2017'DE 7 MİLYON 250 BİN TURİST BEKLİYOR

Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu'nun, 2017 yılı beklentilerini içeren raporuna göre, 2016'da 5.7 milyon turistle en kötü dönemini yaşayan kente, 2017'de yüzde 27 artışla 7 milyon 250 bin ziyaretçi bekleniyor.
Geçen yıl 486 binde kalan Rusya pazarından 2.6 milyon Rus turist gelmesi öngörülüyor. 2016 yılında tarihinde görülmemiş oranda düşüş yaşayan Antalya turizmi, 2017'ye umutlu girdi. Rusya ile 2015'in son çeyreğinde uçak düşürme olayı sonrasında sona eren turist akışı, iki ülke liderinin temmuz ayından itibaren başlattığı görüşmelerle yeniden normale döndü. Eylül ayından itibaren de charter uçuşlara uygulanan yasak kaldırıldı. Rusya'nın yasağı kaldırmasıyla birlikte Suriye'de yaşananlar ve küresel terör gibi sorunlar nedeniyle de zor günler geçiren sektör için umut doğdu.
2016'DAN DAHA İYİ OLACAK
Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, 2017 yılına ilişkin güncel gelişmeler ve verilere dayanarak bir simülasyon hazırladı. 2016 yılı için de aynı dönemde hazırladıkları simülasyonun büyük ölçüde gerçekleştiğini belirten Recep Yavuz, acentelerin öngörüleri, geçmiş yıllardaki turist rakamları ve bu pazarlardaki güncel durumlar, fuarlardan gözlemler gibi birçok başlık ele alınarak, 2017 yılına ilişkin simülasyonun ortaya çıkarıldığını söyledi. Yavuz, 2017 sezonunun toplamda 2016'dan daha iyi olacağını açıkladı.
RUSYA'DA BÜYÜK ARTIŞ
Simülasyonda en dikkat çekici pazar olan Rusya'da geçen yıl 486 bine düşen turist sayısı 2017 için 2 milyon 600 bin olarak öngörülüyor. Yüzde 171 gibi çok yüksek artış beklenilen Rusya pazarını da içine alan BDT pazarında toplam 3 milyon 400 bin turist beklediklerini belirten Yavuz, bunun 2.6 milyonunu Rusya, 600 binini Ukrayna, 200 binini de Kazakistan, Beyaz Rusya ve diğer BDT ülkelerinin oluşturduğunu dile getirdi.
ALMANYA VE AVRUPA'DA DÜŞÜŞ ORANI DÜŞÜYOR
2017 için Alman, İngiliz, İskandinav ve diğer Avrupa pazarlarında yüzde 4 ile yüzde 28 oranında düşüş olmasını muhtemel gösteren Yavuz, Rusya ile birlikte en büyük ikinci pazar olan Almanya'da yüzde 11 gerileme ve 1 milyon 750 bin turist sayısı gösterdi. Simülasyona göre, İskandinav pazarında yüzde 28 düşüş ve 300 bin, İngiliz pazarında yüzde 25 düşüş ve 250 bin, Hollanda pazarında yüzde 18 düşüş ve 250 bin, Belçika pazarında yüzde 13 düşüş 125 bin turist bekleniyor.
7 MİLYON 250 BİN
Polonya pazarında yüzde 11 düşüş ve 90 bin, Çek-Slovak pazarında yüzde 4 düşüş ve 85 bin, Avusturya pazarında yüzde 7 düşüş ve 75 bin, İsviçre pazarında yüzde 4 düşüş ve 75 bin, Fransa pazarında yüzde 7 düşüş ve 50 bin turist bekleniyor. Doğu Avrupa, Ortadoğu, İsrail ve diğer ülkelerin toplam pazarında da yüzde 10 düşüş ve 800 bin turist sayısı öngörülüyor.
Tüm bu verileri birleştirerek ortaya çıkardıkları simülasyona göre Antalya'ya 2017 yılında 7 milyon 250 bin turist geleceğini aktaran Yavuz, "Bu 2016 yılına göre yüzde 27 oranında artış demektir. Umarım 2017 sezonunda ibre yukarıya doğru ilerler" dedi. 
Kaynak: Turizm Aktüel - (DHA)

BORÇ... BORÇ... BORÇ...

borc
PARA... PARA... PARA...

Türkiye tasarruf eğilimi açısından tarihi dip seviyelerde bulunurken, tüketim eğilimindeki artış borçluluk meselesini de devasa bir sorun haline getirdi. İşte, borçsuz ya da az borçlu yaşamak için herkesin alabileceği önlemler…
Hepimiz borçla yaşıyoruz. Alışveriş yaparken, okula giderken, tatile çıkarken, ev, otomobil alırken hep borçlanıyoruz. Bir kahve içerken, bir çörek yerken bile bozuk para aramak yerine kartlarımızı kullanıyoruz. Hızla ‘nakitsiz toplum’a doğru gidiyoruz. Ay sonu geldiğinde ise hangi borcu nasıl kapatacağımızı bilemiyoruz. Borçlar ve ödemeler arasında bir denge kurmak için cambazlık yapıyoruz.
ABD’de tüketiciyi koruma dernekleri, giderek artan borçlanma eğilimi karşısında Nasıl borçsuz yaşanır? rehberi hazırlamış. Bir göz atalım…
1- Kendinize yazılı bir bütçe hazırlayın. Aylık olsun. Önceliklerinizi belirleyin. Planınıza sıkı sıkıya uymaya çalışın.
2- Gününüzü elinizdeki imkânlarla yaşamaya bakın. Söylemesi kolay ama yapması zor olabilir. Evinizde güzel bir yemek hazırlamak varken neden restorana gitmek isteyesiniz ki?
3- Ufak tefek harcamalarınızda nakit kullanın. Nakit ödediğiniz zaman fazla harcama yapmazsınız. Oysa kartla ödediğinizde, psikolojik olarak istediğiniz kadar harcayabileceğinizi düşünürsünüz.

4- Borçlarınızı iyi hesap edin. Kontrolünüzden çıkacak kadar büyümesine izin vermeyin. Ne kadar borcunuz olduğunu bilememek kafanızı meşgul edecek, sizi sürekli rahatsız edecektir.
5- Ödemelerinizde öncelikleriniz olsun. Bazı insanlar, küçük borçları kapatmanın teşvik unsuru olduğunu, bazıları da büyük borçları önce ödemenin fazla faiz işlememesi açısından yararlı olduğunu söyler. Her ikisi de doğru olabilir. En iyisi her defasında bir borç kalemini kapatmaktır.
6- Bir sosyal kulübe, bir jimnastik salonuna olan üyeliğinizden vazgeçebilirsiniz. Elinizde ne kadar para kaldığına inanamayacaksınız. Onun yerine bir parkta her gün düzenli yürüyüş yapabilirsiniz. En iyi spor, yürümektir. Üstelik bedavadır.
7- Kendinize parasız, yerel etkinlikler bulun. Pek çok kentte belediyeler ücretsiz kurslar ve etkinlikler düzenliyor. Bunları takip edin.
8- Dünyanın her yerinde eğitim giderek pahalanıyor. ABD’de üniversite mezunu gençler, iş bulsalar bile yıllarını, eğitimde borçlandıkları paraları geri ödemekle geçiriyorlar. Burs bulmaya çalışın. Biraz çalışkan olun.
9- Para biriktirip ondan sonra okumaya başlayın. Amerika’da aileler, çocuk doğduğunda eğitim parası biriktirmeye başlıyorlar.
10- Otomobilinizi en az on yıl kullanın. Mümkünse otomobilinizi nakit para ile almaya çalışın. İki yılda bir otomobil değiştirme savurganlığından vazgeçin. “On yıllık otomobili hurda fiyatına bile satamam” düşüncesinde olabilirsiniz.
11- Ama sürekli otomobil değiştirmek, nakit parayla alınmamışsa, ömür boyu borçtan kurtulamayacağınız anlamına gelir.
12- Aracınızı yavaş kullanın. Trafik cezaları her yıl artıyor. Bir ceza, aylık bütçenizde büyük bir delik açabilir. Üstelik yavaş giderek yakıt tasarrufu da yaparsınız. 90 km’yi aşan hızlarda, düşündüğünüzden bile fazla yakıt harcarsınız.
13- En iyisi, işe gidip gelirken toplu taşıma araçları kullanmanızdır. Zaman kazanır, para tasarruf eder, sıkışık trafik stresinden, park yeri bulma endişesinden kurtulursunuz.
14- Bayram ve önemli günlerde alacağınız hediyeleri önceden satın almaya çalışın. Son dakikada yapacağınız alışveriş size pahalıya patlayacaktır. Hediye almamak da bir seçenektir.
15- Gücünüzün yeteceği bir daire satın almaya çalışın. Anne babadan kalma evlerde yaşama dönemi geçti. Alacağınız dairenin her ayrıntısını gözden geçirin. Bazı dairelerin aylık aidatları kira, kadar yüksek olabilir.
16- Ev alırken nakit para kullanın tavsiyesinde bulunamıyoruz.
17- Ama borçlanma sürenizi mümkün olduğu kadar kısa tutun. Bir gün işsiz kalma ihtimalinizi göz ardı etmeyin.
18- Evde kahvaltı edin. Çalıştığınız yer size yemek vermiyorsa öğle yemeğini de beraberinizde götürün. Akşam yemeğini evde yiyin. Arkadaşlarınızın akşam yemeği için bir restorana gitme teklifine ‘hayır’ demeyi öğrenin.
19- Deniz, göl, nehir kenarına gidip yürüyün. Güneşin batışını seyredin. Ne kadar dinlendirici olduğunu ve çok daha sağlıklı düşünmeye başladığınızı fark edeceksiniz.
20- Tutumlu insanlarla arkadaşlık kurun. Onlardan çok şey öğrenirsiniz.
21- Mutlaka bazı hobileriniz olsun. Bunlar, maket uçak uçurmak gibi pahalı hobiler olmak zorunda değil. Kendinize hiç para vermeyeceğiniz hobiler yaratabilirsiniz.
22- Ucuz mağazalardan alışveriş yapın. Amerikalılar bu konuda şanslı. Ülkede binlerce “Bir Dolar” mağazası vardır ve ev ihtiyaçlarınızın yüzde 40’nı her şeyin sadece bir dolara satıldığı bu mağazalardan temin etmeniz mümkündür.
23- Haftalık market alışverişi yapıyorsanız ayda ‘bir hafta’ atlayabilirsiniz. Nasıl olsa buzdolabında o haftayı çıkaracak kadar yiyecek kalmıştır. Para israf etmeyi bırakın. Herhalde bir cep telefonunuz vardır. Onu niye yıllarca kullanmıyorsunuz da her altı ayda bir yeni modelle değiştiriyorsunuz?
24- Yeni elbise almadan önce ‘gerçekten ihtiyacım var mı?’ diye kendinize sorun. 90 TL’ye indirimli bir gömleği taksitle satın almak kadar anlamsız bir alışveriş olamaz. Onu en az 130 lira olarak geri ödeyeceksiniz. Ne indirim kaldı, ne tasarruf. Kendi “elbise dolabınızda alışverişe” çıkın. Mutlaka hiç giymediğiniz, unuttuğunuz bir kazak çıkacaktır karşınıza.
25- Kişisel finans kitapları okuyun. Sizin için, daha çok para tasarruf etmeniz konusunda teşvik unsuru olur. Kapattığınız her borç, borçsuz gelecek hayalinizde size itici güç sağlar. Ama her başarınızda da kendinizi ödüllendirmeyi unutmayın. Örneğin bir kafede bir şeyler yiyip içip, ortamın keyfini çıkarın.

Kaynak: İŞ FİKİRLERİ VE GİRİŞİMCİLİK PORTALI

EKMEK Mİ MORFİN Mİ?

Görüntünün olası içeriği: yiyecek ve yazı

EKMEK, MORFİN ETKİSİ YAPIYOR BU YÜZDEN BIRAKAMIYORSUNUZ
– Modern buğday bağımlılık yapar. Çünkü modern buğdayda 23 bin türlü glüten vardır. Bunlardan biri ‘lectin'dir. Buğday proteinlerinden biridir lectin ve vücudumuzda en çok alerji yapan yabancı proteindir. Bunu ölçecek bir sistem de yok.

– Beyine giderek morfin reseptörlerine yerleşiyor. Morfinman gibi olduğunuz için ‘ekmeği bırakamam' diyorsunuz. Ciddi bağımlı olanlar bunlar. İki dilim tam buğday ekmeği kan şekerinizi 2 çorba kaşığı şekerden daha fazla yükseltir. Bilimsel verilerle konuşuyorum. Mesela:
– İnsülin yüksekliği vücuttaki yağlanmanın sebebidir. (patates kızartması, pilav, makarna, kola ve şekerli içecekler, her türlü soda, enerji içecekleri, enerji çubukları, protein tozları, tatlılar.)

– 40 yaşlarında şişman bir kişinin yaşamı 6-7 yıl kadar kısalır, şeker hastası bir de sigara içiyorsa 13 yıl daha ömrü kısalır.
– Koyun ve inekler ot yiyerek besleniyorlar. Yani yalnızca ot yiyerek vücutları yağlanıyor. Yediğimiz otlar ise buğday, arpa, çavdar da kan şekeri/insülini yükseltir.
– Bir kutu meyve suyu ya da kola içtiğinizde ilk 10 dakikada 10 tatlı kaşığı şeker kana geçer. 20 dakika içinde kan şekeri aşırı yükselir. 40 dakikada ise kafeinin tümü kana geçer ve karaciğerde şeker yapımı artar.
– 45'inci dakikada beyinde dopamin yapımı artar, mutluluk yoğun enerji devam eder. Eroine benzer bir etkidir bu. 60 ve 90. dakikalarda ise ani halsizlik hissi acıkma ve huzursuzluk başlar. Tatlıya, kolaya saldırılır. Kısır döngü başlamıştır ve karaciğer göbek yağlanması başlar.
– İnsülin obeziteyi başlatan ana hormondur. Önlemek ise elimizdedir. Çocukları nasıl beslerseniz o biçimde gelişirler büyürler yaşarlar, hastalanırlar. İnsülini yükseltme ‘şeker en tatlı zehirdir' çocuğuna şeker verme.
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/…/yag-yerine-karbonhidrata-saldird…

AH ŞU BAKTERİLER !..


Görüntünün olası içeriği: yazı




























KARNIMIZDA İKİNCİ BİR BEYİN VAR (ENTERİK SİNİR SİSTEMİ) VE SANDIĞIMIZDAN DAHA ÇOK ŞEYİ KONTROL EDİYOR!
Hepimiz vücudumuzda her tür fonksiyonu, düşüncelerimizi, reflekslerimizi kontrol eden organımız olan beynimizi biliriz. Şimdilerde giderek artan sayıda araştırmacı artık ikinci bir beynimiz olduğunu söylüyor. ASAP Science ekibi yeni hazırladıkları videoda enterik sinir sistemi olarak bilinen sinirlerin bağırsaklarımızda bulunduğunu ve düşünemeyeceğimiz kadar çok şeyi kontrol ettiğini anlatıyorlar.
CANIMIZIN NE İSTEDİĞİNE BAKTERİLER KARAR VERİYOR!

Enterik sinir sistemini bu kadar özel yapan nedir diye baktığımızda yemek borusundan anüse tüm sindirim sistemini kontrol ettiğini ve beyinden kopuk bile olsa işlevlerini sürdürdüğünü görüyoruz. Sindirim sistemini kontrol etmesinin yanında enterik sinir sisteminin ruh halimizi ve davranışlarımızı kontrol etmek gibi şaşırtıcı bir etkisi de var. İyi duygularımızla bağlantılı olan hormonlardan dopaminin yarısına yakını ve serotoninin % 90'ı bağırsaklarımızdaki bakteriler tarafından üretiliyor. Buna ek olarak bu bağırsak bakterileri beyne doğrudan mesaj gönderip ne tür yiyecek istediklerini bildiriyorlar.

Kaliforniya Üniversitesi Lon Angeles David Geffen Tıp Fakültesi'nde fizyoloji, psikiyatri ve biyo davranışsal bilimler profesörü Emeran Mayer, Scientific American'a "Sistem bazı şeylerin bağırsaktan dışarı atılmasını sağlamaktan çok daha karmaşık bir şekilde evrimleşmiştir." şeklinde konuşmuş. ASAP Science'a göre evrimimiz bağırsaklarımızla beynimiz arasında doğrudan bir iletişim sağlayacak şekilde gelişmiş çünkü hayatta kalmamızda ne yediğimizin büyük bir etkisi var.

Bağırsak bakterileri sadece iştahımızı kontrol etmiyor ruh halimiz üzerinde de etkileri var. ASAP Science'a göre bazı çalışmalar, sağlıklı bakteriler içeren yoğurt yemenin bireylerin depresyon ve kaygı durumları üzerinde ölçülebilir azalmalar yaptığını göstermiş. Ayrıca sağlıklı bağırsak bakterileri olumsuz duygulara karşı daha dirençli ve dayanıklı olmamızı, bu da daha hoş görülü ve sosyal olmamızı sağlıyor.
Çeviri: Nurçin Çağlar
Sağlıklı Yaşıyoruz
Kaynak: http://www.medicaldaily.com/you-have-second-brain-your-bell…

27 Ocak 2017

NİKSAR'A GİTMEK GEREK

Tarihin Başkenti:NİKSAR

























Bu yazımızda az bilinen bir yöreye Niksar’a gideceğiz. Niksar, Tokat’a bağlı 33 bin nüfuslu bir ilçe. Ekonomisi bazı küçük sanayi kuruluşları olsa da ağırlıklı olarak tarıma dayanıyor. Son yıllarda ilçenin turizme kazandırılması için “Tarihin Başkenti: Niksar/Görmeyen Kalmasın” sloganı esas alınarak bazı çalışmalar yapılmaya başlanmış.Biraz TarihÖnce kısaca da olsa Niksar’ın tarihinden söz edelim. Karadeniz’i güney topraklarına bağlayan yol üzerinde bulunan Niksar’da Hititler, Persler, Pontuslular, Romalılar, Bizanslılar, Danişmendler, Selçuklular ve Osmanlılar hüküm sürmüş.Kent, Pontus Krallığı döneminde “Cabeira” adıyla anılmış. Romalılar döneminde ise “Diospolis”“Sebaste” ve “Neocaeserea” adları kullanılmış. Evliya Çelebi’ye dayanılarak kentin adının “Nik Hisar” yani “iyi hisar” sözcüğünden türediği de rivayet olunmakta.1890’larda Duyun-u Umumiye İdaresi’nin görevlisi olarak Niksar’a gelen Vital Cuinet La Turquie d’Asie adlı eserinde toplam nüfusun 21 bine yaklaştığını, kentte Müslümanların yanı sıra Gregoryen, Protestan ve Katolik Ermeniler ile Ortodoks Rumların da bulunduğunu kaydeder; kentte 10 cami ile birer Ermeni ve Rum kilisesi bulunduğunu, eğitimin 6 okulda sürdürüldüğünü belirtir.Nereleri Gezmeli?Olağanüstü güzellikte ve büyüklükte bir kalenin eteklerinde, tabanından Çanakçı Deresi'nin aktığı bir vadide kurulmuş olan Niksar’da günümüzde görülebilen eserlerin en eskileri Romalılar döneminden kalma. Daha sonra Danişmendliler, Selçuklular ve Osmanlılardan kalma eserler gelmekte.Niksar gezilmesi oldukça kolay bir kent. Görülecek eserlerin önemli bir bölümü birbirine yakın konumda. Bu nedenle kent merkezindeki eserleri yürüyerek görmek mümkün.
Çöreğibüyük Cami adını portalin iki köşesinde yer alan ve Niksar’ın cevizli çöreğine benzetilen rozetlerden almış. Muhtemelen XIV. yüzyılda yapılan ve uzun süre dergah olarak kullanılan cami, 1939 Erzincan ve 1942 depremlerinde tamamen yıkılmış, sadece portalı ayakta kalmış, 1957’de de ihya edilmiş.Portal kısmında en dikkati çeken nokta kitabe yerinin üstünde bulunan ön ayaklarını kıvırarak oturmuş, başını geriye çevirmiş bir geyik figürünün olması. Kapının hemen üstünde de ünlü İranlı şair Firdevsi’nin iki dizesi yer almakta. Bu veriler kanımızca Anadolu’nun kültürel geçmişinde rol alan unsurları son derece somut bir şekilde sergilemekte.Caminin hemen yanı başında çok ilginç bir çeşme bulunmakta. Günümüzde Lülecizade Kardeşler Çeşmesi olarak bilinen eser 1920’lerde Harmancık Tepesi’ndeki nekropol alanından getirilen bir Roma lahdi ile yapılmış. Lahit kapağının iki yanında bulunan rölyeflerin birinde sürüsünü otlatan bir çoban, diğerinde ise inek sağan kadın tasvir edilmiş. Yeri gelmişken küçük bir hatırlatma yapalım: Lahitten bozularak yapılan bir diğer çeşmenin Seyit Battalgazi külliyesinde bulunduğunu yıllar önce yazmıştık.Biraz ileride büyükçe bir meydana hakim konumda görkemli bir yapı olan Taş Bina yer almakta. Bina kısa bir süre önce restore edilmiş. Şimdilik gezme imkânının olmadığı konağın özellikle tavanlarının son derece dikkati çekici olduğu söylenmekte.
Hemen yakınlarda ise Hükümet Konağı bulunmakta. 1905-1907 arasında yaptırılan konak gerçekten çok gösterişli bir yapı. Bir zamanlar kütüphane olarak da kullanılmış. Birkaç yıl önce, yola hakim mermer bir çeşmenin iki yanından yükselen merdivenler ile ulaşılan konağın restorasyonuna başlanmış. Binanın çalışmalar bitince belediye başkanlığı ve kent müzesi olarak kullanılması planlanmakta.Bu konağın bitişiğinde ise Taş Mektep yer almakta. Kitabesi olmadığı için yapım yılı bilinmeyen, ancak XIX. yüzyıl eseri olduğu tahmin edilen bu küçük yapı vaktiyle okul olarak kullanılıyormuş. Yapı halen Prof. Dr. Metin Sözen Kültür Evi olarak hizmet vermekte.Devam ediyoruz. Biraz ileride muhtemelen XII. Yüzyıl başlarında inşa edilmiş olan bir kümbetle karşılaşılmakta: Kırkkızlar Kümbeti. İki katlı olan kümbetin en önemli özelliği Anadolu’da az görülen tuğla işçiliğine sahip olması. Kapı ve pencere üstlerinde vaktiyle firuze çiniler varmış, ama şimdi birkaç yerde izleri sezilebiliyor.Şimdi “böylesine özgün bir yapının mutlaka bir hikayesi vardır” diye düşündüğünüzü sanıyorum. Evet, tabii ki var. Hem de bir değil iki tane! Anlatmaya çalışalım:Hikaye bu ya; vaktiyle zalim bir hükümdar varmış, halktan vergi üstüne vergi toplarmış. Bu duruma üzülen hükümdarın kızı 39 arkadaşıyla birlikte, toplanan vergileri bir şekilde hazineden çıkarıp halka iade edermiş. Bir gün durum öğrenilmiş. Bunun üzerine çok kızan zalim hükümdar kızını ve arkadaşlarını kümbetin olduğu yerde öldürtmüş. Ve halk da onların anısına bu tuğladan kümbeti yaptırmış.Şimdi gelelim ikinci hikayeye. Artık ne zamansa, Türk askerleri Niksar kalesini muhasara altına almış. Uzun süren muhasara sırasında 40 kız, askerlere sevdalanmış ve onları kaleye almak için plan yapmış. Bu “ihanet” öğrenilince kızlar öldürülmüş. Yıllar sonra da Selçuklular yöreye hakim olunca kırk kızın anısına kümbeti yaptırmış! Burada da bir not ekleyelim: Selçuklu dönemi tuğla mimarisinin bir diğer güzel örneğini de Konya’da bulunan İplikçi Camii oluşturmakta.
Kırkkızlar Kümbeti’den sonra hafif eğimli bir yoldan devam ederseniz Niksar kalesinin dış surlarının bazı bölümlerini görebilirsiniz. Burada kısa bir süre önce bir tünel bulunmuş. Henüz çok az bir kısmı temizlenebilen tünelin yukarıda kaleye doğru uzandığı, aşağıda ise Çanakçı deresine kadar indiği tahmin edilmekte. Daha sonra da yazacağız, Niksar’da her an bu tür sürprizlerle karşılaşmak mümkün.
Yürüyüşümüz sırasında tepelere doğru yaklaştık, şimdi aşağılara doğru inelim:Anlatılan odur ki, yıllar yıllar önce çocuklar bir bahçede misket oynarken, birinin misketi yuvarlanıp bir çukura düşmüş. Misketi çıkarmak için toprağı eşelemeye başlamışlar. İşi biraz ilerletince karşılarına bir yapı çıkmış: Büyük Hamam! Günümüzde üzerinde apartmanların bulunduğu hamamın en az 500 yıllık bir geçmişinin olduğu tahmin edilmekte. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümleri olan hamam çok yakın bir zamana kadar faaliyetteymiş.
Öyle ki eğer gezme imkânınız olursa son kullanılan peştamalları bile görebilirsiniz! Şimdi kapanmış. Moloz taştan yapılan hamamın en dikkati çeken yanı, üç halvet hücresinde yer alan kurnalar. Sakın şaşırmayın hamamın yekpare taştan oyulan kurnaları Roma döneminden kalma! Bazalttan yapılmış kurnaların her birinin üzerinde son derece zarif rölyefler bulunmakta. Kurnaların birinin ön yüzünde üst tarafı çıplak peştamallı bir insan resmedilmiş. Kurnanın yan yüzlerinin birinde yırtıcı bir kuşun bir ördeği avlaması, diğer yüzünde ise kâse üzerinde profilden iki tavus kuşu görülmekte.Niksar’daki gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz: Roma döneminden kalma kurnaların bulunduğu hamamın hemen aşağısında Ulu Cami yer almakta. Anadolu’daki ulu camilerin ilk örneklerinden biri olan eser, Selçuklu mimarisinin izlerini taşımakta. Kayıtlara göre Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferine giderken Ramazan ayını ve bayramını Niksar’da geçirmiş, bu camide ibadet etmiş. Son yıllarda restore edilen camide bazı sütunların üzerinde yüzlerce yıl önce yapılmış süslemelerin izlerini görmek mümkün.
ArastaNiksar arastasında her biri neredeyse asırlık geçmişe sahip çok sayıda dükkanı görmeniz mümkün. Burada bulunan küçük bir çeşme II. Abdülhamit döneminde inşa edilmiş. Yakınlarında bulunan ve “mahfel” adıyla bilinen kahvehane ise Anadolu’nun en özgün “kültürel” yapılarından biri. Yaklaşık 80 yıllık kahvehanenin müdavimleri belli. Gaziantep’te bulunan birkaç asırlık Tahmis Kıraathanesi’nin bir benzeri sanki. Yolunuz Niksar’a düşerse en azından bir bardak çay içmek için uğramanızı öneririm.
Kahvehanenin hemen yanında, Çanakçı çayı üzerinde bulunan tek gözlü Leylekli Köprü, görülmesi gereken bir diğer eser. Devşirme taştan inşa edilen bir köprünün üzerinde bulunan ve muhtemelen yakınlarda bulunan bir Roma kentinden devşirilen “ağzında yılan tutan leylek” figürü köprüye adını vermiş. Biraz ileride de Seğmenli Köprüsü yer almakta.
İki Anıt MezarNiksar kalesinin karşısında bulunan tepeye doğru giderken Gregory Thamaturgus Kilisesi’nin kalıntılarını görmeniz mümkün. Yıllardır toprak altında kalan, bazı bölümleri depo olarak kullanılan kilise son yıllarda biraz temizlenmiş ve dışarıdan da olsa görülebilmesi sağlanmış.Biraz ileride ise Niksar’a gönülden bağlı olan iki sanatçının anıt mezarı yer almakta. Bunlardan ilki; “Senin dudakların pembe/Ellerin beyaz,/Al tut ellerimi bebek/Tut biraz!” dizelerinin sahibi olan Cahit Külebi’ye ait. 1997 yılında Ankara’da hayata veda eden Külebi’nin naaşı 2010’da Niksar’a getirilmiş ve kaleye hakim bir noktaya defnedilmiş.Hemen yanında da Erzurum’da doğan ancak hayatının büyük kısmını Niksar’da geçiren ve “Gönül gurbet ele çıkma/Ya gelinir ya gelinmez/Her dilbere meyil verme/Ya sevilir ya sevilmez” dizelerini kaleme alan Erzurumlu Emrah’ın türbesi bulunmakta.DiğerleriKent içinde görülmesi gereken iki yer daha bulunmakta: Bunlardan birisi Roma Arsenali yani silah üretim ve depolama merkezi. Niksar’da neredeyse her gün yeni bir eser bulunmakta. Arsenal de bunlardan birisi. Tek katlı bir evin altında bulunmuş. Yapıya evin bodrum katından girilmekte. Birbirine paralel iki galeriden oluşan bu yapıdaki çalışmalar halen sürmekte. İlginç bir yer; içinde havalandırma bacaları bulunan bazı odalar ortaya çıkarılmış. Mekanın temizlenmesi sırasında çok sayıda iskelet bulunmuş. Yapılan çalışmalar yapının ikibin yıldan eski olduğunu ortaya koymuş!Gezilmesini önereceğim bir diğer yer de Ayvaz Parkı ve Ayvaz Kent Ormanı. Kentin 2 kilometre uzağında bulunan ve tadı gerçekten çok güzel olan Ayvaz suyunun çıktığı alan günümüzde mesire yeri olarak kullanılıyor. Çam ağaçlarıyla kaplı alanda her türlü ihtiyacın giderileceği tesisler yer almakta. Evliya Çelebi’nin de bahsettiği bu alanda kısa bir süre önce tesadüfen yapılan kazıda Roma döneminden kalma mozaiklere rastlanmış! Yapılacak çalışmalar sonucu, zemini mozaik ile bezenmiş çok sayıda “yamaç evi”ne ulaşmak hiç de şaşırtıcı olmayacak gibi geliyor bana. Bekleyelim ve görelim!Kaleye Doğru…Artık kent merkezindeki gezimizi tamamladık sayılır. Bundan sonra kaleye doğru yola koyulabiliriz. Burada ilk karşılaşılan yapı Melik Gazi Türbesi. Doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye’nin pek çok yöresinde Melik Gazi adına yapılmış türbe bulunmakta. Niksar’daki türbe Danişmendlilerin kurucusu olan Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi adına XII. yüzyılın ortalarında yaptırılmış. Türbe çeşitli dönemlerde tamirden geçirilmiş, bu nedenle özgün halini önemli ölçüde kaybetmiş.
Türbenin çevresi günümüzde etraftan toplanan çeşitli dönemlere ait mezar taşları ile  “Türk-İslam Medeniyeti Taş Eserler Müzesi” haline getirilmiş. Burada bir not daha düşelim, benzeri bir müze Konya’da bulunmakta. Biraz ileride bulunan Selçuklu mimari geleneklerine göre yapılan Kolag Kümbeti de görülmesi gereken eserler arasında yer almakta.Niksar KalesiKente hakim bir tepenin üzerinde bulunan kalenin yapım tarihi bilinmiyor. Ancak, veriler kalenin Roma döneminde inşa edildiğini, Bizans, Pontus, Danişmend ve Selçuklu dönemlerinde genişletildiğini ortaya koymakta. Anadolu’nun en büyük kalelerinden birisi. Kale iç, orta ve dış olmak üzere üç bölümden oluşmakta. İç kalenin büyük bir kısmı günümüze gelebilmiş; orta ve dış kalenin ise bazı bölümleri ayakta kalabilmiş. Günümüzde kalenin bazı kısımları onarılmış ve park haline dönüştürülmüş. Burada çevrede bulunan bazı taş eserler de sergilenmekte. Gerçekten güzel bir mekan.
Anadolu’daki en eski medreselerden biri olan Yağıbasan Medresesi de kalede yer almakta. 1158’de inşa edilen medrese Anadolu’da tıp eğitiminin verildiği ilk yerlerden biri. 1939 ve 1942 depremlerinden önemli ölçüde hasar gören medrese kısa bir süre önce elden geçirilmiş. Günümüzde bazı kısımları lokanta olarak kullanılmakta, birkaç oda da “müze” olarak düzenlenmiş. Kültürel etkinlikler için de kullanılan “yeni” medrese hoş bir akşam geçirmek için önerilir. Ancak, yaz aylarında bile serin olduğu için tedbirli olmakta yarar var!Medresenin hemen yanında da Yağıbasan Türbesi bulunmakta. Türbe, 1939 depreminde tamamıyla yıkılmış, ancak birkaç yıl önce ihya edilmiş!Eğer vaktiniz varsa, Niksar’ın biraz dışına çıkıp Efkerit vadisini gezebilir, benzeri Kızılcahamam yakınlarında Alicin Deresi mevkiinde bulunan sığınağa dönüştürülmüş bir mağarayı görebilirsiniz. Ayrıca Çamiçi yaylasında hoş vakit geçirebilir, ardından da eski bir Rum yerleşkesi olan ve günümüzde Selanikli mübadillerin yaşadığı Ardıçlı Köyü'nü ziyaret edebilirsiniz.

Ne Alınır?Niksar belediyesi özellikle kadınların el emeklerinin karşılığını alabilmesi için örnek bir çalışma başlatmış ve “Niksar El Sanatları Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi”nin kurulmasını sağlamış. Niksarlı hanımlar ürettiklerini “sokak atölyeleri” olarak adlandırılan bir mekanda pazarlama imkanına sahip. Niksar’dan dönerken buradan gıda ve hamur işleri, ahşap boyama, seramik ürünleri, yöresel motifli keçe ve kilimler alabilmeniz mümkün.
Ayrıca, isterseniz “Unesco Yaşayan İnsan Hazineleri” listesinde yer alan kaval ustası Yaşar Güç’ü ziyaret edip hem müzik dinleyebilir, hem de ürettiği eserlerden alabilirsiniz. Bir başka atölyeden de Niksar’a özgü kök boya kullanılarak üretilmiş dokumalardan edinebilirsiniz.Hükümet Konağı’nın altındaki kooperatifte başta kuşburnu marmelatı, ceviz, peynir ve yağ olmak üzere Niksar’a özgü yiyecekler bulmanız mümkün. Bu arada, Niksar/Tokat yöresinde yetiştirilen Narince cinsi üzümün “salamura” yapraklarının son derece leziz olduğunu da hatırlatalım.
Niksar’ın mahalli pazarı Pazartesi günü kurulmakta. İmkanınız olursa bu pazarı gezmenizi öneririm. Dalından yeni koparılmış meyveler, daha sabahleyin toplanmış sebzeler sizi beklemekte!
Bir başka rotada birlikte olmak dileğiyle...Yazı ve fotoğraflar BÜLENT VARLIK / 2012